Nufusumuzun onemli bir kısmı hayatının bir doneminde ya da tamamında herhangi bir psikiyatrik sorun yaşadığını belli etmektedir. Kaygı bozuklukları da bunun başında gelir. Cocuklarda gozlemlenen ilk kaygı bozukluğu belirtileri 'ozgul fobi' ve 'ayrılık kaygısı'dır. Bunları 'secici konuşmazlık' ve 'performans kaygısı' izler. Bu rahatsızlıklar tek tek incelendiğinde kolay tedavi edildiği duşunulse de aslında yapılan pek cok tedavi yontemi bu rahatsızlıkların şekil değiştirmesine yol acar. Ozgul fobi olarak iğneden korkan br cocuğun sadece iğne korkusuna yonelik bir tedavi planlarsak cocuğun iğne korkusu 8-12 seans icinde ortadan kalkacaktır. Ancak bu rahatsızlığın daha sonra tekrarlama ihtimali ve şekil değiştirme ihtimali ( orneğin, karanlıktan korkma) oldukca kuvvetli bir ihtimaldir.
Cocuk yetiştirmek dunyanın en zor ve en meziyetli işi olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Pek cok kulturde cocukların masum ve gunahsız oldukları duşunulmektedir, peki gercekten cocuklar gunahsızlar mı? cocukların bu davranış bozukluklarının nedeni nedir?
Cocuklarda davranışların ilk ve en onemli nedenlerinin başında genetik geciş gelmektedir. her ruh sağlığı uzmanı cocuğu değerlendirmeye alırken cocuğun anne ve babasının kişilik ve cocukluk donemlerinin bilgilerini ayrıntılı bir şekilde alır. Nitekim dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) olan cocukların ebeveynlerinde de DEHB gorunme oranı oldukca yuksektir. Bunun gibi diğer bir olay kaygı icin de gecerlidir.
Bireysel gozlemlerim ve alanyazı taramalarında ortaya cıkan sonuc cocuklardaki kaygı bozukluğunun genetik gecişine dikkat cekmektedir. Kaygılı anne bu surecte daha etkili olmaktadır. Gorduğum kaygı bozukluğu (ayrılık anksiyetesi, ozgul fobi, performans anksiyetesi, panik atak vb.) vakalarının pek coğunun ortak ozellikleri kaygılı anneden geliyor olmalarıydı.
Cocukların genetik getirdikleri kaygılı yapıları olsa da kaygının buyuk bir kısmı oğrenme ile pekişebilir. Cocuk doğduğunda kaygılı bir evde yetişiyorsa ebeveynleri sık sık kaygıya kapılıp (ozellikle anne) evhamlı bir yapıya sahipse bu cocukların sakin yetişmesini beklememiz yanlış olur. Cunku cocuk ailesinden surekli evham gorerek bunun normal olduğunu fark edecektir.
Klinisyen olarak bir cıkarımda bulunmam gerekirse; kaygının hem genetik hem de model alınarak oğrenildiğidir. Genetik geciş cok fazla onu alınabilecek ve okurlarıma fayda verebilecek bir alan olmadığı icin bu makalemde okurlarıma davranış olarak neler yapılabilir bunları paylaşmak istiyorum.
Kaygılı Anne
Cocuklarını surekli hasta olmasın diye vitamin hapları ile besleyen, bir problemi cozemediği icin sorun yaşayan, en ufak bir beslenme sorunu olmaması icin aşırı ozen gosteren, uykusunu saat ile takip edip buna uymadığında aşırı sorun yaşayan vb. gibi anneler kaygılı annelere oldukca guzel ornek oluştururlar.
Turk toplumunda kaygılı annenin ovulduğunu duşunuyorum.
- 'Aaaa Ayşe'nin anneliğinin ustune annelik tanımam. Mukeemmel bir anne kızı Fatma harika bir kız; bir tane zayıf notu gelmez, edepli, ahlaklı, oturmasını kalkmasını bilen, buyuklere saygıda kusur etmeyen, guzel yemek yapan bir kızdır'.
İşte Turk toplumuna gore iyi yetiştirilmiş bir kız. Bu orneklere baktığımızda hepimiz Fatma'nın ne kadar iyi yetiştirilmiş bir kız olduğunu gorebiliriz ancak bunun icin kimse Ayşe Hanım kadar bedel odemiş olamaz. Cunku mukemmel cocuk yetiştirene kadar mukemmel zorluklar yaşamıştır. Bu cocuğu yetiştirmeye calışsa da sadece cabaladığı ile kalmıştır. Cunku hicbir cocuk mukemmel olamaz!.
Mukemmel cocuk yetiştirme arzusu ve mukemmel ebeveyn (ozellikle anne) olma isteği toplumumuzda cok fazla talep edilmektedir. Bunun nedenlerinin başında kendi eksik kalan yanlarımızın geldiğini duşunmekteyim. Ebeveynlerin kendi anne babalarında bulamadıkları eksik yanları abartı bir şekilde telafi etme cabalarını cokca gozlemlemekteyim.
Kaygılı ebeveyn imajına bakmadan once şunu atlamamak gerekir ki kaygılı ebeveyni de bir anne baba yetiştirmiştir. Olayların sorumlusu sadece ebeveynler olarak gosterilemez. Ayrıca gunumuzde ki stres ve cevresel etmenler de insanların kaygı seviyesini yukseltecek bir diğer etmendir.
