KAYGI (ANKSİYETE)
Kaygı, fiziksel belirtilerin de eşlik ettiği, normal dışı ve nedensiz aşırı korku halidir. Belirli sınırlar dahilinde kalmak koşuluyla evrensel ve normal bir duygu olarak kabul edilir. Yeni bir ortama girilirken duyulan tedirginlik ya da ani bir ses karşısında verilen korku tepkisi doğaldır. Normal duzeydeki kaygı, kişiyi motive ederek karar alma becerisini guclendirir ve performansının yukselmesine yardımcı olur. Kaygı bozukluğu ise şiddeti ve suresi acısından farklılık gosteren, gercek bir tehlike veya tehdit yokken, varmış gibi korku duyulan, huzursuzluk hissedilen, fiziksel ve psikolojik tepki verilen bir durumdur.
Kaygı Bozuklukları; Ayrılık Kaygısı, Panik Bozukluk, Fobiler, Obsessif- Kompulsif (Takıntılar/ Saplantılar) Bozukluk, Travma Sonrası Stres Bozukluğu olarak sınıflandırılır ve uzman yardımı ile, gerekirse ilacla tedavi edilmektedir.
COCUK VE KAYGI
Cocukluk donemi kaygıları, buyuk olcude anne-babanın bazı tutumlarına ve davranışlarına bağlı olarak gorulur. Oncelikle eğer anne baba kendisi kaygılı bir kişiliğe sahipse, tutum ve davranışlarının cocuğa da model olması ve etkilemesi kacınılmazdır. Ayrıca, tutarsızlık, diğer kardeşlerle veya başkalarıyla kıyaslama, haksız azarlama, arkadaşlık ilişkilerini bozmaya calışma, ilgi alanlarını yonlendirmeye calışma gibi davranışlar, farkında olunmadan, iyi niyetlerle yapılmış olsa bile, sonucta cocuğa zarar veren davranışlardır. Gercek bir canayakınlık ve sevecenliğe gereksinimi olduğu bir donemde sevgiden yoksun bırakmak, caresizlik, korku ve sucluluk duyguları yaşatacak cocuk tarafından nedeni anlaşılmayan yaptırımlar uygulamak da kaygılı cocuklar yaratabilir. Cocuk, ancak sevildiğinden emin olduğunda, onu kucuk duşurmek icin yapılmadığına inandığında yaptırımlardan zarar gormez. Aşırı korumacı bir tutumla ve bağımlı yetiştirilen cocuklarda, okul yaşantısına uyum sağlamakta zorlanma ve bazen de Ayrılık Kaygısı-Okul Fobisi yaşanabilmektedir. Cocuk icin yararlı olan, cocuğun gelişim donemlerine uygun ozgurlukler kazanabilmesini destekleyen bir tutumla buyutulmesidir. Anne baba, anaokulundan başlayarak, surekli cocuğun performansını denetleyen katı bir role girdiğinde, cocukta “Ya başaramazsam” duşuncesi gereğinden fazla onem kazanır. Sevilip sevilmediğini başarıyla ilişkilendirir. Kendini surekli başarılı olmak zorunda hissederek kaygılı bir okul donemi yaşar. Bu nedenle cocuğun cabasını on plana cıkarmak ve cocuğa koşulsuz sevgi vermek cocuğun kaygısını olumlu yonde kullanmasına ve kontrol etmesine yardımcı olacaktır.
SINAV KAYGISI
Sınav kaygısı, okul doneminde oğrencilerin sınavlarda yaşadıkları akademik başarısızlıkları genelleyerek, kendi kişiliklerinin başarısızlığı olarak algılamaları sonucunda, oğrenilmiş olan bilgilerin sınav sırasında etkili bir bicimde kullanılamayıp başarının duşmesine sebep olan yoğun kaygı, endişe ve korku durumudur. Sınavlardan once duyulan bir miktar kaygı, olması gereken ve oğrenciyi motive eden bir durumdur. Ancak bazı durumlarda sınavlarla ilgili olarak hissedilen yoğun kaygı, oğrencilerin surekli huzursuz ve gergin olmalarına sebep olabilir. Boyle oğrenciler gunluk aktivitelerini yapamayıp, ders calışmakta gucluk cekebilir ve akademik olarak gerekli bilgiye sahip oldukları halde sınavlarda başarısızlıklar yaşayabilirler. Coğu zaman, oğrenci yaşadığı bu sıkıntılı durumu fark eder ancak sınavlarla ilişkilendiremeyebilir. Cunku sınav kaygısı yaşandığında bilişsel, fiziksel, davranışsal ve duygusal belirtiler bir arada gorulebilmekte ve farklı yorumlara da yol acabilmektedir.
