Muzik, kelimelerle anlatılamayan duyguların, duşuncelerin dilidir. İnsan ruhunun derinliklerinin seslerle hayat bulmasıdır. Muzik herkesin anlayabildiği ve anlayabileceği yegÂne dildir. En ilkelinden en gelişmişine kadar butun toplumlarda muzik yaşamın bir parcasıdır. Sonucta hangi toplum olursa olsun muziksiz bir yaşam soz konusu değildir ve ne olursa olsun, nasıl tanımlanırsa tanımlansın muzik sadece muzik değildir.
Sevdiğiniz bir şarkıyı dinlerken kendinizi daha iyi hissedersiniz, rahatlarsınız, hayal kurarsınız, eğlenirsiniz, bazen de gecmişe dalar gidersiniz. Oysa muzik sadece ruhun gıdası değil, aynı zamanda zekÂyı da besliyor. Son yıllarda sinirbilimlerde elde edilen gelişmelerle beraber beyin goruntuleme tekniklerinin kullanılması kafatasının icini gorme ve duşunurken, oğrenirken veya ruya gorurken beynimizde neler olup bittiğini, pek cok şeyin beynimizi nasıl etkilediğini oğrenmeye başladık.
Araştırmalara gore ozellikle klasik muzik uzaysal- zamansal becerilerin gelişmesini sağlıyor, matematiksel duşunceyi guclendiriyor, oğrenmeyi hızlandırıyor ve bir nesneyi farklı acılardan tasavvur edebilme gucunu artırıyor. Muziğin zek ve oğrenme uzerindeki etkileri 1993 yılında buyuk bir hız kazandı. Cunku bu tarihte yapılan araştırmalar muziğin etkileri hakkında onemli bir bilgiye işaret ediyordu: Mozart Etkisi. Mozart’ın piyano sonatlarını dinleyen deneklerin alanlarında yaptıkları calışmalarda daha başarılı oldukları gorulmuştu.
Bu ve bundan sonraki araştırmalar Mozart’ın muzikleriyle beyin arasında cok ozel bir etkileşim olduğunu gosteriyor. Fransız Tıp ve Bilim Akademileri uyesi Dr. Alfred Tomatis’e gore beynin elektriksel olarak şarj olmasında kulaklar anahtar bir rol oynuyor ve beyin hucrelerindeki elektriksel enerjinin azalması konsantrasyonun bozulmasına ve yorgunluğa sebep oluyor. Bu durumda beynin de piller gibi şarj edilmesi gerekiyor. Tomatis, beyin hucrelerinin enerjiyle şarj edilmesi yollarından biri olarak, 5000- 8000 hz. arasında yuksek frekanslar iceren muziklerin dinlenilmesi gerektiğini keşfetti.
Yıllar suren analizlerden sonra Tomatis, bu frekans aralığındaki seslerin Mozart’ın muziklerinde cok sayıda mevcut olduğunu tespit etti. Bu frekans aralığındaki muzikler kalp atışlarını ve kan basıncını yavaşlatıyor, vucut ısısını da duşuruyor ve beyindeki alfa dalgalarını uyarıyor. Bunun sonucunda sakinleşiyoruz, gevşiyoruz ve yaşadığımız stres azalıyor. Bunun yanında beynin sağ lobu uyarılarak kişinin yaratıcı duşunme ve hayal gucu becerileri gelişiyor ve dikkatin toplanmasını sağlayarak IQ seviyesini artırıyor.
Bu konuda yapılan bir başka araştırmada araştırmacılar, deneklere sevdikleri parcaları dinletip o anda beyinlerinde uyarılan bolgelerin goruntulerini cıkardıklarında uc farklı yapının aktif hale geldiğini gozlemlediler. Bu bolgeler beyindeki dopamin adı verilen, sinirler arası iletişimi sağlayan ve psikolojik durumu etkileyen bir molekulden etkileniyor. Bu yapılardan biri (ventral tegmental bolge) ve dopamin aynı zamanda beynin odul sisteminin de parcaları. Dolayısıyla hoşumuza giden bir muziği dinlediğimizde beynimizdeki odul sistemini harekete geciriyoruz. Bir başka deyişle, muzik dinlerken kendimizi odullendirmiş oluyoruz.
Bunun yanında muziğin, bilgilerin uzun sureli belleğe aktarılmasında da onemli bir rolu olduğu goruluyor. Beyin, anlamsal iceriği olan bilgileri, muziğin vuruş, armoni ve ritim gibi bileşenleri aracılığıyla daha kolay olarak kodluyor. Herhangi bir konuşmanın iceriğinin, bir şarkının sozlerine oranla daha zor anımsanmasının nedeni budur.
Muziğin, beyin ve ruh uzerindeki onarıcı etkilerinin incelendiği calışmaların yanı sıra ozellikle kaygı, depresyon, stres, ofke ve saldırganlık uzerindeki etkileriyle de ilgili calışmalar yapılmış.
