Cocuklarımızın hevesle beklediği, bir nevi bağımsızlıklarına ve geniş arkadaş ortamlarına adım atacakları o gun geldi kapımıza. Ozellikle ailesinde oğrenim hayatının icinde olan buyukleri varsa cevresinde, daha bir hasretle bekler cocuk okulu, ancak bu buyuk hayaline adımını attığı ilk gun beklediği gibi olmayabilir. Peki nedir okula başlama heyecanını streste ceviren?
Cocuğumuzun oğrenim hayatına başlaması ; bu zamana kadar ki yaşam seruveninde ilk kez yanında mutlak koruyucuları (oz bakım verenleri) olmaksızın, şimdiye kadar icinde bulunduğu, tum fertlerini tanıdığı, tum fertleri tarafından kendisine sevgi ve hoşgorulu yaklaşılan kucuk toplumdan akranları ve daha buyuk cocuklar ile dolu yeni bir toplumun icine girmesi anlamına gelir. Evinde kendisine ve varsa kardeşlerine sınırsız sevgi veren ebeveynler bırakılmış, kendi oz bakımlarını karşılamak sorumluluğu uzerlerine kalmış ve eğitmenleri tarafından tatlı bir başarı sorumluluğu yuklenmiştir uzerlerine. Bu savunmasız ve caresiz kalınmış ortama birden bırakılan cocuk doğal olarak bir korku yaşayacaktır, hele birde cevresinde ağlayan başka cocuklar var ise! Pekala, neler yapabiliriz bu stresti yenmek icin?
İlk olarak, okulumuza (veya kreşimize) birlikte goz atmaya gidebiliriz. Boylelikle icine duştuğu dunya tamamen yabancı olmayacak ayrıca o mekan uzerinden kuracağı hayallere zemin hazırlanmış olacaktır.
Bana kalırsa ikinci adım ozellikle birinci sınıf cocuğumuzun tatlı hayallerini bir parca yıkmak olmalıdır. Okul hayatının yuklediği sorumluluklar korkutmadan anlatılmalı, okul hayatının sadece arkadaşlarla oynamaktan ibaret olmadığı izah edilmelidir. Tekrar etmekte fayda var ki, bunu yaparken yıkıcı değil yapıcı ornekler verilmeli, sorumluluklar teşvik edilmelidir. Okuma yazma oğrenmenin ne kadar harika bir şey olduğunu anlatmanın yanı sıra bunun icin calışması gerektiği hatta bazen azıcık sıkıcı şeyler yapmak zorunda kalacağı ama bunları beraber aşabileceğinizi anlatmalısınız. Bu adımdan umduğum sonuc daha az strestli odev saatleri ve neyle karşılaşacağını bildiği icin olumlu direnci artmış bir oğrenci sonucudur.
Ucuncu adımımız ise sanırım cocuklarımızdan cok ebeveynlerimiz icin zor bir adım olacak. Ayrılık ritueli… Okul veya sınıf kapısında (ki sınıf kapısına kadar girmememiz evladır.) oğrencimiz ağlıyor hatta bacaklarımıza yapışmış halde olsa dahi gideceğimizi ona tatlı dille soylemeli, onu anladığımızı ve donene kadar cok ozleyeceğimiz ifade etmeliyiz. Boyle durumlarda cocuklarımız maalesef duygu somurusu silahını kullanabiliyor, hele bizde duygusal bir durum icindeyken… Bu yuzden kararlılığımızı hissettirmeli zor olsa da cesur bir ifade takınmalıyız. Bu ayrılıklara bir de ozel bir selamlaşma eklenebilir. Mesela her ayrılık zamanı cocuğumuzu iki değil 4 kez opebiliriz veya alnını ve yanaklarını opebiliriz, bu ayrılık selamlaşması sevgi ve ozlem dolu bir okul cıkışı karşılaması ile pekiştirildiğinde her ayrılık zamanı geri doneceğinizin bir nişanesi olacaktır. Ayrılık hususunda duyacağım bir diğer mızmızlanma konusu da “filancanın annesi okula gelmişti sen niye gelmedin?” şeklinde olabilir ve bizi zayıf noktamızdan ilgisizlikten vurabilirler. Bu durumda okulun cocuklara ait olduğu, velinin hatalı davrandığı , kendisinin tum bu okulun ustesinden gelebilecek kadar guclu bir birey olduğunu ( burada hayal dunyasını beslemek icin sevdiği super kahramandan dahi daha guclu olduğu ) soylenebilir.
