KİŞİLİK
"Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır"
Cok eski cağlardan beri kişilik kavramı ile ilgili bircok goruş ileri surulmuş olmasına karşın,gunumuzde hala kişilik kavramının nasıl tanımlanacağı konusunda belli bir goruş birliği bulunmamaktadır. Kişilik kavramını ilk tanımlamaya calışan kişilerden birisi olan Hipokrat, kişilik yapısının beden salgıları ile ilişkili olduğunu ileri surerek "iyimser / kanlı", "sinirli / sarı safralı", "melankolik / kara safralı" ve "soğukkanlı / balgamlı" olmak uzere dort kişilik yapısı tanımlamıştır.
Diğer yandan cok eskiden beri kişilikler beden yapılarına gore tanımlanmaya calışılmış fakat yapılan araştırmalar beden yapısı ile kişilik yapılan arasında birebir ilişki olmadığını gostermiştir. Kretschmer insanları beden yapılarına gore atletik, piknik ve astenik tip olarak ele almıştır. Cocukluk yıllarında yaşananların insanın psikolojik gelişimini etkilediğinin gozlenmesi, kişilik yapısının gelişimi ile ilgili ceşitli psikolojik goruşlerin ortaya atılmasına neden olmuştur. Freud, kişilik yapısının gelişiminde insanoğlunun ilk 5 yılının onemini vurgulamıştır. Her hangi bir cocukluk doneminde yaşanan sorunların kişide o doneme ozgu izler bıraktığı ve bu izlerin kişilik yapısının oluşmasında etkili olduğu ileri surulerek kişilik yapıları cocukluk donemlerine ("oral kişilik", "anal kişilik" ve "genital kişilik") gore tanımlanmıştır. Jung ise kişilik gelişiminin yaşam boyu yaşanan bir surec olduğunu ileri surmuş ve temel toplumsal uyum biciminden yola cıkarak icedonuk (introvert) ve dışadonuk (ekstrovert) kişilik yapılarını tanımlamıştır.
Gunumuzde ise kişilik yapıları ağırlıklı olarak gozlenebilen davranışlara ve kişinin icsel ruhsallığına gore tanımlanmakta ve kişilik yapılarının ortaya cıkışında genetik (psikososyal genetik), psikolojik ve toplumsal etmenlerin rolu olduğu bilinmektedir.
Kişilik denildiğinde ilk akla gelen o kişinin davranış bicimi ve davranış kalıplarıdır. Kişilikle ilgili olarak zaman zaman kişilik ozellikleri, kişilik yapısı ve kişilik bozukluğu gibi kavramların kullanıldığı gorulmektedir. Aslında her kişilik yapısının belli bir sureklilik ya da bir yelpaze icinde duşunulmesi gerekmektedir. Bu yelpazenin bir ucunda gerektiğinde toplum icinde uyum sağlamaya yonelik esneklik gosterebilen diğer ucunda ise katı, hicbir koşulda esneklik gosteremeyen kişilik ozellikleri bulunmaktadır. Orneğin alıngan bir kişinin gerekli acıklamalar yapıldıktan sonra alınmaktan vazgecmesi esneklik gosterebilen, ne yapılırsa yapılsın alınganlığından tam vazgecememesi ise esneklik gosteremeyen bir kişilik yapısına sahip olduğunu gostermektedir. Esneklik gosteremeyen kişilik ozellikleri daha fazla kişilik bozukluğu duşundurmelidir. Ancak toplumsal uyumu bozan bir kişilik oruntusunun varlığını ifade etmek amacıyla kullanılan kişilik bozukluğu teriminin cok farklı anlamlar taşıyacak şekilde ve karşıdakini aşağılamak amacıyla kullanılabilmesi nedeniyle gunluk dilde kullanılmaması daha uygun gibi gorunmektedir.
Esneklik gosteremeyen kişilik ozellikleri olan insanlar başkaları icin gecinilmesi zor insanlardır. Kişilik yapıları ile birlikte duşunulduğunde her bir kişilik yapısına ozgu gecinilmesi zor insanlar olacağı ortaya cıkmaktadır.
Her ne kadar her insan kendine ozgu kişilik ozellikleri taşıyor olsa da kişilik ozelliklerini bazı kategorilere ayırmak mumkun olabilmektedir. Nitekim birbirinin kopyası derecesinde olmasa da toplum icinde kişilik ozellikleri birbirine benzeyen bircok kişi bulunmaktadır. Aşağıda ceşitli kişilik yapıları ve bunların diğer insanlarla gecinmelerini zorlaştıran ozellikleri tanımlanacaktır. Ancak insanları kişilik ozelliklerine gore sınıflandırırken aşağıdaki konulara dikkat edilmelidir:
•Her bir kişilik yapısında tanımlanan ozelliklerin tumu hicbir zaman tek bir kişide bulunmaz.
•Aynı kişilik yapısında olmasına karşın farklı insanlarda farklı ozellikler daha on planda olabilmektedir.
•Hic bir insanda tek bir kişilik yapısının ozellikleri bulunmaz; her insanda bircok kişilik yapısından bircok kişilik ozelliği bir arada bulunur.
•Hangi kişilik yapısı ya da kişilik yapıları onun temel ozelliklerini belirtiyorsa, kişide o kişilik yapısının ya da yapılarının bulunduğu belirtilir.
Her hangi bir insanın kişilik ozelliklerini değerlendirirken o kişinin ne tur olaylar karşısında ne tur
duygular yaşadığına, aklından neler gectiğine ve ne tur tepkiler gosterdiğine bakmak gerekmektedir.
Her hangi bir insanın kişilik ozellikleri konusunda fikir yurutebilmek icin o kişiyi iyi tanımak gerekmektedir. İlk kez tanıdığınız ya da sınırlı sayıda gorduğunuz ve goruştuğunuz bir kişinin kişilik yapısı konusunda bazı ongorulerde bulunula bilmekle birlikte, kesin yargılarda bulunmaktan kacınılmalıdır. Her hangi bir kişinin cok değişik ortamlarda, cok değişik durumlarda ve ozellikle catışma sırasında nasıl davrandığını gormeden o kişinin kişilik yapısı ile ilgili yanılma payı surekli olarak akılda tutulmalıdır. Zorlayıcı ortamlarda ya da cıkarların catıştığı durumlarda insanların maskeledikleri kişilik yapıları ortaya cıkabilmekte onceden tahmin edilemeyen davranışlar gorulebilmektedir.
Bir insanın her turlu davranışının onun kişilik yapısı ile bir şekilde ilişkisi bulunmakla birlikte, bir insanın her hangi bir ozelliğinin kişilik yapısının bir parcası sayılabilmesi icin o ozelliğin tekrar tekrar gozlenmesi, zaman ve mekana gore pek buyuk bir değişiklik gostermeden ortaya cıkması gerekmektedir. Orneğin her insan zaman zaman cekingenlik yaşayabilir fakat cekingenliğin bir kişilik ozelliği sayılabilmesi icin bunun (ortamdan ortama şiddeti değişebilmekle birlikte) hemen her ortamda ortaya cıkması gerekmektedir.
