Apollo Heykeli, Zeus Heykeli, Iskenderiye Feneri, Artemis Tapinagi, Babil’in Asma Bahceleri, Karya Krali Mozoleus’un Mezari ve Piramitler, iste dunyanin yedi harikasi... IO 200’lerde yasamis Sidon’lu Antipater, o donemde dunyanin yedi gorkemli yapitini boyle belirlemis. Bu yedi yapit kavramsallamis bicimde gunumuzde de varligini surduruyor. Nemrut Dagi’ni da “sekizinci harika” olarak dizelgeye eklemek isteyenler cok ama henuz kabul gormus degil.


Gunumuzde bu yedi “harika”dan, birinin disinda tumunun varligi, kalinti, kirinti ya da kitaplardaki resimlerden ibaret. Piramitler ise, yani Misir’in baskenti Kahire’nin guneybatisindaki Gize kenti yakinlarinda, kayalik bir duzluk uzerinde yer alan uc tas yapi, zamana meydan okuyarak, kimilerine gore binlerce, kimilerince de onbinlerce yildir ayakta duruyorlar.

Yeryuzunun bilinen tarihinde, cevresinde bu denli cok iddia, gizem, soylence dolanan; adina bu denli cok kitap yayimlanmis, belgesel film cekilmis piramitler gibi ikinci bir yapi yoktur. Ustelik bunca cabaya, bilimdeki tum ilerleme ve gelismelere karsin, Misir piramitlerinin barindirdigi gizemi cozmek, acik ve net bilgiler ortaya koymak hÂl olasi degil. Bir kez, herseyden once piramitlerin ne zaman yapildigina iliskin farkli bilgiler var.


En kuzeyde yer alan ve ucu icinde en buyugu oldugu icin “Buyuk Piramit” ya da “Keops Piramiti” adiyla anilan piramitin, eski Misir’da 4. Sulale’nin ikinci firavunu Keops’un; ortadakini 4. Sulale’nin dorduncu firavunu Kefren’in; en son yapilan guneydekini ise 4. Sulale’nin altinci firavunu Mikerinos’un yaptirdigi one surulur. Resmî tarihe gore, bu firavunlarin yasadiklari donemlerden, piramitlerin yapim yillarini belirlemek olasidir, gunumuzden yaklasik 2500, 2600 yil onceleri... Ancak, bir Arap tarihcisi Ebu Zeyd el Balkî, cok eski bir yazili kaynaga dayanarak sunlari one suruyor: “Buyuk Piramit, Calgi Takimyildizi (Lyra), Yengec Burcu’ndayken, yani Hicret’ten iki kez 36 bin yil once insa edildi.” Balkî’nin ileri surdugu tarih, gunumuzden yaklasik 73 bin yil oncesine karsilik geliyor.

Ondokuzuncu yuzyilda, teozof Helena Petrovna Blavatksy, Misir’daki Danderah Tapinagi’nin Burclar Kusagi’ndaki bilgilere dayanarak piramitlerin yapim tarihini IO 78 bin yillarina kadar goturuyordu.

Misir’daki tapinaklarda ya da eski yazili metinlerde, piramitlerin yapim tarihinin hep takimyildizlarin konumlariyla aciklanmasindan yola cikan Iskoc gokbilimci Prof. Piazzi Smyth ise 19’uncu yuzyilda piramitlerin yapim tarihine iliskin gokbilimsel hesaplamalar yapmisti. Smyth’in, Dunya’nin “presesyon” hareketine, yani ekseni cevresindeki bir turu tamamlama suresi olan 25.827 yildan yola cikarak vardigi sonuclara gore piramitler 53.824 yil once yapilmisti.

Aslinda, Isvicreli otelci Erich von Däniken, 1968 yilinda yayimladigi “Tanrilarin Arabalari” adli kitabinda piramitlere, ozellikle de Buyuk Piramit’e iliskin, resmî tarihi alt ust eden bir dizi soru ortaya atmasaydi, piramitler bugun bu denli buyuk boyutlarda bir gizemi barindirmiyor olacakti. Piramit sozcugu, olasilikla mimari bir kavram, geometrik bir bicim ve firavun mezari olarak yasamlarimizdaki varligini surduruyor olacakti.

Ama daha oncesi de var: 1929’da, ABD’de, Cinninnati Universitesi’nde, fizik profesoru Samuel J. McIntosh Allen, ogrencilerine geometrik piramit biciminin olagandisi ozelliklerinden soz ediyordu.

