

Canım- sana "Canım" diyorum- bir daha hic demeyeceğim icindir belki... Ayrılmamız neyi değiştirecek- ayrılık yureğimden silip atabilir mi seni derdin. Kimbilir...
Bu sana son yazışım. Sozcuklere yuklemeye calıştığım duygularım- beyaz kağıtların keskin kenarlarıyla nasıl da parcalanıyor boyle... İlk kez yazmak boyle zor- anlatmak bu kadar olanaksız... İcimde cağıldayan herşeyin- sana doğru aktığını duyupta bunu anlatamamak; ne acı... Oysa- seni her duşunduğumde- sesim- zamanın ve mekanın olmadığı gorunmeyen ince ipeksi bir yolda ilerleyip kulaklarına akmadı mı?...


Ruhumun sana akışı- o hızlı ama bir o kadar yavaş- delice ama bir o kadar sakin- coşkuyla ama nasıl huzurlu bir cağlamaydı onların hepsi... Hemen duyardın; buyuk kalabalıklarda- iki kişilik yalnızlıklarda- yada gozlerin maviliklere kilitlenmiş... Duyardın... Hala duyuyorsun... Şimdi- şu an- seninle konuşurken- ruhunda geziniyorum yine... Baktığın yerden uzaklaşan bakışlarını- o kimselere hissettirmediğin bir anlık dalgınlığı- sadece anın yakaladığı o ince sızıyı... Kapa gozlerini... Sen hep duyacak mısın beni- ben hep anlatacak mıyım; bilmiyorum... Ama- madem ayrılanlar hala sevgili- ayrılanlar hala sevdalı- bu ayrılıkta bitmeli...


Ayrılık... Ne cok korkardık bu sozcuğe yuklenen anlamdan... Oysa şimdi anlıyorum ki- ayrılığın kendisi değil- ayrılmakmış asıl zor olan... Ayrılmayı başarana kadar yaşanılanlar- o kanatan acıtan korkulu bekleyişler... O kopuşu yaşamak- artık başka biri değil- sen olan o varlığı olduğu yerden cıkarmaya calışmak- ağlamak git artık icimden diyebilmek- ama daha derken pişman olup hayır kal ne olur diye yalvarmak... Ne kadar zordu... Oyle icimdeydin ki- seni ordan cıkarmak kendimi paramparca etmek demekti... Ayrılık... O kanlı zafer... Şimdi paylaştığımız işte bu... İcimizde o boşluğun buyuk acısı yuzumuzde birbirimizin kanı var hala...


Canımmmm- diyorum son kez sana... Bir daha demiyeceğimdendir bu- ve bir daha yazmayacağımdan.




ELVEDA CANIMMMMM