SINAV KAYGISININ BELİRTİLERİ
Sınav Oncesinde;
“ Yapamayacağım, başarısız olacağım, rezil olacağım”, “İyi değilim, yetersizim, aptal olmalıyım”, “Ellerim titreyecek, karnım ağrıyacak”, “Gozum kararacak, midem bulanacak, soğuk soğuk terleyeceğim” gibi inanc ve duşunceler,
“Calışamıyorum, okuduklarımı anlamıyorum, beynim uyuşuyor, kesin ben de bir şey var” gibi var olan fizyolojik belirtilerin yanlış yorumlanması,ceşitli hastalık varsayımları, Sınav sonrası yaşanacak sonuclarla ilgili olumsuz beklentiler,
“Başkaları ne diyecek?” gibi duşunceler,
Gerginlik, sinirlilik, karamsarlık, korku ve endişe,
Oğretmene ve derse karşı onyargılar,
Sınava girmeyi reddetme,
Sınav sabahı ya da birkac gun onceden başlayan ağrı ve bulantı gibi fiziksel rahatsızlıklar,
Ders calışırken dikkatini toplayamama,
Ders calışmayı surekli erteleme,
Ders calışmayı bırakma,
Okula gitmek konusunda isteksizlik,
Yemek ve uyku alışkanlıklarında değişiklik, kabus gorme,
Sınav Anında:
“ Ya başarılı olamazsam”, “Herkes benden yuksek not alacak” duşuncesi,
Daha cok sınavın başladığı ilk anlarda daha sık olmak uzere bildiği her şeyi unuttuğunu duşunme,
Heyecan, caresizlik, panik, guvensizlik,
Sınav sırasında dikkatini sınava yoğunlaştıramama,
Sınav sorularını okuyup anlamada zorluk cekme,
Duşuncelerini organize etmede gucluk,
Oğrendiği konuları hatırlamada gucluk,
Surekli yazdıklarını silip değiştirmek, emin olamamak,
Sınavı yarım bırakma,
Sınava girmeme,
Terleme, kalp atışlarında hızlanma, ağrı ya da bulantılar, ellerde ya da ayaklarda ritmik hareketler gibi fizyolojik belirtiler,
Sınav Sonrasında:
Genel kişilik ozelliklerine gore farklılıklar gostermekle birlikte coğunlukla sınavdan bahsedildiğinde rahatsızlık duyma, cok sessiz kalma ya da aşırı tepki verme, sınav sonucuyla kendi kişiliği arasında bağlantı kurup olumsuz yargılarda bulunma gorulebilir. Ancak sınav oncesi ve anında gorulen fizyolojik belirtilerden coğu kaybolabilmektedir.
SINAV KAYGISINI OLUŞTURABİLECEK DURUMLAR
• Beslenme ve uyku duzeninin bozukluğu, yorgunluk,
• Yetersiz calışma ya da calışamama, sınava bilgi olarak hazır olmama, sorulacak sorular ve sınav tipi hakkında bilgisizlik,
• Kişilik ozellikleri ( benlik saygısının duşuk olması, kendine guvensizlik, icine kapanıklık, aşırı heyecanlılık, telaş vb.)
• Ailenin ve oğretmenlerin sınavlara yuklediği anlam ve oğrenciye olan tutumu, sınav sonuclarının oğrencinin kendisinden daha onemli olduğu duygusu hissetmesine sebep olacak tutumlar,
• Oğrenciden beklentinin yuksek oluşu, başkası ile kıyaslanmak (ailesi ya da oğretmenleri tarafından)
• Oğrencilerin ailesi ya da oğretmenlerinden korkması, cekinmesi, iletişim kurmakta gucluk cekmesi,
• Oğrencilerin bazı derslerden korkması ve bu derslere karşı olumsuz duygu ve duşunceleri,
• Verimli ders calışma yontemlerinin bilinmeyişi,
• Zamanı etkin kullanma yontemlerinin bilinmeyişi, yeterli “tekrar”ın yapılmamış olması,
• Olumsuz onyargılar ( “Yapamam, başaramam“ ya da “Yapamaz, başaramaz” vb. )
• Kotu not alınca yaşanacaklarla ilgili ceşitli olumsuz senaryoların (felaket senaryoları) duşunulmesi,
OĞRETMEN TUTUMLARI VE SINAV KAYGISINA ETKİSİ
Oğrencinin sınava yuklediği anlam sınav kaygısının en temel sebebidir. Bu nedenle oğrencilerin bu kaygıyla baş etmesinde en onemli faktorler “Aile Tutumları” ve “Oğretmen Tutumları”dır.
