Charles Darwin 12 Şubat 1809 yılında İngiltere'nin Shrewsbery kentinde doğdu. Babası Robert Darwin bir tıp doktoruydu. Anne ve baba tarafı Hristiyan Anglikan kilisesine bağlıydılar. Saygın bir ailede doğdu. Daha 8 yaşındayken annesini kaybetti.

Darwin babasının yolundan gitmeye tıp okumaya karar vermişti. Bu kararı kendisi almamıştı gerci babası tarafından zorlanmıştı. Edinburgh Universitesine kayıt yaptırdı. Kişisel olarak Darwin'in ilgi alanları daha cok doğa tarihi, avcılık ve koleksiyonculuk idi, ozellikle bocek koleksiyonuyla cok ilgiliydi. Boceklere duyduğu merak ilerleyen yıllarda işine cok yaramış o da ayrı bir nokta.

1826 yılında Dr. Robert Grant ile tanıştı ve kendisinden Lamarck'ın değişim fikirlerini oğrendi. Aynı yılda bilim topluluğu Plinian Cemiyetine katıldı.

Daha sonra tıbbın kendisi icin iyi olmadığını anladı. Babası da oğlunun tıbba karşı ilgisizliğini gorunce onu kiliseye yazdırıp rahip yapmak istedi. Charles, Christs College(kilise okulu) ilahiyat uzerine calışmaya başladı. İlahiyat(Teoloji) Darwin'in ilgisini ceken bir bolumdu, nitekim ailesi de koyu bir hristiyan idi. Yaratılışın gizemini cozmek Charles icin her daim ilgi cekici oldu. Okulunda biyoloji profesoru John Stevens Henslow ile tanıştı, bu tanışma ona coğrafya ve zooloji hakkında ilgi alanı oluşmasına zemin hazırladı. John ile sık sık gecmişte yaşamış ama gunumuzde nesilleri tukenmiş canlıların hakkında tartışıyorlardı. John, Darwin'e bu turlerin neden eskiden var olduğunu, şimdi ise neden var olmadıklarını anlayamadığını, bunun İncil ile uyuşan bir sebebi olması gerektiğini soyluyordu.

Charles daha sonraları ise jeoloji profesoru Adam Sedgwick ile tanıştı ve ondan eğitim aldı. Kendisiyle Galler topraklarında 14 gunluk bir seyahata cıktı. Bu seyahattan dondukten sonra Henslow tarafından kendisine bir mektup geldi. Mektupta 2 yıl surecek bir araştırma seferi icin kaptan Robert FitzRoy'un HMS Beagle isimli gemisinde yer almaya hak kazandığı yazıyordu. Bu yolculuk karşılığında Henslow'un, Darwin'den bir isteği vardı, yaratılış konusunda bilgi toplayıp İncil'in giriş kısmı olan yaratılış bolumunu bilimsel verilerle desteklemek istiyordu. Tabii Darwin'in kendisi de bu seyahate cok ilgiliydi o da tanrısal yaratılış bilimsel olarak ispatlayan ilk kişi olmak istiyordu.

Yolculuk 27 Aralık 1831 yılında başladı. Bircok yeri gezip gozlem yapıp, canlı ornekleri topladı. Memeliler, deniz kabukluları, omurgalılar, bitki turleri vb. araştırmaya başladı. Bu turlerin farklı coğrafyalarda farklı ozellikler taşıdığını fark etti. Hatta ilk kez Guney Afrika'nın Cape Town şehrinde canlıların var olmasının mucizevi olduğunu duşunmenin canlılarda bulunan ceşitliliği kucumseyen bir soylem olduğunu soyledi. Darwin bu yolculuğa başladığında inanclı bir insandı, seyahat boyunca elde ettiği verilere rağmen seyahat tamamlanıncaya kadar da inanclı olmaya devam etti.

Yolculuğu 2 yıl surmesi planlanıyordu ama 5 yıl surdu. Bu yolculuk ona pek cok fikir doğurmuştu. Fikirlerini ilk etapta soylemekten cekindi. Galapagos adasında yaptığı keşifleri bir makaleye doktu. Bu adadaki kuşların sanılanın aksine aynı tur olmadığını, farklı turden olduklarını ortaya attı. Buna tepkiler gecikmedi elbette. Daha sonra Darwin, Kırmızı Defter adını verdiği defterine 1837 de ilk defa "bir turun bir başka ture değişebileceği" sozunu yazdı.