Bir insanın kişilik yapısını sahip olduğu biyolojik donanım kadar icinde yetiştiği cevre de belirler. Kişilik yapısı buyuk oranda cocukluk yıllarında şekillenmekte ve ergenlik yıllarında oturmaktadır. Bu nedenle her hangi bir tutum ve davranışın kişilik ozelliği sayılabilmesi icin cocukluk ya da ergenlik yıllarından beri gozleniyor olması gerekmektedir. Daha ileri yaşlarda ortaya cıkan ve uzun suren davranış oruntulerinin bir bedensel ya da ruhsal hastalık belirtisi olup olmadığı dikkatli bir bicimde incelenmelidir. İnsanların kişilik yapısını anlamaya calışırken kişiliği oluşturan bileşenler olan "duygu", "duşunce", "tutum" ve "davranış" ozelliklerini incelemek gerekmektedir.
İnsanların kişilik ozelliklerini betimlemeye calışırken kişilik yapısının temel bileşenlerine bakılmalıdır. Bu bileşenler aşağıda "duygular", "istek, gereksinim ve durtuler ile ilişki bicimi", "duşunce / biliş", "ilişki / iletişim / tutum" ve "eylem/ davranış" başlıkları altında incelenecektir.
Duygular
İnsanın en onemli ozelliklerinden birisi de duygulanabilme ve duygu yaşayabilme potansiyeline sahip olmasıdır. İnsan yaşamını bir yandan renklendiren ve yaşamına anlam katan bir ozellik olan duygular, bir yandan da kişilik yapısını belirleyen onemli ozelliklerden birisidir. Her hangi bir insanın duygusal yapısını incelerken aşağıda tanımlanan ozellikler dikkate alınmalı ve kişi bu başlıklarla betimlenmelidir.
•Genel duygusal yapı
Herkesin zaman zaman yaşadığı duygular yanında genel bir duygusal tonu vardır. Nitekim insanların genel duygusal yapılarını anlatmak icin insanları "neşeli", "karamsar" gibi sıfatlar ile niteleriz.
•Yaşadığı duygular
Her insan genel duygusal yapısı yanında gunluk yaşamında her turlu yaşantısına eşlik eden ve yaşananlara gore değişen duygular yaşamaktadır. Orneğin genel olarak neşeli olan bir insan, yaşadığı bir olay nedeniyle uzuntu yaşayabilir. Her hangi bir insanın hangi olaylar karşısında ne tur duygular yaşadığı, hangi duyguları daha sık yaşamaya eğilimli olduğu o kişiyi tanımada onemli ipucları verir.
•Duyguların davranışlara etkisi
Bazı kişiler duyguların cok fazla etkisinde kalırken (orneğin en kucuk istekleri gercekleşmediğinde ofkelenip, bağırıp cağırırken) bazı kişiler ise duygularını aşırı denetim altında tutarlar (orneğin bircok kişiyi sevindirecek ya da uzecek bir olay karşısında donuk kalırlar). Bir insanın yaşadığı duyguların onun duşuncelerini, tutum ve davranışlarını nasıl etkilediği kişilik yapısını belirlemede onemli bir oğedir.
•Duyguların gelip geciciliği ya da uzun surmesi bazı kişiler yaşantılarına eşlik eden duygulardan kolay kolay kurtulamazken, bazı kişiler ise cok kolay başka bir duyguya gecebilmektedirler. Kişinin hangi olaylardan sonra yaşadığı duygulardan kolay kolay kurtulamadığı o kişiyi tanımada onemli ipuclarıdır.
•Duygularının farkında olup olmadığı
Yaşadığı duyguları tanımayan, tanımlayamayan ve ayrıştırabilme yetisine sahip olmayan bircok insan bulunmaktadır. Duygularını yeterince ayrıştıramayan kişiler, kendisini "kotu" hissettiğinden ya da "iyi" hissetmediğinden soz eder ya da her turlu olumsuz duyguyu uzuntu ya da sıkıntı olarak nitelerler. Oysa insan coğu zaman her birinin kendine ozgu anlamlan olan bircok duyguyu bir arada yaşar. Orneğin eşinden boşanan bir kişi uzuntu yarımda hayal kırıklığı, ofke, değersizlik ve utanc gibi bircok duyguyu bir arada yaşar.
•Duygularını ifade edip etmediği
İnsanın duygularını tanıması ve ayrıştırabilmesi kadar bunları ifade edip etmediği ve ne şekilde ifade ettiği de o kişiyi tanımada onemli ipucları verir. Bazı insanlar yaşadıkları duyguları hicbir şekilde ifade etmezler. Ne sozlerinden, ne gorunuşunden yaşadığı duygular anlaşılmaz. Bazı kişiler aşırı denetimlidirler, yaşadığı duyguların anlaşılmaması icin yoğun caba harcarlar. Bazı insanlar duygularını sozel olarak ifade etmese de duyguları sozel olmayan (beden dili) ifadelerinden kolayca anlaşılır. Sinirli bir hal icinde olan bir kişinin bunu acıkca kabul etmemesine karşın cevresindeki insanlar tarafından davranış ve gorunumu nedeniyle sinirli halinin kolayca anlaşılması bu duruma bir ornek olarak verilebilir. Bazı insanlar ise yaşadıkları duyguları olduğundan daha şiddetli yaşama eğilimindedirler. Sıradan bir haber aldığında sanki aldığı haber yaşamını butunuyle değiştirecekmişcesine sevinc yaşayan kişi bu duruma bir ornek olarak verilebilir. Bu kişilerin yaşadığı duygular dışarıdan coğu zaman abartılı gibi, sanki rol yapıyormuş gibi gorunur.
Diğer yandan duyguların ifade edilebilirlikleri arasında buyuk farklılıklar da bulunmaktadır. Karşıdaki kişiyi olumsuz etkileyeceği ya da ilişkileri bozacağı duşunulen duyguları ifade etmekte bircok insan ceşitli guclukler yaşar. Bu tur duyguların ifade edilip edilmediği ya da nasıl ifade edildiği kişilik yapısını belirlemede yararlı ipuclarıdır. Bu tur duyguları ifade edebilmede iki uctan birisi bunları denetimsizce ifade etmek iken diğeri bu tur duyguları hemen hic ifade etmemedir.
• Duyguların davranışlara etkisi
İnsanın yaşadığı duygular onun diğer insanlara yonelik tutum ve davranışlarını etkileyebilmektedir. Orneğin bircok kişi sinirli olduğu zamanlarda daha kolay parlamakta, daha az hoşgorulu olmaktadır. Duyguların insanın tutum ve davranışlarını etkilemesi son derece doğal olmasına karşın bu etkileme bazı durumlarda ilişkileri bozacak duzeyde olmaktadır. Bu durum ozellikle kişilik bozukluğu yapısına sahip kişilerle ilişkilerde sık sık yaşanmaktadır. Bir yandan gecinilmesi zor kişilerin(kişilik bozukluğu) duygularından kolayca etkilenebilmeleri, bir yandan da gecinilmesi zor kişilerin(kişilik bozukluğu) ilişki icinde oldukları insanların hemen her zaman yoğun duygular yaşamasına yol acmaları bu durumun ortaya cıkmasına neden olmaktadır. Bir insanın kişilik yapısını incelerken duygularının davranışlarını ne kadar ve nasıl etkilediği belirlenmelidir.
•Yineleyen duygular
İnsanların belirli ortamlarda yineleyen bir şekilde aynı duyguyu yaşaması o kişinin ic dunyası hakkında yararlı bilgiler vermektedir. Orneğin bazı kişiler otorite olarak gordukleri insanlar karşısında cok heyecanlanırlar. Bu bilgiler kişilik yapısının tanımlanmasında da cok yararlı ipuclarıdır.
