Muftuoğlu basmaya soz verdiği halde, cevap hakkımı kullanmamı engellemiştir. Makale olarak burada yayınlanmasını rica ediyorum, bu konuda hem kafalar karıştı, hem de cok sayıda sorular gelmeye basladi. Teşekkur ediyorum. Prof. Dr. M.Canan Efendigil Karatay
21 ve 22 KASIM TARİHLERİNDE HURRİYET GAZETESİ KELEBEK EKİNDEPROF. DR. OSMAN MUFTUOĞLU'NUN KOŞESİNDE YER ALAN
KARATAY DİYETİ'NE KARŞI GORUŞLERE CEVAPLAR
Bu koşede iki gun ust uste Dr. Murat Kınıkoğlu'nun Karatay Diyeti ile ilgili eleştirileri yer aldı. Belki akademik alandan uzak olması, belki dunya literaturunu yakından takip etmemesi, belki hucresel ve nano tıp alanındaki yeni gelişmelerden bihaber olması nedeniyle Sayın Kınıkoğlu'nun soyledikleri ve savundukları eski' kalıyor. Verdiği bilgilerin coğu gecerliliğini yitirmiştir. Hem kendisini ama daha onemlisi halkımızı doğru bilgilendirmek, dunyada beslenme-kardiyoloji ilişkisinin nereye gittiğini gozler onune sermek icin aşağıdaki sorulara-eleştirilere tek tek yanıt veriyorum. Bu yanıtların tamamını hic kesintiye uğratmadan koşesinde yayımlayarak insanların bilimsel gercekleri oğrenmesine vesile olan Sayın Prof. Osman Muftuoğlu'na da ayrıca teşekkur ediyorum. İşte Kınıkoğlu'nun eleştirileri ve benim verdiğim yanıtlar.
1. Karatay Diyeti kısa vadede kilo verdirdiği icin yuz guldurur. Ama
CEVAP:
Bu cumle Kınıkoğlu'nun en masum eleştirisi ama maalesef bu da doğru değil! Cunku Karatay Diyeti bir diyet kitabı değildir! Kısa vadede kilo verdirmez! Boyle bir iddiada bulunmaz ki bu konu kitapta onemle vurgulanmaktadır! Sağlıklı beslenme ve sağlıklı bir yaşam bicimi edinme onerilerini acıklayan bir kitaptır. İnsulin direncinin ne olduğunu, nasıl geliştiğini, neden sağlıksız olduğunu, hangi kronik ve dejeneratif hastalıkların temel nedeni olduğunu bilimsel verilere dayanarak halkımıza acıklamaktadır.
İnsulin direnci'nin neden olduğu hastalıklara artık dejeneratif kronik hastalıklar denildiği ve bu hastalıkların onlenebilir olduğu bilgisini halkımıza ulaştırmak icin kaleme alınmıştır. Bu nedenlerle de, beni goren veya gormeyen insanlar Karatay Diyeti kitabını alıp, okuyup, uygulayarak daha sağlıklı, enerjik ve mutlu olduğunu Sayın Muftuoğlu'nun deyimiyle sosyal medya yolu ile paylaşmakta ve memnuniyetlerini toplumla paylaşmaktadırlar. HikÂyelerini her yerde anlatmakta ve kitapta yayınlanmasına izin vererek herkesle paylaşmaktadırlar. Sağ olsunlar
Butun dunyada olduğu gibi ulkemizde de sağlık sorunlarının başında aşırı şişmanlık ve obezite gelmektedir. Bu sorunların ilk etapta sebep olduğu hastalıklar ise karaciğer ve pankreas yağlanmasıdır. Tip-2 diyabet, hipertansiyon, kalp krizi, felc, inme, Alzheimer, erken bunama, kronik artritler, bel ağrıları, fibromiyosit, polikistik meme hastalığı, erken adet gorme, polikistik over sendromu ve bircok kanser hastalıklarını bu bağlamda listeleyebiliriz. İleri yaşlarda ortaya cıkmaları nedeniyle dejeneratif hastalıklar dediğimiz bu hastalıkların yanı sıra, aşırı şişmanlık ulkemizde son yıllarda cocuk ve genclerde de gorulmektedir. Ayrıca ergenlik cağındaki erkek cocuklarda erken yaşta başlayan gobek yağlanması ve memelerde buyume de maalesef sıklıkla rastlanan, olağan bir olgu haline gelmiştir.
Nano-tıp'ın sağladığı bilimsel veriler, yukarıda saydığımız bu hastalıkların genetik olmadığını; sağlıklı beslenme ve yaşam bicimi değişiklikleri ile ozellikle karaciğer ve pankreas yağlanmasının onu alındığı zaman, dejeneratif denilen bu hastalıkların onlenebilir olduğunu bizlere gostermiştir.
50 yılını sağlık alanında gecirmiş bir hekim olarak, bu hastalıkların onlenebilir olduğunu, Karatay Diyeti'nin eksiksiz uygulanması durumunda yuzde 100'e yakın başarı sağlandığını diyeti bizzat uygulayan hastalarımda gozlemlemek bana son derece mutluluk vermektedir.
