Kulturel pratikler ve alışkanlıklar olarak "habitus"Habitusu bir duzeyde, Bourdieu’nun bir pratik olarak kulturun kuramını yazma cabasının urunu gibi kavramak mumkun. Hatta Bourdieu, bu ezoterik kelimeyi secmesinin stratejik gerekcesini, “kultur” kelimesinin gerek gundelik dilde gerekse sosyal bilim dilindeki kullanımının ust belirlenmiş olmasıyla acıklar. Bourdieu (1968: 194) kulturu kuramlaştırırken, kulturu yapısalcılıkta olduğu gibi bir “ortak kod”dan, Marksizmde olduğu gibi fikirlerin, inancların ya da değerlerin oluşturduğu ideolojik bir sistemden, ya da Mannheim’ın Weltanschauung terimiyle ifade ettiği genel dunya goruşunden daha fazla bir şey olarak ele alır. Butun bu kultur imgeleri, kuramsal kokenleri itibariyle birbirinden cok farklı olsa da, faillik anlayışından yoksundur. Habitus kavramı hem butun bu ozellikleri kapsar, hem de eylemin toplumsal dunyada nasıl hareket edileceği hakkında “pratik bir duygu”yla yonetildiği yolundaki temel fikre ağırlık verir. Kultur, insanın toplumsal dunyada kendini idare etmek icin kullandığı pratik bir aractır.
Ancak, Bourdieu’nun habitus kavramını Swidler’in (1986) kulturel pratiklerle ilgili olarak one surduğu “alet cantası” goruşunden ayırmak gerek. Fail ve normlar, değerler, amaclar ya da tercihler yerine kulturun pratik unsurlarım vurgulamaları bakımından benzer olsalar da, Bourdieu Swidler kadar iradeci değildir; bireysel eylemin grup icine gomulu olduğunun altını cizer. Dahası, Bourdieu kulturel kaynakların iktidar boyutunu, yani toplumsal hiyerarşiler oluşturma ozelliklerini daha cok vurgular. Habitusu bir duzeyde, kulturu pratik olarak kavramsallaştırma yolu olarak anlayabildiğimiz gibi, başka bir duzeyde de pratiği alışkanlıkla ilişkilendirdiğini soyleyebiliriz. Bourdieu (1077c: 218), habitus terimini secmesinin altında, “alışkanlığın yaygın olarak mekanik bir toplam ya da icra edilen bir program olarak kavranışından uzaklaşma arzusu” yattığını soyler. O, habitusun uretici ozelliğini one cıkarmak ister (1993d: 87). Hatta Camic’in (1986) doğru bir kavrayışla one surduğu gibi, Bourdieu’nun kavramı, Durkheim ve Weber gibi klasik kuramcıların alışkanlık kavramına verdikleri anlamı yeniden gundeme getirme cabası olarak anlaşılabilir.
Durkheim, ozellikle Weber, faillik anlayışlarında alışkanlığa dayalı eylem bicimlerine ozel bir onem atfederler. Hatta Weber (1978: 21, 24-25) alışkanlığa dayalı eylemi acıkca saf bir tip olarak kavramsallaştırır ve bunu gelenekselcilikle ilişkilendirir. Dahası, “gundelik eylemlerin oluşturduğu dev yığının” bu tipe yakın olduğunu iddia eder. 19. yuzyıl ile 20. yuzyıl başında yaşamış bu toplum kuramcılarının alışkanlıktan anladığı şey ile, bizim bugun genelde bu terimle ozdeşleştirdiğimiz, nispeten temel, ustalıkla icra edilen, neredeyse otomatik etkinlikler arasında epey fark vardır. Camie, klasik yazarların bu terimi acık bir duşunum sureci icermeyen eylem bicimlerini tanımlamak uzere, daha genel bir duzeyde kullanma eğiliminde olduklarına işaret eder. Bu genişletilmiş alışkanlık mefhumu, “kişilerarası etkileşimle ilgili alışkanlıkları; İktisadi, siyasi, dini ve evle ilgili alışkanlıkları; kurallara ve kural koyuculara itaat alışkanlıklarını; fedakarlık, cıkarsızlık ve kendini sınırlama alışkanlıklarını” kapsayabilir. Hatta daha genel bir duzeyde, “bir insanın tum yaşam alanını kapsayacak şekil¬ de ya da daha uc bir kertede hayatının tamamında eylemlerinin uzerini kaplayan kalıcı ve genelleşmiş bir yatkınlığı” ifade eder (Camie 1986: 1046). Bourdieu’nun habitus kavramı, kısmen, daha geniş ve klasik anlamıyla alışkanlık fikrini yeniden canlandırma girişimidir.
Swartz, David, and Elcin Gen. Kultur ve iktidar: Pierre Bourdieu'nun Sosyolojisi. İletişim Yayınları, 2011.

[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]