Ortodontik problemlerin oluşma nedenleri1- Embryolojik gelişimde bozukluklar
Embryolojik gelişim defektleri genellikle embryonun olumu ile sonuclanır. Kritik bir zamanda verilen embryolojik defekt oluşturma potansiyeline sahip kimyasal ve diğer ajanlar teratojenler olarak isimlendirilirler. Ortodontik problem oluşturduğu bilinen bazı teratojenler: Aspirin, sigara kullanımı, etil alkol, X-ışını, Vitamin D fazlalığı’dır.
2- İskeletsel buyume bozuklukları
Rahim ici şekillenme
Bazen uterin hayatta fetusun başı goğus kafesine sıkıca temas eder ve alt cenenin normal ileri gelişimi onlenir. Bu amnion sıvısı azalmasına bağlı oluşur. Sonucta doğumda aşırı kucuk alt cene ve genellikle buna eşlik eden yarık damak mevcuttur. Cunku alt cene hareketi sınırlandırılınca dil yukarı itilir ve damak yapılarının kapanması engellenir. Doğumda aşırı alt cene yetersizliği Pierre Robin sendromudur. Doğumda bu sendroma sahip bazı cocuklar daha sonra da yeterli alt cene buyumesi gosterirler. Bu yuzden alt cenenin uzatılması icin erken agresif tedaviden kacınılmalıdır. Bazılarında ise bu gercekleşmez ve cerrahi gerekir.
Alt ceneye doğum travması
Bazı zor doğumlarda forseps kullanımı ile alt cene eklem bolgesinde basınc oluşumu ile alt cenenin gelişim geriliği gozlendiği bildirilmekteydi ancak son 50 yılda forseps kullanımının oldukca azalmasına rağmen alt cene yetersizliği oranında bir azalma olmaması bu teoriyi yalanlamaktadır.
Cenenin cocuklukta kırılması
Guvenilir verilere gore alt cenede erken kırık oluşan cocukların %75 i normal alt cene buyumesine sahiptir. Bu yuzden bu tip kırıklar malokluzyonlu hastaların totalinde buyuk bir sebep değildir. Yaralanmadan sonra eğer yeterli skar dokusu oluşumu mevcutsa buyume problemleri gorulmektedir.
Kas disfonksiyonu
Yuz kasları cene buyumesini iki şekilde etkileyebilir. Birincisi kas bağlanım noktasındaki kemik formasyonu kas aktivitesine bağlıdır. İkincisi kasların buyumeleri ceneleri aşağı ve ileri taşır. Aşırı kas kontraksiyonu travma sonrası oluşan skar dokusu gibi buyumeyi kısıtlandırabilir. Aksine, kas tonusunda azalma sonucunda on yuz yuksekliği artışı, alt cene şeklinde bozukluklar, arka dişlerin aşırı surmesi, ust diş kavsinin daralması ve acık kapanış gorulebilir.
Akromegali ve Hemimandibuler hipertrofi
Akromegalide on hipofiz bezi timoru nedeniyle aşırı miktarda buyume hormonu salgılanır ve erişkin donemde aşırı alt cene buyumesi oluşabilir. Tumor alındığında aşırı buyume durmasına rağmen iskeletsel deformite kalır ve ortognatik cerrahi gerektirir. Genellikle daha cok kızlarda 15-20 yaşları arasında oluşan hemimandibuler hipertrofi (eskiden kondiler hiperplazi denilirdi ancak mandibuler govdede de etkilenir) kendilinden durabilir ancak şiddetli vakalarda etkilenen kondilin alınması gerekir.
Dental gelişim bozuklukları
Konjenital eksik dişler
Doğuştan bazı dişlerin oluşmaması gorulebilir. Tek bir diş veya birkac diş hatta tum dişlerin olmaması gorulmektedir.
Bozuk şekilli veya fazla dişler
En sık gorulen fazla diş iki on kesici dişin arasındadır.
Surmenin engellenmesi
Fazla dişler, kemik yapısı veya diş etinin sertleşmesi diş surmesini engelleyebilir.
Ektopik erupsiyon
Bazen daimi diş tomurcuğu hatalı konumlanıp yanlış yerde surebilir. Bu durum en cok ust birinci buyuk azılarda gorulur.
Sut dişi erken kaybı
Daimi azı dişleri eğer karşı cene dişler ile uygun temasta değilse one doğru hareket etme eğilimindedir. Bu yuzden bazı sut dişlerinin erken kaybı durumunda gerekli onlemler alınmalıdır.
Dişin travmatik yerdeğiştirmesi
Daimi diş tomurcuklarının yer değişimine sut dişine gelen travmalar neden olabilmektedir.