Sayın Kınıkoğlu'na ikinci kitabımKaratay Diyeti'yle Yaşam Boyu Sağlık'ı dikkatlice okumasını tavsiye ediyorum. Doğru beslenme, sağlıklı ve kalıcı kilo verme, hastalıklardan korunma ile ilgili cok daha kapsamlı ve yeni bilgiler iceriyor. Aslında doğal bir sağlık sigortası' gibi duşunebilirsiniz. Sizi hem hastalıktan, hem hastalık korkusuyla sigorta policelerine bağımlı yaşamaktan, hem şişmanlıktan, hem de zararlı ve pahalı fabrikasyon yiyeceklere masraf yapmaktan kurtarıyor. Geleneksel damak tadımıza gore, rahatlıkla ulaşabileceğiniz besinleri tuketmenizi tavsiye ediyor, surekli bir şekilde kolaylıkla uygulayabileceğiniz oneriler veriyor.
2. Bir kalp hastasına her gun iki yumurta, 4-5 kalem pirzola yemesini, bonfileden, dana biftekten korkmamasını soylemek olacak iş değil.
CEVAP:
Sayın Dr. Kınıkoğlu'nun bir kardiyolog olarak unlu Fragminham Calışması'nın ara satırlarını iyi okumasını oneriyorum. Fragminham Calışması 1948 yılında başlayan, kucuk bir kasabada insanların beslenme bicimini senelerce inceleyen ve zaman zaman sonucları acıklanan, rapor edilen bir calışmadır. Bu calışmada haftada bir yumurta tuketenlerle, haftada 24 adet yumurta tuketenlerin kolesterollerinde bir farklılık gozlenmediği senelerce once bildirmiştir.
Ayrıca yediğimiz yiyeceklerin kan kolesterolunu yukseltmediği de artık senelerden beri bilinmektedir ve kabul edilen bilimsel bir gercektir. Bu bağlamda, kırmızı etin de (yağlı olsun veya olmasın) kolesterolu yukseltmediğini de bildirmek yerinde olur sanırım. Bu konularla ilgili daha geniş bilgileri bilimsel kaynakları ile birlikte Karatay Diyeti'yle Yaşam Boyu Sağlık kitabında bulabilirsiniz.
3. Bazı hastalar Karatay Diyeti'nden cok memnun olduklarını soyluyorlar? Bu cok normal... Diyet protein ağırlıklı olduğu icin kilo veriyorlar, bu durum hoşlarına gidiyor. Bu arada vucutlarındaki inflamasyonun arttığının farkında değiller.
CEVAP:
Bu, Sn. Dr. Kınıkoğlu'nun kişisel goruşudur. Ben İngiltere Liverpool Regional Cardiac Centre'da, Guney Afrika Cape Town'da ilk kalp naklinin gercekleşmiş olduğu Groote Schuur Hastanesi'nde Christian Barnard'ın ekibinde, ABD'de New York State Health and Science Center Tıp Fakulteleri gibi onemli kalp merkezlerinde calışmış ve bilimsel araştırmalar yurutmuş bir bilim kadınıyım. Ayrıca, bircok ulusal ve uluslararası kardiyoloji kongrelerine katılmış, bu alanda binlerce sayfa kitap okumuş olarak boyle bir konuya rastlamış ya da duymuş değilim. Ancak benim duymamış ya da gormemiş olmam, bilimsel olarak kanıt değildir tabii. Sn. Kınıkoğlu bu konuda bana kaynak iletirse kendisine teşekkuru bir borc bilirim. Bu konudaki bilgisizliğim giderilmiş olur... Franz Zappa diyor ki: Akıl aynı bir paraşut gibidir, yalnız acık olunca calışır. Bu nedenle her turlu yeni bilgiye acık olmamız gerekiyor diye duşunuyorum. Ben bu inancla her gun iki saatimi dunyada tıp alanında yayınlanan yeni yayınları okumaya ayırıyorum.
Ek olarak, benim bildiğim, proteinlerin bağışıklık sistemini guclendirdiği ve inflamasyonu azalttığıdır. Soğuk algınlığında annelerimizin tavuk suyu' ya da et suyu' corba icirmeleri de bu nedenledir. Hastalara guclenmeleri ve cabuk iyileşmeleri icin senelerden beri paca yedirilmesi de bu nedenledir.
Karatay Diyetiyeni bir uygulama şekli değildir. Cunku hastalarıma ortalama 20-30 yıldan beri bu beslenme ve yaşam bicimini oneriyorum. Karatay Diyeti onerileri ozellikle gobekte yağlanması olanlar, kilo verip daha fazlası ile geri alanlar, hipertansiyon hastaları, kalp-damar hastaları ve felc gecirenler icin kaleme alınmıştır. Bu onerileri uygulayan hastalarımın kiloları inmiş, gobek yağları erimiş, kan insulinleri ve kan yağları normal duzeye inmiştir. Kalıcı olarak kilo vermişlerdir ve sağlıklı yaşamlarına devam etmektedirler
Karatay Diyeti kitabı 7 aydır piyasadadır. Karatay Diyeti'yle Yaşam Boyu Sağlık kitabı ise okuyuculardan ve halktan gelen sorular ışığında yazılmış Kasım 2011'de yayınlanmıştır. Ancak, kitaplarda yer alan oneriler 10 yıldan cok daha uzun yıllardır uygulanmaktadır.
