Tedavi edici hekimlikte asıl onemli olan, once tanı koymaktır. Cunku hastalıkların tedavisi coğunlukla belirlenmiştir. Tanı icin hekimin yaptığı ilk iş, hastayı yakınması ile ilgili sorgulamaktır. Anamnez alma dediğimiz bu sorgulamayı fizik muayene (bakı) izler.
Fizik muayenede hekim hastasını inspeksiyon (bakma), palpasyon (elleme), perkusyon (vurma) ve oskultasyon (dinleme) ile, yani, beş duyusunu kullanarak inceler. Amac hastanın yakınmasının nedenini bulmak, hastalığını ortaya cıkarmaktır. Ayrıntılı bir anamnez ve iyi bir fizik muayene ile coğu olguda tanı konabilir.
Tanının konamadığı olgularda vucudu beş duyumuzdan daha duyarlı yontemlerle incelemeye gereksinim duyulur. Bu amacla kullanılan yontemlerin başında radyolojik tanı yontemleri gelir. Hastalıkların vucut yuzeyinde oluşturduğu değişiklikler, cıplak gozle (inspeksiyon) saptanır. Orneğin sarılığı hastanın gozlerinin akına (sklera) bakarak tanıyabiliriz.
Vucudun ic boşluklarını da, ağız, anus gibi doğal acıklıklarından girerek gelişmiş optik aletler aracılığı ile inceleyebiliriz. Bu işlemin genel adı endoskopidir. Vucudun dışını doğrudan, ulaşabildiğimiz ic yuzeylerini de gelişmiş optik aletler aracılığıyla dolaylı olarak, cıplak gozle inceleyebiliyoruz. Ancak, cıplak gozle goremediğimiz organ ve dokuların icyapılarını nasıl gorebiliriz?
İşte bu gorev radyolojik tanı yontemlerine duşer. Radyolojik tanı yontemleri, fizik prensiplerinin izin verdiği olcude, organ ve dokuları bir resim şeklinde goruntuler. Bu resimlerdeki veriler mikroskobik değil, gozumuzle gorebileceğimiz boyutlardadır. Coğu zaman, hastalıklı organın kesitlerinde makroskopik olarak ne goruyorsak, radyolojik yontemlerin oluşturduğu resimlerde de onu goruruz. Yani radyolojik goruntuler, hastanın icyapılarının radyolojik izduşumleridir. Anormallikler radyolojik goruntulerde normal anatominin ve/veya doku yapısının bozulması şeklinde karşımıza cıkar.
Bu değişiklikler yerel olabileceği gibi yaygın da olabilir. Yerel anormallikler genellikle, oturdukları organ ya da dokudan farklı gri tonlarda oldukları icin fark edilirler. Bu anormalliklere genel olarak lezyon adı verilir. Makroskopik patolojide olduğu gibi bu lezyonlar, şekil, boyut, kenar, icyapı vb. ozelliklerine bakarak değerlendirilirler.
Peki, Girişimsel Radyoloji nedir? Yeni radyolojik yontemlerle lezyonları ve ona ulaşılacak yolların cok iyi goruntulenmesi ile birlikte, iğne ve kateter teknolojisindeki gelişmeler, girişimsel radyoloji adı verilen, organizmaya tedavi amacıyla ince cerrahi girişimlerin uygulandığı bir bilim dalının doğmasına neden oldu.
Girişimsel radyolojide, diyagnostik (tanısal) radyoloji yontemlerinin kılavuzluğunda hastalıklı bolgeye, tedavi amacıyla dışarıdan girişimde bulunulur. Vucudun derilerindeki iltihap keselerinin (abse) boşaltılması, kopeklerden gecen ve ic organlarda su keseleri oluşturan (kist hidatik) hastalığının tedavisi, safra yolu tıkanıklıklarının acılması, damar darlıklarının genişletilmesi, damar baloncuklarının (anevrizma) tıkanması ya da damar icerisindeki yeni pıhtının (trombus) eritilmesi benzeri bircok işlem girişimsel radyolojinin uygulama alanlarıdır.
Girişimsel radyoloji nedir sorusunu boylece ozetledikten sonra, modern tıptaki yerinden de soz edelim. Son yıllarda hızla gelişen girişimsel radyoloji, tıbbın her alanında gittikce daha yaygın olarak uygulanmaktadır. Yontem bircok olguda cerrahiyi ve dolayısıyla genel anesteziyi ortadan kaldırır. Operasyonun riskli olduğu durumlarda, cerrahinin hastanın genel durumu duzeldikten sonra yapılmasını sağlar. Bircok olguda kanamayı azaltıp tumor boyutunu kuculterek cerrahiyi kolaylaştırır.
Girişimsel radyolojik yontemlerin uygulanması, hastanın hastanede kalma suresini kısaltarak ve bazı durumlarda ameliyatı ortadan kaldırarak cok onemli ekonomik yararlar sağlar.
Bu ozellikleri ile girişimsel radyoloji, goruntulume yontemlerindeki gelişme ile birlikte radyolojiye yeni boyutlar kazandırmış ve onu modern tıbbın en hızlı gelişen ve etkileyici bir dalı haline getirmiştir.

[h=2]İstanbul Radyolog uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]