

Etruskler
Roma tarihinin en gizemli halklı hic kuşkusuz Etrusklerdi. Etrusklerin tarihi ile ilgili onlar tarafından yazılan metinlerin olmayışı ve Roma doneminde yazılanların da coğunun kaybolmuş olması Etruskler hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmamızı engellemektir. Aslında Etrusklerle ilgili gizem daha Etrusklerin adından başlıyor. Etrusklerin kendilerine “Rasena ” demelerine rağmen Romalılar onları “ Tusci “ ya da “Etrusci” , Grekler de “ Tyrhennes “ diye adlandırıyorlar.
Etrusklerin yaşadığı ve Etruria adı verilen bolge Orta İtalya’da kuzeyden guneye 250 km., Doğuda batıya da 150 km tutan bir yerdi.


Etrusklerin buraya nereden gelip yerleştikleri bilinmiyor. Bu konuda değişik varsayımlar var. En cok kabul goren goruş Etrusklerin buraya sonradan yerleştikleri. Fakat Etrusklerin nereden geldikleri konusunda bugune kadar fikir birliğine varılabilmiş değil. Bu konuda ilk fikir beyan edenlerden biri de Herodotos’tur ve Etrusklerin aslında kıtlıktan kacıp yeni yerler bulmak uzere Etruria’ya goc eden Lydia’lılar olduklarını soyler:
“ Kendileri anlatırlar ki, bugun gerek kendi ulkelerinde, gerekse de Yunanlılarda oynanan oyunları turetenler de kendileridir ve bu Etruria’nın koloni haline getirildiği zamana rastlar; bakınız ne anlatıyorlar bu konuda. Manes oğlu Atys zamanında kıyıcı bir kıtlık sarmıştı butun Lydia’yı . Bir sure dişlerini sıktılar Lydia’lılar, sonra kıtlık surup gittiği icin, careler aradılar , her biri kendince bir care surduler ileriye . Bu oyunlar, zar, aşık (kemiği) ve top oyunları, tavladan gayri, hepsi o zaman ortaya cıkmıştır; zira Lydia’lılar tavlayı biz bulduk demiyorlar. Bunları bulduktan sonra bakınız ne yapıyorlardı aclıklarını bastırmak icin; yiyecek peşinde koşmayı unutmak icin, iki gunun birini oyuna veriyorlardı; ertesi gun oyunu bırakıp yemek yiyorlardı. On sekiz yıl boyunca boyle yaşadılar. Ama kotuluk , azalacağı yerde kırımını busbutun arttırınca kral Lydia’lıları ikiye ayırdı, ‘ Kim kalacak , kim gidecek kur’a cekilsin’ dedi, kaderin kalmak uzere ayırdıkları gene kendi hukmu altında bulunacaktı. Goc edecek olanlara da oğlunu veriyordu kral olarak, ki adı Tyrsenos’du. Boylece ulkeden cıkmak icin uzere ayrılmış olanlar İzmir’e indiler, orada gemiler edindiler, işlerine yarayacak şeyleri yuklediler, bir yurt ve yaşama caresi peşinde kıyı kıyı dolanıp sonunda Umbria’ya yanaştıkları gune kadar denizlerde gezdiler; orada kentler kurdular ve torunları bugun de orada oturmaktadırlar. Lydia’lı adını değiştirdiler, kendilerini yola cıkaran kral adını aldılar; yeni adları olan Tyrsen’ler sozunu onun adına gore uretmişlerdir.“ ( I , 94 )
Herodotos bunları MO beşinci yuzyılda yazmıştır. Ondan sonra gelenler icin de de bu goruşu benimseyenler coğunluktadır. Aslında gunumuzde de Etruskler’in Anadolu’dan goctukleri tezi cok yandaş toplamaktadır. Etrusklerin Anadolu’dan goctukleri tezini savunanların gosterdikleri en onemli kanıt Lemnos ( Limni ) mezar stelidir. Etrusklerin gocunun Herodotos’un anlattığı gibi olduğunu kabul edersek , aynı kavimden başka toplulukların da Anadolu’da kaldığını da kabul etmemiz gerekir. ( Bunların mutlaka Lydia’lılar olması gerekmez.) Antik kaynaklarda adı gecen Tyrrhen’lerin bu geride kalan topluluk olduğu duşunulmektedir. Tyrrhen’ler Lemnos Adası’nı da zaptetmişlerdir. 1885 yılında Limni adasında , Kaminia koyunde bulunan bir mezar steli bir anda dikkatleri bu teoriye cekmiştir. Stelin uzerinde bir savaşcı resmi ile Etrusk yazısına cok benzeyen bir yazı bulunuyordu. Bu stel MO yedinci yuzyıla tarihleniyordu ve adanın Atina’lılar tarafından MO 510 senesindeki zaptından cok once idi.