4. Karatay Diyeti'ni, Atkins diyetine benzetiyorum. Kitabıyla unlu Dr. Atkins'in kendisi de maalesef kalp hastalığından vefat etmiştir.
CEVAP:
Atkins Diyeti' Amerikan halkı icin kaleme alınmıştır. Karatay Diyeti ise tamamen Turk halkı icin kaleme alınmıştır. Akdeniz tipi diyettir. Turk halkının gorgusu ve bilgisi dÂhilinde, eli altında bulunan malzemelerle ve kolaylıkla uygulayabileceği bicimde hazırlanmıştır. Kısacası, Made in Turkey'dir.
Karatay onerilerinde, sağlıklı protein, sağlıklı yağlar (koy tereyağı, sızma zeytinyağı ve bir temel yağ olan omega-3 yağları) ve duşuk glisemik indeksli karbonhidratlar' (yani buğdayın kendisi, bulgur, ceviz, fındık, fıstık vb gibi sağlıklı karbonhidratlar) vardır. Cunku ancak bu şekilde dengeli beslenmekle insulin direnci' kırılabilmekte ve dolayısıyla kilolar gidince birikmiş ic organ yağları da erimektedir. Kronik ve dejeneratif hastalıkların başlangıcı olan karaciğer ve pankreas yağlarının giderilmesiyle de araba tekerleği ya da simit dediğimiz gobek yağlanması duzelmektedir. Bugun, gobek cevresi genişliğinin dis-metabolik risk faktorleri acısından bağımsız, en onemli bir risk olduğu butun kardiyologlar tarafından kabul edilmekte ve kılavuzlarda yer almaktadır!
Dr. Atkins'e gelince
72 yaşına kadar kendi diyetini uygulayarak yaşamış bir hekimdir. Viral kardiomiyopati nedeniyle hastaneye yatırılıp tedavi olmuş ve taburcu olmuştur. Kardiomiyopati nedeniyle kendisine yapılan koroner anjiyografide, butun koroner arterleri normal olarak bulunmuş, bol protein ve yağla beslendiği halde damarlarında bir tıkanıklık olmadığı gosterilmiştir. Dr. Atkins, 2003 yılı nisan ayında, işine yururken buzda kayarak duşmuş ve başını carpıp beyin kanaması gecirmiştir. Hastaneye kaldırılırken şuuru kapanmış ve 1-2 hafta yoğun bakımda tedavi altında kalmış fakat maalesef kurtarılamamıştır. Hastaneye yatırıldığında, 182,9 cm boyunda ve 88,5 kg ağırlığında, o zamana kadar tenis oynayan formda antrenmanlı bir hekimdir. Yoğun bakım unitesinde tedavi gorduğu sure icinde, vucudu su toplamış ve kilosu artmıştır. Olum nedeni: Kafa travmasına bağlı beyin kanaması olarak bildirilmiştir. Orijinal olum belgesinde ifadeler aynen şu şekilde yer almıştır: Blunt impact injury of head with subdural hematoma.
5. Kolesterolun zararlı etkisinin ilac firmaları tarafından abartıldığını kabul ediyorum ancak kolesterol kesinlikle bir masal değildir. Dr. Karatay, kolesterolun hucre ceperinde, kıymetli hormonların sentezinde kullanıldığını soyleyerek, bu kadar onemli fonksiyonları olan bir madde nasıl olur da zararlı olur diyor. Oysa vucudumuzda azının yararlı, coğunun zararlı olduğu pek cok madde var. Orneğin şeker de aynı kolesterol gibi vucudumuzda cok onemli işlevleri olan, enerji veren bir maddedir. Buna karşılık hicbirimiz şekerimizin 300'e cıkmasını istemeyiz. Kolesterol de aynen boyledir, makul seviyede hayat icin elzemdir, ancak yuksek kolesterol damarların tıkanmasını kolaylaştırır. Sonuc olarak kolesterol hucrelerimiz icin faydalıdır, o halde fazlasının da zararı yoktur demenin bir mantığı yoktur.
CEVAP:
Kolesterol bir gercektir. Butun hayvanların, insanların ve bitkilerin hucrelerinin yapı taşını kolesterol meydana getirir, yani olmazsa olmaz bir gercektir. Tek hucreli hayvanların hucre zarının temel direği de kolesteroldur.
Kolesterol nedir peki?
