Evrimin en temel korkulardan biri olan vucut butunluğunu kaybetme korkusu annenin şefkatli dokunuşlarıyla kendini sakinleştiren cocukta icerlerde gizli olarak bulunur. 3 yaş civarlarında başlayan zarar gorme, yok olma korkuları kendini hayaletlerle ve canavarlarla gostermeye başlar. Oyunlarıyla korkularıyla baş etmeye calışan cocuk aslında kendini de anlatır. Oynayarak korkularını kendi dunyasında şekillere sokar. Oyun icinde kahramanlar ve kotu adamlar savaşırlarken aslında korkulu parcada mucadeleci parcada cocuğun ruhsal dunyasının icinden gelir. Bu sebeple canavar diye bir şey yok demek cocuğun dunyasında anlaşılmadığını hissettirir.
Bu donemde kucuk bir kesik kıyametlerin kopmasına sebep olabilir. Cunku bedensel butunluk cocuk icin onemlidir. Buyuk kazalarda gayet metanetli gorunen cocuk icin ufacık bir kanama dehşet verici olabilir. Boyle durumlarda sakin olmak ve cocuğa dokunarak cocuğu rahatlatmak iyi gelir.
Bu donemde tamamen korkusuz bir cocuğa rastlamak cok zordur.
Cocuklar gelişirlerken, kendi kaygı ve korkularının iceriğinde gerceklik algısının değişimlerine rastlarız. Cocukların korkularının iceriklerine baktığımızda kucukken daha yaygın, hayali, kontrol edilemez ve guclu şeylerden korkarlarken bunlar buyudukce daha spesifik, tanımlanmış ve gercekci ve gunluk hayatın icinde korkulara donuşur.
Korkulara baktığımızda kimi korkuların kadınlarda kimi korkuların erkeklerde daha fazla olduğunu gozlemleyebiliriz. Ya da kimi korkuların kucuk yaşlardaki cocuklarda daha fazla kiminin buyudukce daha fazla olduğunu gorebiliriz. Ama her şeyden onemlisi bu korkular dunyanın her yerinde her ulustan her dinden her dilden cocukta gorunumlerinde farklar olsa da temelde insana ozgu ve ortaktır. Goruyoruz ki etnik gruplar arasında farklılıktan daha cok benzerlikler var.
Yapılan tum kulturler arası calışmalara bakıldığında sağlıklı gelişimde cocuklar buyudukce korku sayısının azaldığı gorulur. Kız cocuklar erkek cocuklara gore daha fazla korku tanımlarlar. Bu durum ceşitli kulturlere gore farklılık gosterebilir. Cunku biliyoruz ki bazı kulturlerde erkeklerin korkuyla olan ilişkileri onaylanmaz ve ifade edilmesi cok daha zor olabilir. Korku ve kaygılar gelişimin tipik bir parcası olsa da eğer bu deneyimin nasıl yaşandığı cok onemlidir. Bu deneyim eğer cok şiddetli ise ve cocuğun hayatta bir birey olmasını engelleyecek duzeyde kacınmaya sebep oluyorsa ise artık alarm calmaktadır ve bu ilgilenilmesi gereken bir konu olmuştur. O zaman normal gelişimsel olarak uygun olan endişe, korku veya utangaclık gelişimin onunde buyuk bir engel olarak duran anksiyete bozukluklarından ayırt edilebilmelidir.
Okul cağındaki cocukların bir yerlerine zarar geleceği ya da fırtına, şimşek,deprem gibi doğa olayları ile ilgili korkular duyabileceğini biliyoruz. Buyuk cocuklar ve ergenlerde artık hayatın gercekleri cok daha yaşanır ve hissedilir olur. Okuldaki performansları, sosyal becerileri ile ilgili kendilerini algılayış şekilleri, sağlıkla ilgili endişeler daha gorunur korkular gorulmeye başlar. Burada onemli olan gelişimsel olan bu korkuların ne şiddetle yaşandığı yani cocuğa ne kadar acı verdiği diğer taraftan da bu korkularla başa cıkma stratejilerinin (kendini rahatlatabilme ve problem cozme becerilerinin) cocuk ve aile tarafından nasıl ele alındığıdır.
Anksiyete bozukluğu olan cocuklar korku ve endişelerle başvurabilirler. Cocuğun yaşına gore değişmekle birlikte aslında yaşadıkları korku coğunlukla mantıklı ve gercekle uyumlu olmasa da oyle olarak algılanır. Tartışmaya gerek olmaksızın canavar diye bir şey vardır. Ya da anneden ayrı kaldığında kotu bir şeyler olacağı kesindir ve bunu onlemenin tek yolu anneyi gozden ayırmamaktır.
Diğer taraftan korku bazen baş ağrısı ya da sıklıkla karın ağrısı olarak kendisini gosterebilir. Ağrıyla cocuk aslında nasıl canının yandığını gosteriyordur. Tum gun ağrımayan karın tamda okula gidecekken ağrıyabilir ya da sınavdan bir gun once mide bulanabilir. Doktorlar sebep bulamaz cunku sebep başka yerlerdedir.
Kaygı yaşayan cocuk, cabuk ağlayan bir cocuk ya da her an patlamaya hazır (ki bu patlamalar coğunlukla anne ve babaya karşı) ofkeli bir davranış şekliyle kendini ifade edebilir. İşte bu noktada ofkeli cocuğu davranış bozukluğu olarak gormek cok başka, korkularıyla başa cıkmakta zorlanan cocuğun gosterdiği ofke cok başka bir şeydir. Anksiyete bozukluğu olan bir cocukta bu davranışlar korkunun bir ifadesidir ya da anksiyete uyaranından her ne pahasına olursa olsun kacınma cabasının bir ifadesidir.
Anne babalarının olaylara karşı duygularıyla aynalanan cocuk onların gozleriyle dunyaya anlam verir. Annelerinin korkuları cocukların da korkuları olacaktır. Cocuğunu kendi korkularıyla dunyadan sakınan ailelerde anne, baba evde yokken yalnız yatamıyorsa, cocuğu nereye adım atsa yanında “aman” sesleri yankılanıyorsa cocuk icin her yere korku tohumları da atılıyordur. Bu noktada cocuğun anladığı tek şey vardır ; dunya tehlikelidir ve anne olmadan zarar gorebilir. Dolayısıyla ozgurluğu kısıtlanan cocuk hem ofkeli hem kaygılı olacaktır. Aynı zamanda onun icin tehlikeli ne değil oğrenmeye de fırsat bulamayacaktır. Tehlikelerle başa cıkma becerilerini de geliştiremeyecektir. Dolayısıyla bu tutumlar cocuğu tehlikelere daha acık hale getirir.
Anne babaların yapması gereken;
Korkunun resmini cizebilir ya da oyunla ifade edilebilir.
Sen artık buyudun buyuk cocuklar korkmaz demek ancak korkusunu paylaşmasının onune engel koymasını sağlar ki kendi başına mucadele etmek cocuk icin cok daha zor olacaktır.
Cocuğa anlaşıldığını hissettirmek gerekir. Sadece anlaşıldığını bilmek ve bu korkuyu sakin karşılayan bir anne yuzu bile cocuğu rahatlatabilir.
Aşırı koruyucu bir tutum haline gelmemek gerekir.
Korktuğu duruma alışmasını sağlamak ama bunu ufak adımlarla yapmak en doğru yol olacaktır.
En onemlisi guven vermek ve yanında olduğunuzu bilmesini hissettirmektir.


[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]