•Duyguları ile baş etme yolları
Duygular ile baş etme denildiğinde akla coğu zaman olumsuz duygular gelse de bazen olumlu duygular da baş etme sorunu yaratabilmektedir. Orneğin cok sevincli bir kişi olağan durumlarda hicbir zaman yapmadığı şeyleri yapmaya kalkışabilir. Fakat ofke, sucluluk ve değersizlik gibi olumsuz duygular ile nasıl baş ettiği o kişi hakkında onemli ipucları verir. Bazı kişiler ofkelerini denetleyemezler ve anında sozel ya da fiziksel saldırganlık gosterirler. Yine insanlarla ilişkilerde kolayca aşağılandığı, istenmediği duyguları yaşayarak kendisini değersiz hisseden bazı kişiler toplum icine karışmaktan kacınabilmektedirler.
İstek, gereksinim ve durtuleri ile nasıl bir ilişki icinde olduğu
İnsanın gereksinim, istek ve durtuleri ile nasıl bir ilişki icinde olduğu onun kişilik yapısını belirleyen oğelerden birisidir. İnsanın istek, gereksinim ve durtulerinin farkında olması, onlara sahip cıkması, karşılıklarım bulması icin caba harcaması, istek ve gereksinimlerini doyurduğunda bundan zevk alabilmesi, koşullar nedeniyle ertelemek zorunda kaldığında buna katlanabilmesi gerekmektedir.
•İstek ve gereksinimlerinin farkında olmak
Bazı insanlar istek ve gereksinimlerinin pek farkında olmazlar. Ne istediklerini, ne amacladıklarını, ne yapmak istediklerini tam olarak bilemezler. Coğu zaman cevresindekilere uyum gosterir, onların istek ve gereksinimlerine gore hareket ederler. Yemek seciminde kararsız kalan ve kolay kolay karar veremeyen, yanındakilerin ne yemek istediğine bakarak karar veren bir kişi bu duruma ornek olarak verilebilir.
•İstek ve gereksinimlerine sahip cıkma
Bazı insanlar kendi istek ve gereksinimlerinden cok başkasının istek ve gereksinimlerini onemser, kendisinin hicbir istek ve gereksinimi yokmuş gibi davranır ve tum yaşamlarını diğer insanların gereksinimlerini karşılamaya adarlar. Bazı insanlar ise tam tersi yalnız kendi istek ve gereksinimlerinin karşılanması beklentisi icindedirler; bencildirler, diğer insanların istek ve gereksinimlerini hic onemsemezler. Fakat bircok kişi istek ve gereksinimlerine sahip cıkma acısından bu iki uc durumun arasında bir yerde kalmaktadır. İnsanın istek ve gereksinimlerine sahip cıkmasının bir yonu de istek ve gereksinimlerinin savunucusu ve takipcisi olmasıdır. Bir kişinin kişilik yapısı hakkında fikir yurutebilmek icin o kişinin farkında olduğu istek ve gereksinimlerini karşılamak icin cevresindekilerle ne tur bir ilişki icine girdiği de belirlenmelidir. Bazı kişiler isteklerini diğer insanlara kolayca ifade edebilirken bazıları kolayca ifade edememekte ve karşı tarafın bunu o soylemeden anlamasını beklemektedirler. Bazıları da ne olursa olsun herkesin kendisi icin seferber olması beklentisi icindedirler. Bazı kişiler de istek ve gereksinimlerini zor kullanarak ya da tehdit ederek karşılamaya calışmaktadır.
•İstek, gereksinim ve durtulerin niteliği
Bazı kişilerin kendisinden, yaşamdan ve insanlardan beklentileri karşılanması ya da doyuma ulaştırılması mumkun olmayan nitelikler taşımaktadır. Bu durum bircok kez hayal kırıklıkları yaşanmasına neden olarak kişinin dunyaya ve geleceğe karamsar bir gozle bakmasına neden olmaktadır. Bazı kişilerin ise sanki hicbir istek ve gereksinimi yokmuşcasına ya da istek ve gereksinimlerinin nasıl olsa karşılanmayacağı beklentisi icinde oldukları gorulmektedir. Bu durum ozellikle cocukluk ve genclik yıllarında maddi ve manevi yoksunluklar yaşayan kişilerde gorulmektedir. İstek ve gereksinimlerini her zaman kucumseme ve onemsizleştirme eğilimindedirler.
•İstek, gereksinim ve durtulerine erteleyebilme
İnsanların tum istek, gereksinim ve durtulerini karşılayabilmesi ya da doyuma ulaştırması mumkun değildir. Bazen ortamın uygun olmaması, bazen zamanın uygun olmaması, bazen diğer insanların istek ve gereksinimleri nedeniyle, bazen de bunların gercekleşmesi mumkun olmayan ozelikler taşıması nedeniyle istek ve gereksinimler karşılanamamaktadır. Fakat bazı insanların istek ve gereksinimlerini bekletebilme ve erteleyebilme becerileri gelişmemiştir ve isteklerinin bekletilmeden anında yerine getirilmesi beklentisi icindedirler. Diğer yandan bazı kişilerin de tum istek ve gereksinimlerini yok sayarak ertelediği ve hicbir istek ve gereksinimi yokmuş gibi davrandığı unutulmamalıdır.
İnsanın istek ve gereksinimlerini gerektiğinde ertelemesi ve daha uygun bir zaman ve ortamda yeniden doyum arayışına girmesi toplumsal ilişkileri kolaylaştıran bir beceridir.
•İstek, gereksinim ve durtuleri doyum bulduğunda kişinin yaşadığı duygular
Genelde istek ve gereksinimleri karşılanan kişiler, psikolojik bir doyum yaşar; mutlu, sevincli, neşeli ve keyifli olurlar. Fakat bazı kişiler her şeye karşın psikolojik doyum yaşayamazlar. Bunların bir kısmı acgozlulukten, bir kısmı gercek istek ve gereksiniminin farkında olmamasından, bir kısmı bu doyumu yaşamayı hak etmediğini duşunduğunden kaynaklanmaktadır.
•İstek, gereksinim ve durtulerini ertelemek zorunda kaldığında yaşadığı duygular
İstek ve gereksinimi karşılanmayan bir kişinin hayal kırıklığı yaşaması, oz değerlilik duygusunun incinmesi ve ofkelenmesi doğal bir durumdur. Fakat bu duyguların şiddeti ve karşılanmayan istek ve gereksinim ile uyumlu olup olmadığı da onem taşımaktadır. Bazı kişiler en kucuk ertelemede bile aşırı tepki gostermektedir; boyle bir durumda kimi insanlar diğer insanlarla ilişkilerini kesmekte, kuserek ve gucenerek kendilerini geriye cekmekte, kimileri ise ofke ve saldırganlık gostermektedir.
Duşunce / Biliş
Her insanın kendine ozgu "kendini", "diğer insanları", "yaşadığı ya da gozlemlediği olayları" ve "dunyayı" algılama, değerlendirme, anlamlandırma, yorumlama ve bilme bicimleri vardır. İnsanın duyu organları ile algıladığı uyaranları anlamlandırma, yorumlama ve bilme bicimleri duşunce olarak adlandırılır. İnsan, sahip olduğu zihinsel ve ruhsal birikimler ile ic dunyasından ve dış dunyadan gelen uyaranları suzer, algıladığı uyaranları anlamlı bir butun haline getirerek kendine ozgu bir bilme, anlamlandırma ve yorumlama sureci yaşar.
