Hayatımızda kaygılarımızın ne cok yer tuttuğunu hic fark ettiniz mi? Halk arasında en sık gorulen psikiyatrik bozuklukların hep “kaygı bozuklukları” sınıfına dÂhil sorunlar olduğunu soylesem hicbiriniz şaşırmaz herhalde. Zira gunluk hayatımızdaki pek cok insanın dolaylı ya da direk olarak kaygılarına rastlıyoruz, onları anlamaya ve rahatlatmaya calışıyoruz. Obur taraftan kendi kaygılarımızla yaşamaya onları susturup onumuze bakmaya kısacası onlara rağmen hayatımızı kotarmaya cabalıyoruz. Peki, ne yapmak lazım bu kaygılara? Onları gormezden mi gelelim yoksa kendimize dert mi edinelim? Arkadaşlarımıza, eşimize, ailemize mi anlatalım yoksa icimizde tutup kendiliğinden tukenmesini mi bekleyelim? İşte bu yazımda kaygı meselesinin cozumune dair giriş mahiyetinde bir şeyler anlatabilmeyi hedefliyorum.
Şayet kaygılıysanız ve bu kaygılar gunluk yaşantınızda sıkıntılara sebep oluyorsa yapmanız gereken ilk şey kaygılarınızı kabul edip onların farkına varmak. Kaygınızı gormezden gelmeyin; zira siz onları bastırdıkca onlar birikerek cok daha can sıkıcı şekilde donecekler demektir. Yani bu kaygılar nerede, ne zaman ve ne şekilde gelişiyor, hayatı ne derece etkiliyor gibi sorularla kaygınızı tanıyın ve tanımlayın.
Daha sonraki aşamada bu kaygıların ortadan kalkması icin kısa ve uzun vadeli cozum planları hazırlayın. Cunku kaygılarımızı cok sık dile getirmemize rağmen cok azımız onları cozmek icin adım atıyoruz. Kısa ve uzun sureli cozume ornek verecek olursak; orneğin iş icin bir sunum hazırlayıp sunmanız gerekiyor ve bu sizi cok kaygılandırıyor. Kısa sureli cozum olarak sunumunuzu guvendiğiniz bir dostunuzla hazırlayabilir ve birkac sefer prova edebilir; uzun vadeli cozum olarak ise performans kaygısı ile ilgili psikologdan destek alabilirsiniz.
Bunun yanı sıra kaygınızın gercekciliğini sorgulayın. Yani kaygılandığınız şeyin olması ne kadar olası yahut olduğu takdirde kaybınız ne kadar olacak? Ve diyelim kaygınız gercekleşti; gercekten kaygılandığınız surede kaybettiğiniz enerji ve zamandan daha mı fazla bedel odeyeceksiniz? Cunku coğu zaman istemli veya istemsiz kaygılarımızı abartıyoruz. Aslında onların gercek olma ihtimali dunyanın sonu değilken onları kocaman bir balon gibi şişirip potansiyelimizden cok şey kaybetmiş oluyoruz. Sozun ozu savaşmadan kaybediyoruz; ustelik sadece tahmin ettiğimiz olmamış sonuclara…
Bir de unutmamamız gereken bir şey var ki o da şu: Cevremizdeki insanlarla surekli endişelerimizi konuşmak kaygımızı arttırabilir fakat susmak da kaygılı bir insan icin oldukca guctur. O yuzden kaygımızı paylaştığımız insanların rasyonel cıkarımlar yaptığına inandığımız ve gercekten bize iyi geldiğini duşunduğumuz insanlardan olması cok onemlidir.
Eğer kaygılarımız boyumuzu aşıyorsa, iş ve ozel hayatımızı ciddi derecede etkiliyorsa, cevremizdeki insanlar bizi teskin etmekten artık yoruldularsa lutfen uzman bir psikologtan destek almak icin ilk adımı atın. Araştırmalar psikoterapinin kaygı bozukluklarına en kalıcı ve hızlı şekilde yanıt verdiğini defalarca ortaya koymuştur. Lutfen yarına ertelemeyin!

[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]