Koşulsuz sevgiBebekler, neyin tadının guzel, neyin tadının guzel olmadığını, hangi deneyimlerinin hoş olduğunu hangilerinin olmadığını hissederek yavaş yavaş kendi kimliklerinin farkına varmaya başlarlar. Bu onların dunyayı algılama ve kişiliklerini oluşturma yontemleridir. Bu surecte annelerinin ya da bakıcılarının tepkilerini gozlemler ve beğenilerini bu tepkilere gore de bicimlendirirler. Bebeğe yedirdiği mamanın tadının guzel olmadığını duşunen annenin yuzundeki ifadeyi fark eden bebek mamayı once ağzına alır, sonra tukurur. Oysa anne, aynı mamanın tadının guzel olduğunu duşunurse yuz ifadesi buna gore şekillenir ve bebek tepki vermeksizin mamasını yer.
Bu tespitler bebeğin bile dış uyaranlara, ozellikle de ona bakan kişiye ne kadar duyarlı olduğunu ve kişiliğinin gelişiminde ailenin ne kadar onem teşkil ettiğini gostermeye yeter. Cocuklarımız, bebeklikten itibaren bizi gozlemlerler ve tepkilerimize gore neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar verirler. Soylediklerimiz değil eylemlerimiz, duşuncelerimizin yansıması olan beden dilimiz onlara kılavuzluk eder.
Anne babalar ya da bakıcılar cocuklara genellikle şefkat ve sevgi gosterirler, ancak, bunu koşulsuz yapmazlar. Coğu anne baba, cocukları kendilerinden beklenenleri yerine getirdiği surece cocuklarını sever, onların davranışlarını onaylamadıkları zaman sevgilerini geri cekerler. Aslında cocuğun sağlıklı kişisel gelişimi icin koşulsuz olumlu saygıya ihtiyacları vardır.
Eğer ebeveynler cocuklarına sevgiyi yalnızca uygun davranışlar karşılığında verirlerse cocuk onların bu tutumunu icselleştirecek ve buna uygun değer yargıları geliştirecektir. Bu durumda kendisini yalnızca belli koşullar altında değerli hissedecek ve benliğini bir butun olarak geliştiremeyecektir. Koşullu sevgi ve saygının sonucu olarak cocuklar kendi gercek duygularından ve isteklerinden vazgecerek, anne babalarının uygun gorduğu şekilde hissetmeyi ve davranmayı oğrenir. Boylece cocuklar kendi hatalarını ya da zayıf taraflarını inkar ederek kendileriyle ilgili farkındalıklarını azaltırlar.
İleriki yaşlarda da onem verdiği kişilerin onayını ve dolayısıyla sevgisini ve desteğini kazandıracak davranışları benimser ve bu davranışların kendilerine ait olduğuna inanmaya başlarlar. Aslında her insan ortaya cıkması halinde onem verdikleri kişilerce onaylanmayacak ozelliklere sahiptir. Bu duşuncelerini dışa vurmak yerine carpıtarak bilinclerinden uzaklaştırmayı ya da bastırmayı tercih ederler.
Başkaları tarafından kabul edilmeyeceğini bildiğimiz halde kendi hatalarımızı ya da zayıflıklarımızı kabul edebilmek icin koşulsuz sevgiye ihtiyac duyduğumuzu ve cocuklarımızın da bebekliklerinden itibaren koşulsuz sevgi ile beslenmeleri gerektiğini unutmamalıyız. Elbette onları olumsuz davranışlarından sonra uyarmalı, olumlu davranışlarından sonra odullendirmeliyiz. Ama sevgimizi sadece bize gore olumlu olan davranışlardan sonra gosterip, aksi durumlarda esirgememiz, koşullu sevgi gosterdiğimizin ve cocuğun gelişimini engellediğimizin bir gostergesidir.
Sağlıklı, kendine guvenen, hatalarını fark ve kabul eden bireyler yetiştirmek istiyorsak; cocuklarımızın yaptıkları davranışları onaylamasak da onları her zaman seveceğimizi ve kabul edeceğimizi onlara hissettirmeliyiz. Bu yaklaşım kaygılı, surekli savunmada olan ya da surekli hatalarının nedenlerini başkalarında bulan bireyler yerine kişiliği gelişmiş bireyler yetiştirmemizin yegane koşuludur.


[h=2]Ankara Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]