Temel inanclar
İnsanın kendisi ve cevresi ile ilgili kokleşmiş değerlendirmelerine ve duşuncelerine temel inanclar denilmektedir. Temel inanclar kişilik yapısını belirleyen yapılardır ve kişinin kendisi ile ilgili değerlendirmelerini yansıtır ve kişilik yapısını anlamada onemli ipucları verir. Orneğin kendisini beğenmeyen ve başkalarının da kendisini beğenmeyeceğini duşunen bir kişinin ozguven sorunları yaşayan kişilik yapısına sahip olma olasılığı cok yuksektir.
•Otomatik duşunce
Otomatik duşunceler bir olay yaşadığında insanın aklına kendiliğinden gelen duşuncelerdir. Her hangi bir duşuncenin otomatik duşunce olarak adlandırılabilmesi icin duşuncenin zorlama olmadan, akıl ve mantık yurutmeden ortaya cıkması gerekmektedir. Otomatik duşunce olarak adlandırılan bu duşunceler tesadufen ortaya cıkan duşunceler olmayıp, yaşanan olayla ilgili kişinin ilk tepkileridir ve buyuk oranda temel inanclar tarafından belirlenir. Markette raftan bir deterjan almak isterken raftaki butun deterjanlar devrildiğinde aklına ilk olarak "ne kadar sakar bir insanım" duşuncesi gelen kişinin bu duşuncesi otomatik duşunceye ornek olarak verilebilir. Bu kişi buyuk olasılıkla "kendisini kolay eleştiren", "kendisini pek beğenmeyen" ve "cevrenin kendisiyle ilgili değerlendirmeleri onemseyen" bir kişilik yapısına sahiptir. Otomatik duşunceler insanın kendi denetiminde olmayan fakat bir yandan da iceriğine uygun duygu yaşanmasına neden olan duşuncelerdir. Orneğin yukarıda verilen ornekteki kişi aklından gecen otomatik duşunce ("ne kadar sakar bir insanım") ile birlikte kendisine ofkelenir ve kendisini aşağılar. Gorulduğu gibi otomatik duşunceler insanın ruhsal yapısı hakkında fikir verir ve bir insanın kişilik yapısını değerlendirirken mutlaka dikkate alınmalıdır.
•Şema
Bir insanın dunyayı, kendisini ve yaşadıklarını değerlendirirken kullandığı bilişsel yapılara şema denir. Bu bilişsel yapılar bir insanın neyi nasıl değerlendireceğini ve yorumlayacağını belirleyen bir cerceve (değerlendirme, yorumlama ve anlamlandırma cercevesi) niteliği taşır. Orneğin kendisini "sevilmeyen bir insanım" şeklinde değerlendiren bir temel şemaya sahip bir kişi diğer insanların kendisini sevmeyeceğini ya da kolayca sevmekten vazgececeğini duşunme eğilimindedir. Bu temel şemaları nedeniyle diğer insanlar tarafından sevilmek icin ellerinden geleni yaparlar.Bir insanın kendisini cok değerli gormesi,herkesin ona hizmet etmesi gerektiğini duşunmesi vb bir cok şema vardır.
• Bilişsel carpıtma
Bilişsel carpıtma, olayları olduğundan daha farklı algılama, değerlendirme ve yorumlamayı ifade eden bir kavramdır. Ozellikle gecinilmesi zor insanlarda(kişilik bozukluğu) cok yaygın gorulmektedir. Cok sayıda bilişsel carpıtma turu bulunmasına karşın aşağıda sık gozlenen bilişsel carpıtmalara ornekler verilmiştir.
Duşunce okuma: Bir kişinin elinde yeterli kanıt bulunmamasına karşın başkalarının kendisi ile ilgili ne duşunduğunu bildiğini ileri surmesidir. Başkalarının kendisi hakkında değersiz, işe yaramaz ve onemsiz bir insan olduğunu duşunduklerini ileri surme bu tur carpıtmaya ornek olarak verilebilir.
Aşırı genelleme: Tek bir yaşantıdan yola cıkarak kişinin kendisi hakkında genel yargılarda bulunmasıdır. Bir macta iyi futbol oynamasına karşın yaptığı bir hata nedeniyle takımı gol yiyen ve takımı macı kaybeden bir futbolcunun kendisinin kotu bir futbolcu olduğunu duşunmesi bu tur carpıtmaya ornek olarak verilebilir.
Kişiselleştirme: Her hangi bir olayın ortaya cıkmasında ya da bir sorunun yaşanmasında bircok kişinin sorumluluğu olmasına karşın bir kişinin olup bitenden kendisinin sorumlu olduğunu duşunmesidir. Takımı yenilen bir basketbolcunun yenilgiden kendisini sorumlu tutması bu tur carpıtmaya ornek olarak verilebilir.
İlişki / İletişim / Tutum
•İlişki kurma bicimi / İletişim kurma bicimi
Bir insanın diğer insanlarla ilişkiye girme ve onu surdurme bicimi o kişinin kişilik yapısı hakkında onemli ipucları vermektedir. Bir insanın ilişki kurma bicimini değerlendirirken diğer insanlarla kolayca ilişkiye girip giremediği, bunu surdurup surduremediği, kalıcı ve uzun soluklu ilişkiler kurup kuramadığı, yakın ve sevecen davranıp davranamadığı, nasıl bir arkadaş olduğu, cok sayıda arkadaşının olup olmadığı ve topluluk icinde nasıl davrandığı incelenmelidir.
•Tutum
Tutum, esas olarak bireye atfedilen bir eğilimdir ve bireyin belli bir davranışı gostermeye yatkınlığını ifade eder. Bir kişinin belli bir konudaki tutumu bilindiğinde, o konu ile karşılaşınca nasıl bir davranış sergileyeceği buyuk oranda tahmin edilebilir. Orneğin ruhsal hastalıklara yonelik olumsuz tutuma sahip bir kişi, ruhsal hastalık yaşayan bir kişi ile karşılaştığında ondan uzak durmaya calışır. Tutumlar, kişiliği oluşturan ozellikler arasında onemli bir yer tutmaktadır.
Genel gorunumu, giyim ve kuşam tarzı
Her hangi bir insanla ilk karşılaşıldığında ilk dikkati ceken onun giyim kuşamı, hal hareket ve tavırlarıdır. Bir kişinin genel gorunumunu, giyim ve kuşamını belirleyen en onemli etmenlerden birisi de kişilik yapısıdır. Bir kişinin dış gorunumu değerlendirilirken "kendine bakım duzeyi", "sac ve sakalının durumu, kesim şekli, boyalı olup olmadığı", "bedenindeki takı, dovme ve yara izleri, bunların ozellikleri", "giysilerinin rengi, bakımlılığı", "giysilerinin uyumlu olup olmadığı" ve "genel gorunumun cinselliği on plana cıkarıp cıkarmadığı" gibi ozellikler dikkate alınmalıdır.
Beden dili
Beden dili insanların kişilik yapıları hakkında onemli ipucları verebilen bir ozelliktir. Fakat anlamı abartılmadan değerlendirilmeli ve mutlak belirleyici olduğu duşunulmemelidir. Bircok kişi, insan davranışlarının anlamının kolayca cozulmesine olanak tanıdığını duşunerek beden dili ile ilgili bilgilere hak ettiğinden daha cok değer verir. Oysa dış gorunumun ve beden dilinin o anki davranışları yorumlamada kısmen yararı olabilmekle birlikte, insanları tanımada kendi başına pek bir değeri yoktur.