Kolesterol bilinenin aksine yağ değildir, kolesterol bir steroid hormondur. Yani vucudumuzun streslere karşı koruyucu olarak fazlaca urettiği bir hormondur! Orneğin ateşli bir hastalıkta, bakteri ve viruslerle mucadele etmek icin akyuvarlar, yani kan lokositleri yukselmektedir. Ateşli hastalığın sebebi lokositler midir? Yoksa mikropları oldurmek icin mi lokositlerimiz yukselmiştir?
Kolesterol bakterisittir, yani bakterileri oldurur.
Kolesterol virusittir, yani virusleri oldurur.
Kolesterol beyin hucreleri ve sinir ileti sisteminin olmazsa olmaz temel maddesidir. Oyle ki, beyin hucreleri hayatta kalabilmeleri icin kan kolesterolune bağlı kalmayarak, kendi kolesterollerini uretmek mecburiyetindedirler.
Organizmada stres hormonları, seks hormonları ve de D vitamininin yapı taşları da kolesterolden ibarettir!
Orneğin bebekler icin en sağlıklı bir besin maddesi anne sutudur, bebeklerin en hızlı buyume cağının temel ve tek gıdasıdır. Anne sutunun nerdeyse % 90'ı kolesterol ve omega-3 yağ asidinden oluşur.
Kolesterol yuksekliği ile kan şekeri yuksekliğini eşit olarak kabul ederek davranmak buyuk bir aldatmaca ve yanılgıdır. Neden?
Kolesterol organizmanın her hucresinde uretilen kuvvetli bir antioksidandır ve steroid hormondur. Kan şekeri ise tamamen organizmada gelişmiş olan insulin direnci sonucu yukselmiş, toksik bir maddedir. Kan şekeri guclu bir oksidandır, yani yuksek kaldığı surece organizmada toksik olan serbest oksijen radikallerinin aşırı miktarda oluşmasına neden olan tehlikeli bir zehirdir. Kan şekeri yuksekliği ayrıca kanın akışkanlığını bozmakta ve kanın pıhtılaşmasını artırmaktadır.
Kan şekeri serbest oksijen radikallerini uretmektedir. Kolesterol de sağlığa zararlı olan bu zehirleri etkisiz hale getirmek, organizmayı korumak icin mucadele vermektedir!
Bir kardiyolog olarak, koroner kalp damarlarının kolesterolden zengin olduğunu ve aterom plaklarını tıkamadığını bilmeniz gerekmez mi? Senelerden beri kan pıhtısının damarları tıkayarak, kalp krizine ve inmeye neden olduğunu kabul etmiyor muyuz? Kalp krizinin ilk 6-12 saati icinde, acil olarak kan pıhtısını eriterek (tromboliz), kalp adalesinin olumunu onlemiyor muyuz? Kardiyolog olarak tromboliz dediğimiz tedaviyi acilen, gerek kalp gerekse beyin damarlarındaki pıhtıyı eritmek icin bir an once uygulamaya calışmıyor muyuz? Damarlarda tıkanıklığının tek sebebi yuksek kolesterol ise neden butun damarlarda tıkanıklık olmuyor? Mesela, meme arteri by-pass ameliyatlarında kullanılıyor ve neden senelerce tıkanmadan acık kalıyor? Ya da son zamanlarda kollardan damarlar alınarak kalp ameliyatlarında kullanılıyor. Bu damarlarda dolaşan kanda duşuk kolesterol mu bulunuyor?
Kan pıhtısı neden oluşuyor peki? Bir tek nedeni mi var? Sayalım bakalım:
a. Kandaki insulin hormonu yuksekliği kanın pıhtılaşmasını artırmaktadır.
b. Kandaki insulin hormonu yuksekliği trombositlerin birbirine yapışarak tıkac meydana getirmelerine neden olmaktadır.
c. Kandaki insulin hormonu yuksekliği trombositlerin damar ic yuzeyini kaplayan hucre tabakasına (endotel tabakası deriz) yapışmasını artırmaktadır.
d. Kandaki insulin hormonu yuksekliği, endotel tabakasından damarların genişlemesi icin salgılanması gereken nitrik oksit maddesinin salgılanmasını onlemektedir.
e. Kandaki insulin hormonu yuksekliği, ayrıca en kuvvetli sempatik sinir sistemi uyarıcısıdır, yani damarları buzuşturur ve tansiyonu yukseltir.
f. Kandaki insulin hormonu yuksekliği kuvvetli bir mitojenik gelişmeye (hucre buyumesi) neden olur. İnsulin hormonu, buyume hormonuna benzer ve kontrol edilemeyen hızlı hucre yapımına, yani hiperplaziye neden olur.
g. İnsulin hormonu kan yağlarını da kontrol eden hormondur.
SONUC:
Karatay Diyetive Karatay Diyeti'yle Yaşam Boyu Sağlık kitapları, yukarıda saydığımız bircok nedenden dolayı oluşan insulin direncini kırarak halkımızın hastalanmasını onlemek, hastalarımızın daha cabuk sağlıklarına kavuşmalarını sağlamak amacıyla, kolay ve rahat uygulanabilen beslenme ve yaşam bicimi oluşturmaları amacıyla kaleme alınmıştır. Adeta birer hayat bilgisi kitabıdırlar. Kitaplarda yer alan oneriler, gerekce ve yuzlerce bilimsel makale ornekleri verilerek acıklanmaktadır.
