Cinselliğe karşı takınılan tavır kulturden kulture değişiklik gostermektedir, kimi kulturler cinselliği reddedip, hakkında konuşmayı ayıp sayarak, cinselliği tamamen tabulaştırırken, kimi kulturler ise cinselliği onaylamış, teşvik etmiş ve normal olarak gormuşlerdir (Şener, 2007).Kimi yazarlar cinsellikteki temel amacın ureme olduğunu soylerlerken (Şenturk, 2006) kimi yazarlara gore cinsellik neslin devamını sağlamakla kalmayıp aynı zamanda kişilerarası duygu aktarımını sağlayan ve zevk veren bir olgudur (Rosen, 2000).
Bazı tarihcilere gore tarihin ilk cağlarında yaygın aile sistemi anaerkillikti. Bu sistemde ureme ve akrabalık ilişkileri annelik uzerinden tanımlandığından kadınlığın daha onemli bir toplumsal rolu vardı. Ozel mulkiyetin ve bunları korumak uzere toplumsal yaşamın şekillenmesine paralel olarak miras hukukunun bir uzantısı olarak malların sahibi olan erkeğin, mirasını aktaracağı cocukların kimden olacağının bilinmesi gerekliliği kadın cinselliğini ve kadını denetlemeye yol acmıştır. Boylelikle gecilen ataerkil duzende ustun cinsiyet erkek olmuştur. Bununla beraber uremenin gizemliliği insanların cinselliği tabulaştırmasını, efsaneleştirmesini, bekÂret ve ureme kavramlarının da işin icine girmesiyle birlikte cinselliğin dinsel bir yapıya donuşmesini sağlamıştır (Avcı & Beji, 2011). Masters ve Johnson Sex and Human Loving isimli kitaplarında Hıristiyanlığın ilk yıllarında Avrupa'da fazlasıyla cinsel baskılar yaşanmasına karşın İslam, Hindu ve Doğu dinlerinde cinselliğe karşı buyuk bir hoşgorunun varlığından soz etmişlerdir (akt. Babacan, 2003).
Cinselliğin konuşulduğu bir zamanda bunun doğal sonucu olan orgazmdan soz etmemek mumkun değildir. Yuzyıllardır insanlar kadın orgazmı ile ilgili değişik onem seviyeleri ve anlamlar tanımlamışlardır. Tarihin farklı donemlerinde farklı kulturlerde orgazmın kadın ve eşi icin iyi ya da kotu olduğuna dair zıt fikirler sunulmuştur (Oskay, 2005).
Eski Cin'de cinsel ilişkinin yaşamın temeli olduğuna inanılırdı. Dişi gucu temsil eden Yin, edilgen, olumsuz olarak kabul gormuşken, erkek gucunu temsil eden Yang'ın ustun, olumlu ve etken olduğu kabul edilirdi. Orgazm sırasında kadından cıkan Yin ozunun sınırsız olduğu, erkeklerdeki Yang ozunun ise belli bir miktarda olduğu duşunuluyordu. Bu inanışa dayanarak da erkeğin once kadının birkac defa orgazma ulaşmasını sağlayıp onun Yin ozunu alması gerektiğine inanılmaktaydı. Aksi takdirde erkek Yin ozunu almadan Yang ozunu verirse bunun olumcul sonuclara yol acabileceği duşunulmekteydi (Ruan, 1991, akt. Korda, Goldstein & Sommer, 2010). 4.yy da ilk kez kadında orgazm sonrası sıvı cıkışı tanımlanmıştır ve cinsel uyarının beş işaretinden bahsedilmiştir. Bu işaretler de yuz kızarması, burunda ve goğuslerde terleme, boğazda kuruma, vajinada kayganlaşma ve son olarak da genital bolgeden sıvı cıkışıdır. Bu son işareti yani vajinadan sıvı cıkmasını kadının orgazm sırasındaki boşalması olarak yorumlamak mumkundur (Korda at al., 2010).
