Selam herkese yeniden. Daha once "Antidepresandan Cekinenlere" başlıklı bir konu oluşturup tecrubelerimi aktarmıştım. "... Cekinenlere" başlıklı konularımı ozellikle sağlık alanında arttırıp tecrubelerimi paylaşmayı duşunuyorum. Ozellikle insanlarının canını sıkan ve yıpratan konularda. Kanser dahil bircok problemle kucuk yaşlarda cebelleşen biri olarak anlatacak bircok şeyim olduğunu duşunuyorum. Ozellikle "Blog" olarak yazmıyorum ki soru-cevap fırsatımız olsun.

Gelelim konumuza. Ameliyatın kısa tanımı "operatorun, hastanın bir yerini kesme, hasta parcayı alma ve kestiği yeri dikme ya da yaralanma gibi olaylarda kesilen yerleri dikme yoluyla yaptığı sağaltım." olarak geciyor. Ne kadar korkunc geliyor değil mi? Peki cidden oyle mi?

Okurken sıkılmamanız icin tek tek bolumlere ayırıyorum.

Bolum 1: Ameliyata karar verme sureci

Surprizbozan: Bolum 1 Ben bu gune kadar 5 kez ameliyat gecirdim.

-Bobrek kanseri -Willms tumoru- (Sağ bobreğim alındı)
-Geniz Eti Ameliyatı (Geniz eti alma işlemi)
-Bademcik Ameliyatı (Bademcik alma işlemi)
-Sağ ayak bileği kırığı ameliyatı (Bileğim 3 farklı yerden kırıldı, tum tutucu bağlarım koptu. Ameliyatta ise ceşitli platin, vida, civiler takıldı. Bağlar tekrar yerine dikildi.)
-Ayak bileğine takılanların geri cıkarma ameliyatı

Kanser ve ayak bileği ameliyatına sonra değineceğim. Biz daha az hayati olanlardan başlayalım:

Geniz eti /Bademcik ameliyatı

Bu tarz nispeten "daha az hayati" ameliyatlar icin karar vermek gerekiyor. Ameliyat oalacak mıyım, yoksa bu sıkıntıalrımla yaşamaya devam etmek mi istiyorum ikilemi uzerine. Ben her iki ameliyatta da cocuk sayılırdım, geniz etinde 7, bademcikte ise 12 yaşındaydım. Soz hakkım yoktu, fakat olsaydı da kabul ederdim.

Karar verme surecindeki zorluk şu aslında, "cidden ameliyata girmeye değer mi" sorusuna yanıt bulmak. Cunku acı bir gercek var arkadaşlar, dunyanın en basit operasyonunda bile anesteziyi aldıktan sonra uyanmama riski var. Ne yazık ki bu boyle. Ancak anestezinin sebep olduğu hasta olumleri oldukca azdır. Son 10 yılda anestezi nedeniyle olum riski 100 binde 1 oranındadır.

Gel gor ki daha 11 aylıkken Wilms Tumoru gibi illet bir hastalıkla baş etmiş, bebeklerini zar zor hayata tutundura bilmiş ve gerek maddi gerek manevi olarak oldukca yıpranmış olan ailem icin 10.000.000'da 1 ihtimal bile oldukca can sıkıcı bir durumdu. Ancak nefes alma konusunda sıkıntılar yaşamaya başlayınca her iki ameliyatta da neticede olumlu karar verdiler. İki kez daha yattım o soğuk ameliyat yatağına.

Diğer iki ameliyatım aniden geliştiği icin onlara alttaki bolumde değineceğim.




Bolum 2: Ameliyat oncesi

Surprizbozan: Bolum 2 Ameliyata karar verilir, tarihler konuşulur, randevular alınır ve o gun gelir catar. Sabah erkenden cıkarsınız yola, anneniz, babanız, kardeşiniz, yakınınızda kim varsa o esnada en az sizin kadar heyecan kaplar icini. Hastanede yemek icin yemekler hazırlanır, poşetlere koyulur, tatile gidecekmişsiniz gibi hazırlanılır tabiri caizse.
Tabii, travmatolojik bir olay (bacak kırığı gibi) ise tam tersi. Ambulans gelir, su gibi olmuş ayağınız sabitlenir, sedyeyle yuklerle sizi ambulansa. Doğru hastaneye... Cevrenizde kim varsa peşinize takılır gelir ambulansla birlikte. Kimisi meraktan kimisi de telaştan.
Ama ikisinde de ortak varacağınız bir nokta var; hastane.
Eğer ani bir ameliyatsa direkt bekleme alanına alınabilirsiniz. Sonrasında ameliyat. Ancak yukarıda bahsettiğim bademcik ameliyatı gibi bir ameliyatsa bahsi gecen opersayon, hastaneye varınca odanıza yerleşirsiniz once. Yanınızdakiler de bir yandan eşyaları vs getirirken bir yandan da hemşireler sizle ilgileniyordur. Gerekliyse kan alınır, anestezi icin gerekli birkac soru sorulur. -ki burada dikkat edin, sigara icip icmediğiniz falan soruluyor. Ameliyata ilk defa girecekseniz rica edin, ailenizi cıkarıp sorsunlar-
Daha sonra size bir ameliyat onluğu giydirirler.