Dış gorunumu ve beden dilini yorumlayarak elde edilen bilgilerde (ozellikle hangi ortamda, ne zaman ortaya cıktığı goz onune alınmazsa) yanılma payı cok yuksektir. Orneğin genellikle spor giysileri giymeyi yeğleyen bir kişi ile tesadufen takım elbise giydiği bir gunde karşılaşıldığında o kişi ile ilgili yapılacak yorum muhtemelen yanlış olacaktır. Ancak diğer gozlemlerden elde edilen bilgilerle birleştirildiğinde ve sureklilik gosterdiğinde cok yararlı ve onemli bilgiler sağladıkları unutulmamalıdır. Orneğin bulunduğu ortamlarda ilgi odağı olmaktan hoşlanan bir kişinin giyim kuşamı ve beden dili coğu zaman ilgi odağı olmasını sağlayacak ozellikler (ayartıcılık, goze carpan renkler gibi) taşır.
Eylem / Davranış
İnsanın diğer insanlara, her turlu canlıya, hatta cansız varlıklara nasıl davrandığı o kişinin kişilik ozellikleri hakkında onemli ipucları vermektedir. İnşam anlamada aklından gecen duşunceler ve yaşadığı duygular kuşkusuz cok onemlidir. Fakat sonuc olarak nasıl davrandığı, nasıl bir davranış gosterdiği daha da onemlidir. İc dunyasında yaşadıklarının (duygular ve duşunceler) davranışlarım nasıl etkilediği ruhsal yapıları hakkında onemli ipucları verir. Orneğin vicdan duygusu yeterince gelişmemiş kişiler ofkelendiklerinde hicbir rahatsızlık duymadan başkasına zarar verebilmektedir.
Başa Cıkma Duzenekleri
Gunluk yaşamda zorluklarla karşılaşan her insan ceşitli duzeylerde duygusal, duşunsel, davranışsal ve bedensel tepkiler yaşar. Her hangi bir zorlanmanın yarattığı olumsuz duygular, duşunceler ve davranışlar ile kişinin nasıl baş ettiği buyuk oranda o kişinin başa cıkma duzenekleri tarafından belirlenir. Herkesin karşılaştığı sorunlarla kendine ozgu başa cıkma yolları vardır ve bunların belirlenmesi kişilik yapısı hakkında onemli ipucları verir.
Zayıf/ Duyarlı Yonleri ve Guclu Yonleri
Herkesin kişilik yapısının zayıf, duyarlı ya da guclu yonleri bulunmaktadır. Guclu yonleri onun diğer insanlarla ilişkilerini kolaylaştırırken, zayıf /duyarlı yonleri ise zorlaştırmaktadır. Orneğin başkalarının kendisi ile ilgili değerlendirmelerine duyarlı olan bir kişinin bu ozelliği onun zayıf yonunu oluşturur ve kendisiyle ilgili eleştirilere onu kapalı hale getirir. Diğer yandan insanlarla kolayca ilişkiye girebilen ve karşısındakinde guven uyandırabilen bir kişinin bu ozelliği onun guclu yonunu oluşturur.
Esneklik gosterebilme
Aynı kişilik yapısına sahip olsalar da belli bir kişilik yapısına sahip kişilerde birbirinin aynısı davranış kalıpları gorulmemektedir. Cekingenliği ornek olarak ele alacak olursak cekingenliğin herkeste aynı bicimde cıkmadığını goruruz. Cekingen kişilerin bazıları yaşadıkları her turlu zorluğa karşın toplumsal yaşama gerektiği kadar katılabilirken, bazıları ise yaşamlarını tumuyle toplumdan uzak surdurmektedirler. Bu, kişilik yapılarını anlamaya calışırken onemli guclukler yaratan bir durumdur. Aynı kişilik yapışma sahip iki kişi, toplum icinde ve diğer insanlarla ilişkilerde birbirinden cok farklı davranışlar gosterebilmektedir. Bu noktada en onemli belirleyicilik, kişilik ozelliğinin ne kadar esneklik/katılık gosterdiğidir. Esneklik, sahip olduğu kişilik yapısına karşın, farklı değerlendirebilmeyi ve davranabilmeyi ifade eden bir kavramdır.Katılık ise esnekliğin tersi olup hicbir farklılık gozetmemedir.
Bu nedenle kişilik ozelliklerinin ve kişilik yapılarının "beyaz ile siyah arasında sayısız gri"den oluşan bir yelpaze gibi duşunulmesinde yarar vardır. Beyazı uyum ve esneklik gosterebilmenin en uc kısmı, siyahı uyum ve esneklik gosterememe nin en uc kısmı olarak duşunecek olursak, kişinin sahip olduğu ozellikler ne kadar beyaza yakın bir gri ise bu ozellik kişiler arası ilişkilerde o kadar az sorun yaratıyor demektir. Tam tersi ne kadar siyaha yakın ise kişiler arası ilişkilerde o kadar cok sorun yaratıyor demektir. Bu noktada onemli olan soz konusu kişilik ozelliğinin ne kadar esneklik gosterip gosteremediğidir. Kişilik ozelliği ne kadar cok esneklik gosterebiliyorsa o kadar cok beyaza yakın bir gri, ne kadar az esneklik gosterebiliyorsa siyaha yakın bir gri demektir.
Bir kişilik ozelliği olarak "alınganlık" bu konuya bir ornek olarak ele alınabilir. İcinde cok fazla yolcusu olmayan bir belediye otobusune yeni binen alıngan bir kişinin kendi halinde bir yandan konuşan ve guluşen, bir yandan da gelene gidene ve otobuse binene bakan iki kişinin kendisi hakkında konuştuklarını ve kendisine gulduklerini duşunduğunu varsayalım. Eğer kişi aklına boyle bir duşunce gelmesine karşın, kısa bir değerlendirmeden sonra bu iki kişinin kendisi hakkında konuşmadığına kanaat getirip, alınganlıktan kaynaklanan duşuncesini kafasından uzaklaştırabiliyorsa, bu durum o kişinin alınganlığının esneklik taşıyan ve beyaza yakın gri nitelik taşıyan bir ozellik olduğunu duşundurmelidir. Tam tersi kişi bu duşuncesini bir turlu kafasından atamıyorsa, hatta kendi halinde konuşan ve guluşen bu iki kişiye gidip cıkışıyorsa bu durum o kişinin alınganlığının esneklik tanımayan ve siyaha en yalan gri nitelik taşıyan bir ozellik olduğunu duşundurmelidir.
Esneklik
Konuyla ilgili atasozleri ve deyimler
•"Bir insanı tanımak icin ya alış veriş etmeli ya yola gitmeli"
İnsanları tanımak cok kolay bir surec değildir. Hatta yıllardır tanıdığınız bir kişiyi beklenmedik bir şekilde bildiğinizden cok farklı bir davranış icinde gorebilirsiniz. Bir inşam iyi tanımak icin onu cok değişik ortamlarda ve cok değişik koşullarda gormek gerekmektedir. Ozellikle cıkar catışmalarının olduğu ya da yoğun stres yaşanan durumlarda nasıl davrandığını gormek o kişiyle ilgili onemli ipucları vermektedir.
•"Arşları yattığı yerden belli olur"
Bir insanın kişilik yapısını anlamaya calışırken yalnız soylenenlerle sınırlı kalınmamalıdır. Bir insanın nasıl bir ortamda yaşadığı, yaşadığı ortama nasıl bir duzen verdiği ve ortamla olan ilişkisi o kişinin kişilik yapısı. Hakkında onemli ipucları verir.