6. Kolesterol zararsızdır diyen Canan Hoca'nın ailesel hiperkolesterolemi' nedeniyle cocuk yaşlarında damarları tıkanan, 15 yaşında bypass olan, 18 yaşında kalp krizi geciren hastalar icin ne diyeceğini duymak isterdim. Kolesterol yuksekliğinin hic bir onemi yoksa cocuk yaşta kalp krizi geciren bu hastaları nasıl acıklayacağız?
CEVAP:
Ailesel hiperkolesterolemi, kolesterol metabolizma bozukluğu olan doğumsal bir hastalıktır. Doğumsal olan bu metabolizma bozukluğu, %1'den duşuk oranda olmak uzere butun toplumlarda gorulmektedir. Bu kişilerin hucre zarlarında, anne rahmindeyken ve doğdukları zaman LDL dediğimiz kolesterolu, hucre icine sokacak reseptorler yani kapılar yoktur, bulunmaz. Hucre icine giremeyen kolesterol kanda yuksek olarak dolaşır durur. Bu durum normal fizyolojik bir sonuctur, bir hastalık değildir. Ailesel hiperkolesterolemili grupta gorulen yuksek kolesterol ile insulin direncine bağlı gorulen kolesterol arasında bir benzerlik yoktur. Ailesel hiperkolesterolemili kişilerde, sıklıkla vucudun bircok yerinde de sert kolesterol birikimleri (biz buna tıp dilinde kolesterol nodulleri ya da ksantomalar deriz) vardır. Ksantomalar, parmak tendonlarında, dirsek tendonlarında, aşil tendonlarında gelişi guzel yerleşirler. Bazıları da ceşitli damarlarda ve kalp kapaklarında yerleşirler. Ozellikle aort kapağına yerleşerek, aort kapak darlığına neden olurlar.
Ailesel hiperkolesterolemi olan kişilerin bircoğunda da ksantomaya rastlanmamaktadır. Ailesel hiperkolesterolemi olan kişilerin olum nedenleri bilinenin aksine yuksek kan kolesterolu değildir. Bu bağlamda birkac calışmadan ornekler vermek istiyorum:
Helsinki Universitesi Tıp Fakultesi'nde hiperkolesterolemi olan 100 ailesel hasta 14-17 yıl izlenmişlerdir. Bu sure icinde 30 kişinin olduğunu bildirmişlerdir. Profesor Tatu Miettinen ve arkadaşları 26 kişinin kalp krizi, 4 kişinin de kalp dışı nedenle olduğunu ve olenlerin %67'sinin sigara kullandıklarını bildirmişlerdir. İlginc olan ise ailesel hiperkolesterolemili 100 kişinin LDL kolesterolleri, yaşayanlar ve olenlerde aynı duzeylerdeydi! Aterosklerozun nedeni yuksek kolesterol olmuş olsaydı, kalp krizinden olenlerin kolesterolunun daha yuksek olması beklenmez miydi? Ailesel hiperkolesterolemi olan 100 kişi tum izlenmeleri suresince hicbir kolesterol duşurucu ilac kullanmamışlardır.
Finlandiya Helsinki'de yapılan bu calışma Kanada, ABD ve İngiltere'de yurutulen bircok calışmayla da desteklenmiştir.
Hollanda da yapılan bir calışmada da, yalnız bacak damarlarında gorulen dolaşım bozukluğunun kan kolesterol duzeyi ile bir ilişkisi bulunmadığını ortaya koymuştur.
Hollanda da 22 lipid kliniğinde 2.400 ailesel hiperkolesterolemili kişi izlenmiştir. Altı yıl icinde kalp krizi gecirenlerle gecirmeyenler arasında LDL duzeyleri birbirine eşit olarak bulunmuştur.
Diğer bir ilginc calışma da İtalya'dan bildirilmiştir. Ailesel hiperkolesterolemi kişilerin serebral arterlerinin normal olduğu gosterilmiştir.
Başka bir calışmada ise ailesel hiperkolesterolemi olan kişilerin ince bağırsaklarının, yağların ve kolesterolun kana gectiği ileum' denilen bolumu cıkarılmıştır. Bu kişilere ve kontrol grubu olarak ameliyat yapılmamış olan 18 kişiye kolesterol duşurucu ilac verilerek on yıl sure ile izlenmiş. Kolesterol ilacı alan kişilerin LDL duzeyleri duşmesine rağmen, her iki grupta ortaya cıkan dolaşım sistemi bozuklukları arasında bir fark olmadığı gosterilmiştir.
