psikolojimerkezi.com/wp-content/uploads/2010/10/Happy-Woman.jpg" width="204" />
Doğumdan, olume kadar ki yaşam surecimizde, insan olarak hepimizin temel amacı; mutlu olmaktır. Yani, yaşamı doya doya yaşamak, yaşamdan keyif almak, varolmamızın gereklerini yerine getirmektir. Bunu gercekleştirebilmek icin de temel ihtiyaclarımızı karşılamamamız, tatmin etmemiz gerekir. En temel ihtiyacımız olan “fiziksel” ihtiyaclardan başlayarak, en ust seviyedeki “kendini gercekleştirme” ye kadar olan aşamadaki en kucuk bir eksiklik, temel amacımız olan “mutluluğa” golge duşurur. Her bireyin eksikliğini hissettiği ihtiyac, onun icin en değerli ve onemli gereksinimdir. Gunlerdir ac olan “A kişisi” icin karnını doyurabileceği bir parca yiyecek en değerli ihtiyacken, varlık icinde yaşayan, maddi hic bir eksiği olamayan “B kişisi” icin gercek bir dosta sahip olamamak en buyuk eksikliği oluşturur. Yemek, icmek, nefes almak gibi en temel ihtiyac olan fiziksel gereklerin karşılanması, guven-emniyet, sevgi, saygı gibi daha ust aşama gereksinimlere gecebilmeyi sağlar. Tum bu ihtiyacların yeterince karşılanmasından sonradır ki en ustteki “kendini gercekleşme” aşamasına gecilebilir. Kendini gercekleştirmek; uretmek, yaratıcılığını ortaya cıkarabilmek, yaşama, topluma, evrene katkıda bulunabilmektir. Olanakların yetersizliği gibi ceşitli etkenlerle toplumda bu aşamaya gelebilen birey sayısı az olabildiği gibi fiziksel, ruhsal ve sosyal gereksinimlerini yeterli oranda karşılayabildiği halde kendini gercekleştirmekte sorun yaşayan, bunu sıkıntısıyla savaşan da bircok insan var maalesef. Cunku cocukluktan itibaren bastırılmaya calışılan spontanlık (kediliğindenlik), yaratıcılığın ortaya cıkarılmasında engel teşkil etmektedir.
Engellenmiş, kısıtlanmış yaratıcılık yeteneği, “Yaratıcılık Norozlarına” neden olur. Bu kişiler belirli zeka duzeylerine, ozel bazı yeteneklerine rağmen yaşamda pasif kalır, mevcut potansiyallerini geliştiremez ve “kendilerini gercekleştirmezler”. Yaratıcılık norozu sergileyen kişilerin hem kendileri ile barışık olma şansları azalır, hem de cevrelerindeki kişilerle yapıcı ve yaratıcı iletişim kurmaları gucleşir. Bu sorunları giderebilmenin ilk adımı bu kişilerin spontanlıklarını artırarak, yaratıcılıklarını kullanmalarına fırsat tanımaktır.
Anne baba ve eğitmenlerin en onemli gorevi, yetişmesinden sorumlu oldukları cocuk ve genclerin spontanlıkları oldurmeden, anlamsız kısıtlamalar, engeller koymadan, onların icindeki cevheri, yaratıcılık potansiyelini ortaya cıkarmalarına yardımcı olmak olmalıdır.
Bunun icin de cocuğun hayal gucunu harekete gecirecek, yeteneklerini ortaya cıkaracak farklı deneyimlere, calışmalara teşvik etmek, ayıp, gunah, kotu gibi nitelemelerle onune duvarlar ormemek, sınırlarını daraltmamak gerekir. Kafamızda oluşturduğumuz modele uygun davranışları cocuktan beklemek, onun kendisi olma, kendi gibi davranmasına en buyuk engeldir.
Surekli engelemeler, kısıtlarla karşılanan cocuk zaman icinde kendi olmayı bırakıp, anne babanın, cevrenin toplumun istediği birey olma yolunda yurumeye ve mutsuzluğun tohumları atılmaya başlar. Bu cocuk yetişkin olduğunda her turlu ihtiyacı karşılanmaış bile olsa kendi olma, kendi gibi davranmayı unutmuş, icindeki cevherlerin, sahip olduğu potansiyelin uzerini ortmuştur. Ortulen şey, gorulmez; gorulmeyen şey, yok farzedilir. Dolayısıyla, kendini gercekleştirme aşamasına gelmiş, herşeye sahip olduğu halde bir turlu kendini mutlu hissedemeyen bireylerin toplumu oluşur. Bu bireyler, kendileri bile neden mutsuz olduklarının farkında değildir. “Herşeyim var, herşeye sahibim ama neden mutsuzum” diye kendini sorgulayanlar ya da ben neden “A” nın, “B” nin sahip olduklarına (ihtiyacı olmadığı halde) sahip değilim, ben de sahip olmalıyım diye gereksiz rekabet icine giren doyumsuzlar ordusunun bir neferine donuşuyorlar. Gunumuzun acımasız rekabet ortamı ve tuketim cılgınlığını teşvik eden stratejiler de bireyleri boyle davranmaya daha da zorluyor. İnsanların sahip oldukları olanaklarının artmasına rağmen her gecen gun daha mutsuz olmaları ve hala bu kısır dongu icinde savrulmaları kendileri, gercek ihtiyacları hakkında ne kadar yetersiz icgoruye sahip olduklarının gostergesidir.
Bu bireylerin, mutsuzluğunun cozumu kendini tanımaktan, farkındalığın artmasından ve icgoru kazanmaktan gecer. Farkındalığını artıran, icgoru geliştiren birey, neye ihtiyacı olduğunun ve nelere sahip olduğunun bilincindedir. Anlamsız tuketim peşinden koşmayan ya da kendini, sahip olduklarını karşılaştırmayandır. Sahip olduğu potansiyeli uretmek, yaratmak, yeni şeyler ortaya koymak ve bunları insanların yararına sunmak icin uğraşandır. Bu duzeydeki kişi kedini gercekleştirme aşamasına gelebilmiş mutlu azınlıktır.
Bu mutlu azınlığın icinde varolmaya, gercek ihtiyaclarımızın farkında olarak, bastırılmış, ortulmuş spontalığımızın uzerindeki ortuyu kaldırarak başlayabiliriz. Cunku doğuştan getirdiğimiz ve evrensel bir meleke olan spontalık yok olmaz, sadece kullanılmadığından biraz tozlanmış ve paslanmış olabilir. Sınırlarımızın, orduğumuz duvarların farkında olup bunları yıkarak işe başlayabiliriz. Kendini tanıma, kişisel gelişim ve spontanite konularında eğitim almak, calışmalara katılmak, kaybedilen spontanlığın yeniden kazanılması ve cocuk ozgurluğumuze ulaşma icin yardımcı olabilecek yontemlerdir.
Uzm.Psk. Nihal ARAPTARLI
[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Kendini gercekleştirmek
Sağlık0 Mesaj
●25 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Kendini gercekleştirmek