Bunun dışında Etruskler’in olu gomme adetleri (Orneğin ahşap odalar), toplumsal hayatları (Orneğin kadına verdikleri onem) ve sanatları Anadolu’daki başka toplulukları hatırlatmaktadır.
Etrusklerin Kuzey’den geldikleri, Hint-Avrupa’lı bir kavim oldukları yolunda teoriler de olmasına rağmen cok fazla yandaş bulamamışlardır. Etruskler hakkında bir ilginc tez de Etrusklerin Turk oldukları yolundadır. Ataturk’un tarih tezi doğrultusunda Etrusklerin de Etiler ve Sumerler gibi Turk kokenli olduklarına inanılmıştır. Ataturk’un nezaretinde yazılan “Turk Tarihinin Ana Hatları “ adlı kitapta bu konuya da değinilir:
“ Ozet şudur : Etruskler, Tursenler, Turkalar Ege adalarında, Anadolu’da onceden oturmuş kavimlerdir. Bunlara Akalar, Ekeler, Etiler denildiğini biliyoruz.”
Etrusk Tarihinin Ana hatları
Etruskler’in tarihine başlarken ilk soylenecek kuşkusuz Etruskler’in Roma’dan dort asır once İtalya birliğini sağlamaya calıştıklarıdır.
MO. Sekizinci yuzyılda İtalya’nın guney kıyıları Grek tuccarlar tarafından iskan edilmişti. Grekler MO 750’de Cumae ‘yi kurarak kolonileşmeye buradan başlamışlardı. İtalya’nın kalan kısımlarında ise daha ilkel bir kultur vardı ve halk tarım ve hayvancılıkla geciniyordu. Etruria diye anılacak topraklar uzerinde ise Villanova kulturu surmekteydi.MO 700 yılı civarında Etruria şaşılacak bir gelişme gostermiş ve yuksek bir uygarlık duzeyine varmıştır. Etruskler bu devirde Doğu ulkeleri ve Yunanistan ile buyuk bir ticaret hacmine ulaşmışlardı. Etruria hammadde ve gıda maddesi ihrac edip işlenmiş urunler ve luks eşyaları alıyordu. Yapılan kazılarda da Etruria’da Yunan ve Doğu kokenli bir cok eşya bulunmuştur. Grek kolonileri ile ticaretin buyuk bolumu deniz yolundan oluyordu, cunku kara yolu Latin kabileleri tarafından kapatılmıştı. Bunun sonucu olarak Etruskler denizde oldukca kuvvetlenmişlerdi.
MO Yedinci yuzyıla tarihlenen tumuluslerden cıkan eserler Etrusklerin bu cağda buyuk bir zenginlik icinde olduklarını ve uygarlık ve sanatta ilerlediklerini gostermektedir. Ayrıca buralarda Suriye, Urartu, Kıbrıs ve Grek kokenli eşyalar bulunması da Etrusklerin bu devirlerde diğer ulkelerle olan ilişkilerini gostermektedir.
