Koroner arter hastalığıİleri yaşta Koroner Kalp Hastalığı (KKH) gelişmiş batılı ulkelerde olumun en sık nedenidir. Ulkemizde de durum artık farklı değildir.Turkiye genelinde erişkinlerde kalp hastalığı sıklığı % 6.7 olarak bulunmuştur. Karadeniz ve Marmara bolgelerinde en yuksek oranlardadır. Erişkinlerde kalp hastalığı turlerinin ulkemiz icin dağılımı şoyledir: Koroner kalp hastalığı % 3.8,hipertansif kalp hastalığı % 2.2, romatizmal kalp hastalığı % 0.5 dir. Yine erişkinlerde KKH 'nın 40 yaşından once sıklığı % 2 veya altında iken, 40-49 yaş grubundaki erkeklerde %3, 50-59 yaş grubu kadın ve erkeklerde ise aynı oranda yani % 8 sıklığında gorulmektedir. 60 yaş ustunde her iki cins icin oran % 12 dolayındadır. Ayrıca KKH 'nın kırsal -kentsel kesim arasındaki oransal farklılığına bakıldığında istatistiki anlam bulunmamakla beraber 1 şehirlerde % 15 daha sık kaydedilmiştir. Bu veriler Turk Kardiyoloji Derneğinin onculuğunde yapılan geniş kapsamlı TEKHARF (Turk Erişkinlerinde Kalp Sağlığı, Risk Profili ve Kalp Hastalığı) calışmasının bulgularıdır.
Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi gelişmiş batılı ulkelerde KKH 'na bağlı olumlerin sayısı diğer tum hastalıklar ve kanser olumlerinin toplamından daha fazladır. Bu nedenle, koroner arter hastalığı gelişiminde etken risk faktorlerini belirlemek amacıyla yoğun epidemiyolojik calışmalar yapılmıştır. Bu calışmalara paralel olarak surdurulen klinik ve laboratuar calışmalar ile aterosklerozun oluşumu aydınlatılmış, koroner kalp hastalığına yol acan endojen ve cevresel faktorler net olarak belirlenmiştir.
Koroner kalp hastalığı icin belirlenen bağımsız risk faktorleri şoyle sıralanabilir:
- Hiperkolesterolemi
- Sigara kullanımı
- Hipertansiyon
- Diabet
- Aile oykusu
- Yaş (erkekte 45, kadında 55 yaş uzeri )
- HDL (Yuksek dansiteli kolesterol) duzeyinin 35 mg/dl altında olması
- HDL'nin 60 mg/dl uzerinde olmasının ise koruyucu bir faktor olduğu saptanmıştır.
Koroner kalp hastalığı icin en onemli risk faktorlerinden biri hiperkolesterolemidir. LDL (duşuk dansiteli lipoprotein) kolesterol ateroskleroz gelişmesinde en onemli katkısı olan lipid fraksiyonudur. Plazmada LDL kolesterolun artması ile damar cidarında depolanma ve iltihabi hucre yanıtının başladığı gunumuzde kabul edilmektedir.
Aterom plağındaki LDL kolesterol plazma ile surekli dinamik bir değişim icinde olup plağın giderek buyumesini sağlar.1990 yılında ulkemizin toplam erişkin nufusu 29.5 milyon iken 240 mg/dl uzerinde total kolesterol duzeyleri populasyonun % 6.8'inde bulunmuştur. Bu yaklaşık 2 milyon kişidir. İdeal kolesterol duzeyi 200 mg/dl kabul edilirse Turk toplumunun % 25'inde yani 8 milyon kişide 200 mg/dl uzeri değerler saptanmıştır. Aslında Turk erkeği ve kadını erişkin hayata iyi kolesterol değerleri ile başlamaktadır. Ancak ne yazık ki bu değerler zaman icinde korunamamakta ilerleyen yaşlarda her iki cinste de hızla yukselmektedir. Genel olarak Turk erkek ve kadınlarında total kolesterol duzeylerinin erişkin hayat boyunca seyri diğer ulkelere benzemektedir. Duzey olarak karşılaştırıldığında bir tek Cin'den yuksektir. Batı ulkeleri ve Akdeniz ulkelerinin tumunden daha duşuk bir seyir izlemektedir. Total kolesterolun risk gruplarına gore dağılımına bakıldığında; yuksek risk grubu oluşturan 240 mg/dl uzerindeki seviyenin 40 yaşından sonra belirgin olarak arttığı gorulmektedir. Ayrıca kanda apolipoprotein Al ve B duzeyleri optimalden uzak olup aralarındaki oranın < 0.8 olması, ozellikle erkeklerde koroner arter hastalık riskini az da olsa artırmaktadır.