GENETİK ETKENLER
1930-40’ lı yıllarda genetik biliminin gelişmesi ile insan populasyonu arttıkca karışma ile malokluzyonun arttığı sonucu cıkmıştır. Stockard’ın deneylerine gore capraz ciftleştirilen kopeklerde belirgin malokluzyonlar diş-cene uyumsuzluklarından ziyade cene yetersizliklerinden oluşmaktadır.
Ebeveyn-cocuk korelasyonları ileriki yuz buyumesinin tahmininde kullanılabilir. Haris ve Johnson iskeletsel ozelliklerin kalıtımla gecişinin oldukca yuksek olduğunu ancak diş ozelliklerin duşuk olduğunu bildirmişlerdir. Kalıtımsal yatkınlık ozellikle alt cenenin ileri olması icin gecerlidir. Hapsburg cenesi en iyi bilinen ornektir. Bir calışmada şiddetli alt cene ileriliği olan cocukların 1/3 unun aynı probleme sahip ebeveyni bulunduğu, 1/6 sının ise kardeşinde de bu problemin gorulduğu bildirilmiştir. Uzun yuz paterni de en sık ailesellik gosteren ikinci deformitedir.
CEVRESEL ETKENLER
Dişler uzerinde dengenin etkileri
Diş destek dokuları sağlam olduğu surece ciğneme kuvvetlerinin suresi nadiren bir dişin pozisyon değiştirmesine neden olacaktır. Dudaklardan, yanaklardan ve dilden gelen basınclar ciğnemeden gelen basınclardan daha hafiftir ancak sureleri daha uzundur. Deneyler eğer sure yeteri kadar uzunsa cok hafif kuvvetlerin bile dişi hareket ettirmeyi başaracağını duşundurmektedir. İnsanlarda bu sure eşiği yaklaşık 6 saattir. Orneğin dudak dokusundaki yaralanma skar oluşturursa bu durumda dudak keserleri sıkıştırdıkca keserler geriye hareket edecektir. Ote yandan dudağın kısıtlayıcı etkisi ortadan kaldırılırsa dişler dilin etkisi ile one hareket edecektir. Bu gozlemler acıkca gostermektedir ki ciğneme kuvvetlerinin aksine istirahatte dudaklar, yanaklar ve dilden gelen hafif uzun sureli kuvvetler diş pozisyonunu onemli olcude belirlemektedir. Bu yuzden yutkunma veya konuşma sırasında dil ve dudaklar dişlere temas ettiğinde gelen kısa sureli kuvvetler diş pozisyonunda etkili olmayacaktır. Celsus capraşıklı dişli hastalara parmakları ile dişlerine kuvvet uygulamayı tavsiye etmiştir. Bilgilerimize gore eğer bu parmak basıncı gunde 6 saat veya daha fazla uygulanırsa işe yarayacaktır. Aynı durum alışkanlıklar icin de gecerlidir. Alışkanlığın diş hareketi oluşturması icin yeterli sure gereklidir. Bir diş kaybedildiğinde boşluğun ozellikle dişler arası liflerden kaynaklanan kuvvetle kapanma eğilimindedir. Hayvanlarda diş kaybı sonrasında dişler arası lifler tekrar tekrar kesilip surekliliği bozulduğunda boşluk kapanmasının neredeyse tamamen durduğu gozlemlenmiştir. Aynı diş eti lif ağı ortodontik tedavi sırasında da dişleri orijinal pozisyonlarına cekme eğilimindedir. Ancak cekim veya diş hareketi ile boşluk oluşturulmadığında diş eti lif ağı diş yapılarının dengesinde minimal etkili olacaktır. Gunumuzde surme kuvvetlerinin diş destek yapılarında oluştuğu kabul edilmektedir. Surme mekanizması omur boyu surmektedir Ciğneme kuvvetleri surme kuvvetlerinin aksi yonundedir ancak daha hafif ve uzun sureli kuvvetler (dilin dişler arasında konumlanması) daha onemlidir.
Cene boyut ve şekli uzerinde dengenin etkileri
Kemik dişi desteklemek icin vardır eğer diş cekilirse bu bolgedeki kemik erir. Aynı şekilde karşıt diş uzarken kemiği de beraberinde getirir. Alt cene pozisyonunun değiştirilmesi cenenin buyumesini değiştirebilecektir. Eğer alt cene coğu zaman ileride tutulursa buyumesi etkilenebilir. Basınc ile yani geri kuvvet verilerek alt cene buyumesinin durdurulması normal buyume ozelliği değildir ve başarılması cok zordur.
