MUTLU EVLİLİĞİN KEŞFEDİLMESİ
Mutlu bir evliliğin tarifini yapmak mumkun mu ? Herkesin kendisi icin bir tarif yapması mumkun ama herkes icin bir tarif yapmak mumkun değil gibi gorunuyor. İnsanların bir coğunun evliliği, kendileri icin bir milat olarak kabul ettiklerini goruruz. "Evlendikten sonra bırakacağım, değişeceğim, yapacağım" gibi sozlerle kişisel olarak daha iyi bir noktada olacağını duşunerek bu yola cıkar. Şu andaki eksikliklerin tamamlanacağı ve ideal kimliğine ulaşacağı, değişimin ve donuşumun mihenk noktası olacak bir yer gibi hayal edilir. Sanki, uyum sağlamak zorunda olduğunuz bir hayattan tercih etme hakkına sahip olduğunuz bir hayata gecişin olacağı ve size gore şekillenecek bir ilişki ile hak ettiğiniz hayatı yaşayacağınız bir donemin başlangıcı gibidir. Bir de evleneceğiniz kişiyle ilgili hayaller kurmaya başlarsınız. En iyi ve en doğru insanı bulmaya donuk motivasyonla aradığınız kişinin, gecmiş olumlu yaşantılarınızı devam ettirecek ve guzellikleri koruyacak, aynı zamanda olumsuz yaşantılarınızı tekrar yaşatmayacak ve ondan kalan izlerinizi silebilecek biri olmasını istersiniz. Gecmişte verilmemiş olan fırsatları size verecek, değerli olduğunuzu hissettirecek, şartsız kabul edecek ve sevgi gosterecek, tum zayıflıklarınızla ve eksikliklerinizle size şefkat duyabilecek, kendinizi tum yonlerinizle butun hissetmenizi sağlayabilecek birini beklersiniz. Cunku, ona ihtiyac duyarsınız.
Yapılan araştırmalara bakıldığında, evlilik hayatına ilişkin insanların bilincdışı beklentilerinde; gecmişten kalan travmaların ve yaraların, eş ile kurulacak olumlu ilişkinin atmosferinde sarılması ve iyileştirilmesi olduğu ortaya cıkmaktadır. Ebeveynlerimizin kendi sorunlarının golgesinde oluşturmuş oldukları ilişki bicimi, bizim gelecek hayatta kuracağımız yakın ilişkilerin cekirdeğini oluşturur. Ne kadar ozenle ve fedakarlıkla yetiştirilmiş olduğumuzu duşunsek de, bizi yetiştirenlerin kendi yaraları ve travmalarının etkisiyle ortaya cıkan ilişki bicimlerinden bizler de nasibimizi alırız. Bu ilişkisel mirasın kalıplarını, yakın ilişki kurduğumuz bir cok insanda tekrarlarız. Tekrarlamamızın temel amacı, cocukluk yıllarından kalan olumsuz duyguları olumluya cevirebilmek ve temel duygusal ihtiyaclarımızı, kaybetme korkusu yaşamadan karşılayabileceğimiz birini bulabilmektir.
Yakın ilişkilerin son durağı olan evlilik tum bu beklentilerin ve hayallerin gerceklikle karşılaştığı yerdir. Eşler "Beni cok şaşırttın ve hayal kırıklığına uğrattın" derken gerceklik uzerinden değil coğu zaman zihnindeki ideal eş tasarımı uzerinden değerlendirme yaparlar. Karşısındakinden beklediği esneklik, sevgi, şefkat, ilgi ve desteğe en az kendisi kadar onun da ihtiyac duyduğunu unutarak gerceklikten uzaklaşırlar. Karşı tarafın da benzer bir motivasyon ve ihtiyaclar eşliğinde ilişki kurduğu ve beklentisini bu yonde şekillendirdiği goz onunde bulundurulduğunda, coğu zaman ideal evliliğe hayal kırıklıklarının cemberinden gecmeden ulaşmanın mumkun olmadığını gormekteyiz.
Mutlu bir evliliği tanımlarken klişe bazı standartlardan bahsetmek yerine, insanların once kendilerini sonra eşlerini daha yakından tanımaya donuk bir surece girmeleri ve en temel duygusal ihtiyaclarını (sevilme, değer gorme, fark edilme, şefkat gosterilme, yeterli olduğunu hissedebilme gibi) eşlerine ifade edebilmeleri ve eşlerinin de en temel duygusal ihtiyaclarını (sevilme, değer gorme, fark edilme, şefkat gosterilme, yeterli olduğunu hissedebilme gibi) fark edip gidermeye donuk bir ilişki kurduklarında, o zaman evliliğe donuk beklentilerinin daha derinden karşılandıklarını goreceklerdir. Anlaşılmadıklarını, mutsuz olduklarını, derin hayal kırıklıkları yaşadıklarını, surekli tartıştıklarını ifade eden ciftlerin karşılıklı guven zemini icerisinde kendilerini ifade edebilecek ve karşı tarafı dinleyip anlayabilecek duruma geldiklerinde gercek bir ilişkiye başlangıc yaptıklarını gorebilmekteyiz. Gercek bir ilişkide, eşlerin evlilik oncesinde hayalini kurduğu o kusursuz eşle sadece kendi ihtiyaclarını karşılamaya donuk tasarımladığı ilişki modelinin, evliliğin gercekliğiyle uyuşmadığını anladığı anda yaşananlar (kavgaların azaldığı, hafif bir depresif havanın hakim olduğu ve gerceklikle yuzleşildiği donem), bir yas surecine donuşmektedir. Diğer eşin de en az kendisi kadar ihtiyaclarının, incinmişliklerinin, travmalarının olduğunu kabul ettikten sonra iki tarafın kendini guvende hissederek(karşı tarafın kendisine saldırmayacağından emin olarak) eşine kendini acmaya başladığı, temel ihtiyaclarını ifade ettiği, gecmiş yaşantılarından(eksiklerinden, yetersizliklerinden, acılı anılarından) bahsedebildiği bir tuneme noktasına gelebildiklerinde kendileri icin en ideal ilişkinin temellerini atmaya hazır oldukları anlamına gelir.
Gercek bir ilişkide eşler; ictenlik, samimiyet, sevgi ve şefkat duygularıyla birbirlerinin şifacısı durumuna geldiklerinde, ilişkinin en zor tarafı olan duygusal katmanını yuk olmaktan cıkarır iki taraf icin de yaşam kaynağı haline donuştururler. Fark edilmeyi bekleyen bir sır gibi deneyimin icinde saklı olan bu destekleyici ve onarıcı ilişki, yaşanacak sıkıntılara rağmen değişime kendisini acan ve bir otekini merak eden ciftlere kapılarını aralayacaktır. İlişkinin duygusal katmanı sağlamlaştıktan sonra geriye ortak yaşam kulturu oluşturmak, sorumlulukları paylaşmak, geleceğe ilişkin ortak hedefler koymak gibi daha cok duşunce ve davranış kısmıyla ilgili kısımlar kalacaktır ki, bunlar en temel duygusal ihtiyaclarını ( sevilmek, beğenilmek, guvende hissetmek, değer gormek, yeterli hissetmek gibi) derinden karşıladığını hisseden bir ciftin kolaylıkla şekillendirebileceği şeylerdir.
Şanver YEREBAKAN
Klinik Psk. / Psikoterapist

[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]