Genel anlamıyla okul, 'Bağlı bulunduğu ulkenin gormeyi hedeflediği kişileri yetiştiren kurumdur.' diyebiliriz. Yasalara bağlıdır. Devlete okulu da olsa ozel de olsa mufredat yasalarca belirlenmiştir. Eğitim suresi bakımından ulkeden ulkeye değişiklik gosterse de zorunludur (Ulkemizde sekiz yıllık eğitimin zorunlu olması gibi). Keyfi değildir. Eğitim yaşına gelen cocuğun okula gitmesi yasalarca zorunlu tutulmuş, aile cocuğunu eğitim hakkından mahrum etmesin diye caydırıcı cezalar konulmuştur.
Cok değil 30 yıl oncesiyle kıyaslandığında ailelerin cocuğunu okula gonderme konusunda daha bilincli hareket ettiklerini, kız cocuklarını da erkek cocuklar kadar eğitim alması konusunda desteklediklerini soyleyebiliriz. Bugun ise, bilincli ailelerin sayısı giderek artmaktadır. Hatta bırakalım zorunlu okul donemi geldiğinde cocuğu okula gondermeyi, okula hazırlanması icin okul oncesi kurumlardan yararlanan aileler coğalmaktadır.
Aileler cocuğunu sosyalleşsin, toplum icinde kendini rahatlıkla ifade edebilsin, ozguven kazansın, oz saygısı yukselsin, yeteneklerini tanısın, grup calışmalarına alışsın, paylaşmayı, beklemeyi, kuralları oğrensin, akranlarıyla bir arada olsun, saygılı-ahlaklı olarak yetişsin, bilgi ve gorgu duzeyi yukselsin, karşılaştığı problemlere cozumler uretebilen girişken ve uretken bireyler olsun, zihinsel yeteneklerini geliştirsin, el becerileri kazansın gibi bircok istekle okula yonlendirmekte ve coğunlukla cocuğunun okul yaşantısı, okul icindeki davranışları, kazanımları
ile yakından ilgilenmektedirler.
Bilimsel ve teknolojik gelişmeleri takip etmekte zorlandığımız bir donemdeyiz. Belki bilgisayar donemi diye adlandırabileceğimiz bu zamanlarda, değişimlerin hızına yetişmek cok kolay değil. Bilgiye ulaşmak cok kolay, bununla birlikte değişime adapte olabilmek, ayak uydurabilmek aynı oranda kolay değil. Bir oğrenci yahut ebeveyn icin gune uyumlanmak, yuksek seviyede zihinsel caba gerektirmekle beraber ciddi bir zaman yonetimi, bedensel ve duygusal hazır oluş da gerektirmektedir. Oğrenci merkezli yaklaştığımızda ilkoğretim okuma yazmanın, dort işlem yapmanın oğrenildiği ilk kurumdur. Okumadan yazmadan zamana uyumlanmak maalesef mumkun değildir. Bu sebeple ilkoğretim eğitim hayatının en onemli adımıdır.
Son 20 yılda okul oncesi eğitim alanında yapılan 'okul oncesi eğitim alan cocukların okul oncesi eğitim almayan cocuklarla bircok yonden karşılaştırıldığı araştırmalar' ilkoğretime hazırlığın ne denli onemli olduğunu ortaya koymuş ve okul oncesi eğitim, eğitim hayatının ilk ve en onemli basamağı haline gelmiştir.
Turk eğitim sisteminde okul başarısı; okuma yazma oğrenme, dort işlem yapabilme ve okul ici davranışlar-arkadaş uyumu konusunda yeterli olabilmekle olculmektedir. Her yıl ilkoğretime severek, isteyerek başlayan oğrencileri duşunelim. Bu minikler, bir yılın sonunda aynı olcude başarılı değillerdir. Kimi cok cok iyidir. Okuma yazma oğrenmiş, dort işlem yapabilir hale gelmiş, okul ici davranışlarında beklenenin otesinde uyum sağlamıştır. Kimi vasattır. Cok iyi okuyamaz cok iyi yazamaz; ama desteklense yol kat edeceğini gostermiştir. Kimi vasatın altında başarılı olur. Cocukların başarı duzeylerinin bu denli farklı olmasını en basit yaklaşımla farklı ailelerden gelişlerine, ailenin cocuğa gosterdiği desteğe, zeka duzeylerinin farklı oluşuna, dil-duygusal ve bedensel gelişimlerinin farklı oluşlarına bağlayabiliriz. Ayrıca her cocuk okul ve okulun oğrenciden beklentilerine farklı tepkiler verir. Kimi okumayı sever. Kimi iki satır yazı yazmak istemez. Kimi odevlerini yapar, kiminin umurunda değildir. Kimi cocuk dort işlemle ilgilidir, kimi dikkatini toplayamaz. Cok geniş bir perspektifle oğrencilerin her biri okulun ve okumanın gerekleri konusunda farklı hazırlığa sahiptir.
