Klasik uygarlığın kokeni araştırılınca, klasik kulturun apacık olarak ilk belirdiği - yani kendilerine sonraları Hellenik diyen toplumun, kendilerine barbar dedikleri yabancılardan ayırdıkları ve Olymposlu tanrıları teşkil ettikleri - yerin, Anadolu'da İonya olduğu anlaşılır. (MO 9. veya 10. yy)Grekcede ne uzumun, ne şarabın, ne incirin ve ozellikle ne de zeytinin adlarının Grekce aslından olmayıp, bircok dağ, burun ve korfez adları gibi, bir Anadolulu dilin kokeninden oldukları anlaşılmıştır. Delice zeytini, Portekiz'den Hindistan'a kadar vardır. Ama zeytinin bir besin maddesi olarak kullanışı, Yunanistan'a Anadolu'dan gecmiştir. Cunku Homeros, Anadolu'da zeytinyağının, tuvalet yağı olarak, hatta yazısının başka bir yerinde ilac olarak kullanıldığını anlatır. Tabi ki, bir besin maddesi olarak kullanıldığını yazmaya gerek gormemiştir.

Tanrıca Athena'ya atfedilen bir efsane, zeytinin (aşılı) Yunanistan'a nasıl geldiğini ima etme bakımından onemlidir. Tanrıca Athena ile denizler tanrısı Poseidon, Atina şehrinin koruyuculuğu icin yarışmaya girerler. Şehre en faydalı şeyi getiren kazanmış sayılacaktır. Poseidon atı, Athena ise zeytin ağacını getirir. Athena kazanır ve şehrin koruyucusu olur. (İspanyollara da zeytin yiyecek maddesi olarak Araplardan gecmiştir.)

Anadolu'dan Yunanistan'a getirilmiş olan bir iki onemli şey arasında, Fenike'den alındığı iddia edilen bir alfabe vardır. Bu fonetik alfabe, ilk once Anadolu'da kullanıldı. O zaman Yunanistan, yazıya şiddetli bir gereksinim duymayacak kadar geri idi. Hatta orası tamami ile kultursuz ve vahşi bir yer sayılabilirdi. Ve boyledir ki, Homeros ve ondan iki yuzyıl sonra babasıy ile birlikte Anadolu'dan Yunanistana goc eden Hesiodos, duşlerini, anılarını ve duşuncelerini, ancak İon lehcesinde yazabildiler. İon lehcesi ise, en eski Grek lehcesidir. Yani ondan once gelmiş ve kullanılmış bir başka lehce yoktur.

Yunanistan'da Atinalı Solon, Grek kulturunun Yunanistan'daki ilk temsilcisi sayılır. İsa'dan once Altıncı Yuzyılda yaşamış olan bu adam, bir tuccardı ve işlerini gormek uzere Anadolu'ya gidip gelirdi. Anadolu'da gelişmiş sosyal kurulları gordu. Anadolu'da oğrendiği İon lehcesinde şiirler yazdı. Ama şiirlerini, kendisinden once gelen Midillili Sappho ya da Paroslu Arkhilokhos gibi şair olduğu icin değil, o devirde yazı manzum olarak yazıldığı icin yazdı. Yoksa Solon yuz yıl sonra gelseydi, mutlaka nesir yazardı. Solon, o sıralarda, okuma yazma bilen, dunya gormuş bir adam olduğu icin, arkhon (kanun yapıcı hakim ) secildi.

Yunanistan'da Hellen bilincinin Anadolu'dan Yunanistan'a gecmesi, İsa'dan once 6.y.y. da olmaya başladı. Ancak İsa'dan once, 560-527 yılları arasında yani Atina'da Peisistratos zamanındadır ki, Homeros'un eserleri Yunan yarımadasına gecti ve Atina'nın Panathenaia festivallerinde bile belli sıra ile okunmaya başladı. İşte o zaman, bu eserler, Atina'da kutsallaştırıldı ve oradan butun Yunanistan'a yayılarak Hellenik bilinc ortaya cıktı. Bu arada, Anadolu'dan Yunanistan'a gecen Olymposlu tanrılar ile Hellenlerin dini de bulundu.