SONUC:
Ailesel hiperkolesterolemi, doğuştan olan bir lipid metabolizması bozukluğudur. Bu kişilerin vucudunda LDL reseptorleri bulunmamaktadır. Yuksek kolesterol, kalp krizi ve olum nedeni değildir. Amsterdam Universitesi'nden Dr. Angelique Jansen, bu kişilerin protrombin geninde bozukluklar olduğunu, bu nedenle aşırı protrombin uretildiğini gostermiştir. Protrombin kan pıhtılaşmasını artıran onemli bir proteindir. Ailesel hiperkolesterolemili kişilerin dolaşım sistemlerinde kanın pıhtılaşma olasılığı cok yuksektir. Nitekim bu calışmada, kalp damar tıkanıklığı olan kişilerde protrombin duzeyleri yuksek olarak bulunmuştur. Diğer bircok calışmada da, ailesel hiperkolesterolemi olan kişilerin kanlarında, fibrinojen ve faktor VIII gibi pıhtılaşma faktor ve proteinleri yuksek olduğu gosterilmiştir.
7. Gunde 4-5 kalem pirzola yenir mi?
CEVAP:
Kırmızı etin glisemik indeksi sıfırdır. Evet, bu nedenle gunde 4-5 kalem kuzu pirzolasını oneriyorum. Turkiye'de biz kuzu pirzolası yeriz. 4-5 kalem pirzolada bir avuc icimiz kadar ince kırmızı et bulunur. Koca bir vucut icin azdır bile diye duşunuyorum. Halkımıza Amerikan pirzolası olan kocaman 4-5 adet domuz ya da buffalo (Amerikan okuzu) onermiyorum. Bu bağlamda maalesef halkımızın yanıltılmakta olduğuna inanıyorum. Cunku ulkemizde hicbir zaman sığır ve okuzun pirzolası tuketilmez. Amerikan okuzu pirzolası ise hic tuketilmez! Bizler kuzu pirzolası yemeye alışığız.
Ulkemizdeki kuzu veya danaların yetişme, kesilme ve tuketilme bicimi ile Amerika'daki hayvanların yetiştirilmesi, kesilmesi ve tuketilmesi birbirinden cok farklıdır. Bu konularla ilgili geniş bilgiler Karatay Diyeti'yle Yaşam Boyu Sağlık kitabında yer almaktadır.
Ayrıca beyaz etlerde de kolesterol olduğunu unutmayalım. Neden beyaz et oneririz de, kırmızı et onermeyiz anlamış değilimdir? Tavuklarda da, balıklarda da kırmızı et kadar kolesterol bulunmaktadır cunku...
9. Gecenlerde bir hastam muayeneye geldi, kilo verdiği icin ağzı kulaklarında... Son bir aydır her gun iki pirzola, iki de yumurta yediğini soylemez mi! Az daha şoka giriyordum. Canan Hoca yumurtanın kolesterolu yukseltmeyeceğini soyluyor, ancak yumurtadaki tek sorun kolesterol değil ki. Bir yumurta sarısında 70 mg Arachidonic asit vardır. Arachidonic asit inflamasyon yapar, romatizmayı, astımı, alerjiyi, damarlardaki iltihaplanmayı azdırır, bu yuzden mumkun olduğu kadar az yenmesi gerekir.
CEVAP:
Hastasının sağlığına kavuştuğuna inanıyorum! Sağlıklı bir şekilde kilo vermiş bu yuzden de mutlu... SayınDr. Murat Kınıkoğlu, yumurtanın sarısında arachidonic asit bulunur diyor! Bu konuda kendisine katılmam mumkun değil. Arachidonic asit şeması, Karatay Diyeti kitabının 72'inci sayfasında acıkca verilmiştir. Arachidonic asit bitkisel kaynaklı olan omega-6 yağlarındandır. Omega-6 icerikli olan mısırozu ve ayciceği gibi coklu doymamış olan yağlardandır. Omega-6 yağları coklu doymamış olduklarından, cok cabuk bozulurlar. Cunku ileri derecede kırılganlardır. Mısırozu ve ayciceği yağları ısıya, guneşe ve hava temasına maruz kaldıklarında veya kızartmalarda kullanıldıklarında hemen bozulur yani fazla miktarda de-nature' olurlar. Aşırı miktarda bozulmaları sonucu vucutta inflamasyona neden olan, pro-inflamutuar dediğimiz, arachidonic asittenen prostaglandin 2'lerin fazla miktarda oluşmasına neden olurlar.
Ancak hayvansal bir gıda olan yumurtada az miktarda omega-6 yanında fazla miktarda omega-3 de bulunmaktadır. Ortalama 60 gr doğal olan bir yumurta sarısında, 900 mgr bozulmamış omega-3 bulunur. Orta boy 60 gr butun bir pişmemiş yumurtada, butun bir canlının oluşması icin gerekli bircok temel vitamin, mineral, aminoasit bulunur. Yumurta sarısında bulunan kolin aminoasidi, karaciğer yağlanmasını onlemektedir. Diğer 19 adet aminoasit de bir canlının oluşması icin gereken proteinlerin on ve temel maddeleridir. Bu aminoasitler ise insan proteinine en yakın olan, aminoasitlerdir.