Ayrıca bu donemde kadının uc onemli noktası olduğu ve bu noktaların yararlı ilaclar olduğuna inanılırdı. İlk nokta dilaltı boşluklarıdır ve gri ilac olduğu soylenir ikinci nokta goğuslerdir ve beyaz ilac olduğuna inanılır son nokta ise vajina ya da klitorisi sembolize eden mor cayır mantarıdır ve ayciceği ilacı olduğu soylenir. Sonuncusunun vajinada bulunması, kadının sadece orgazm sırasında salgıladığı bir sıvı ve yaşam enerjisi olması duşuncesiyle Yang'a iyi geldiğine inanılmıştır. Cinsel birleşme sırasında kendini kontrol edebilen erkeklerin bu ilacı elde edilebileceği ve uzun yaşama şansına sadece bu erkeklerin erişebileceği ifade edilir (Ruan, 1991; Gulik, 1994, akt. Korda at al., 2010).
Kısaca Eski Cin uygarlıklarına bakıldığında cinselliği insan hayatının olmazsa olmazı olarak gormuş, bedensel ve zihinsel sağlığı koruyan bir teknik olduğuna inanmışlardır.
Hindistan geleneklerine bakıldığında onların da tıpkı Cinliler gibi cinselliği sadece ureme tekniği olarak gormedikleri, zevk uzerine odaklandıkları soylenebilir (Syed, 1998 akt. Korda at al., 2010). Bu doneme ait, insan cinselliği uzerine Hintli bilgin Mallagana tarafından, M.S 200-300 yıllarında yazılmış olan, Kamasutra isimli eser, aşk ilişkileri ve cinselliği oğretmek amacını gutmekteydi(Doniger, 2002 akt. Korda at al., 2010). Eserde cinsel organların anatomisi ve daha cok zevk almak icin yapılması gerekenler gibi bilgilere yer verilmiştir.
Kamasutra'nın bir bolumunde şoyle denmektedir; erkeğin menisinin duşuşu sadece cinsel birleşmenin sonunda gercekleşirken kadının menisi birden duşmek yerine surekli olarak duşer ve her iki tarafında menisi duştukten sonra cinsel birleşmeyi sonlandırma isteği ortaya cıkar. Gorulduğu uzere bu acıklama eski Hindistan literaturunde meninin kadında da olduğuna inandıklarını gostermektedir. Kadının, erkeğin tek seferde boşalmasından farklı olarak menisini surekli olarak yaydığı ileri surulmuştur (Korda at al., 2010).
Yasodhara, M.S. 1400'lu yıllarda Kamasutra'yı yorumladığı Jayamangala adlı eserinde şu şekilde ifade etmiştir: Hem erkek hem kadın dışarı yayma eyleminden keyif almaktadır. Bununla birlikte, kadın cinsel birleşmenin başından itibaren kademeli olarak kırık bir su kabındaki ıslaklık gibi bu keyfi yaşar. Kadının keyfi erkekteki dışarı yayma ile birleşir ve buna en başından beri kendi keyfi de eklenir. Erkeğinki ise semen yoksunluğundan oturu cinsel birleşmenin en sonunda elde edilir. Emisyonun zevki her ikisinde aynı olsa da zamanları aynı değildir (Banarsidass, 2003 akt. Korda at al., 2010).
12. yy da Kamasutra'dan sonra Kukkoka tarafından yazılan Ratirahasya isimli kitapta buruna benzeyen aşk kanallarının varlığı anlatılmıştır. Burun klitoris anlamında kullanılır. Klitoris, vajinanın yani aşk tanrısının yarık kısmında olduğu icin burun olarak tabir edilmiştir (Syed, 1999 akt. Korda at al., 2010). Yine burada anlatılan kadındaki cinsel uyarılma vajinada başlar ve ancak penisin giriş cıkışıyla son bulabilecek olan bir kaşıntı şeklindedir. Bu yarılmanın başından beri akış ıslak ve suludur, sonunda da bayıltan bir zevk verir (Banarsidass, 2003 akt. Korda at al., 2010).