İonlu bilinc, Anadolu'da geliştikten ancak uc yuzyıl sonra Yunanistan'a gecebilmiştir.

Herodotos: '' Homeros ile Hesiodos, Grek tanrılar hanedanını kurdular, gorevlerini ve sanatlarını tayin ettiler.'' diye yazar ve bu işin, kendi gununden (M.O.430) dort yuz yıl once olduğunu ekler. (Anadolu Tanrıları -Halikarnas Balıkcısı)

Homeros ile Hesiodos, bu tanrıları tutup yoktan var etmediler. Anadolu'dan dillerini, klasik bilinci ve Hellenik denilen uygarlığın temelleri ile birlikte tanrıları da aldılar.

M.O. 490 yılına doğru Yunanistan'ın Persler tarafindan istilası, klasik kulturun ve Yunan uygarlığının gecirdiği en buyuk ikinci tehlikedir. Cunku Persler Anadolu'da zaptettikleri İonya'nın ve Karya'nın sosyal kurumlarına dokunmadılar. Ve Guney Anadolu'daki klasik kultur hareketi devam etti, gelişti. Halbuki anakarada baş gosteren birinci buyuk tehlike, M.O Yedinci Yuzyılda Yunanistan'da Orfik'lerin mistik tarikat ve dininin yayılmasıydı. Yakın Doğudaki bu yeni din, eğer Yunanistan'da butun hurafeleri, sırları ve sihirleriyle kokleşseydi, muhakkak akılcılığı, felsefeyi ve ruh ozgurluğunu boğar, hayatı akla ve guzelliğe dayanan bir uygarlığı tamamen sondururdu. Orfizm temelleri uzerine gelişmiş bir tarih ve uygarlık zincirini bugun duşunmek bile insanı urpertiyor.

Anakarada yaşam koşularının Anadolu'ya gore daha ağır olmasından dolayı kotumser yapıya sahip halk tarafından Orfizm cabuk sayılacak bir surede Yunanistan'da benimsendi. Eleusis'te tutunan Orfizm akımına, ''Eleusis sırları'' diye yeni bir ad takıldı. Bu sırlara gore alt dunya tanrısı İakkhos, tanrıcalar ise Demeter ile Persephone idi. Bu sıralarda Sisam adasında dahi bilgin Pythagoras (Buyuk bir matamatikci olmasına rağmen), Sicilyada da Batıni yeni bir Orfik mezhebini yaymaya koyuldular. Orfizm o donemde başta Aiskhylos ve Pindaros olamak uzere edebiyatta etki yaptı. Hatta Orfizm Platon'a bile uyumlu geldi.

İonya burnunun dibinde ki bu zehire karşı panzehir vazifesi gorduler. Anadolu'da tanrı bilim ile fen bilimlerini birbirlerinden ayıran hareket Orfizm'den cok once başlamıştı. Anadolunun bu iki bilimi birbirinden ayırması klasik uygarlığı, rahipler tarafından dogmatik bir bicimde yorumlanarak, bir dinin baskısı altında mahvolmaktan kurtardı. Anadolu'da diyalektik felsefenin kurucuları sayılan Ephesos'lu Herakleitos ve Kolophon'lu Ksenophanes'un bulunması hem Anadolu'yu Pers istilasından hem de Orfizm tehlikesinden kurtardılar.

Ksenophanes, Anadolu'yu terkederek Yunanistan ve İtalya'da şehir şehir dolaştı ve Greklerin dinine ve ideallerine şiddetle hucum etti. Ozellikle atlet idealini komik buldu. Bir yarışı veya atletik musabakayı kazanana karşı gosterilen saygıyı delilik saydı. ''Aklımız olumlu hayvan ve beygir kuvvetinden daha iyidir''. Tanrılar icin ise ''Eğer okuzlerin, beygirlerin ve aslanların kendilerine tanrı yapan elleri olsaydı, onlarda tanrılarını okuz, beygir ve aslan biciminde yaparlardı'' dedi.