Etruskler artık İtalya’da yayılma siyasetine de girişmişlerdi. Etruskler ilk onceleri on iki şehir devletinden oluşan bir konfederasyon oluşturarak birleşmişlerdi.Adı gecen bu ilk şehir devletleri Arretium, Caere, Clusium, Cortona, Perusia, Populonio, Rusellae, Tarquinii, Vetulonia, Volaterra, Volcii ve Valsinii ‘dir. Daha onceleri Falerii ve Veii şehirlerinin de bu birliğe dahil oldukları tahmin edilmektedir.
MO Yedinci yuzyılın ikinci yarısında ise Etruskler bolgede birlik sağlayıp Roma’ya kadar ulaşmışlardı. MO 616 yılında ise Etrusk kokenli Tarquin sulalesi Roma’da yonetimi ele gecirmişti. Bu durum Roma’da Cumhuriyet’in kuruluşuna , yani MO 510 senesine kadar devam edecekti.
MO. Altıncı yuzyılda ise Etruskler bolgede buyuk bir guc oluşturmuşlardı. Roma yazarları da Etrusklerin parlak zamanlarını tanırlar. Titus Livius Etruria icin “ Tanta opibus Etruria erat ut jam non terras solum sed mare etiam per totam Italiæ longitidunem ab Alpibus ad fretum siculum fama nominis sui implisset / Etruria o kadar kudretli idi ki, yalnız karada değil denizde de, Alpler’den Messina Boğazına kadar, butun İtalya boyunca şohreti yayılmıştı. “ diye yazmıştır. ( Ab Urbe Condita I , 2)
Bu donemler İtalya’da ve Roma’da Grek etkisinin en yoğun olduğu donemlerdir. İşte bu donemde Grek kulturu bolgeye tam olarak nufuz edebilmiştir. MO 550 yılı civarında Roma buyuk bir Etrusk şehri gorunumunu almıştı. Arkeolojik veriler de bunu desteklemektedir. Bu donem Roma sanatı Toscanyalı bir karakter almıştı ve yazıtlardan anlaşıldığı kadarı ile Latince’nin yanında Etrusk dili de konuşuluyordu. Capitol’deki tapınak ise Etrusk karakterinde idi. Şehir buyuk bir refaha kavuşmuştu. Mezarlardan cıkan altın , gumuş , fildişi eserler , bulunan Grek eserleri , şehirciliğin , ozellikle de lağım sisteminin gelişmiş olması bunun gostergelerindendir.
Etrusklerin bu yayılma siyaseti kacınılmaz olarak Grekler’le karşı karşıya gelmelerine neden oldu. Aslında Etruskler daha once Korsika kıyılarında Grekler’le catışmışlardı ve yeni bir savaş kacınılmazdı.
MO 565 senesinde , Korsika’nın doğusunda, Etruria’nın tam karşısında Alalia şehri kurulmuştu. MO 545 senesinde ise Pers akınlarına dayanamayarak buraya kacan Focalılar Etruria icin tehlike oluşturuyordu. Etruskler bunun uzerine Grek yayılmasından endişe duyan Kartaca ile ittifak kurdular. Aristo Politika adlı eserinde buna değinmektedir. ( III , 9 , 36 ):
“ Devlet, bir karşılıklı koruma sozleşmesinden ya da mal ve hizmetleri değiş tokuş etmek icin yapılan bir anlaşmadan da fazla bir şeydir ; cunku oyle olsaydı, Etruskler , Kartacalılar ve birbirlerine sozleşmeden kaynak olan yukumluluklerle bağlı bulunan otekileri tek bir devletin yurttaşlar saymak gerekirdi. Elbette bunların arasında ticaret anlaşmaları, saldırmazlık sozleşmeleri , ve bağlaşmalarını tanımlayan yazılı belgeler vardır . Fakat bu tek bir devlet , tek bir yurttaşlıktan cok farklıdır.”