Ataturk Universitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakultesi’nde yapılan “Muzikle Terapinin Sınav Kaygısı, Ofke ve Psikolojik Belirtiler Uzerindeki Etkisi” konulu calışma, ozellikle Klasik Turk Sanat ve Klasik Batı Muziği’nin universite ve lise oğrencilerinin ofke durumlarını olumlu etkileyerek, sınav kaygılarını azalttığını ortaya cıkardı. Aynı şekilde yurt icinde ve yurt dışında yapılan araştırmalar muziğin ofke, saldırganlık, kaygı ve depresyon duzeylerini olumlu yonde etkilediğini ortaya koyuyor.
Muzik, beyin plastisitesi (cevresel taleplere gore cevap değiştirme yeteneği) konusunda da onemli veriler sunuyor. Orneğin profesyonel muzisyenlerle muzisyen olmayan kişilerin beyinleri karşılaştırıldığında, beynin korteks olarak adlandırılan dış yuzeyinin on kısmının, işitme ile ilgili bolumunun ve hareketle ilgili bolumunun, muzisyenlerde muzisyen olmayanlardan daha kalın olduğu bulunuyor. Şimdiye kadar yapılan sınırlı sayıdaki calışma, muzik eğitimi alan cocukların zihinsel aktivitelerinin almayanlara gore daha fazla olduğunu gosteriyor. Sonuclar muzik eğitiminin cocukların başarısında kesinlikle olumlu etkisi olduğunu kanıtlıyor.
Yapılan araştırmaların muzik, oğrenme ve beyin arasındaki birtakım ilişkileri şu şekilde ortaya koyduğunu goruyoruz:
-Muzik, oğrenmeyi engelleyen stres duzeyini azaltır ve duşunceleri rahatlatır. Etkin bir bicimde kullanılırsa beyin alfa duzeyini artırır, hafızayı geliştirir ve beyin kapasitesinin artmasına izin verir ve oğrenilenleri hafızada tutma icin guclu bir capadır.
-Belirli muzik turleri huzur veren endorfin hormonunun salgılanmasını sağlar ve oğrenmeyi hızlandıran bir sakinlik yaratır.
-Beyne giden kan ve oksijen miktarını artırdığı icin uyarıcı ve harekete gecirici etkisi vardır.
-Muzik matematiksel bir gercektir. Bu durum belirli bir bolgedeki beyin devrelerini harekete gecirir; kompleks ve karmaşık fikirlerin daha kolay cozulmesini ve algılanmasını sağlar.
-Muzik evrensel bir dildir. Kulturel bariyerleri aşar. Etnik gelenekler ve değerler ne kadar farklı olursa olsun olumlu etkileri tum insanlar uzerinde gozlenir.
-Muzik, uyararak uyanık kalmayı, canlandırıcı etkisiyle de kanın ve oksijenin beyne daha fazla akmasını sağlar.
-Muzik aleti calan cocuklar zaman icinde duzenli alıştırma yapmak zorundadırlar. Bu da hayata bir sistem ve disiplin getirir.
-Oğrenme esnasında sağ beynin aktif hale gelmesini, beynin her iki lobunun da entegrasyonunu sağlar.
Muzik, cok eski cağlardan beri eğlence, kulturel renklerin ifadesi, tedavi gibi amaclarla bircok medeniyet tarafından kullanılagelmiştir. Araştırmalar Klasik Turk Muziği, Klasik Batı Muziği, Barok- Largo tarzı gibi muziklerin beyin gelişiminden oğrenmeye, kaygıdan depresyona, ofkeye, saldırganlığa ve daha bircok alanda olumlu sonuclar verdiğini gostermektedir. Modern bilimin verileri hem kendimiz hem de cocuklarımız icin yapabileceğimiz en buyuk iyiliklerden birinin onlara muziği sevdirme, nitelikli ve secici muzik dinleme alışkanlığı kazandırmak ve muzik eğitimi vermek olduğunu gosteriyor.
Kaynaklar:
Bilim ve Teknik Dergisi, (2010), “Muzik ve Beyin”,Sayı:512, Temmuz, TUBİTAK Yayınları, Ankara.
Cengiz, Y. (2004). “Yabancı Dilde Sozcuk Oğretimine Muzik Kullanımının Etkilerinin Beyin Temelli Oğrenme Kuramı Işığında Araştırılması”, Yayımlanmamış Yuksek Lisans Tezi, Ankara Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu, Ankara.
Duyar, M.(2000), “Bio-ritmik Largo ve Konsantrasyon”, Mega Hafıza Eğitim Merkezi, Yıldızlar Ofset, Ankara.
Sezer, F. (2009). “Muzikle Terapinin Sınav Kaygısı, Ofke Ve Psikolojik Belirtiler Uzerindeki Etkisi”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ataturk Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu, Erzurum.
[h=2]Aydın Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Muzik, beyin ve oğrenme
Sağlık0 Mesaj
●20 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Muzik, beyin ve oğrenme