Ksenophanes, yanında tambur ve bağlama calan bir kole ile devrimci duşuncelerini diyar diyar yaydı. Ksenophanes, yalnız yıkıcı değil aynı zamanda yapıcı idi. Felsefede baş prensibi, tek tanrı idi. Ama bu tanrı evren ile birleşiyordu. Bu tek tanrı ile birlikte doğaya hayat veren birkac ikinci derece tanrı kabul etmişti.

Oteki dev Ephesoslu Herakleitos ''Hep akar ve hic bir zaman hic bir yerde durmaz'' diyerek, dunyada bir ''statuko'' nun var olduğunu ilk anlayandır.

Herakleitos, Ksenophanes ile buyuk farklılıklar gosterir. O siyasette bir aristokrat idi, ancak aydın olan birkac seckin zenginin anlayabileceği guc bir uslup ile yazıyordu. Yaşlanınca felsefe kitaplarını Ephesos'ta Artemis tapınağına bırakarak, son gunlerini yaşamak uzere, şehrin yakınındaki bir ormana yapayanlız yerleşti. Surekli değişmeyi, varlışın değişmeden (akmadan) ibaret olduğunu tespit eden doktrini buldu. ''Hep akar'' ve ''Biziz ve değiliz'' dedi. Bununla kalmayarak, gorecelilik (rolativite) doktrininin filizlerini attı: ''Kotu ve iyi aynı şeydir.'' diyordu. Kendinden once gelen tum İonya filozoflarının hepsinden daha buyuk bir dehaya sahip olan bu adam, kendinden sonra gelenleri de heybeti ile etkilemiştir.

Klasik uygarlığın dayanağı, iskeleti felsefeydi. Anadolu İonya'sının bu kişileri ve onlar gibi olanların verdiği savaş sonunda klasik uygarlığı tehdit eden Orfizm tehlikesi ortadan kansız ve savaşsız bir şekilde kalktı. Bu devre ''Yedi Hakimler'' devri denir.

Bunlar:


1. Atinalı Solon,

2. Koentli Periandros,

3. Spartalı Kylon,

4. Midillili Pittakos, (*)

5. Prieneli Bies, (*)

6. Miletli Thales, (*)

7. Lindoslu Kleobulos. (*)


Yukarıda ki listede işaretlenmiş olanlar Anadolu'ludur. Kalanların birinin Atinalı, diğerinin Koentli, otekinin Spartalı olması anakaradaki uc onemli bolgeden birer temsilci bulunması politikti.Bu bolumde yazdıklarımız, İon kulturunun tamamen Anadolu'dan Yunanistan'a gectikten sonra bile, Yunanistan'da başgosteren tehlikenin gene İon'larca yok edildiğini gostermektedir.

Plastik sanatlara gelince, anakaranın Mora yarımadası ile Batı Anadolu'da aynı zamanda gelişti. Her ikisi de Girit'in etkisi altında kaldılar. Karya ve İonya'da Girit'ten başka doğal olarak Batı Anadolu etkisi de oldu. İonya, Mora yarımadasına oranla zerafeti, ayrıntıları ve yumuşaklığıı ile ustundur.

İlk cağın başlıca heykeltıraşları: Myron, Polykleitos ve Pheidias'tır. İkinci donemde ise Praksiteles, Skopas ve Lysippos'tur. Bunlardan Praksiteles haric hepsi Yunanlı ve coğu Atinalıdır. Ucuncu donemde (Buyuk İskender zamanı) ve sonrasında Rodos ile Bergama başta gelir.

Ne yazık ki, ilk cağdan hic resim kalmamıştır. O zamanın ressamları hakkında bildiklerimiz Pausanias, Plinius ve Lucianus gibi tarihcilerin anlatıları ile sınırlı kalıyor. Ama vazo gibi kazılardan elde edilen buluntuların uzerlerindeki resimlere bakarak o devirde resim sanatının oldukca ileri bir duzeyde olduğunu soyleyebiliriz. Eski tarihin en buyuk ressamı Apelles Anadolu'da Kolophonludur. Kendisi Ephesoslu Ephoros studyosunda calışmıştır. Ressam Parrhasios Ephesoslu, Polygnotos Thasoslu ve Parrhasios İtalyandır.