Benzer şekilde, Kalyanamalla M.S. 16.yy da kadının orgazmında dışarı cıkan sıvıyı yaşam sıvısı ile bağdaştırmıştır. Kama-salila terimi aşk sıvısı, aşk sıvısı da kadının boşalması anlamında kullanılmıştır. Kadının orgazm sonrası cinsel reaksiyonu sıvının dışarıya atılımı olarak kabul edilmiştir. Bu terim kadında da, erkeklerdeki şekliyle aynı anlamda boşalma şeklinde kullanılmıştır (Burton, 1885 akt. Korda at al., 2010).
Eski Hindistan yazılarına bakıldığı zaman kadın ve erkek orgazmının eşit olduğunun vurgulandığı gorulur. Onem verilen şey erkek ejakulasyonu oncesinde kadın ejakulasyonunun gercekleşmesidir aksi halde o ilişkinin başarılı olmadığına inanılırdı (Korda at al., 2010).
Eski batı medeniyetlerine bakıldığında Hipokrat, kadın zevkinin ortaya cıkışını orgazm olarak tanımlamıştır, fakat kadından gelen sıvıyı erkek ejekulasyonu ile aynı gormemiştir(Lonie, 1981 akt. Korda at al., 2010). Galen ( M.S. 129-200) kadın ve erkek cinsel organlarına dair anatomik bilgisiyle aralarındaki benzerliklere dayanarak kadınların cinsel organlar acısından erkeklerin bir kopyası olduğu goruşunu yaymıştır. Bu goruşe gore kadınlar erkeklerle benzer genitalleri paylaşmaktadır ancak temel olarak organları ters yuz olmuş şekildedir (Prioreschi, 2003 akt. Korda at al., 2010).Galen, hayvanların testisleri (aslında kadınlarda yumurtalıklara tekabul eden) ve dişi hayvanlarda kalın ve spermimsi sıvının gozlemlerine dayanarak kadınlarda meninin uretildiğini ileri surmuştur. Boylelikle Galen Eski Batı literaturunde cinsiyetsiz şekilde başlatılmış bir kadın ejakulasyonunu ilk defa tanımlayan kişi olmuştur (Connell, 2000 akt. Korda at al., 2010). Yunanlılar icin boşalma cinselliğin temelini oluşturmuştur. Meninin tam olarak nasıl oluştuğunu bilmemeleri sebebiyle onun ilik, karın ya da goğus bolgesinden geldiğini duşunmuşler ve de tıpkı eski Cin uygarlığında olduğu gibi meni cıkışının tehlikeli olduğunu duşunmuşlerdir. Orgazm kelimesi Yunancadan gelmiştir ve erkekliğe vurgu yapar cunku anlamı zevk anında kopurmek ve taşmaktır. Antik Yunanlılar bir kişinin kendi duyularını ve kontrolunu kaybettiği olayları dini olarak kabul etmişlerdir. Hatta orgazmın kendinden gecme, baygınlık halini o zaman tehlike arz eden epileptik nobetlere bağlamışlardır. Democritus bunu cinsel birleşme kısa bir epileptik nobettir" şeklinde belirtmiştir (Korda at al., 2010). Bu sebeple, Yunanlılar tum zevk veren anların bir şekilde riskli olumle bağlantılı olduğu ve buna rağmen de bilgi ve bilgeliklerini aktarma yeteneğini de barındırdığını kabul etmişlerdir.
İlk cağlardaki gorece ozgurlukcu anlayışın yerini ortacağın tutucu atmosferi aldıkca, cinsellik, cinsel haz, ozellikle de kadınların cinsellikle ilgili olmaları istenmemeye başlamış ve cinsel yaşam uzerinde kısıtlamalar artmıştır.Bu yıllarda hem batı hem doğu toplumlarında artan dini tutuculukla beraber kadının ilişkiden zevk alması utanc verici sayılmaya, zevk almak ve orgazm olmak onemsenmemeye başlamıştır. Bazı toplumlarda ise kadının haz almasını ve orgazm olmasını engellemek adına kadın sunneti gibi invazif yontemler dini bir gereklilik olarak kabul edilmiştir (Gulsun, Ak, & Bozkurt, 2009).