Dorduncu adımımız ki bu sadece okula başlarken değil tum hayat boyu lazım olacak; koşulsuz olumlu kabul. Koşulsuz olumlu kabulden burada kısaca bahsetmek pek mumkun değil ancak acıklamak gerekirse; karşımızdaki bireye sunduğumuz sevgi başarı gibi şartlara bağlı olmaması fakat yapılan hataların da sevgi ambargosu uygulamak dışında yontemlerle cozulmesi diyebiliriz.
Son olarak soyleyeceğimiz beşinci adım ise doğrudan bizlere , velilere yonelik. Bir kısmımız icin okul en az cocuğumuz kadar bizim icinde tedirginlik kaynağı. Bu durumu hisseden cocuğumuz da aynı tedirginliği yaşamaya veya bize karşı duygusal silahlarını daha isabetli kullanmaya başlıyor. Bazı velilerimiz cocuğunun ortamını tıpkı ev ortamı gibi steril bir hale getirmeye calışıyor başka bir deyiş ile yanından ayrılmış olsa dahi tum varlığını hissettirmeye calışıyor. Bu durumun hem eğitimcinin verimi acısından hemde cocuğumuz acısından ciddi zararları vardır. Cocuğumuz okulda diğer bireyler ile ilişki kurmayı ve daha kolay arkadaş edinmeyi oğrenecek,Toplumsal, sosyal kuralları ve onlara uymayı oğrenecek, ozguveni ve iletişim kabiliyeti artacak, kişiliği yerleşmeye ve kendi kişiliğine uygun arkadaşlar edinmeyi oğrenecek, Ozetle zihinsel, bedensel, psikolojik ve sosyal olgunluğa erişecek ve daha da onemlisi tum bunları yaşıtları ve onları koşulsuz seven oğretmenleri eşliğinde eğlenerek yapacak… Eğer biz hatta bizler, tum velilerimiz okulun doğal ortamına mudahale edersek cocuğumuzun tum bu gelişimini kısıtlamış ve sekteye uğratmış olacağız.
Yukarıda oluşabilecek lokal bir problem icin bazı lokal cozum yollarını paylaştık sizlerle. Oğrenim hayatının henuz giriş kapısındayız ve onumuzde koca bir on altı yıl var, elbette başka sorunlar ve problemler yaşayacağız ve umarım bunları da zorlanmadan ve sıkıntı yaşamadan aşabiliriz.
Son olarak şunu da unutmayalım, bugun, cocuğunuzun okula adım attığı ilk gun, onun bir birey olduğu ve toplumun icine karıştığı ilk gun, o da artık toplumun kendi oz bakımını idame ettirebilen bir ferdi ve oğrenim hayatı devam ettikce bu konuda kendine guveni artacak. Onun bir birey olduğunu unutmayın, kararlarına, tercihlerine saygı duyun (kendileri icin ciddi tehdit oluşturmadığı muddetce) ve hayallerini gercekleştirmek icin imkan sağlamaya calışın. Butun bunlardan 16 yıl sonra ise arkanıza keyifle yaslanıp HAYAT başarısı elde etmiş, oz guvenli ve acık fikirli evladınıza bakıp keyifle gulumseyin.
Sağlıcakla kalın
Psk. Abdurrahman ATALAY
[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Okul kapıyı calınca
Sağlık0 Mesaj
●16 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Okul kapıyı calınca