•"At, adımına gore değil adamına gore yurur "
Bir insanın kişilik yapısı onun yonetimi altında olan her şeye yansır. Kurumlarda insanların nasıl bir ilişki icinde olacağı buyuk oranda en ust yoneticinin kişilik yapısı tarafından belirlenir.
•"Kişi arkadaşından bellidir"
Bir insanın kimlerle uzun sureli arkadaşlık yapacağı buyuk oranda o kişinin kişilik yapısı tarafından ve ic dunyasının gereksinimleri tarafından belirlenir. Fakat bu atasozunun insanların arkadaşı ile aynı kişilik yapısına sahip olacağı şeklinde yorumlanmamalıdır. Kişinin arkadaşları ile nasıl bir ilişki icinde olduğu, o kişilerle arkadaşlık yaparken ic dunyasında hangi gereksinimlerini karşıladığı anlaşılmaya calışılmalıdır.
•"Kimse ayranım ekşi demez"
İnsanların buyuk bir kısmı başkalarındaki olumsuz ozellikleri kolayca gorurken kendisindekileri gormez. İnsanın kendisini yeterince tanımadan, başkasını tanıması ve insanlarla ilişkileri (bu ilişkilerde kendisinin ve diğer insanların davranışlarım) anlaması mumkun değildir.
Prof.Dr.Erol Ozmen
DEPRESSİF KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Başlıca ozelliği erken erişkinlikte başlayan ve ceşitli koşullarda ortaya cıkan yaygın bir depresif biliş ve davranış oruntusudur. Depresif bilişler ve davranışlar arasında surekli ve yaygın keder, sıkıntı , keyifsizlik , neşesizlik ve mutsuzluk duyguları bulunmaktadır. Bu bireyler aşırı bicimde, eğlenmeyi ya da gevşemeyi beceremezler ve mizah duyguları eksiktir. Eğlenmeyi ya da mutlu olmayı hak etmediklerini hissederler. Israrlı bicimde olumsuz ve mutsuz duşunceleri uzerinde durarak aynı zamanda duşunceye dalma ya da tasalanma eğilimindedirler. Bu bireyler geleceği, şimdiki zamanı gordukleri kadar olumsuz gorurler ; işlerin hic duzelmeyeceğinden kuşkulanırlar , en kotuyu beklerler ve kendilerini gercekci olma ile overlerken başkaları tarafından karamsar olarak kabul edilirler. Kendilerini yargılamada katı olabilirler ve yetersizlikler ve başarısızlıklar konusunda aşırı suclu hissetmeye eğilimlidirler. Benlik saygıları duşuktur ve ozellikle yetersizlik duygularına odaklanmıştır. Bu onerilen bozukluğu olan bireyler başkalarını, kendilerini yargıladıkları gibi katı bir bicimde yargılamaya eğilimlidirler. Coğunlukla başkalarının olumlu niteliklerinden cok başarısızlıklarına odaklanırlar ve başkalarına karşı olumsuz, eleştirel ve yargılayıcı olabilirler.
PASİF-AGRESİF KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Başlıca ozelliği erken erişkinlikte başlayan ve ceşitli koşullarda ortaya cıkan toplumsal ve mesleki ortamlarda yeterli performans icin yapılan isteklere yaygın bir olumsuz tutum ve edilgen direnc oruntusudur. Bu bireyler başkaları tarafından beklenen duzeyde işlev gorme isteklerine alışkanlık olarak kızar, karşı gelir ve direnir. Bu karşı gelme en sık olarak iş ortamında ortaya cıkar ama toplumsal işlevsellikte de olabilir. Direnc, ozellikle otorite figurleri tarafından verilen gorevlere tepki olarak erteleme, unutkanlık, inatcılık ve istemli etkisizlik ile dışa vurulur. Bu bireyler başkalarının cabalarının, işlerini paylaşma girişimlerini başarısız kılarak engellerler. Orneğin bir amir bir memura ertesi sabah toplantı icin gozden gecirmek uzere bazı yazılar verdiği zaman, memur işi yapmak icin yetersiz zaman olduğunu belirtmek yerine, yazıyı yanlış yere koyar ya da yanlış dosyalar. Bu bireyler kullanıldıklarını, değerlerinin bilinmediğini ve yanlış anlaşıldıklarını hissederler ve sureğen olarak başkalarına yakınırlar. Zorluklar belirdiği zaman, başarısızlıklarını başkalarının davranışlarına bağlarlar. Somurtkan irritabl sabırsız, tartışmacı, kuşkucu, şupheci ve ters olabilirler. Otorite figurleri (orn. İşte ust duzeydeki okulda oğretmen bir ebeveyn rolunu oynayan bir eş) coğunlukla hoşnutsuzluğun odağı olur. Olumsuzlukları ve sucu dışsallaştırmaya eğilimleri nedeniyle bu bireyler coğunlukla kucuk bir kışkırtmayla otorite figurlerine karşı duşmanlıklarını ifade ederler ve eleştirirler. Başarılı olan ya da otorite figurleri tarafından olumlu olarak bakılan iş arkadaşlarına karşıda kıskanc ve kırgın olurlar. Bu bireyler coğunlukla kişisel şanssızlıklarından yakınırlar. Gelecek hakkında olumsuz goruşleri vardır ve ‘’iyi olmak odullenmez’’ ve ‘’ iyi şeyler kısa surer’’ gibi yorumlar yapabilirler. Bu bireyler sorunlarına neden olduğunu duşunduklerine yonelik duşmanca karşıtlık dışa vurma ile gelecekte daha iyisini yapma sozu vererek ya da ozur dileyerek bu kişileri yatıştırmaya calışma arasında kararsız kalırlar.
ANTİSOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Başlıca ozelliği, cocuklukta ya da ergenlik doneminin ilk yıllarında başlayan ve erişkinlik donemine doğru suregiden başkalarının haklarını saymama ve başkalarının haklarına saldırma ile giden yaygın bir oruntunun olmasıdır.
Bu oruntu psikopatlık, sosyopatlık ya da dissosyal kişilik bozukluğu olarak da adlandırılır. Hilekarlık ve manupulasyon antisosyal kişilik bozukluğunun başlıca ozellikleri olduğu icin sistemli klinik değerlendirmeyi yan kaynaklardan toplanan ek bilgilerle butunleştirmek ozellikle yararlı olabilir.
Bu tanının konabilmesi icin kişi en az 18 yaşında olmalı ve 15 yaşından once davranım bozukluğunun bazı semptomlarını gosterdiğine ilişkin bir oyku alınmış olmalıdır. Davranım bozukluğu başkalarının temel haklarına saldırıldığı ya da yaşa uygun toplumsal goreneklerin ve kuralların bozulduğu yineleyici ve surekli bir davranış oruntusunu kapsar. Davranım bozukluğuna ozgu davranışlar dort kategoride ele alınır. İnsanlara ya da hayvanlara karşı saldırganlık, mala zarar verme, sahtekarlık ya da hırsızlık ya da kuralları ciddi bir bicimde bozma.