Ayni yillarda, Antonie Bovis adli bir Fransiz arastirmaci, turist olarak gittigi Misir’da, Buyuk Piramit’i gezerken olagandisi bir olaya tanik olmustu. Kral Odasi’nda bir kenara toplanmis coplerin arasinda olmus kediler vardi. Ama ne coplerden ne de olu kedi bedenlerinden hicbir kotu koku yayilmiyordu. Durumdan kuskulanan Bovis, bir kedi olusunu yanina alarak ulkesine dondu. Yaptigi incelemede kedi bedeninin sanki mumyalasmis oldugunu saptadi. Bu “kendiliginden” mumyalanma olayinin piramidin yapisiyla baglantisi olacagi uzerinde duran Bovis hemen Buyuk Piramit’in kucuk bir modelini yapmaya giristi. 75 cm. yuksekliginde bir model yapti. Tam tepe noktasinin altina gelecek bicimde ve Kral Odasi’nin piramitteki yerine karsilik gelecek bir duzeye, yani piramidin yuksekliginin tabandan itibaren ucte birlik yuksekligine yeni olmus bir hayvanin cesedini yerlestirdi. Bir sure sonra cesedin kendiliginden mumlayalasmis oldugunu gordu.

Bovis’in 1930’larin basinda yayimladigi, “Organik Maddeler Uzerindeki Piramit Etkisi” baslikli rapordan yola cikan Cekoslovak radyo ve televizyon muhendisi Karel Drbal piramit modelleri uzerinde bircok deneyler yapti ve su sonuca ulasti: “Piramidin icindeki mekanin bicimi ile, bu mekan icinde yer alan fiziksel, kimyasal ve biyolojik olusumlar arasinda bir iliski vardir. Uygun bicimler kullanarak bu olusumlari hizlandirabilmemiz ya da yavaslatabilmemiz olanaklidir.”


Sonraki yillarda minyatur Buyuk Piramit’lerle, su aritmaktan tiras bicagi bilemeye, yiyecekleri saklamaktan bitki yetistirmeye dek oyle deneyler yapildi ki, piramit modelciligi bir ticari alana donustu. Ornegin Kaliforniya’da seri olarak piramit modeli ureten bir firmanin kayitlarina gore, yalnizca ABD’de 1970-75 yillari 100 bin kisi model piramit satin aldi.
Yine 1930’lara donersek; 1935’de Chicagolu John Hall da piramit modelleri uzerinde ilginc deneyler yapmisti. Hall, bakir bir halka ve cok uzun iki bakir tel kullandiginda piramidin tepesinden elektriksel bir akimin ciktigini gozlemlemisti.

Yillar sonra 1960’larin sonunda, Kahire’deki Ayn Sems Universitesi, ABD Atom Enerjisi Komisyonu ve Smithsonian Enstitusu’nce desteklenen bir proje kapsaminda 1 milyon dolara malolan bir deney yapildi. 1968 Nobel Fizik Odulu’nu kazanan Dr. Luis Alvarez ve Dr. Amr Godeh’in sorumlulugunda Kefren piramidinde yurutulen deneyin asil amaci piramidin “rontgenini cekmek”, icerideki gizli odalari saptamakti. Bunun icin, 1 yil boyunca, gunde 24 saat sureyle, piramidin ic bolumlerine ulasan kozmik isinlarin desenleri, piramidin tabanina yerlestirilen bir dedektor araciligiyla manyetik bantlara kaydedildi. Bir yilin sonunda bantlar bilgisayara yuklendiginde hic beklenmedik sonuclar elde edildi. Bilgisayarin cizdigi farkli desenleri Dr. Godeh, “Bu bilimsel olarak olanaksiz” diye acikliyordu. Insanoglunun Ay’a ayak basmasindan yalnizca 6 gun once, 14 Temmuz 1969’da The London Times’de yayimlanan bir soyleside Dr. Godeh kendisine sorulan, “Bu bilimsel bilgi ve beceri birikimi, dunyasal anlayisin otesindeki belirli bir guc tarafindan ise yaramaz bir duruma mi getirilmistir” sorusuna soyle yanit veriyordu:


“Ya piramidin geometrisinde onemli bir yanlis vardi, ki bu da kayitlarimizi etkileyecekti; ya da ister gizemcilik deyin, ister firavunlarin laneti, burada aciklanamayan bir gizem vardir. Piramitlerin icinde etkin durumda olan ve bilimin yasalarini hice sayan belirli bir guc vardir.”