Aynaya karşı şu şekil pozlar vermeniz muhtemel. Bakmayın komik durduğuna, dunyanın en rahat giysisidir kendisi. Ama bir o kadar savunmasız hissettirir,

Neyse, butun prosedurler halledildikten sonra sıra gelir ameliyathaneye...




Bolum 3: Ameliyathane

Surprizbozan: Bolum 3 Sevdiklerinizle yavaş yavaş vedalaşırken bir hemşire gelir, sizi alıp yavaşca ameliyathaneye doğru yola cıkar. Şimdi bu noktada iki secenek var.

Birincisi, siz daha odadayken sakinleştirici iğne vurulur, kafanız olur bir milyon. Hayatınızı en gamsız, en rahat, en yumuşak 15 dakikası. Size kufur etseler umurunuzda olmaz oyle diyeyim.

İkinci secenek ise ameliyathanede rahatlatıcı gaz verilmesi. Temelde gorevleri yanıdır, ama bana gaz cok daha rahatlatıcı gelmişti. Fakat; eğer ameliyathanede verilirse, ameliyathaneye girene kadar muthiş bir şekilde strese girme, carpıntı yaşama ihtimaliniz cok yuksek. Oranın atmosferi, soğuyor, kafanızı sabitlemeleri gibi şeyler adamı fena darlıyor. Ameliyathane yolu da bir turlu bitmiyor resmen.

Ama her iki turlu de rahatlatıyorlar sizi, sakin olun

Ameliyathaneye girdikten sonra doktorlar bir kez daha her şeyi kontrol eder. Vucudunuzun ceşitli bolgelerine nabzınızı, kalbinizi dinlemek icin yapışkanlı aletlerden koyarlar filmlerdeki gibi. Kolunuzdaki damar yolundan bir ya da birden fazla ilac verilebilir. Doktorlar genelde sizi rahatlatmak icin konuşurlar bu evrede biraz.

Genel Anestezi

Tahminimce insanların en cok cekindiği noktaya geldik.

Anestezinin bircok turu avr ama ben ozellikle başlıkta da belirtim, biz genel anestezinden bahsedelim.

Genel anestezi iki farklı şekilde yapabilirler. Hava veyahut kan yoluyla verilir vucuda. Ben ikisinden de deneyimledim. Kandan olan favorim sanırım. Once damarı hafifce yakar o koca şırıngadan akan sıvı. Daha sonra kelimeleriniz yavaşlar, kaslarınız gevşer, sacma bir urpertiyle karışık bir mutluluk, sonrasında gozlerde sacma sapan şekiller ve kapanış.

Uykuya benzemiyor ama bu, sanki gozunuzu kapatıp acmışsınız gibi bir his. Bacak ameliyatım 6 saat surmesine rağmen sanki 15 saniyeliğinde bayılmış gibi bir his gelmişti bana. Arası hic yok yani.

Hava ile verilende de durumlar aynı, sadece doktorlar havayı uzaktan ya da eksik eksik verip biraz sizle şakalaşabilirler Bana doktorum havayı verirken takımımı sordu, sonra havayı biraz verip "hee fenerbahcelisin yani" dedi. Galatasaray demiştim halbuki. Ama o sersemlikle sacmalamaya başlamıştım. Oradakiler de gulup eğlenmişti biraz.

Bir ara başlık acmak istiyorum:




Surprizbozan: Ameliyatta Uyanır mıyım? Hayır efendim, uyanmazsınız. Uyansanız da acı hissetmezsiniz. Gecmişte olsa belki derdim ama, şu an sizi o kadar alete bağlıyorlar ki, nefes alış-verişinizden bile uyku-uyanıklık durumunuzu anlıyor anestezistler. LAfı gelmişken de soyleyeyim, anestezisler butun ameliyat boyunca başınızda oluyor. Ara ara ilacı vermeye devam ediyorlar.