Antisosyal davranış oruntusu erişkinliğe doğru uzanır. Antisosyal kişilik bozukluğu olan kişiler yasalara uygun toplumsal davranış bicimine ayak uyduramazlar. Bu kişiler sık sık mala zarar verme başkalarını taciz etme, hırsızlık yapma ya da yasadışı işlerin peşinde koşma gibi tutuklanmalarına zemin hazırlayan eylemlerde bulunabilirler. Boyle bir bozukluğu olan kişiler başkalarının isteklerini, haklarını ya da duygularını gormezlikten gelirler. Sıklıkla duzenbazlık yaparlar ve kişisel bir cıkar sağlamak ya da sırf zevk almak icin ( para kazanma, cinsel doyum sağlama ya da guc elde etme gibi) manulplatif davranabilirler. Sık sık yalan soylerler, takma isimler kullanırlar, başkalarını dolandırırlar ya da hastalık taslayabilirler. İletiye donuk tasarılar yapmamaları ile belirli bir durtusellik orneği sergileyebilirler. Kendilerini kışkırtan anlık durumlara gore ongorude bulunmadan ve kendileri ya da başkaları icin doğabilecek sonucların duşunmeden karar verirler; bu da işlerini, oturdukları yeri ya da ilişkilerini birden değiştirmelerine yol acabilir. Anti sosyal kişilik bozukluğu olan kişiler irritabl ve agresif olma eğilimi gosterirler. Sık sık kavga dovuş ederler ya da fiziksel saldırıda bulunmaya kalkışırlar (eşini ya da cocuklarını dovmeyi de kapsar). Kişinin kendisini ya da bir başkasını savunması icin başvurmak zorunda kaldığı saldıran eylemler bu cercevede değerlendirilmez. Bu kişiler kendilerinin ya da başkalarının guvenliği konusunda umursamazlık gosterirler. Kişinin araba kullanma davranışından da bu anlaşılabilir. Zararlı sonuclar doğurabilecek cinsel davranışları ya da madde kullanımları olabilir. İhmal ederek ya da gerekli bakımı vermeyerek cocuklarını tehlikeye atarlar.
Antisosyal kişilik bozukluğu olan kişiler surekli bir bicimde ileri derecede sorumsuz olma eğilimi gosterirler. İşleriyle ilgili sorumsuzlukları, uygun iş olanakları olmasına karşın oldukca uzun surelerle işsiz kalmaları ya da bir cok işi bırakmalarıyla kendisini gosterebilir. Kendilerinin ya da ailelerinden birinin hasta olması ile acıklanamayan sık sık işten kalmaları da olabilir. Parasal sorumsuzlukları, borclarına sadık olmamaları, cocuklarına destek vermemeleri ya da kendilerine bağımlı diğer kişileri duzenli olarak desteklememeleri gibi davranışlarıyla kendisini gosterebilir. Antisosyal kişilik bozukluğu olan kişiler eylemlerinin sonuclarından oturu cok az vicdan azabı cekerler. Birilerini zedelemiş, birilerine kotu davranmış ya da yaptıklarını yuzeysel bir bicimde akla uydururlar. Bu kişiler kurbanlarını aptal, caresiz ya da boyle bir kadere kendileri razı olan insanlar olmakla suclayabilirler; eylemlerinin zararlı sonuclarını kucumseyebilirler ya da tam bir kayıtsızlık icinde kalabilirler. Herkesin “bir numaraya yardımcı olmak” icin ortalıkta olduğuna ve itilip kakılmamak icin bir hic uğruna bir yerde durmak zorunda olduğuna inanabilirler.
BAĞIMLI KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Bağımlı kişilik bozukluğunun başlıca ozelliği uysal ve yapışkan davranışa ve ayrılma korkusuna yol acacak bicimde aşırı bir duzeyde kendisine bakılma gereksinmesinin olmasıdır. Bu oruntu genc erişkinlik doneminde başlar ve değişik koşullar altında ortaya cıkar. Bağımlı ve uysal davranışlar bakım almayı sağlamak uzere tasarlanır ve kişinin başkalarının yardımı olmadan kendi başına yeterince işlev goremeyeceğiyle ilgili benlik algısından kaynaklanır.
Bağımlı kişilik bozukluğu olan kişiler, başkalarından bol miktarda oğut ve destek almazlarsa gundelik kararlarını vermekte buyuk gucluk cekerler. Bu kişiler edilgen olma eğilimindedirler ve yaşamlarının coğu onemli alanında girişimde bulunmak ve sorumluluk almak icin başkalarının on ayak olmasını isterler.
Boyle bir bozukluğu olan kişiler nerede yaşayacakları, ne gibi bir işlerinin olması gerektiği hangi komşularıyla yakınlaşacakları gibi konularda karar vermede anne ya da babalarına ya da eşlerine bağımlıdırlar. Boyle bir bozukluğu olan ergenler ne giymeleri gerektiği kimlerle arkadaşlık etmeleri gerektiği boş zamanlarını nasıl değerlendirmeleri gerektiği ve hangi okula gidecekleri gibi konularda ana babalarının karar vermesini isterler. Sorumluluğu başkalarının alması gereksinmeleri, yaşlarına ya da durumlarına uygun olarak başkalarından yardım isteme isteğinin cok otesindedir. Ciddi genel bir durumu ya da eksinliği olan bir kişide bağımlı kişilik bozukluğu ortaya cıkabilir, ancak bu gibi durumlarda sorumluluk alma gucluğu soz konusu duruma ya da eksinliğe genelde eşlik etmesi beklenenin cok otesinde olmalıdır.
Bağımlı kişilik bozukluğu olan kişiler desteklerini yitirecekleri ya da kabul gormeyecekleri korkusuyla bağımlı oldukları kişiler başta olmak uzere başkalarıyla aynı goruşu paylaşmadıklarını soylemekte coğu zaman zorluk cekerler. Bu kişiler tek başlarına işlev goremeyeceklerine oylesine inanmışlardır ki yol gostericiliklerine gereksindikleri kişilerin yardımlarını yitirmektense yanlış olduğuna inandıkları şeylere katılmayı yeğlerler. Kendilerinden uzaklaştıracakları korkusuyla, desteklerine ve bakım vermelerine gereksindikleri kişilere yeterince kızgınlık gosteremezler. Kişinin katılmadığını ifade etmesinin sonuclarıyla ilgili kaygıları gercekciyse (istismar eden eşin kotu bir bicimde karşılık vereceğine ilişkin gercekci korkular gibi ) bu davranış bağımlı kişilik bozukluğunun bir kanıtı olarak duşunulmemelidir.
Boyle bozukluğu olan kişilerin tasarıları başlatma ya da kendi başlarına iş yapma zorlukları vardır. Kendileri guvenleri yoktur ve işleri başlatmaları ya da surdurmeleri icin yardıma gereksinmelerinin olduğuna inanırlar. İşleri başlatmak icin başkalarını beklerler cunku bir kural olarak başkalarının kendilerinden daha iyi yapacağına inanırlar. Bu kişiler kendi başlarına işlev goremeyeceklerine inanırlar ve kendilerini beceriksiz olarak sunarlar ve surekli yardıma gereksinirler. Bununla birlikte başka birinin denetim verdiğine ve başka biri tarafından kabul gorduklerine ilişkin guvence alırlarsa yeterince işlev gorebilirler. Daha yeterli biri olmak ya da daha yeterli biri gibi gorunmekten de korkarlar. Sorunlarının ele alınmasıyla ilgili olarak başkalarına guvendikleri icin bağımsız yaşama becerilerini geliştiremezler, dolayısyla bu da bağımlılıklarını artırır.