Kacınılmaz savaş MO 540 senesinde Alaia’da patlak verdi. Herodotos bu savaşı ve oncesini şoyle anlatır:
“[ Phokaia’lılar ] ( Foca’lılar ) Kyrnos’a ( Korsika’ya ) vardıkları zaman beş yıl, oraya ilk olarak yerleşmiş olan kolonlarla ortak yaşadılar, tapınaklar kurdular. Butun cevrede capul yaptıkları icin, Etrusk’ler ve Kartaca’lılar aralarında anlaşarak, bunlara karşı yuruduler. Bir deniz savaşı oldu; bu Phokaia’lılar icin bir ceşit Kadmos yenilgisiydi, zira gemilerinin kırk tanesi batmış, kalan yirmisinin de mahmuzları kırılmış, işe yarar hali kalmamıştı. Alalia’ya donerek kadınlarını ve cocuklarını aldılar, eşyalarından gemiye yuklenecek ne varsa hepsini yuklediler, sonra Kyrnos’u bırakarak Rhegium’a gittiler. “ ( I , 166 )
Savaş Etruria - Kartaca ittifakının zaferi ile bitmişti. Fakat Etruria bu zaferden Kartaca kadar yararlanmasını bilemedi, bundan yararlanan Kartaca oldu. Boylece Etrusler’in denizdeki hareket sahaları guneyde Yunanlılar doğuda Kartacalılar tarafından kısıtlanmış oldu.
MO Altıncı yuzyıl boyunca Etrusk yayılması kuzeye doğru da gercekleşti. Kuzeyde daha Villanova kulturunu yaşayan halklar bulunmaktaydı. Buralarda yapılan kazılar, bu yayılmadan sonraki Etrusk etkisini acıkca gostermektedir. Bunun sonuclarından biri de kuzeydeki verimli topraklar sayesinde Etruria tarım urunleri deposu haline geldi. Kuzeye doğru ticarette cok gelişmişti. Kelt ulkelerinde yapılan kazılarda Etrusk ve İtalya kokenli eşyaların cıkması bu ticaretin ne kadar geliştiğini gostermektedir.
Bu yuzyılın sonunda Etruria gucunun doruğuna ulaşmıştı. Etrusk hanedanının Roma’dan kovulması da bu zamana rastlar. Titus Livius bu olayı şoyle anlatır :
Roma Etrusk hanedanından kurtulduktan sonra saldırıya da gecmeye başlar. MO 496 da Latium bolgesinde hegemonya sağladıktan sonra MO 485 - 474 seneleri arasında Veies ile savaşır. MO 474 ‘te ustunluk Roma’ya gecmiştir.
Aynı yıl Etrusk donanması Cumae’de buyuk bir bozguna uğrar. Sicilya’lıların da yardımı ile Cumae’liler Etrusk donanmasını yok ederler. Roma’nın kaybı ile karayolunu kaybeden Etruskler’in donmanın kaybı ile de guneye ulaşmaları iyice olanaksızlaşır. Bu arada Pers baskısı İtalya’daki Grek ticaretinin gerilemesine de yol acmaya başlamıştır. Bunun sonucu olarak bu doneme ait mezarlarda Grek eserleri oldukca azalmıştır. Etruria artık giderek fakirleşerek icine kapanmaya başlamıştır. Samnitler’in istilaları ise Etruskler’i iyice zayıflatır.
Roma - Veies savaşı MO 438’de yeniden başlar ve MO 395 de Roma’nın kesin Zaferi ile noktalanır. Bundan sonra Roma Etruria topraklarında ilerlemeye başlayacaktır.
Bu arada Etruskler icin yeni bir tehlike doğmuştur ; bu Kuzeyden gelen Keltlerdir. Keltler’in savaş bicimlerine alışkın olmayan Etruskler topraklarını Keltler’e kaptırmaya başlarlar. MO 350’de Mediolanum ( Milano ) bir Kelt şehri olarak kurulur.
Keltler MO 390’da Capitol’e kadar ulaşmışlardır. Kuzeyde Keltler , guneyde de Romalılar arasında kalan Etruskler , Roma’nın Kelt istilaları altında zayıflamasını fırsat bilerek son bir caba da bulundularsa da başarılı olamazlar.
