Paraşutle atlamanın başarılı olması icin ucağın hız ve konumunun stabil olması, insanların nefes alabilecek irtifada olabilmesi, cıkış kapılarının doğru konumlandırılmış olmaları gerekiyor. Ayrıca en onemli nokta da paraşut kullanacak insanların doğru bir kullanım icin eğitim almaları gerekiyor.
Yolcu ucaklarının ortalama seyir irtifaları 30-40K feet arasında. Bu seviyeden atlanılan atışlarda ozel askeri donanımlar yoksa sağ cıkmanız imkansız. Yani direkt olume atlamış oluyorsunuz. Ucak kazalarının %80'ninin kalkış ve inişte olduğunu duşunursek paraşute zaman bile kalmaz, bu sebeple ozel donanıma gerek kalmayan acil durumlarda direkt kendinizi yerde, yanmış ve paramparca olmuş bir ucakta bulabilirsiniz. Ya da obur dunyada
Ayrıca ucağın ortalama hızı (700-850 km/sa) ile acil cıkış kapıları acıldığında, ani basınc duşmesi ile iceriye vakum etkisi yapacak ve icerideki herkesi dışarı cekecek. Doğru bir atlayış olsa bile kimi motora kıyma olacak, kimi kanatlara carpacak, kimi stabilizer'lara kafa atacak.
Şimdi gelelim yaşlı tontiş teyzelere, emekli albay amcalara, bebelere, veletlere, sağlık sorunu, kalbi olan insanlara. Bunlar ne olacak? 200 TL'lik bilet ile ucağı satın aldığını sananlar, ucağa biner binmez cay, ayran, icki diye bağıran sonradan gormeler, ufak turbulansta bu nasıl pilot, bu nasıl ucak, bu nasıl şirket, bu nasıl teknik, ay duşuyoruzzz kızz diye bağıranlara bu eğitim mi verilecek?
Cok komik bir hikaye oldu. Şu kabini balonla/paraşutle ucurma fikri bunun yanında daha masum kalır