Kendilik algısı nedir? Kendilik algısı nasıl oluşur? Kimliğimiz, kişiliğimiz, karakterimiz, huylarımız, duygu ve duşuncelerimiz, ego kapasitemiz, hayata bakış acımız, mutluluk ve uzuntu duygularımızdaki gorecelilik gibi pek cok ozelliğimiz bizim zihinsel yazılımızdan, yani aklımızdan kaynaklanır. Bebek daha dunyaya gelmeden, anne ve babanın cocuk yapmaya karar verdikleri andan itibaren nasıl bir bebek dunyaya getireceklerine dair ilk duşunceleri (sarı saclı, mavi gozlu; istenen bir cocuk mu? İstenmeyen bir gebelik mi?...) o cocuğun zihinsel yazılımın ilk temellerini oluşturur. Yani bir anlamda bilgisayarın bios ayarlarının nasıl olacağının planlanmasıdır. Yine hamilelik doneminde annenin psikolojik yapısını, olumlu yaşantılarını ve travmalarını da aynı şekilde bu bios ayarlarının yapılandırılmasındaki etkenlere benzetmek yanlış olmaz.
Sağlıklı gecirilen bir hamilelik ve doğum sonrasında, biyolojik herhangi bir problemi olmadan (donanımsal sorunu olmadan ve bios ayarları normal calışan) dunyaya gelen cocuğun anne karnından cıktığı ilk dakikadan itibaren ana yazılımı (Windows) yuklenmeye başlar. Ozellikle ilk aylarda cocuğun fiziksel ihtiyaclarının karşılanması dunyanın nasıl bir yer olduğuna dair ilk kodlamaları oluşturur. Mesela cocuğun beslenmesi, altının değiştirilmesi, oda sıcaklığı gibi biyolojik ihtiyacları zamanında ve dozunda karşılanırsa, cocuk dunyanın guvenilir bir yer olduğuna dair ilk kodlamaları edinir. Eğer bu ihtiyaclar zamanında ve dozunda karşılanmadığında bu kez dunyanın guvenilmez ve zor bir yer olduğuna dair ilk inanclar yerleşir. Boyle bir ortamda yetişen cocuk 40 yaşına gelir ama o yazılım hatasının bedelini 40 yıl boyunca yaşadığı anlamsız kaygılarla ve guvensizlik duygularıyla oder.
Dunyaya yeni gelmiş bir bebeğin zihni John Locke’ un tasvir ettiği boş bir levha (tabula rasa) gibidir. Bebeğin ozellikle 5.6. aylardan sonra ilk merak ettiği şey “ben kimim”, “nasıl bir varlığım” sorusudur. Ozellikle bu aylardan sonra kendisinin ve dunyanın ayırdına varmaya başlayan bebeğin kafasındaki en onemli soru; kendisinin ne olduğu, neye benzediğidir. Bununla ilgili guzel bir ornek jackie Chan’ in Afrika Kaplanı adlı filminde gecmektedir. Filmde bir kaza sonucu Afrika Ormanlarına duşen Chan, hafızasını kaybeder. Kim olduğunu bilmemektedir ve kendi kendine surekli olarak “kimim ben?” sorusunu sorar. Onunla karşılaşan Afrikalı kabileler adını sorduklarında da “kimim ben?” cevabını verir ve adı “kimim ben” olarak kalır. Bu ornekte olduğu gibi boş bir zihinle dunyaya gelen bebek 5. aydan sonra bu gizemli sorunun bir cevabını bulmaya calışır. “Kimim ben? ve Neye Benziyorum?” Bebek bu sorunun cevabını aynaya bakarak bulamayacağı icin annesi ayna yerine koyarak onun gozlerinde cevabı arar. “Nonverbal iletişim” adı verilen bu sozsuz iletişim turunde bebek; annenin yuz ifadesinden, jest ve mimiklerinden ve ozellikle de goz pupillerinin hareketlerinden yola cıkarak kendisi ile ilgili fikirler edinir. Eğer anne, ruhsal acıdan sağlıklı bir yapıya sahipse, cocuğuyla en icten duygularla, haz alarak, doyum sağlayarak ilgileniyorsa, bebeği ile goz goze geldiği zaman harkulade bir varlığa bakar gibi hayranlıkla bakıyorsa, cocuğun da kendisi ile ilgili ilk izlenimleri bu yonde olacaktır. “Ben değerli bir varlığım, onemliyim, seviliyorum…” Bunun tersi soz konusu olduğu durumlarda, (mesela bebeğin kustuğu, altına yaptığı durumlarda) anne bebeğin altını değiştirirken iğrenerek, tiksinerek, kızarak bu işlemi gercekleştiriyorsa, bebek kendisinin iğrenilecek bir varlık olduğu sinyallerini alır. Cunku annesinin bu yuz ifadesinin kendisiyle değil de kakasıyla ilgili olduğuna dair bir zihinsel yeterliliğe sahip değildir. Bu duygu o kadar acı vericidir ki altının değiştirilmesine rağmen ağlaması dinmez! Bu durumun bir bebeğin ruh dunyasını nasıl etkilediğini idrak edebilmek icin birinin size birkac dakika boyunca iğrenerek baktığını hayal etmeniz bile yeterlidir.