Madem toplumumuz erişkin hayata kolesterol acısından iyi başlıyor ise, o zaman biz 20 'li yaşlardan itibaren iyi bir eğitime cevresel riskleri azaltır, diyetin olumsuz yonde değişmesini onler ve fizik aktiviteyi artırırsak, uzun donemde populasyonun riskini duşurebiliriz. Risk faktorlerinden sigara icimi konusunda, halen sigara icicisi olan ve bırakmış olanları cok fazla ayırmamak gerekmektedir. Cunku bilindiği gibi, bir cok koroner olgusu hastalanınca sigara icmeyi bırakmaktadır. Calışmalarda 30-59 yaş arası kadınlarda sigara icimi KKH icin anlamlı bir risk faktoru olarak ortaya cıkmıştır. 60 yaşından genc erişkin kadınlarda kanda hem kolesterol yuksekliği, hem de diyabet varlığı koroner arter hastalığı icin anlamlı bir risk faktorudur. Erkeklerin cok yaygın olarak kullandığı sigaranın 30 yaşın uzerindekiler icin risk bakımından sınırda bir anlam taşıdığı gozlenmiştir.
Diğer bir risk faktoru olan hipertansiyon, ozellikle erkeklerde KKH riski acısından ciddi bir anlam taşımaktadır. Hipertansiyonu bulunan erkek koroner arter hastalarında hipertansiyon o birey icin 5/8 oranında nedensellik taşımaktadır. Toplumumuzda koroner hastalık icin en onemli etkenin gerek erkek gerekse kadında hipertansiyon olduğunu soylemek mumkundur. Sistolik kan basıncında her 10 mmHg 'lık yukselme koroner kalp hastalığı riskini % 22 oranında artırmaktadır.Hipertansiyon (> 140 ve/veya 90 mmHg) cok yaygın bir risk faktoru olup halen 5 milyon erkek ve 6 milyon kadınımızda bulunduğu tahmin edilmektedir.
Koroner kalp hastalığının başlıca etkenlerinden biri olan diyabet, toplum sağlığı acısından artan oneminden oturu, Amerikan Kalp Birliği tarafından gectiğimiz yıllarda yeni olarak major risk faktorleri arasına resmen alınmıştır. Aclık kan şekeri > 130 mg/dl ya da yemek sonrası 1.5-2.5 saatler arası kan şekeri > 170 mg/dl bulunanlar ile oykusunde diyabet verenler şeker hastası olarak kabul edildiklerinde, kadınlarda daha fazla olmak uzere, diyabetik hasta sayısı son yıllarda hızla artmaktadır. Erişkin tipi diyabetli diyabetli olgu sayısı son 8 yılda 1 milyondan 1.66 milyona cıkmıştır. Bundan nufus artışı ve nufusun yaşlanmasının dışında, şişmanlığın ve oturgan hayat tarzının artması gibi cevresel faktorler de sorumludur. Kentsel ve kırsal kesimlerde diyabet sıklığına bakıldığında kent erkeklerinde tum yaşlarda kırdakilere gore daha fazla diyabetli olduğu gorulmuştur. Coğrafi bolgeler arasında erkekler icin en yuksek diyabet sıklığı Karadeniz (% 5.3) bolgemizdedir. Aslında toplumuzda giderek arttığını soylediğimiz diyabet bugun icin Amerikan halkı gibi gelişmiş bir toplumda ve gelişme yolundaki ulkelerde bile hızla artış gostermektedir. Bu artışın altında ozellikle kadınlarda 40 yaşından sonra aşırı kilo alımının yanı sıra, fizik aktivitenin hayli duşuk olmasının yattığı duşunulmektedir. Ayrıca bir pıhtılaşma faktoru olan fibrinojen seviyelerinin diyabetik kadınlarda anlamlı olcude yuksek olması koroner kalp hastalığı riskini daha da artırmaktadır. Erkek diyabetiklerde fibrinojen duzeyi sınırda bir anlam taşımaktadır. 40 yaşını aşkın kadınların genelde şişman olduğu ulkemizde,obezite erkeklerde pek sorun olmasa da, giderek sıklaşmaktadır. Obezite gerek erkekte, gerekse kadında KKH icin bağımsız bir risk faktorudur. Hiperkolesterolemi, hipertansiyon ve diyabetin obezite ile sıklıkla birlikte olması nedeniyle etkisini bunlardan ayırmak guctur. Beden kitle indeksindeki bir birimlik artış KKH mortalitesinde % 4-5 artışa neden olmaktadır. Başka bir ifadeyle vucut ağırlığındaki 1 kg kadarlık bir artış koroner kalp hastalığına bağlı olum oranında % 1-1.5 artışa yol acmaktadır. Obezitenin değişik tanımları olmakla beraber genelde kabul edilen goruş; ideal vucut ağırlığında % 20 artıştan fazlasıdır. Doğu Avrupa ve Akdeniz ulkelerinde daha yuksek bir obezite oranı vardır. Yine yapılan calışmalarda yağın vucutta dağılım ozelliğinin de onemli bir risk faktoru olduğu gosterilmiştir. Santral obezite yağın daha cok karın bolgesinde toplanmasını ifade eder ki gerek erkek gerek kadında ciddi bir risk faktorudur. Obezitenin onlenmesi kardiyovaskuler hastalıklardan korunmanın temel ilkelerinden biridir. Kilo almayı genc yetişkinlik doneminden itibaren onleyerek, fiziksel aktiviteyi arttırarak, beslenme alışkanlıkları acısından kişileri bilinclendirerek KKH bağlı olumlerin onemli bir bolumunu engellemek mumkun olacaktır.