Duşunceleri ve teorisi geliştikce canlıların tek tek ayrı olarak yaratılmadığı, evrimsel bir surec icinde ayrı ayrı geliştikleri ve bugunku modern canlıları oluşturduğu konusunda ikna olmaya başladı. Butun canlılar daha onceki atalarından evrimleşerek bugunku hallerini aldı. Evrim sozcuğunu de Darwin ilk etapta kullanmadı değişim sozcuğunu kullandı bunun yerine. Bu hipotezi yuzunden yakın cevresi tarafından hor goruldu, buna rağmen bilim camiasından kendisi savunanlar vardı.

1837 yılında Londra Jeoloji Cemiyeti'ne bazı makaleler sundu ve burada Lyell ile tanıştı. Onunla tanışması onun icin buyuk bir anlam ifade etti. Cunku Lyell'in jeolojik sureclerle ilgili soylediği "kucuk değişimler uzun vadede birikerek buyuk jeolojik değişimler yaratır" sozu kendisinin canlıların değişimiyle ilgili goruşuyle birebir ortuşuyordu.

1837 yılında doğa ve kuş bilimci John Gould tarafından Galapagos Adaları'ndaki her bir kuşun aynı değil, farklı bir tur olduklarını tespit etti. Kısaca Darwin'in tespitleri doğruydu.

28 Eylul 1838'de Thomas Malthus'un 1798'de yazdığı "populasyonların prensipleri uzerine bir makale" adlı makaleyi okudu. Bu makaleyi okuduktan sonra yaptığı gozlemlerin sonucu olarak daha bol besinli ortamlarda yaşayan canlı turlerinin daha kolay hayatta kaldığını ve ureyerek kendilerindeki bu ozellikleri bir mekanizma ile sonraki nesillere aktarabildiğini ve boylece zaman icinde bulunan ortama daha uyumlu canlıların hayatta kalıp urediğini yazdı. Bu "doğal secilim"in temelini oluşturacak fikirdi.

1858 yılına geldiğimizde Endonezya'da ornekler toplayan, iki senesini yağmur ormanlarında geciren Alfred Russell Wallace'tan bir mektup aldı. Mektupta doğal secilim, bu tabir kullanılmadan anlatılıyordu. Bu Darwin'de şok etkisi yarattı. Kendisinden ve calışmalarından bağımsız olarak bir kişi yıllardır yaptığı araştırmaları kısa ve oz ozetlemişti.

Darwin, 1 yılını alan calışmaları sonucu 22 Kasım 1859 yılında Turlerin Kitabı adlı eserini tamamladı. Kitabı piyasaya cıkar cıkmaz tukendi. Kitabında bolca "ortak ata" soylemine başvurdu ama "evrim" kelimesine yer vermekten cekindi. Darwin durmadı teorisini destekleyecek pek cok kitap yazmaya başladı. Bu kitapları zamanının oldukca ilerisindeydi ve o zamanlarda biyoloji bilgilerine gore inanılmaz gercekci ve doğruydu.

Teorisi, Tanrı fikrinde derin bir yara acacağından dolayı uzun bir sure yayınlamak istemedi. Nihayetinde koyu Hristiyan olarak başlayan yolculuğu bilim ve doğa aşığı olarak 19 Nisan 1882 de son buldu.

Uzerinde durmamız gereken teoriyi ortaya atanın dini inancı değildir, teorinin gercekliğidir. Charles Darwin Muslumanlık tarihinin gorduğu en dindar insan da olsaydı, en koyu ateist de olsaydı sonuc değişmeyecekti. Evrim bir doğa yasası olarak Darwin'den bağımsız olarak vardır, gozlemlenmiştir, tespit edilmiştir. Darwin'in tespit ettiği mekanizmalar da Darwin'den bağımsız olarak kontrol edilmiş, doğrulukları ispatlanmıştır.