Burada son derece onemli olan bir noktaya dikkat cekmek istiyorum: Onemli olan yumurtanın pişirilme şeklidir. Yumurtayı cok haşladığımız zaman, eğer sarının etrafında gri-yeşil bir renk oluncaya kadar haşlarsak, yumurtanın hem sarısı hem de beyazı de-nature olmuştur. Yani artık o yumurta değildir, zaten genelde pikniklerde cok pişirilerek hazırlanan katı yumurtanın sarısını ağzımıza aldığımız zaman dağılır, un ufak olur. Ya da yumurtayı kavurup, yakarsak gene onu de-nature etmiş oluruz. Yumurta sarısı bozulduğu gibi beyazı da bozulmuştur iceriğinde aşırı miktarda arachidonic asit ve trans yağlar meydana gelmiştir.
İşte bu transyağlar tehlikelidir, kanserojendir (kanser nedeni), aterojendir (damar sertliği nedenidir) ve insulin direncinin başlamasının da ana nedenidir. İşte Sayın Dr. Kınıkoğlu'nun acıklamak istediği de bu olsa gerek diye duşunuyorum.
Yumurtalar kayısı kıvamında haşlandığında ya da koy tereyağında hafif ısıda beyazı biraz yoğunlaştıktan sonra ateşten indirilip (yani yakılmadan pişirilip), tavanın ustu kapatılıp kendi sıcaklığıyla sarısı arzu edilen kıvama gelince tuketildiğinde, zararlı değil, ustunuze ustluk glisemik indeksi sıfır olduğu icin cok faydalıdır. İnsulin direncinin kırılmasını sağladığı ve uzun sure tokluk hissi verdiği icin sağlıklı kilo verilmesini sağlar.
Ayrıca sindirim sisteminde uzun sure kalacağından kan insulin duzeyinin aşırı derece dalgalanmasını ve sık sık aclık krizlerimizin oluşmasını onler. (Bakınız Karatay Diyeti'yle Yaşam Boyu Sağlık, Hayykitap, Kasım 2011, Sayfa 147-153)
Yeri gelmişken onemli bir noktayı daha acıklamak istiyorum. Yumurtanın kolesterolu yukselttiği bilgisinin nereden ve nasıl cıktığını anlatmak istiyorum. ABD'de 1950 yıllarında General Mills firması mısır gevreği uretmeye başlamıştır. Adı gecen firma, işlenmiş olan ve aşırı miktarda şeker ve trans yağ iceren mısır gevreklerinin kahvaltı masalarında yerini alması amacıyla yumurtayla araştırmalar yaptırmıştır. Yıllarca sonra acıklandığına veoğrendiğimize gore, bu araştırmalar maalesef taze doğal yumurtalarla yapılmamıştır. Bu araştırmalarda, yumurta tozu' kullanılmıştır. Yumurtalar fabrikalarda toz haline donuşturulup deneklere sunulmuştur. Yumurta toz haline geldiğinde, yukarıda da belirttiğim gibi doğallığını kaybeder, yuksek miktar da trans yağlar oluşur ve arachidonic asit aşırı miktarda yukselir. Yumurta tozu son derece tehlikeli bir zehir, bir toksindir artık! Aşırı miktarda vucuda giren toksinleri etkisiz hale getirmek, vucudu bu toksinlerin meydana getirdiği stresden korumak, kurtarmak amacıyla organizma, doğal olarak aşırı miktarda, guclu bir antioksidan olan kolesterol uretecektir. Sonuc olarak kandaki kolesterol bu nedenle yukselmiştir. Amerikan Kalp Derneği (kısacası AHA) 2002 yılında, trans yağların butun yağlardan (doğal doymuş yağlar da buna dÂhil) tehlikeli olduğunu bildirmiştir.
2. Canan Hoca meyvenin zararını ispatlamak icin Bir elma yedikten sonra midenizin ezilmesi bundandır diyor. Ben uc elma yiyorum midem ezilmiyor. Dunyada meyvenin faydaları uzerine yapılmış binlerce calışma varken, gunde bir meyve yiyin' demeyi doğru bulmuyorum. Ben şahsen hastalarıma gunde beş porsiyon meyve yemelerini oneriyorum.
CEVAP:
İlk once şunu belirtmek istiyorum ki, meyveler ve meyve suları icerdikleri A ve C vitaminlerinin kuvvetli birer antioksidan olmaları nedeniyle tabii ki sağlıklıdır. Ancak aynı zamanda butun meyveler şeker'dir. Her meyve yediğimizde vucudumuza şeker girmekte, kan şekerimiz ve insulinimiz yukselmektedir. Bu da yeterli hareket etmeyen bir toplumda doğal olarak insulin ve leptin direncinin (insulin ve leptin direnci hakkında ayrıntılı bilgileri Karatay Diyeti ve Karatay Diyeti'yle Yaşam Boyu Sağlık kitaplarında bulabilirsiniz) başlamasına sebep olmaktadır. Aşırı miktarda meyve tuketmekle de karaciğer ve pankreas yorulmakta ve yağlanmaya başlamaktadır.