Bazı insanlar ameliyat esnasında uyandığını, sesler duyduğunu vs iddia ederler. Ancak hicbiri acı hissetmez. Cunku tam bir uyanıklık hali yaşanmaz, ve doktorlar ilacı fazla yuklememek icin ara sıra dozu azaltırlar. Hastalar o evreye gectiklerinde ise ilac tekrar kaldığı yerden devam eder. Modern tıp seviyesine ulaştığımızdan beri tek bir hastanın uyanıp acıları hissettiği kayda gecmemiştir. Bahsettiğim sesleri duymalar vs acı hissi olmadığı icin uyanıklık sayılmamaktadır.




Bolum 4: Ameliyat sonrası

Surprizbozan: Bolum 4 Eğer kaldığınız hastanede uyandırma odaları var ise şanslısınız. Hemşireler eşliğinde yavaş yavaş kendinize gelirsiniz. İnanılmaz ağır uykunuz gelir, uyanmak istemezsiniz anca vucut yavaş yavaş ayılır. Yazın ortasında dahi olsanız titremeye başlarsınız, dışarısı acayip soğuktur sizin icin. Kesilen bolgeyi once hissetmezsiniz. Ancak sonra oyle bir acı vurur ki... Sanki kesip geri dikmemişler gibi. Lanet olsun keşke girmeseydim dersiniz. Herhalde hic gecmeyecek bu acı diye duşunursunuz. Hemşireler sizinle konuşmaya başlar, sorular sorarlar. Sonra size acı seviyenizi sorup gerekli ilaclar verilince birazcık rahatlarsınız. Tansiyonunuz olculur, kalp ritminiz kontrol edilir. Her şey normal işe yavaşca odanıza doğru yola cıkarılırsınız.

Ancak uyandırma odası yoksa YouTube'dakiler gibi ciddi dalga konusu olacak diyaloglar ortaya cıkabilir ailenizle Gerci uyandırma odasında hemşirelerle ne diyoglar geciyor merak etmiyor değilim de neyse...

Odaya gectikten sonra yediğiniz ilac miktarına bağlı olarak inanılma tuvaletiniz gelir, kuvvetle muhtemel iştahsızlık ve mide bulantısı yaşarsınız. İlk birkac saat yataktan kalkmanıza izin verilmez. Denge bozukluğu-baş donmesi yaşanır cunku.

Acılarınız katlanılabilir hale donene kadar hastanede yatırılırsınız genelde. Surekli hemşireler gelir, ilac takar, ilac cıkarır, tansiyon olculur vs...




Bolum 5: Kapanış

Aradan 1-2 gun gectikten sonra rahatsınız artık. O yuk kalkar sırtınızdan. Ameliyat ceşidinize gore size verilen diyetleri, egzersizleri uygularsınız, birkac hafta sonra her şey normalse eski hayatınıza geri donersiniz. Bu surec de sizin hayatınızda bir tecrube olarak rafa kaldırılır.

Gecmez dediğiniz her şey gecer, gecmezse azalır, azalmazsa unutulur. Bunu tekrar hatırlarsınız. Hayatın akışına yeniden kaptırırsınız kendinizi. Aradan aylar gecer, donup bakarsınız gecmişe, bir zamanlar hayatınızın merkezine koyduğunuz o derdin de cekip gittiğini gorursunuz. Başka bir sınava hazırlar hayat sizi bu sefer de. Hayatın kendisi sınav değil midir zaten?

Yazımı Mevlana'nın cok sevdiğim bir şiiri ile bitirmek istiyorum:

Allah der ki;
Kimi benden cok seversen onu senden alırım.
Ve ekler;
Onsuz yaşayamam deme, seni onsuz da yaşatırım.
Ve mevsim gecer, golge veren ağacların dalları kurur,
Sabır taşar,
Canından saydığın yar bile bir gun el olur.
Aklın şaşar, dostun duşmana donuşur.
Duşman kalkar dostun olur.
Oyle garip bir dunya,
Olmaz dediğin ne varsa olur.
Duşmem dersin duşersin.
Şaşmam dersin şaşarsın.
En garibi de budur ya;
oldum der durur yine de yaşarsın...

Eğer isteyen olursa ameliyatlarımdan biri ile ilgili, veyahut gecirdiğim hastalıklarla ilgili detaylı bir yazı daha hazırlayabilirim. Okuyan olur mu bilmiyorum fakat olursa umarım işine yarar.