Gundelik olarak yediğimiz, doğal ve sağlıklı olduğunu duşunduğumuz bircok yiyecek, bedenimizin savunma mekanizmalarını uyararak olumsuz etkiler yaratabilmektedir.
Gıda Duyarlılığı ve Hastalıklarla İlişkileri
Gundelik olarak yediğimiz, doğal ve sağlıklı olduğunu duşunduğumuz bircok yiyecek, bedenimizin savunma mekanizmalarını uyararak olumsuz etkiler yaratabilmektedir. Gıda duyarlılığı, belirli besinlerin yeterince sindirilemeyince ortaya cıkan yapıtaşı molekullerine karşı bedeninizin savunma mekanizmasının uyarılması reaksiyonudur. Bu durum, surekli aynı, uyarı ile daha da şiddetlenir. Savunma mekanizmasının olumsuz tepkileri "Gıda Duyarlılığı" olarak isimlendirilir ve vucutta bircok kronik(suregelen) şikayetlere neden olur. Gıda duyarlılığı tedavi edilemezse suregelen(kronik) hastalıklar ortaya cıkar. Alerjen uyarılara savunma mekanizmasının verdiği yanıt sonucu bedenimizde cok miktarda zararlı-toksin ortaya cıkar. Bu zararlı toksinlerin temizlenmesi kapasitemizi aşmaya başlar ve vucudumuzda birikir.Biriken zararlı-toksik maddeler dokularda sinir sitemimizi uyararak suregelen ağrı ve kronik hastalıklara neden olur.
Gıda Duyarlılığı, gıda alerjisi ile karıştırılmamalıdır. Her iki durum da savunma sistemimizin bir tur karşı koyma tepkisidir. Fark, Gıda Duyarlılığına IgG, gıda alerjisine IgE antikorlarının aracılık etmesidir. Gıda alerjisi az kişide ve az sayıda gıdaya karşı gorulur. Kısa surede ciddi şikayetlere neden olur. Alerjinin belirtileri cok hızlı ve alevlenmiş olarak geliştiğinden kişinin kendisi de o gıdaları, dikkat ederse belirleyebilir ve o gıdalardan uzak durur. Orneğin, sute alerjisi olan kişiler, sut iceren gıdayı tukettikten yaklaşık bir saat sonra ciddi solunum sıkıntısına girer, carpıntı ve terleme buna eşlik eder. Bu durumu bir kere yaşayan kişi o gıdalardan zaten artık uzak durarak bedenini korur.
Gıda Duyarlılığında yediğimiz yiyeceklerin olumsuz etkisi 8-72 saat arasında cıkmaya başlar. Gun icinde bircok yiyecek yendiği icin, yaşanılan sorunun gıdadan kaynaklı olduğu insanların aklına pek gelmez. Gelse de hangi gıdadan olduğunu belirlemesi oldukca zordur. Orneğin, sabah kahvaltıda yumurta yemiş sonra geceye kadar farklı gıdalar tuketmiş birini duşunelim. Gece yatmadan ya da ertesi sabah ortaya cıkmış bir barsak sorununun sebebinin, sabah yemiş olduğu yumurta olduğunu kimse duşunmez. Bu durumu bir hekim dahi ayırt edemez.
Yiyeceklerin yenmesi sindirilmesi ve zararlı kısımlarının bedenimizden atılması arasındaki surecte, besinler surekli bir sindirilme ve parcalanma işlemlerine uğrarlar. İlk olarak ağızda parcalanmaya başlayan besinler, daha sonra mide asitleri ve hareketleri ile belli bir kıvama gelir ve barsağa gecerler. Barsakta, safra kesesi ve pankreastan gelen ceşitli sindirim enzimlerinin etkisiyle bu yiyecekler en kucuk parcalara yani yapıtaşı molekulleri olan aminoasitlere kadar ayrıştırılırlar. Sindirilmiş yapıtaşı molekulleri; lenfatik sistem sıvısına ardından toplardamarlardaki kana karışarak karaciğere ulaşır. Karaciğerde işlemlerden gecerek gerekli organlarda kullanılmak uzere vucuda dağıtılırlar.
Vucudumuzda ceşitli enzimlerin yetersiz veya kalitesinin duşuk olması; barsak florasında(yararlı mikroplar) bozukluklar veya diğer barsak hastalıkları, yiyeceklerin barsakta sindirilmesini zorlaştırır. Proteinlerin, aminoasitlere kadar parcalanması engellenmiş olur. Bu aminoasitler lenfatik sisteme ve kana parcalanmadan gecerler. Lenfatik sistem vucudun ilk ve en temel savunma mekanizmasıdır. Bu savunma sistemi, iyi sindirilmemiş yiyeceklere yabancı bir madde gibi davranır ve savunma sistemini harekete gecirerek saldırır.