Okula Hazırlıklı Olma Donemi veya Okul Olgunluğu olarak adlandırılan donem, oğrencinin okulda rahatlıkla yeterince oğrenebileceği, zihinsel-duygusal-sosyal-dil gelişimi bakımından en uygun donemdir. Son birkac yıldır cocuk icin bu donemin 6 yaş olduğuna karar verilerek ilkoğretim yaşı yedi yaştan 6 yaşa indirilmiş, bugunlerde 5 yaşa cekilmesi gundemdedir.
Okul oncesi donem cocuklarına uyguladığımız gelişim testleri, bize cocukların aynı yaşta olsalar bile aynı hızda gelişmediklerini gostermektedir. 3 yaşında tek ayak uzerinde 34 saniye dengeli bir şekilde durabilen cocuklarla karşılaştığım gibi 6 yaşında 2 saniye duramayan cocuklarla da karşılaştım. 2 yaşında anne-baba ve birkac kelime soyleyen cocuklar olduğu gibi 2 yaşında tam anlaşılır konuşan miniklerle de. bu testler bize cocuklarımızı hangi yonde desteklememiz gerektiği konusunda ışık tutmaktadır. İlkoğretimin ana hedefi olan okuma yazma oğrenme gelişen bir prosestir ;yani Okul Olgunluğu veya okula hazır oluş cocuğun sadece olgunlaşmayla ulaşabileceği bir nokta değildir. Cocuk bu hazır oluşa okul oncesi donemde yapılacak on oğrenmelerle de ulaşabilir. Tamamen aile zoru ve desteğiyle, ite ite derse zorlanan oğrencilerden de başarılı notlar alanlar elbette olur; fakat bu cocuklar bir yonden (sosyal-duygusal
) okula hazırlığı tamamlamış cocuklardır. Ancak okuma yazmayı oğrenme hazır, motive, okulun beklentilerine cevap vermeye hevesli oğrenciler okulda kendiliğinden başarılı olmaktadır. Okulda başarıyı yakalamak icin oğrencinin alt yapısının kurulmuş olması gerekmektedir ki uzerine bir şeyler inşa edilebilsin. Orneğin cocuk harfleri ve sozcukleri ayırt edebilmelidir. El-goz koordinasyonu yeterli duzeyde olmalıdır. Dikkatini belli bir noktada belli bir sure toplayabilmelidir. Kalemi doğru şekilde tutabilmeli bunun icin ince kasları yeterince guclu olmalıdır. Alıcı dili yeterince gelişmiş olmalı, yonergeleri doğru şekilde takip edebilmelidir. Kısa sureli ve uzun sureli hafızası yeterince gelişmiş olmalıdır. Sozcuklerin fiziksel goruntulerinin otesine gecerek, nesne ve fikirleri bağlayabilmelidir. Uygun uzaklıktan yazıya odaklanabilmeli, soldan sağa doğru yazıyı takip edebilmelidir.
Peki tum bunlar bir cocukta gelişmezse ne olur? Muhtemelen cocuğumuzun okulda başarıyı yakalaması kolay olmayacaktır. Bu beraberinde onda ozguven sorunlarının gelişmesine, oz saygısının duşmesine, ailenin tavrına bağlı olarak orneğin mukemmelliyetci bir anne babaya sahipse okuldan kacınma, okula gitmek istememe, okuldan soğuma, ağlama, hırcınlaşma...gibi davranışların gelişimine sebep olabilecektir. Okumasını, iyi bir eğitim almasını, ilerde iyi bir lise ve sonra iyi bir universite eğitimi almasını istediğimiz cocuklarımızın ilk okula hazırlıkta donanımlı olmasına, ondaki yeterlilik hissinin gelişimine gercekten dikkat ediyor muyuz? Elbette her ebeveyn cocuğunun okulda başarılı olmasını ister ve onun okul başarısıyla mutlu olur.
Peki cocuğumuzu okula ne kadar hazırlıyoruz? O kendisini okula nasıl hazırlayacağını bilemez. Bunu en iyi yetişkin bilebilir; yani ebeveyni, cocuklarımızı bıraksak butun cizgi film izlerler ya da bilgisayar oyunlarıyla vakit gecirirler, onlar haz odaklılar. Ona iyi bir eğitim vermek, iyi bir eğitim aldırmak, bu bizim sorumluluğumuzda. O halde cocuğumuzu gercekten okul oncesi eğitiminden anlayan usta ellere mi yoksa sadece evimize yakın olduğu icin her hangi bir okul oncesi kurumuna mı teslim ettiğimizi kendimize soralım. Okuldaki davranışlarını, faaliyetlerini takip etmeyi alışkanlık haline getirelim. Oğretmenleriyle iyi diyaloglar oluşturalım. Okul psikoloğu ile duzenli olarak goruşelim, tavsiyelerini dikkate alarak hayata gecirelim....
[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Okul olgunluğu kazanımında okul oncesi kurumların katkısı
Sağlık0 Mesaj
●18 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Okul olgunluğu kazanımında okul oncesi kurumların katkısı