Ciğneme fonksiyonu
Hayvan calışmalarında bir domuz normal diyetten ziyade yumuşak diyet ile beslenirse diş kavis boyutlarında ve cene yapısında değişiklikler olduğu bildirilmiştir. Ancak aynı etkinin insanlarda oluşup oluşmayacağı netlik kazanmamıştır. Ancak bu hayatın erken donemlerinde ortaya cıkmalıdır. Cunku diş kavis boyutları erken donemde belirlenir.Kısa yuzlu bireylerin daha yuksek, uzun yuzlu bireylerin ise daha duşuk ısırma kuvvetlerine sahip oldukları gosterilmiştir.
Emme ve diğer alışkanlıklar
Genel kural olarak sut dişlenme donemindeki emme alışanlıkları uzun donem etkili değildir (3-4 yaşına kadar). Dişlerin emme ile ne kadar yer değiştireceği basıncın buyukluğunden ziyade emmenin suresine bağlıdır. 6 saat ve uzerinde emenler belirgin malokluzyona neden olacaktır. Parmakla dişler birbirinden ayrıldığında arka dişler daha fazla surecektir. Cenelerin geometrisinden dolayı arka dişlerde 1mm acıklık on kısımda kapanışı 2mm acacaktır. Parmak dişler arasına yerleştirildiğinde dil aşağıda konumlanır ve dişlerdeki yanak basıncı artar. Yanak basıncları ağız koşelerinde daha yuksektir bu da ust damağın neden V şeklini aldığını acıklayabilir.
Dil itme
Modern goruşe gore dil iterek yutkunma iki durumda gorulur: birincisi geciş doneminde kucuk cocuklarda gorulen, ikincisi ise keser konumuna adaptasyon olarak gorulendir. Bu yuzden dil iterek yutkunma malokluzyonun sonucudur nendi değildir. Bir insan gunde 100 kere yutkunur ki bu da 100 saniye demektir. Bu da toplam birkac dakika eder ki dengeyi etkilemeye yetmez. Bu yuzden dilin duruş pozisyonu onemlidir.
Solunum şekli
Solunum ihtiyacı cenelerin ve dilin konumunun başlıca belirleyicisidir. Ağızdan solunum yapabilmek icin alt cene ve dilin alcaltılması ve başın geri eğilmesi gereklidir. Eğer bu postural değişiklikler surdurulurse yuz yuksekliği artacak, arka dişler uzayacak, kapanış acılacak ve yanaklardan gelen basıncla ust cene daralacaktır. Bu da adenoid yuz tipini tanımlamaktadır.
Bademcik ve geniz eti cocuklarda normal olarak buyuktur ve bundan kaynaklı kısmi tıkanıklık cocuklarda ağız solunumuna katkıda bulunabilir. Kronik burun tıkanıklığı olan bireyler tıkanıklık ortadan kaldırıldıktan sonra bile ağızdan solunuma devam edecektir. Bu bağlamda ağız solunumu alışkanlık olarak duşunulebilir. İnsanlardaki deneylere gore burun tamamen tıkandığında kraniovertebral acıda aniden 5 derecelik değişiklik olmaktadır. Cene kemikleri birbirinden uzaklaşmaktadır. Nasal tıkanıklık uzaklaştırıldığında orijinal posture hemen donulmektedir.
Buyuyen maymunlarda yapılan deneyler total tıkanıklık oluşturmanın insanlardan farklı bir malokluzyona neden olduğunu gostermektedir. Maymunlarda alt cene bir miktar one gelmektedir. Bu deneyleri yorumlarken maymunlarda herhangi bir duzeydeki ağız solunumunun tamamen doğa dışı olduğu unutulmamalıdır. Eğer maymunlarda burun aniden tıkanırsa olum oluşacaktır. Bu deneylerin gercekleştirilmesi icin burunlarının kademe kademe tıkanması ve hayvanlara ağızdan solunumu oğrenme şansı verilmesi gerekmektedir. Total nasal tıkanıklık insanlarda da son derece nadirdir. Fields ve arkadaşlarının calışmasında hem normal hem de uzun yuzlu cocukların labaratuar koşullarında predominant olarak burun solunumu yaptıkları tespit edilmiştir. Uzun yuzlu cocukların cok azı %40’ ın altında burun solunumuna sahiptir, normal cocukların ise hicbirisi bu değere duşmemiştir.
Alerjik cocuklar da artmış on yuz yuksekliğine sahip olma eğilimindedir. Adenoidektomi geciren İsvecli cocukların incelenmesi (Linder-Aronson calışması) bu cocukların normal gruba gore daha uzun on yuz yuksekliğine sahip olduğunu gostermektedir. Ayrıca ust cene darlık eğilimleri de vardır. Kısaca ağız solunumu ortodontik problemlerin gelişimine katkıda bulunabilir ancak temel etiyolojik faktor olarak suclamak zordur.
[h=2]Antalya Diş Hekimi uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Ortodontik problemlerin oluşma nedenleri
Sağlık0 Mesaj
●23 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Ortodontik problemlerin oluşma nedenleri