16. ve 17. yuzyıllarda, zevkin meşru gorulmediği ve hatta yasaklandığı; erkek ya da kadın orgazmının sadece dollenmeyi gercekleştirmek icin bir gereklilik olduğu anlayışı (Muchembled, 2011), gectiğimiz yuzyılın ikinci yarısından itibaren, insanın birey olarak kendini keşfetmesine paralel, kadınların isterlerse cocuk doğurma olgusundan bağımsız, risksiz orgazma ulaşabilmeleri duşuncesine evrilmiştir (Muchembled, 2011).
20. yuzyıl başlarında yaptığı calışmalar neticesinde Freud, orgazmı anatomiye bağlayarak klitoral ve vajinal olarak ikiye ayırmıştır. Vajinal orgazmın olgun ve kişisel olduğuna dikkat ceken Freud, klitoral orgazmı ise yuzeysel ve immatur olarak tanımlamıştır (Freud, 1949). Freud'un aksine Alfred Kinsey anatomik bir ayrım yapmamış, kadının masturbasyon sırasında orgazm yaşamasının partnerle olan ilişki sırasında orgazm yaşamasından daha muhtemel olduğunu belirtmiştir (Kinsey et al., 1953). Masters ve Johnson, kadın ve erkek orgazmının birbiriyle eş olduğunu vurgulamış, orgazm problemi yaşayan kadınlara cok basit bir tedavi onermiş ve kaygıyı yok etmeleri halinde cinsel zevkin doğal olarak ortaya cıkacağını ifade etmişlerdir (Masters & Johnson, 1966).
Wilhelm Reich'e gore ciftin sağlıklı, duzenli orgazmların yaşandığı bir cinsel hayata sahip olmaları genel zihinsel sağlıkları acısından cok onemlidir (Reich, 1994). Reich'in bircok kadın danışanı orgazm sırasında dışkılama ve olum korkusu yaşadıklarını ifade etmiştir. Acık bir şekilde, bu tarz anksiyete cinsel eylemin zevkini golgede bırakabilmektedir. Cunku Reich'a gore kaygı ne kadar yoğunsa korku da o kadar yoğundur (Reich, 1994). Reich, orgazm anksiyetesinin sıklıkla olum korkusu şeklinde deneyimlendiğini ve orgazm sırasındaki bilinc kaybının bu deneyimi haz vermek yerine endişe verici bir hale soktuğuna inanmaktadır. Reich'e gore orgazm kaygısı ve bağlantılı olan olum korkusu zevk alma uzerindeki en buyuk engeldir ve terapi yolu ile ustesinden gelinmelidir (Reich, 1994).
Orgazmı laboratuvar şartlarında calışan ilk araştırmacılar, orgazmın fizyolojik ve davranışsal indekslerini araştıran calışmalarıyla Masters ve Johnson'dır. Yuzlerce gonullu kadın ve erkek denek uzerinde surdurdukleri calışmalarında, deneklerin cinsel uyaranlara verdikleri yanıtları doğrudan gozleyerek ve nesnel olcum yontemlerini kullanarak cinsel tepki surecinin butun evrelerini kaydetmişler ve 10 yılı aşkın suren araştırmalarının sonuclarını 1966 yılında İnsanda Cinsel Davranış (Human Sexual Behavior) adıyla kitaplaştırmışlardır. Gunumuzde bu araştırma, sonucları insan cinsel fizyolojisi ile ilgili bilgilerimizin temelini oluşturan en kapsamlı araştırmalardan biridir (Masters & Johnson, 1994). Orgazm, gunumuz modern toplumlarında, kadınların bir birey olarak hayatın bircok alanında olduğu gibi kendi istek ve arzuları ile var olmalarına cinsellikten daha cok haz almalarına ve cinsel doyumun bir aracı olarak orgazm olmalarına daha cok onem verilmektedir. Dolayısıyla kadın cinselliği ve orgazmı ile ilgili yapılan araştırmalar ve yayınlar artmaktadır.
[h=2]Antalya Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Orgazmın tarihcesi
Sağlık0 Mesaj
●28 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Orgazmın tarihcesi