Neden erken menopoz modern kadın korkusu oluyor? Cunku gunumuzde kadın artık evinde oturan, cocuğunu buyuten ev hanım kalıbından cıkarak sosyal hayatın artık tam icinde yer alıyor. Gunumuz kadınının eğitimi 30 yaşlarda bitiyor, kariyer isteği ise hic bitmiyor. Tum bunları yaparken kadın cocuk yapmaya fırsat bulamıyor, modern kadın programlı olduğundan cocuk yapmayı ve buyutmeyi sosyal, mesleki ve ekonomik olarak belli bir duzeye geldikten sonra planlıyor. Bu da nereden bakarsanız 35 ve uzeri yaşlar demek. Ama hesaba katılmayan erken menopoz durumu ortaya cıktığında tum bu hesapların alt-ust olacağı korkusu modern kadının korkusu oluyor.
Aslında genel olarak bakıldığında erken menopoz toplumda % 1-2 oranında gorulse de modern kadının cevresinde hep kendisi gibi kadınların olması ve bu korkunun aralarında paylaşılması ortak bir korkuya donuşmektedir. Bir de algıda secicilik eklendiğinde erken menopoz korkusu modern kadının paranoyasına donuşmektedir.
Erken menopoz korkusunda modern kadın pek de haksız sayılmaz. Biliyoruz ki hicbir kadının doğurganlığı sonsuz olmamaktadır. Kadının doğurganlığı 35 yaşından sonra azalmaya başlamakta, 40 yaşlarında bu azalış belirginleşmekte ve 43-44 lu yaşlarda sona ermektedir. Doğurganlığın bitmesi menopoza kalmamakta, menopoza yani adetten kesilmeye 2-3 yıl kaldığında kadın duzenli adet gorse de hamile kalma şansı yok denecek kadar az olmaktadır.
Kadının doğurganlığını azaltan veya menopoza girmesine yol acan olay yumurtalıklarında bulunan hucrelerin giderek azalması ve nihayetinde bitmesidir. Aslında her kadının yumurtalıklarında kendi ihtiyacı olandan binlerce kat fazla yumurta hucresi(germ hucresi) vardır. Anne karnında 7 milyon olan yumurta hucreleri bu tepe noktasından giderek azalmaya başlar, bebek doğduğunda 2 milyona ergenlikte 400 bine ve menopoz doneminde sayı 1000 e inmektedir. Bu hucrelerin azalması programlanmış bir hucre olumudur, tıpta buna apoptoz adını veriyoruz. Planlanmış bu hucre azalma hızı bazı kadınlarda daha hızlı olduğunda veya genetik program ile menopoz yaşı 48-50 yaşlarından daha erken olarak 40 yaşın altına programlandığında ortaya erken menopoz cıkmaktadır. Anlaşılacağı uzere yumurta hucrelerinin yok olması yani bitmesi sonucu menopoz durumu ortaya cıktığından bunun tedavisi veya geri dondurulmesi soz konusu olmamaktadır.
“Acaba menopozu geciktirebilir miyim?” sorusu hekimlere cok sık sorulur. Eğer burada kast edilen adet gormek ise cevap “Evet” olacaktır. Yumurta hucresi kadın yumurtalığında buyurken uretttiği hormonlar olan ostrojen ve progesteron hormonu yumurta hucresinin bittiği menopoz durumunda dışarıdan ilac olarak kadına verilir ise kadın menopozda değilmiş gibi duzenli adet gorebilecektir. Ancak soru “cocuk doğurma” olduğunda cevap “ Hayır” olacaktır, cunku bitmiş, yok olmuş yumurta hucresini yerine koymak, yani yoktan var etmek mumkun olmamaktadır.
Modern kadının gercekte bilmek istediği “Acaba bende erken menopoz riski var mı?” sorusudur. Eğer boyle bir risk var ise kariyeri, konumu hemen bir tarafa bırakarak kendi doğasında olan annelik duygusunu tatmak icin her şeyden vazgecebilecektir. Evet bu mumkundur, yumurtalık rezervini bir anlamda erken menopoz riskini ultrason muayenesi ve bazı hormon tahlilileri ile on gorebilmekteyiz. Her zaman kadının kadının kronolojik yaşı ile yumurtalık yaşı paralel gitmeyebilir, bazen yumurtalığın yaşı kadının yaşından daha buyuk olabilir. Yani kadını yaşı 30 yumurtalığın yaşı 40 olabilir, bu da erken menopozu getirebilir. Yapılan muayene ve hormon tahlilleri sonucu yumurtalık(over) rezervi azaldığını on gorduğumuz evli bayanlara cocuk doğurma planlarını ertelemeden hemen gercekleştirmelerini oneririz. Eğer rezerv iyi ise o zaman hayat planını kendi şartlarına gore yapabileceğini, cocuk doğurmayı birkac yıl daha erteleyebileceğini soyleyebiliriz. Ancak 35 yaş uzeri her kadında doğal olarak over rezervi bir anlamda cocuk doğurma şansı azalacağından bu yaş uzerinde cocuk doğurmak icin gecikilmemelidir, hele bir de ileride kardeş doğurmak duşunulecek ise zamanın ne kadar daraldığı anlaşılabilir.