Bağımlı kişilik bozukluğu olan kişiler başkalarının bakım ve desteğini sağlamak icin hoş olmayan şeyleri yapmayı isteyecek kadar aşırıya gidebilirler. Akla yatkın olmasa bile başkalarının isteklerine boyun eğmeye hazırdırlar. Onemli bir bağı surdurme gereksinmeleri coğu zaman dengesiz ya da carpık ilişkilerin doğmasıyla sonuclanır. Olağan dışı ozverilerde bulunabilirler ya da sozel fiziksel ya da cinsel kotuye kullanıma katlanabilirler. Ancak yapabilecek başka şeylerin olduğu acıkca belli iken bunların yapılması durumunda bunlar bağımlı kişilik bozukluğunun kanıtları olarak gorulmelidir. Kendilerine bakamayacaklarına ilişkin aşırı korkuları nedeniyle tek başlarına kaldıklarında kendilerini rahatsız ya da caresiz hissederler. Ne olup bittiğiyle ilgilenmeseler ya da ne olup bittiğine karışmasalar da sadece tek başlarına kalmamak icin onemli buldukları kişilerin peşlerine takılırlar.
Bağımlı kişilik bozukluğu olan kişiler yakın bir ilişkileri sonlandığında( sevgiliden ayrılma, bakım verenin olumu gibi ) bir bakım ve destek kaynağı olarak derhal başka bir ilişki arayışı icine girerler. Yakın bir ilişkileri olmadığında işlev goremeyeceklerine ilişkin inancları bu kişilerin cok kısa bir sure icinde başka birine gelişi guzel bağlanmalarına yol acar. Kendi kendilerine bakma durumunda bırakılacakları korkuları uzerine gercekci olmayan bir bicimde kafa yorarlar. Kendilerini, onemli diğer kişinin oğutlerine ve yardımına oylesine bağımlı olarak gorurler ki bu korkularını haklı cıkaracak bir zemin olmasa bile bu kişi tarafından terkedilecek olma ile ilgili olarak kaygı duyarlar. Bu olcutun karşılanabildiğini duşunebilmek icin bu korkular aşırı ve gercekdışı olmalıdır. Soz gelimi kendine bakılması icin oğlunun evine taşınan kanserli yaşlı bir hasta, yaşam koşulları goz onunde bulundurulduğunda uygun olarak kabul edilebilecek bağımlı davranışlar sergiliyor olabilir.
BORDERLİNE (SINIR) KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Borderline kişilik bozukluğunun başlıca ozelliği, genc erişkinlik doneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya cıkan, kişiler arası ilişkilerde benlik algısında ve duygulanımda tutarsızlık ve belirgin durtuselliğin olduğu surekli bir oruntunun olmasıdır.
Borderline kişilik bozukluğu olan kişiler gercek ya da hayali bir terkedilmeden kacınmak icin cılgınca cabalar gosterirler. Yakında bir ayrılığın olacağını ya da dış yapının değişmesi benlik algısında, duygulanımda, bilişde ve davranışta derin değişikliklere yol acabilir. Bu kişiler cevresel koşullara karşı cok duyarlıdırlar. Belirli bir zaman dilimiyle sınırlı gercekci ayrılıklar olduğunda ya da tasarlanan şeylerde kacınılmaz değişiklikler olduğunda bile yoğun terkedilme korkuları ve uygunsuz bir ofke yaşarlar.
Terkedilme korkuları tek başına kalmaya dayanamamaları ve yanlarında başkalarının olmasına gereksinmeleri ile ilişkilidir. Terkedilmekten kacınmak icin cılgınca caba gostermeleri, bir yerlerini kesip koparmaları ya da intihar davranışında bulunmaları gibi durtusel eylemlerini kapsayabilir.
Borderline kişilik bozukluğu olan kişilerin tutarsız ve gergin ilişkiler vardır. Daha birinci ya da ikinci goruşmelerinde bakımverenleri ya da sevgilileri olabilecek kişileri gozlerinde yuceltebilirler. Birlikte cok zaman gecirmeyi isteyebilirler ve ilişkilerinin daha başında en ozel yonlerini paylaşabilirler. Bununla birlikte başkasının yeterince ilgilenmediğini yeterli ozveride bulunmadığını ve yeterinde orada olmadığını hissederek başkalarını yuceltmeden değersizleştirmeye birden gecebilirler. Bu kişiler başkalarıyla eşduyum yapabilirler ve başkalarını besleyebilirler ancak bunları gerektiğinde kendi gereksinmelerinin karşılanması icin diğer kişilerin orada olmaları karşılığında ve bunun beklentisi icinde yaparlar. Bu kişiler başkalarına bakışlarında birden belirgin değişiklikler gostermeye yatkındırlar, o kişileri bir iyilik sever destekci ya da bir insafsızca cezalandırıcı olarak gorebilirler. Bu tur gidip gelmeler, coğu zaman besleyici nitelikleri yuceleştirilmiş ya da reddetmesi ya da terketmesi beklenen bakımveren bir kişi ile ilgili duş kırıklığı yaşanır.
Surekli bir bicimde belirgin olarak tutarsız bir benlik algısı ya da benlik duyumu ile belirli bir kimlik karmaşası olabilir. Amacların, değerlerin ve mesleki beklentilerin surekli olarak değişmesi ile belir birden ortaya coıkan belirgin bir benlik algısı değişiklikleri vardır. Meslek, cinsel kimlik, değerler ve arkadaş turleri ile ilgili goruşlerinde ve tasarılarında birden ortaya cıkan değişiklikler olur. Bu kişiler yardım arama gereği duyan bir insan rolunden , gecmişteki yanlış tedavilerin ocunu almaya calışan adil bir insan rolune hızlı gecişler yapabilirler. Genellikle kotu ve gunahkar olmaya dayalı bir benlik algıları olmasına karşın bazen bu duyguların hic olmadığı anlar da yaşayabilirler. Bu tur yaşantıları genellikle anlamlı, besleyen ve destekleyen bir ilişkinin olmadığını hissettikleri durumlarda ortaya cıkar. Bu kişilerin yapılandırılmamış işlerdeki ya da okuldaki başarıları duşuk olabilir.
Boyle bir bozukluğu olan kişiler kendilerine zarar verme olasılığı yuksek en az iki alanda durtusellik gosterebilirler. Kumar oynayabilirler, sorumsuz bir bicimde para harcayabilirler, tıkınırcasına yemek yiyebilirler, madde kotuye kullanımları olabilir, guvenli olmayan cinsel ilişkilerde bulunabilirler ya da pervasızca araba kullanabilirler. Borderline kişilik bozukluğu olan kişiler yineleyen intiharla ilgili davranışlar, girişimler, goz korkutmalar ya da kendine kıyım eylemleri gosterirler. Bu kişilerin % 8-10’unda sonlandırılmış intiharlar ortaya cıkar. Kendine kıyım eylemleri (kesme ya da yakma gibi ) intihar edecek olmayla ilgili goz korkutmalar ve girişimler cok sık gorulur. Yineleyen intihar edebilirlik tutumları, coğu zaman bu kişilerin yardım icin hazır olduklarını gostermek icindir. Ayrılma ya da reddedilmeye ilişkin gozdağı vermeler sorumluluklarının arttığı beklentileri, sozu edilen kendine zarar verme davranışlarına zemin hazırlar. Kendine kıyım davranışı dissosiatif yaşantılar sırasında ortaya cıkabilir ve coğu zaman bu davranış, hissetme yetisi