Buyuk Piramit’i bilim dunyasi icin degil de, belirli bir kultur duzeyindeki siradan insanlar icin asil cekici kilan nokta ise; piramidin en boy, yukseklik gibi sayisal verilerinin, turlu turlu carpma bolme islemleri sonucunda Pi sayisini, Gunes’le Dunya arasindaki uzakligi, ciplak gozle gorulmesi olanaksiz kimi yildizlara iliskin bilgileri vermesidir.

Durumu biraz daha zorlayan Fransiz Georges Barbarin ise, 1936’da yayimlanan, “Buyuk Piramitin Sirri” adli yapitinda Buyuk Piramit’in sayisal verilerinin, Birinci ve Ikinci Dunya savaslari da icinde olmak uzere, dunyanin gecmisindeki ve gelecegindeki onemli olaylarinin tarihlerini barindirdigini ileri surmektedir.

Bu arada, dunyanin gecmisine iliskin karsit tarih tezleriyle ortaligi alt ust eden Däniken’in, Buyuk Piramit’in yapimina iliskin sorulari hÂl yanitsiz: “Bu yapay dag, en kucugu 10 ton agirliginda olan 2.600.000 tas bloktan olusur. Harc kullanilmayan taslarin arasina bir sac teli ya da bir igne bile sokmak olanaksizdir. Caliskan Misirli isciler gunde 10 adet tas blogu kaldirip yerine koysalar, 2.600.000 tasin ust uste konulmasi ve Keops Piramidi’nin ortaya cikmasi icin tam 692 yil gecmesi gerekecekti. Oysa bizim arkeologlarimiz bu sureyi 20-30 yila sigdirmakmaktadirlar.”


Bu dev tas bloklarin kaldirilmasina iliskin, bugunku bilimin asla kabul edemeyecegi ve kimilerine gore oldukca “ucuk” gorusler one suruldu. Bunlarin en etkileyicisi, iscilerin “mechul yol gostericiler” sayesinde, bilinmeyen enerjileri kullanarak taslari “tuy gibi” havaya kaldirdiklari sonra “kus gibi” yerine koyduklari iddiasiydi.

Daniken’in unlu kitabinin yayimlanmasindan yillar once, sevgili “Balikci”miz (Cevat Sakir Kabaagac) bir yapitinda, piramit yapimiyla ilgili degil ama duvar yapimina iliskin bir soylenceyi aktariyordu: “Izmirli Tantalas’in kizi Niobe, Teb Krali Amphion’la evliydi. Bir gun gelir, Teb sehrini duvarlarla cevirmek gerekir. Pehlivanlar koca taslari birer birer, ihlaya puflaya tasimaya baslar ama Amphion eline flutu alip sicraya hoplaya flutunu ufleyince, taslar da tek sira olarak muzigin temposuna gore ziplaya ziplaya birbirinin pesisira duserler. Ve yine muzige uyarak birbirinin ustune sicrayip yerlesirler. Boylece sehrin duvarlari yapilmis olur.”

Prof. Piazzi Smyth, 19. yuzyilda Buyuk Piramit’in dunya uzerindeki yerine iliskin ilginc bir harita cizmisti. Prof. Smyth’e gore piramitlerin bulundugu Gize bolgesi tam olarak, Ekvator’dan Kuzey Kutbu’na kadar olan uzakligin ucte birini belirleyen 30° kuzey enleminin uzerinde yer aliyordu. Piramit, asagi Misir’daki tum ovayi cevreleyen dag siralarinin guney ucunda yerlesikti. Kuzey kiyi hatti ise oldukca duzgun bir yay olusturuyordu. Bu yayin ait oldugu dairenin tam merkezinde ise Buyuk Piramit bulunuyordu. Dolayisiyla Buyuk Piramit, Misir’in tam merkezinde ve ustelik dunyanin da merkezi olarak kabul edilbilecek bir noktada yukseliyordu.

Piramit sozcugu, Grekce’de “ates” anlamina gelen “piro” ile, “merkezde” anlamina gelen “amid” sozcuklerinden olusur, yani “merkezdeki ates”! Kimbilir belki de Buyuk Piramit gercekten de, dunyanin merkezi oldugu dusunulen ya da saptanan bir noktaya dikilmistir. Ve binlerce yildir doganin en buyuk guclerinden biri olan “ates”i yaymaya devam ediyordur