Psikolojide bunun adı KENDİLİK ALGISIDIR. Kendilik algısı: Bireyin ruhsal ve bedensel acıdan kendisini nasıl algıladığı ile ilgili bir kavramdır. Kendilik algısı duzgun olan bireyler kendilerini hem bedensel hem de ruhsal acıdan bir butunluk, uyum ve denge icerisinde algılarlar. Yani olumlu kendilik algısı bir anlamda bireyin kendisini sevmesidir. Ayna karşısında kendisini izlediği zaman olumlu duygular hissetmesidir. Bunun tersi olarak ta kendilik algısı bozuk olan bireyler kendilerini surekli olarak berbat, iğrenc, beş para etmez, işe yaramaz, değersiz hissederler. Eğer bu donemde annenin ceşitli ruhsal sorunları varsa, aile icerisinde huzursuzluk mevcutsa, eşinden şiddet goruyorsa bebek annenin bu ruhsal durumunu nonverbal iletişim yoluyla algılayacak ve kendisinin değersiz bir varlık olduğuna dair ilk yazılımları kodlanacaktır.
Boyle bir ortamda buyuyen cocuk hayatı boyunca hep icerisindeki değersizlik duygusunu kapatabilmenin mucadelesini verecektir. Estetik operasyonlara gereksiz yere tonla para harcayan, zengin olduğu halde bir turlu mutlu olamayan, her gun farklı biriyle cinsel ilişkiye girerek skor tutan insanların yaptıkları gibi. Ya da alkol, sigara, futbol gibi bağımlılıklarla, siyasi ve ideolojik saplantılarla bu değersizlik duygularımızı kapatmaya calışmamız ve bunun farkında bile olmayışımız gibi..
Meslek yaşamım boyunca pek cok anne baba dunyaya bir cocuk getirdiklerinde psikolojik acıdan nasıl sağlıklı bir birey yetiştirecekleri, ve bebeklerine nasıl davranmaları gerektiği konusunda benden bilgi almak istemişlerdir. Bu anne babalar kimi zaman ısrarla benden kitap tavsiyesi istemektedirler. Oysaki psikolojik acıdan sağlıklı bir birey yetiştirmenin en onemli yolu oncelikle anne ve babanın sağlıklı bir ruhsal yapıya sahip olmasıdır. Kendilik algısının oluşumunda anne babanın ruhsal yapısının cocuğu nasıl etkilediği belirttik. Ruhsal acıdan sağlıklı olmayan bir anne, cocuk gelişimi ve psikoloji ile ilgili ne kadar cok şey bilse de bebeğin o ilk yazılımın oluşmasında nonverbal iletişim ile hatalı kodlamalara neden olacaktır. Bu acıdan bakıldığı zaman sağlıklı cocuk yetiştirmenin en onemli yolu her şeyden once ruhsal acıdan sağlıklı anne baba olmaktır.
Sağ Beyinden Sağ Beyine İletişim:
Noropsikiyatri alanındaki calışmaları ile bilinen Alien Shore, insandaki kendilik algısının beyindeki yerini tespit ederek bu alanda cok onemli bir keşfe imza atmıştır. Shore, calışmalarında beynin sağ on tarafında, sağ gozumuzun hemen uzerinde, kendilik algımızla ilgili yazılımımızın bulunduğu bir merkez olduğunu keşfetmiştir. Shore, bu merkezi wireless yayını yapan bir modem cihazına benzetmiş ve bu yayın vasıtası ile anne ile bebek arasında “sağ beyinden sağ beyine iletişim” adını verdiği bir iletişim kanalı olduğunu soylemiştir. Yukarıda bahsedilen nonverbal iletişim yolları ile (yuz ifadesi, beden ısısı, jest ve mimikler, goz pupillerinin hareketleri…) bebek, annesinin kendilik algısını bu şekilde kendisine modellemektedir. Shore’ a gore eğer anne duzgun bir kendilik algısına sahipse bahsettiği gibi sağ beyinden sağ beyine iletişim vasıtasıyla cocukta da zaman icerisinde sağlıklı bir kendilik algısı oluşacaktır. Annenin kendilik algısı bozuk ise yine aynı şekilde anneden gelen bu bozuk sinyaller bebeğin zihinsel yazılımında hatalara neden olacak, bebek annenin bozuk kendilik algısını kendisine kopyalayacaktır. Kulturumuzde bulunan “Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al; Katranı kaynatsan olmaz ki şeker, cinsini sevdiğim cinsine ceker” gibi atasozleri buna guzel bir ornektir.
Her ne kadar kendilik algısının oluşumunda yaşamın ilk yıllarındaki anne-cocuk ilişkisi hayati bir oneme sahipse de, ilerleyen donemlerdeki (ergenlik donemi gibi…) yaşantılar da kendilik algısı uzerinde onemli bir duzenleyici veya bozucu etkiye sahiptir.
Mustafa GODEŞ
Psikoterapi Uzmanı & Yazar
[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Kendilik algısı nedir? Kendilik algısı nasıl oluşur?
Sağlık0 Mesaj
●22 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Kendilik algısı nedir? Kendilik algısı nasıl oluşur?