Elbette mukemmel anne baba olma cabası kotu niyetli bir davranış değildir ancak olunamayacak bir tutumdur. Nitekim evlatlardan da beklenen mukemmel evlat olma isteği. Bu nedenle yapılan kıyaslamalar. Hele o kıyaslamalar yok mu ki insanı en derinden yaralayan? 'Ayşe'nin kızına bak ne kadar iyi keşke onun gibi olsan'. Ne yazık ki bu tutum cocuğun benlik algısını oldukca duşurecek ve onu acaba ben işe yaramaz birisi miyim? benim elimden hic bir iş gelmeyecek mi? annemi babamı nasıl memnun edebilirim? değerli miyim? gibi soruları kendisine yoneltmeye başlayacaktır.
Bu tutumların sonucunda cocukta sadece kendine ait olumsuz hisler oluşmayacak bununla birlikte ebeveynlerine de olumsuz tutumlar ve davranışlar başlayacaktır. Bu başka bir makalede anlatacağım davranış bozukluklarına yol acabilir (orneğin saldırgan tutumlar).
Tutumların coğu zaman sonucları kaygı ile sonuclanır. Cocuğunu asla bırakmak istemeyen fakat bunu kendi bile fark etmeyen pek cok anne ile tanıştım ve bu anneler coğu zaman cocuğum okula gitmek istemiyor Emin Bey şikayeti ile bana başvuru yaptılar. Coğu vaka da yaptığım gozlem annelerin cocuklarına onlardan hic ayrılma fırsatı vermemiş olmalarıydı. Cocuklar anneye guvenli şekilde bağlanmadıkları icin anneden ayrılmak istemezler ve bu ilk defa yedi yaş civarında okula başlarken gozlemlenir. Cocuk annesinden ayrılıp okula gitmek istemez. Bunun icin ağlar ve annesine yapışır. Hemen hemen hepimiz bu tutumu gozlemlemişizdir. Cocuk annesinden ayrılma kaygısıyla yuzleşmek istemez ve coğu zaman okula gitmek istemediğini belirtir.
Son yıllarda eğitim sistemindeki bozulmalar buna ek olarak ailelerin akademik performansa daha onem verir hale gelmeleri cocuk ve ergenlerde giderek artan performans kaygısını tetiklemektedir. Aileler cocuklarını doğrudan yarış atı gibi gormekte ve abartı şekilde ders calıştırma eylemine girmektedirler. Ancak insan ruhu makina değildir. Ders calış, ezberle, oğren gibi komutlarla istenilen performans sağlanamaz. Yani cocukların once psikolojik olarak ders calışmaya hazır hale gelmeleri gerekmektedir.
Bu tutumların ne kadar yanlış olduğunun cevabını bize universite sınavları cok guzel bir şekilde vermektedir. Her sene universite sınavlarında sınava giren oğrenci sayısı artmakta bununla beraber sıfır ceken, barajı gecemeyen oğrenci sayısı da giderek yukselmektedir. Universite puanları duşmektedir. Ancak cocuklar arkadaşları ile daha az vakit gecirmekte, daha az sosyalleşmektedirler. Burada cocuklar uzerindeki psikolojik baskı ve psikolojik faktorlerin etkisi atlanmamalıdır.
Tedavi
Terapi cocuğa, aileye, yaşa ve imkanlara gore değişecektir. 3 - 10 yaş arası cocuklarda ailesel (fiiliyal) terapi cok onemli iken 10 - 15 yaş arası onemi daha az, 15 yaş ustu cocuklarda ise mumkun olduğunca olmayacak şekilde yapılandırılmalıdır.
Bazı boşanmış veya kayıp yaşamış ailelerde baba veya anne figuru bulmak zor olabilmektedir. Burada terapist secimi cok kıymetlidir. Benim fikrim cocukların ihtiyacı olan figur hangisi ise o figur ile calışmak faydalı olacaktır. Ancak her zaman boyle olacak diye de bir kural yoktur.
Ne yazık ki ulkemizin en acı taraflarından birisi terapi ucretlerinden nufusun onemli bir kısmının faydalanamamasıdır. Terapi imkanının sağlanamadı coğu durumda cocuklara ilac tedavisi sağlanmaktadır. İlac tedavisi benim cocuklarda mumkun olmadıkca kullanılmasını asla tavsiye etmediğim bir tedavi bicimidir (DEHB, otizm vb. durumlarda elzem olma ihtimali vardır). Psikiyatrik tedavi ve psikoterapi birlikte yurutulmeli ve mumkun olan en kısa zamanda ilac tedavisinin sonlandırılması onerilir. İlac tedavisi onemli bir konudur cocuk psikiyatristi dışında kullanılması veya bıraktırılması kesinlikle onerilmez.
Coğu cocukta yapılması gereken mudehale aile (ozellikle anne) ile cocuğu birlikte terapiye almaktır. Terapi ceşitleri olarak cocuk merkezli oyun terapi ve fiiliyal terapi secimleri oldukca faydalı olacaktır.
Sonuc
Unutulmamalıdır ki cocuk henuz yetişkin olmadığı icin aile veya cocuğun yaşadığı ortam değiştirilmediği surece cocuğa yapılacak terapinin sonuca ulaşması pek ihtimal dahilinde değildir. Ulaşılsa bile kalıcı olması beklenemez.
Kişiliğin oluşumu ve insanın nasıl bir ruhsal yapısının olacağı taşınılan genler ve cocukluğun nasıl gectiği ile ilişkilidir. Cocuklarımızın nasıl ki fiziki ihtiyaclarına ozen gosteriyorsak cocuklarımızın ruhsal gelişimlerine de aynı oranda dikkat etmemiz gerekmektedir. Sorunlu veya sorunsuz cocuk yoktur. Her bireyde olduğu gibi her cocukta da belli başlı sorunlar gozlenecektir. Bu durumda telaşa yapılmamalı ve bir ruh sağlığı profesyonelinden destek alınmalıdır.
Sevgilerimle
[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Kaygılı annelerin kaygılı cocukları
Sağlık0 Mesaj
●28 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Kaygılı annelerin kaygılı cocukları