Savunma hareketi sonucu bedenimizde ciddi reaksiyonlar ve yan etkiler oluşur. Bedenin savunma maddelerinin kan duzeyleri artar. Bu zararlı-toksik maddelerin bedenimizden uzaklaştırılması yada zararsız hale getirilmesi gerekir. Bu zararlı-toksik maddelerin zararsız hale getirilmesinde başta karaciğer olmak uzere, bobrek, akciğer, cilt buyuk gorev alır. Ancak surekli zararlı- toksik madde oluşumu sonucu bu organlarımızın kapasiteleri aşılır. Bu aşılma sonucunda zararlı-toksik madde birikmeye başlar. Bu zararlı-toksik maddelerin birikmesi arttıkca sinir sistemimizi uyararak ceşitli belirtilere neden olurlar. Bu durum, doku ve organ kaybına neden olmadan once, geleneksel laboratuar ve goruntuleme yontemleri ile belirlenemediği icin anlamlandırılamayan ceşitli şikayetler oluşturur. Halsizlik, yorgunluk, uykusuzluk, sindirimin yavaşlaması, gaz, şişkinlik, reflu gibi kesin tanı konulamayan, yeterince tedavi edilemeyen rahatsızlıklara yol acar.
Kişinin sindirilemeyen gıdayı, bilmeden surekli tuketmesi durumunda bu savunma mekanizması ve savunma elemanları, zararlı-toksik madde uretimine devam ederek bedene zarar vermeye başlar. Suregelen, adı konulamayan veya ancak ilerlediğinde tanı konulan bircok kronik hastalık gelişmeye başlar.
Gıda duyarlılığının, zararlı-toksik maddeler uzerinden suregelen(kronik) rahatsızlıkların oluşmasında buyuk bir etken olduğu kabul edilmektedir. Kronik hastalıklar, genel olarak immun sistemin, ilgili gıdalara karşı reaksiyon vermelerinden kaynaklanmaktadır. Kronik hastalıkların, kadınları erkeklere oranla iki kat daha fazla etkilediği tespit edilmiştir. Gıda duyarlılığı kadınlarda daha sık rastlanmakta ve sindirim sisteminde bircok şikayete, hastalığa sebep olmaktadır.
Bunların başlıcaları; şişmanlık, kilo verememe, irritabl barsak sendromu, barsak gazı, karın şişkinliği, kabızlık, ishal, ağızda yaralar, ust karın ağrıları, mide krampları, reflu, barsakların suregelen hastalıkları, iltihabi barsak hastalıkları, kolitdir.
Sindirim sistemi dışında ise cilt problemlerine (orn. sivilceler, lekeler, kaşıntı, dermatitler, egzamalar, sedef, cilt alerjileri vs.), sellulit, romatizmal eklem hastalıklarına, romatolojik yumuşak doku hastalıklarına, suregelen farenjite, sık sık nezle gribe yakalanmaya, astım gibi ust solunum yolu mukozası hastalıklarına, sabahları kalkamama, surekli yorgunluk, depresyon, uyku bozukluklarına, baş ağrısına, migrene ve tedavi edilemeyen ağrılara neden olur.
Araştırma sonucları acıkca ortaya koymuştur ki, severek yediğimiz ve organik, doğal, yararlı zannettiğimiz bir gıda, yıllarca bize buyuk rahatsızlıklar yaşatmış olabilir.
Goruluyorki; klasik muayene ve laboratuar-goruntuleme yontemleri ile hekimler tarafından nedeni ortaya konamayan, surekli ilac kullanmamıza sebep olan ve tum ilaclara rağmen istenilen duzeyde iyileşmeyen hastalıkların temelinde Gıda Duyarlılığıyatabilir.
Gıda Duyarlılığının saptanması ve tedavi surecinin başlaması, nedeni saptanamamış ve surekli ilac kullanılması gereken bircok hastalığa iyileşme umudu olmuştur.
Gıda Duyarlılığı Testleri
Test icin 2-3 ml venoz damardan kan orneğine ihtiyac duyulmaktadır. Kanda gıdalara karşı oluşmuş Ig G antikor olcumleri yapılır ve cok sayıda (200-250) gıdaya karşı, vucudumuzun savunma mekanizması tarafından oluşturulmuş antikorlar saptanır. Ig G antikorlar kapiller kanda % 45 oranında kayba uğrarlar, bu nedenle kapiller(parmaktan alınan) kandan yapılan olcumler % 40 yanılmayla olcum yapar. Olcumlerin venoz kandan yapılması daha dogru sonuclar vermektedir.
