Eren ve Fatih Ozmen cifti kendi satın aldıkları uretim haklarını ve lisansları daha da onemlisi know-how'ı Turkiye'ye resmen hediye edeceklerdi. Tek istedikleri ise uretime bir an once başlamaktı. Bunun icin de sunulan cozum halihazırda mevcut olan kendi fabrikalarında uretime başlayıp, Ankara'daki fabrika uretime gecene kadar orada uretmekti. Ankara'daki fabrika hazır olunca da butun uretimi Turkiye'ye kaydırıp, ABD fabrikası sadece yedek parca uretimi yapacaktı. Bize onerdikleri ucaklar ise gorece duşuk yolcu kapasitesine karşın, yakıt ve işletme maliyeti acısından cok daha avantajlıydı. Ozellikle A320 ve B737'nin karşısında 4'te 1'e varan işletim maliyeti vardı. Eğer TRJ'ler onaylansaydı, onumuzdeki 1-2 yıl icinde ic hatlarda sadece bunları gorurduk. Gunumuzde ABD'de nasıl insanlar her yere ucakla gidiyorsa Turkiye'de o konuma gelirdi. Neredeyse her ilimizde ve bazı ilcelerimizden ucuz fiyatlı sık seferler yapılırdı. Hatta Avrupa başta olmak uzere bircok ulkeden sipariş alırdık. Bir 5 yıl sonrasında ise kısa ve orta menzilli ucaklarda Boeing ve airbus kadar olmasa da bir Embraer kadar hava hakimiyetimiz olurdu. Low-cost ve Charter havayolu şirketlerinin ilk tercihleri arasında olurduk. Turk sivil havacılığı sadece 5 yılda resmen cağ atlardı. Projeye 2015'te başlansaydı, en gec 2030'da siparişleri yetiştirmek icin ikinci fabrikayı acmamız gerekirdi. Olmadı! Neden? Cunku olsaydı; Turkiye'ye Boeing satamazlardı. Hızlı trenler enine giremezdi, kara tunellerimize. Karayoluna talep azalırdı. Otomotiv ithalatı azalırdı. Dolaylı yoldan da duble yollara, yeni tunellere, koprulere ihtiyac azalırdı. Bunlardan rant sağlanacak ihaleler acılamazdı. Sırf satın alalım diye 2 tane F-35 alırsanız 1 tane hediye ediyoruz, ustelik 1 yıllık bakım ve yakıtı da bizden derlerdi. İşte bu yuzden olmadı. Ne bizimkiler olmasını istedi, ne de diğerleri!
Yazının bir kısmı alıntıdır.