Tıp bilimi, bu gun icin kadının doğurganlığını cok ileriye goturebilecek teknoloji ve bilgi birikimine şu anda hakimdir. Kadın rahminin doğurganlığı hayat boyu bitmez, doğurganlığı bitiren yumurta hucrelerin bitmesidir. O zaman kadına başka genc bir kadından alınan yumurtalar eşinin spermi ile dış ortamda yani tup bebek yontemi ile dollendirilip embryo oluşturularak kendi rahmine bırakılır ise kadın bu bebeği doğurabilir. Bu işleme yumurta bağışı( oosit donasyonu) denmektedir. Başka bir yontem kadının genc yaşlarda yumurtalık rezervi iyi iken yumurtaları veya yumurta dokusu alınıp dondurularak saklanabilir. Kadın ileri yaşta menopoza girdiğinde bu donmuş yumurta dokusu kadına nakledilerek veya donmuş yumurta hucreleri ile rahatlıkla gebe kalması sağlanabilmektedir. Orneğin kanser tedavisi gorecek bir genc kadında kemoterapi veya radyoterapinin menopoz yapıcı etkisinden korunmak icin bu uygulama gunumuzde başarıyla uygulanmaktadır. Ancak ulkemizde yumurta bağışı yapılması yasal olmadığından yapılmamaktadır, yine sağlıklı bir bayanda yumurta veya yumurtalık dokusu dondurulması da yasal olmadığından yapılmamaktadır. Ancak hastalığı olan, kanser olan kadınlarda yapılmasına izin verilmektedir.
Coğu kadın bu yasağın anlamsız olduğunu duşunebilir. Oysa biraz duşunur isek bunun cok mantıksız olmadığını, insanlığın faydasına olduğunu anlayabiliriz. Bu olayın gercekleştiğini şoyle bir duşunelim; yumurtalığını donduran kadın 60 yaşında kendine nakil yaptırdı ve bir cocuk doğurdu, anne baba 60 l ı yaşlarda, cocuk 10 yaşına geldiğinde ebeveyn 70 yaşında, anne ve babanın bircok yaşlılık hastalığı var(tansiyon, şeker, eklem ağrıları vb) ama cocuk ebeveyni ile oynamak, babası ile gureş tutmak, maca gitmek , annesi ile evcilik, sek-sek oynamak isteyecek. Bu yaşlı ebeveyn kendilerine aslında bir bakıcı cocuk yapmış olacaktır. İnsan omrunun 70-80 li yaşlarda biteceğini duşunur isek bu cocuk aynı zamanda potansiyel oksuz ve yetim olmaya aday bir cocuk olacaktır. Sırf kendi cocuk yapma arzularını tatmak icin insanların bir birey olan cocuğun cocukluk haklarını(oynama, sağlıklı ve genc anne- baba ile buyume) gasp etmeye hakları var mıdır? Bu cocuğun cocuk olma ve cocukluk haklarını kim savunacaktır. Şimdi kendimize soralım; hangimiz yaşlı bir anne ve babanın cocuğu olmayı isterdik.
Kadının fizyolojisinde en son 40 lı yaşların başında gebelik olabilmektedir, kadın 70 ine geldiğinde artık cocuğu da 20 li yaşların sonunda olacak ve hayata atılmış, yuvadan ucmuş olacaktır, o zaman kadın gozu arkada kalmada hayata gozlerini yumabilecektir.
Yumurtalık rezervi azaldığını tespit ettiğimiz kadınlarda artık zamana karşı yarışarak bir an once cocuk sahibi olmalarına gayret gosteririz. Bu amacla infertilite(kısırlık) testlerini beklemeden yapar, başka sorun varsa ortaya koyar ve hemen tedaviye başlarız. Bu grup hastalarda tup bebek opsiyonunu daha hızlı devreye sokmaktayız, ancak tup bebek başarı oranlarının en duşuk olduğu maalesef grup yumurtalık rezervi az olan hastalardır. Cunku yumurta hucrelerinde ki sayısal(kantitatif) azlık beraberinde kalitesel azalmayı da getirmektedir. Over rezervi az olan hastalardan diğer tup bebek hastalarına oranla daha az sayıda yumurta hucresi alınabilmektedir. Bu hucrelerin dollenmesi, bolunmesi ve embriyo oluşturma kapasiteleri daha duşuk olmaktadır. Ayrıca oluşan gebeliklerde anormallik, sakatlık olma riski de daha yuksektir. Over rezervi az olan hastalarımızda ki bu azalmış gebelik şansını tup bebek yontemi ile en iyi şekilde kullanmaya calışırız. Bu ciftlerin azalmış da olsa gebelik şansları vardır ve bugunku gebelik şansı yarından daha iyi olacağından bu hastalarımızı gecikmeden tedaviye alırız.
Yumurtalık rezervi her kadında doğal olarak 35 yaşından sonra duşmekte ve bunun yansıması da cocuk doğurma şansının azalması olmaktadır. Gebe kalma zamanlarını ileri tarihlere bırakmak isteyen kadınların bu kararı almadan kadın doğum doktoruna muayene olarak gebe kalma şansları konusunda bilgi edindikten sonra bu kararı vermeleri daha doğru olacaktır. Eğer yumurtalık rezervleri genc kadınların yaşlarına uygun veya daha iyi ise o zaman “kariyer de yapsınlar, cocuk da”.
PROF.DR.SEDAT KADANALI


[h=2]İstanbul Kadın Doğum uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]