Gıda duyarlılığı yanında, buna neden olabilecek bozuklukların tespiti onemlidir.Boylece gıda duyarlılığı nedeniyle kısıtlanan beslenme rejimlerinden daha kısa surelerde ve kalıcı olarak kurtulmak mumkun olmaktadır.
Ozellikle sindirimin yetersizliği ve barsaklardaki flora bozukluğu gıda duyarlılığına neden olmaktadır. Barsaklardaki maya mantarının artmış olması da gıda duyarlılığını arttırmaktadır. Gıda duyarlılığının tedavi edilmemesi, sonucta; organ bozukluklarına (disfonksiyonlar), metabolik latent asidoz, hormonal disfonksiyon, ağır metal birikimi gibi bircok kronik hastalığa neden olacak sorunlara sebep olmaktadır.
Gıda duyarlılığının yıllardır devam ettiği duşunulurse; onceden şikayet oluşturmayan durumlar, bedenin ceşitli sistemlerinde bozukluklar yaptıktan sonra şikayetler oluşturmaktadır. Bu, vucudun dokularındaki zararlı-toksik maddelerin yani asiditenin artması sonucunda gelişmektedir. Bunun en belirğin orneği; dokulardaki asiditenin artması sonucunda, teşhisin zor konulduğu ve yeterince tedavi edilemeyen romatizmal ağrılı kas-eklem-iskelet sistemi hastalıklarının ortaya cıkmasıdır.
Bazı hormonal bozuklukların temelinde de gıda duyarlılığı yatabilmektedir. Mutluluk hormonu olarak da bilinen Serotonin'in %70'i barsaklardan salgılanmaktadır. Gıda duyarlılığı durumunda Serotonin yeterince salgılanamamaktadır. Hormon duzeyleri yeterli olmasına rağmen hormonların hucre uzerindeki algılayıcılarının azlığı veya bozukluğu da hormonal bozukluk şikayetlerine sebebiyet verdiği, araştırmalarla ortaya konmuştur. Hormonal disfonksiyonlar ilk olarak kronik yorgunluk sendromu olarak isimlendirilen surekli bir yorgunluk, halsizlik, mutsuzluk, alınganlık şikayetleriyle karakterize tabloyu oluşturmaktadır. Bu hastalık şikayetleri uzerine serotonin hormonunun etkisi cok buyuktur. Gıda duyarlılığı yaşayan bir barsakta serotonin salgılanması bozulmaktadır.
Modern yaşam icinde sadece besinleri değil besinlerle birlikte kimyasalları da yiyeceklerle alıyoruz. Bu kimyasal maddeler icinde bedenimizin tanımadığı ve baş edemediği molekuler yapıtaşları vardır. Bu zararlı yapıtaşları bedenimiz tarafından tanınamadığı icin zararsız hale getirilememekte ve atılamamaktadır. Bu durumda bu maddeler bedenimize zarar verir duruma gelmektedir. Bu yapıtaşı molekullerin arasında bedenimize en cok zarar veren kimyasalların başında; ağır metaller gelmektedir. Ağır metaller nefes ile solunum yolundan veya aşılar-ilaclar yoluyla tedavi amaclı bedenimize girmektedir. Bedenimize yabancı olarak dışarıdan giren, savunma sistemimizin tanımadığı ve baş edemediği bu ağır metaller, dokularımızda birikmektedir. Bu metal birikmeleri, klasik muayene veya laboratuar-goruntuleme teknikleri ile saptanamaz.
Ağır metal birikmeleri acıklanamayan ve başta kanser olmak uzere yeterince tedavi edilemeyen bircok hastalığın ortaya cıkmasına sebep olur. Yapılan yoğun, ağır ilac ve buyuk cerrahi operasyonlara rağmen, hastalıklar durdurulamaz. Oysa hastalığa ve tedavilerin başarısızlığına sebep olan, dokulara cokmuş ağır metaller olabilmektedir. Ağır metal yuklenmesi gıda duyarlılığına da neden olabilmektedir. Ozellikle katkı maddeli, işlenmiş ve paketlenmiş gıdalarda cok miktardaki zararlı-toksik maddelere ilave olarak ağır metallerde yer almaktadır. Bunların dikkatli tuketilmesinde yarar vardır.