Bol meyve yiyerek ya da buyuk bir bardak (en az 2-3 meyve sıkılarak elde edilmiş) meyve suyu icerek hicbir zaman insulin direncini kıramayız. Kalori azaltarak verdiğimiz kiloları işte bu sebepten kısa surede fazlasıyla geri alıyoruz.
Ben kilo vermek ya da insulin ve leptin direncini kırmak isteyenlerin aşırı miktarda meyve yememelerini oneriyorum. Gunde beş porsiyon meyvenin kaynağı da tercume diyetlerdir! Orneğin ABD'de veya İngiltere'de meyveler tane ile satın alınır. Bizim aldığımız gibi, 2 kg elma, 2 kg uzum, bir kilo taze incir (oralarda zaten bulunmaz, bilinmez) veya kocaman bir karpuzu kimse evine alamaz. Karpuzlar dilim dilim satılmaktadır bu ulkelerde. Bu nedenle oraların halkı icin hazırlanmış diyet listelerinde (ben bunlara tercume diyetler' diyorum), meyve fazlasıyla onerilmektedir.
Ayrıca, ulkemiz insanı son derece hareketsizdir! Biz meyveyi bir oğun yerine yemiyoruz, mukellef bir oğunden sonra kocaman bir meyve tabağını onumuze alıp tuketiyoruz! Ozellikle akşam yemeklerinden sonra televizyon karşısına gecip, bir elma, bir armut, 2 mandalina vb yiyip, sonra da yatıyoruz. İşte bu nedenlerle, vucudumuzda insulin direncini başlatıyor ve de artırıyoruz.
Aslında meyve kısıtlaması yapmadığımı da ayrıca vurgulamak isterim: Cunku ben kahvaltıda 10-15 zeytin oneren bir kişiyim. Zeytin, glisemik indeksi duşuk olan en sağlıklı meyvedir... Ayrıca sabah kahvaltısında, domates, biber, salatalık gibi (bunlar o bitkilerin meyveleridir!) meyveleri oneren biriyim.
Eğer insulin direncini kırmak istiyorsak veya kilo vermekte zorluk cekiyorsak bir oğun yerine duşuk glisemik indeksi doğal bir mevsim meyvesi tuketebilirler.
Aşırı kilolar gidince ve kan insulin değerleri 5 IU/ml değerine ininceye kadar Karatay Diyeti onerilerini uygulayanlar daha sonra her gun 40-50 dakika yuruyuş yapmak, yemek yedikleri saatlere ve yiyecekleri tuketme şekillerine dikkat etmek şartıyla, sağlıklı olan her şeyi mevsiminde abartmadan yiyebilirler.
Ayrıca hazır satılan veya taze sıkılmış meyve suları da bircok diyet listesi ve beslenme programında, sağlıklı oldukları iddiasıyla, bol miktarda ve ciddi bir şekilde onerilmekte. Ancak hicbir diyet listesi veya beslenme programında meyve sularının aşırı miktarda şeker (fruktoz) icerdiğinden ve kan trigliseridlerini yukselttiğinden nedense hic bahsedilmemekte. Oysa meyve şekeri olan fruktozun, organizma ve sağlığa butun diğer şeker turlerinden daha zararlı olduğu bilimsel olarak gosterilmiştir.
Bir bardak taze sıkılmış meyve suyu da icerdiği lifler tamamen ufalanıp parcalandığı icin, hızla kana gecerek kan şekeri ve insulinini cok ani olarak ve fazla miktarda yukseltir. Bunun sonucunda kan şekerinde birden duşuş olur ve kısa surede reaktif hipoglisemi atağı gelişir. Hemen bir tatlı ya da şekere hucum ederiz! İşte bu şekilde bir bardak meyve suyu insulin direncini sinsi bir şekilde başlatmış olur. İnsulin direnci zaten gelişmiş olan kilolu ve şişman kişilerde ise insulin direncinin artmasına neden olur. Obezlerde şekerin hızlı emilimi, sık sık acıkma nedenidir ve aşırı miktarda besin alımını tetikler. Ayrıca fruktoz ve yuksek kan şekerinin bağışıklık sistemini zayıflatarak bircok immun sistemi hastalıklarına ve kanser hastalıklarına da neden olduğunu, detaylarıyla, Kansere Cozum Var, Hayykitap, Ekim 2011 kitabında Şeker Neden Tatlı Tatlı Zehirler?' başlıklı bolumde acıklıyorum.
SONUC:
Yuksek fruktoz iceren meyveleri aşırı miktarda tuketmek, fizik aktivitesi son derece az olan, obez ve gobekli bir toplum icin zararlı olmaktadır.
Prof. Dr. M. Canan Efendigil Karatay
İstanbul Bilim Universitesi Tıp Fakultesi
İc Hastalıkları ve Kardiyoloji Anabilim Dalları Oğretim Uyesi
[h=2]İstanbul Kardiyolog uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Osman muftuoğlu'na cevaplarım
Sağlık0 Mesaj
●21 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Osman muftuoğlu'na cevaplarım