Yargılama ve eleştirinin yoğun olduğu, adaletsiz ve anlayışsız bir ortam cocuğun kendini savunma durumuna duşmesine, kendine guvenini yitirmesine ve dolayısıyla kaygıya yol acar. Nasıl ki, anne ve babanın reddedici ve kucuk duşurucu tutumları, kaygı ve guvensizlik duygularına yol acıyorsa, oğretmenlerin de benzer tutumları aynı sonucu doğurabilmektedir.
Oğrenciler, aile bireylerini olduğu kadar oğretmenlerini de model aldıklarından, kendisi kaygılı olan oğretmenin oğrencisi de bu kaygıyı model alabilir. Ayrıca, başarılı bir kardeşle ya da bir başka oğrenciyle kıyaslama yapılması, oğrenciden beklentinin yuksek oluşu ve tutarsız oğretmen tutumu da kaygıyı arttırmaktadır.
Oğretmen ve oğrenci arasındaki iletişim sağlıklı kurulamamışsa, oğrenci oğretmeni hakkında yanlış yorumlarda bulunup, olumsuz onyargılara sahip olabilmektedir. Eğer oğrenci oğretmeni karşısında -gereksiz yere bile- tedirgin oluyorsa, bildiğini bile soylerken heyecanlanıyorsa, -gercek olmasa bile- dinlenmediğini, sevilmediğini duşunuyorsa, bu oğrenci sınavda da aynı sıkıntıları yaşayacak, bildiği soruları yapamayacak ve bu oğretmenin derslerinde sınav kaygısını yoğun olarak yaşayabilecektir.
Oğretmenin sınıf icinde oğrencilere karşı kullandığı dil oğrenciyi rahatlatıcı ve motive edici olmalı, “Daha hızlı saymalısın”, “ Yanlış yapmamalısın!”, “ Cok yavaş cevaplıyorsun, daha hızlı yapabileceğini duşunuyordum, beni hayal kırıklığına uğrattın.”, ”Bu kadar yanlışı nasıl yaparsın?!!”, “ Ancak bu kadar yapabilirsin zaten.” gibi oğrencide derse ve oğretmene karşı olumsuz duygular yukleyecek şekilde olmamalıdır. Ayrıca oğrencilerin “Bu oğretmen zor soru sorar, kesin yapamam” gibi onyargı oluşturmuş olmaları, o oğretmenin yaptığı tum sınavlar icin sınav stresi yaşanmasına sebep olur. Aynı şekilde oğrencide bazı derslere karşı “Ben zaten bu dersi yapamam” duşuncesi oluşmuşsa ve oğrenci, oğrenilmiş caresizlik duygusuna sahipse, bu dersin oğretmenleri değişse bile oğrencide ki sınav kaygısı devam edebilir.
Oğrenci kendisini kaygılandıran durumlar hakkında konuşmaya teşvik edilmeli ancak “Kaygılanmamalısın”, “Bu şekilde hissetmemelisin” gibi sozlerle yargılanmamalıdır. Kazanmak kadar kaybetmenin de hayatın bir parcası olduğu gerceği uzerinde durulmalı, oğrencinin olumsuz yonlerinden cok olumlu yonleri on plana cıkarılarak kendinde bu yonleri gormesi icin desteklenmeli ve olumlu duşuncenin olumlu sonuclar yaratabileceği hatırlatılmalıdır.
Sınavlar genel gecerliliği ve kullanılmak zorunluluğu olan bir olcme aracıdır. Ancak oğrencinin bir sınavda duşuk not alması o oğrencinin gercek performansını gosteremeyeceği gibi, hayat başarısıyonunde de kesin bir bilgi verememektedir. Ayrıca, oğretmenler tarafından kullanılan ve oğrencinin bilgiyi alıp almadığını olcecek sınav dışında pek cok farklı yontemler de bulunmaktadır. Oğrenciye guven duyulduğunun hissettirilmesi, kişiliğinin desteklenmesi ve kabul gormesi, motive edilmesi, cabasının odullendirilmesi, geleceğin onların elinde olduğunu soyleyerek, sorumluluğu onlara bırakıp sadece gerekli uyarıların yapılması oğrencinin okul ortamında kendisini iyi hissetmesine, oğrenmeye acık olmasına ve dolayısıyla gelecekte başarılı bir yetişkin olmasına olanak sağlar.
Oğrencilerin bilgi ve becerilerini arttırmak, spora, kitap okumaya, muzik aleti calmaya ya da sanatın diğer dallarına yonlendirerek başarı duygusunu tatmasını sağlayacak aktivitelere katılmalarını sağlamak, oğrencinin kendine guven kazanmasını ve boylece sınav kaygısıyla baş etmesine yardımcı olacaktır.
“Kişileri etkileyen tek başına olaylar değil, olaylara bakış acısı, inanclar, yorumlar, onyargılar ve dolayısıyla o olaylara yuklenen anlamlardır.”

Psikolog Sibel Yalman

[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]