Herkesin aklı karışık, herkes cevabını cok merak ediyor: Doğru bir cevap var mı, belli bir olcusu mu var, neyi eksik yapıyorum vs. Herkes bu sorunun peşinde. Ozellikle de anne-babalar bu sorunun cevabını cok merak ediyor. Birisi bulsa da kurtulsak diye herkes caresiz… Sanırım bulunursa guzel bir dunya, iyi insanlar, daha az savaş, daha az kotuluk bizi bekliyor. Bulunur mu acaba? Uzerinde cok duşunuluyor, cokca da duşunce ve cevap var. Ama doğru cevabı ne?

-Aradığımız cevabın sorusu, olumsuzluk formulu ya da sonsuz kaynaklar değil! Aradığımız cevap, doğru ve istenilen cocuk nasıl yetiştirilir ya da nasıl istediğim ozelliklere sahip olur. Bunun bir formulu var mı?

Doğru cocuk veya istenilen cocuğun nasıl olacağı ile ilgili tek bir doğru cevap yok. Formul de yok. Doğrulardan veya formulden ziyade belirgin hatalar vardır.

Bugun de yapılan bu hatalardan bir tanesi hakkında konuşacağız.

Yapılan araştırmalar, alanda calışan ve cocuk-aile ilişkilerine yakın olan uzmanların edindiği gozlem ve tecrubeler şu sonucu bizlere sunuyor: coğu ebeveyn cocuğunun daha iyi olmasını, kendini daha cok geliştirmesi gerektiğini, halen kazanması gereken beceri ve ozelliklerin olduğunu duşunmekte. Bunu duşuncede bırakmaksızın cocuklarının uzerinde bir baskı olarak da hissettirmektedir. ‘’Daha iyi olman gerekir, yaşıtların senden daha iyi, X amcanın/teyzenin cocuğu bak neler yapmış, ben senin yerinde olsam ve bu imkanlar bende olsa neler yapardım vs.’’ gibi soylemlerle baskıyı somut bir şekilde cocuklara hissettirmektedir. Cocuklar uzerinde kurulan bir baskı başka bir anlamla cocuklara yonelik sozel bir şiddettir.

Ebeveynler bu konu hakkında şoyle de bir duşunceye sahiptir: ‘’ben onun iyiliği icin yapıyorum, ben onun benim gibi bir hayatı olmasın istiyorum, diğer yandan hicbir şey yapmazsam ben ilgisiz bir ebeveyn olmaz mıyım?’’.

Yapılan uyarılar, nasihÂtler, oluşturulan kurallar hep onun iyiliği ve iyi bir gelecek sahibi olması icin olduğu elbette ki doğru. Ancak yapılan davranışın ne icin yapıldığı ne kadar onemli ise davranışın nasıl ve ne şekilde gercekleştirildiği/yapıldığı o kadar onemlidir.

Verilen mesaj cok guzel bir amac icin iletiliyor olsa bile alıcının durumuna, duygusuna veya o mesajı nasıl anladığına/algıladığına bağlı olarak istenmeyen sonuclara neden olabilmektedir.

Farkında olmadan cocuğunuza yetersizlik, başarısızlık ve değersizlik şemaları yuklemiş olabilirsiniz. Cocuğunuza yapmış olduğunuz iyilik(!) onun duşuncesinde ‘’ben yetersizim, anne ve babam beni başarısız buluyor, onların gozunde değersizim’’ gibi anlamlara gel(ebil)mektedir.

Ebeveynlerin amacladığı bir diğer duşunce ise cocuğunun motivasyonunu arttırmaktır. Ebeveynlerin duşuncesinde; cocuğa hissettirilen karşılaştırma ve kıyas, onu harekete gecirecek ve daha cok calışmasını sağlayacak. Ancak bu tutum, cok hassas ve farklı sonuclara yol acabilmektedir.

Yapılan bu davranış ve soylemler cocukta artması duşunulen motivasyon yerine cocukta, ‘’yetersizlik, başarısızlık, değersizlik’’ şemaları oluşturacaktır.

Ebeveynler bu noktada ne yapmalı ve nasıl davranmalıdır?

-Cocuğuzu başkalarıyla, kardeşleriyle, arkadaşlarıyla kıyaslamayın,

-Onları var olan başarıları icin takdir edin, destekleyin,

-Olumlu cumleler kurun, suclayıcı soylemlerden uzak durun,

-Ona karşı kullandığınız dil cok onemli; sen dili ile değil, ben diliyle cumleler kurun,

-Onu sevdiğinizi, değer verdiğinizi maddiyatla değil ona sevgi dolu cumleler ve davranışlarla gosterin.

‘’Cocuğum da benim cektiğim zorlukları cekmesin, benim gibi zorluklarla dolu bir hayatı olmasın’’ diye yapılan davranışlar, cocuğunuz icin daha zor bir hayatın kapısını acabilir. Ve bu kapıyı farkında olmadan ebeveynler acmaktadır.

Kaş yaparken goz cıkarmayalım.


[h=2]Manisa Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]