Sedanter hayat KKH 'na yatkınlığı artıran bir risk faktoru olarak giderek daha fazla onem taşımaktadır. Masa başı calışanları, dikiş ve orgu ile uğraşanlar ve gunde 1 km.'den az yuruyenler icin risk daha da fazla olmaktadır. Fiziksel etkinlik kan basıncını duşurebileceği gibi, kan yağlarını, diyabeti ve obeziteyi kontrol altına almada yararlıdır. Şişmanlığın onlenmesine, plazma LDL kolesterol ile trigliserid duzeylerinin duşmesine ve HDL kolesterol duzeylerinin artmasına, yuksek fiziksel etkinlik yardımcı olmaktadır. Ayrıca orta yaşlı veya yaşlı kişilerde yaşam tarzında ılımlı bir fiziksel etkinliği benimseyen hafif bir değişikliğin bile, koroner kalp hastalığına bağlı olumleri azalttığı bilinmektedir. Ayrıca duzenli egzersizin, doğrudan bir etkiyle, aşırı bir eforun miyokard enfarktusunu tetiklemesini onleyebileceği anlaşılmıştır.Yaş, kolesterol duzeyi, kan basıncı ve sigara kullanımı gelişebilecek miyokard enfarktusu riski acısından değerlendirildiğinde potansiyel miyokard enfarktusu olgularının % 32 'sini izah etmektedir. Değişik calışmalardan elde edilen bulgular ışığında kanda pıhtılaşma mekanizmasının sadece aterosklerotik plakların oluşumunda değil, aynı zamanda ani gelişen bir koroner tıkanma acısından da onemi ortaya cıkarılmıştır. Bir pıhtılaşma faktoru olan fibrinojenin seviye yuksekliği onem kazanmaktadır. Plazmada normal sınırları 1.5-4-5 g/L duzeyinde bildirilen fibrinojenin normal şartlarda uretilip fizyolojik durumlarda tekrar yıkımı ozellikle damar duvar bozukluklarında olumsuz yonde etkilenmekte, diğer risk faktorlerinin varlığında KKH riskini iyice arttırmaktadır. Ozellikle sigara icimi ve yaşlı erkeklerde plazma fibrinojen seviyesi anlamlı yuksek bulunurken, kadında bel cevresi, plazma trigliseridi ve HDL kolesterol fibrinojenin bağımsız etkeni olarak bulundu. Nufusumuz gelişmekte olan toplumlardaki gibi genc yapıdayken, halkımızdaki koroner hastalıktan olum oranının, yaşlı nufus yapısına sahip gelişmiş toplumlardaki kadar yuksek olması, hem gunumuz, hem de gelecek icin kaygı vericidir. Koroner kalp hastalığı klinik olarak ortaya cıktıktan soma uygulanan tıbbi, cerrahi ve girişimsel tedavi yontemleri belirli olup yuksek bir maliyet getirmektedir. Bu yontemlerin uygulanması bir bakıma konunun kolay yonunu oluşturmaktadır. Oysa yapılan calışmalar gostermektedir ki, koroner ateroskleroz onemli olcude onlenebilen veya geciktirilebilen bir hastalıktır. Bu nedenle uzun bir sureci kapsayan bu hastalığın gerek oluşmasını onlemek, gerekse oluştuktan sonra komplikasyonlan ve tekrarlayan klinik olayları onlemek buyuk onem taşımaktadır. Sonuc olarak koroner kalp hastalığının gerek primer gerekse sekonder korunması icin oncelikle yaşam şeklinin değiştirilmesi yani, nonfarmakolojik yaklaşımları ve sonra klasik tedavi yontemlerini savunmak gerekmektedir.
[h=2]İstanbul Kalp Damar Cerrahi uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Koroner arter hastalığı
Sağlık0 Mesaj
●20 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Koroner arter hastalığı