Sonucolarak herhangi bir Gıda Duyarlılığı Testi ile sadece gıda duyarlılığını saptayıp beslenme rejimlerini belirleyebilirsiniz. Ancak beslenme planı bozulduğunda şikayetler tekrar olabilmektedir. Bu durumda beslenme planına cok uzun sure devam etmek gerekmektedir.Oysa gıda duyarlılığına sebep olan nedenleri de tespit etmek ve tedavi etmek gerekmektedir.Beslenme planınızın yanında, nedenlerin tedavisi ile sağlığınıza daha kısa surede ve kalıcı olarak kavuşabilirsiniz. Gıda duyarlılığında, temel nedenin tedavisinin sağlanması ile de beslenme planlarının kullanımı 3-6 ay sureden sonra tamamen bırakılabilecektir.
Gıda duyarlılığı testlerindeki gıda sayısının 200-250 duzeylerinde olması, besin planlarının daha kolay yapılabilmesini sağlayacaktır. Sonucta bu durum beslenme planına uyumu artırarak tedavi başarısını da arttırmaktadır. Gıda duyarlılığı tedavisinde beslenme planı kadar gıda duyarlılığına neden olan etkenlerin ortadan kaldırılması da gerekmektedir.
Gunumuzde kullanılan check-up olarak yaptırdığımız geleneksel laboratuvar ve goruntuleme testleri organlarımızda ciddi hucre, doku hasarı olduğunda gosterebilmektedir. Bu durumlarda organı veya hucreleri kurtarmak cok zor olmakta, surekli ilac kullanmak zorunda kalınmaktadır.
Oysa, gıda duyarlılık testleri gibi ozel testlerle organlardaki bozuklukların duzeltilebilir duzeyde saptanması sağlanmış olmaktadır. Boylece hastalık oluşmadan onlemler alınmış, korunma sağlanmış olacaktır.
Gıda Duyarlılığı ve Ağrılı Kronik Hastalıklar
Gıda duyarlılığı sonucu oluşan savunma(immun) sisteminin elemanları, dokularımızda ciddi enflamasyonlara ve zararlı-toksik madde birikimine neden olur.Boylece zaman icinde immun sistem kaynaklı enflamatuvar hastalıklara davetiye cıkarırlar. İmmun enflamatuvar hastalıkların tanısı ise oldukca zordur. Tanısı konduktan sonraki surecte geleneksel tıp nedene yonelik tedaviler yerine, immun sisteminizi baskılayacak tedaviler uygulamaktadır.
Bu hastalıkların tanıları konana kadar gecen surede bedenimiz durumunun bozukluğunu bize ceşitli şikayet ve ağrılı durumlarla anlatmaya calışır. Biz bedenimizi dinlemez, nedene yonelik tedavilerimizi yaptıramazsak adı konulamayan; surekli ilac kullanmak zorunda kaldığımız ağrılı hastalıklarla yaşamaya başlarız.
Tedavilerimiz nedene yonelik olarak yapılmaz immun sistemin tepkilerini baskılama yoluyla yapılmaya calışılırsa başarısızlık kacınılmaz olacaktır. Bir sure gecici olarak şikayetler azalacak ama hicbir zaman gecmeyecektir. Bir sure sonra daha guclu baskılayıcı ilaclar kullanmak zorunda kalınacaktır. Ancak tedavilere rağmen hicbir zaman istenilen duzeyde bir rahatlık sağlanamamaktadır.
Oysa alerjik zeminde gelişen otoimmun hastalıkların temelinde dokularımızda biriken reaksiyonlar sonucu oluşan zararlı-toksik maddelerin birikmesi vardır.Bu zararlı-toksik maddelerin dokudan ve vucudumuzdan uzaklaştırılmadan tedavi olunması mumkun değildir.Tabiî ki, oncelikle toksin oluşumlarının durdurulması esas olacaktır. Sonraki donemdebu toksinlerin uzaklaştırılmasına yonelik tedaviler uygulanmalıdır.
Nedene yonelik tedavi olmadığımız surece, romatizmal ağrılı hastalıklarla hareket edemez hale geliriz. Sonucta, ceşitli ameliyatlarla ve platin-protez uygulamalarıyla ayakta kalmaya calışırız. Ancak hicbir zaman ağrılarımızdan kurtulamaz, ağrılarla yaşamaya devam etmek zorunda kalırız.
[h=2]Gaziantep Akupuntur Uzmanı uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Kronik ağrılı hastalıklar ve gıda duyarlılığı
Sağlık0 Mesaj
●19 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Kronik ağrılı hastalıklar ve gıda duyarlılığı