MO dorduncu yuzyılın ortalarında Etrusk İmparatorluğu artık bir hatıra olmuştur. Etruskler iyice sıkışıp guclerini kaybetmişlerdir. MO 293 yılında Keltler’in Roma tarafından bozguna uğrayıp İtalya’yı terketmesi ile bolge Roma’ya kalmıştır. Bir birlik sağlayamayan Etrusk toplulukları ise Roma onunde duşmeye başlar. MO 280’de son Etrusk toplulukları olan Vulci ve Volsini’lerin bozgunu ile Etruria tarihten silinir. Buna rağmen Etrusk halkı varlığını daha uzun seneler surdurecektir.
Romalılar Etrusk halkını da Romalılaştırmaya başlar. Eski Etruria’dan Via Aurelia, Via Clodia, Via Cassia gibi onemli yollar gecmeye başlar. Etruskler Roma hakimiyeti altında sakin yaşamaya başlarlar.
MO 91 senesinde Roma lejyonları yanında yer alan Toscanlar Lex Julia ile şehir olma hakkını kazanırlar . Marius ile Sylla arasındakiş ic savaşta ise Etrusk şehirleri Marius’un tarafını tutarlar. Sylla’nın kazanması ile Etrusk şehirleri şiddetli bir şekilde cezalandırılırlar.
Artık Etrusk kulturu de silinmeye başlamıştır. Hristiyanlığın ilk zamanlarında bolgede Etrusk dili yerini tamamen Latince’ye bırakmıştır. Ve boylece Etruskler tarih sahnesinden cekilirler.
Etrusklerin İnancları
Din Etruskler’in hayatında buyuk bir yer tutmakta idi. Titus Livius onlar icin “Gens eo magis dedita religionibus quod excelleret arte colendi eas “ demektedir.
Etrusklerin inancları, doğal olarak dillerine oranla daha iyi bilinmektedir. Latin yazarları onların dini hakkında yeterli olmasa da bilgi aktarmışlardır. Etrusklerin dini “vahiy edilmiş” bir din idi . Latin yazarları bu yonde bilgiler vermişlerdir.
De Divinatione adlı eserinde Cicero bunu ilginc bir şekilde anlatır:
Cok eski zamanlarda ( Diğer yazarlar Tarquinia’nın kurucusu Tarchon zamanı diye belirtirler.) bir koylu ( belki de Tarchon’un kendisi ) toprağı surerken topraktan bir cocuk fırlar. Tages adındaki bu yaratık cocuk goruntusunde olmasına rağmen kendinde bir yaşlı adama yakışan bir bilgelik vardır. Etruria’nın her yerinden toplanırlar ve Tages de Etruskler’e Haruspici ( Kurbanın karaciğerine bakarak fal ) sanatını ve dinin esaslarını acıklar . ( Tages quidam dicitur in agro Tarquiniensi cum terra araretur et sulcus altius erat impressus , exstitisse repente et eum affratus esse qui arabat . Is autem Tages , ut in libris est Etruscorum , puerili specie dicitur visus sed senili fuisse prudentia … Tum illum plura locutum multis audientibus qui omnia ejus verba exceperint litterisque mandaverint…De Divinatione II,23 )
Bu efsanede dikkat cekici yonlerden biri de Tages’in anlattıklarını dinlemek icin Etruria’nın her yerinden gelip toplanmalarıdır. Burada bu dinin Etruskler arasında bağlayıcı olduğunu ve “ milli “ bir din olduğunu goruyoruz.
Başka yazarlar gore bu “vahiy”in bir bolumu bir peri olan Vegoia ( ya da Begoe ) tarafından Etruskler’e bildirilmiştir. Bu peri ayrıca yıldırımları de yorumlamayı oğretmiştir. Bu bilgileri kapsayan Libri Vegonici Augustus zamanından itibaren Palatin’deki Apollon tapınağında saklanmıştır.
Etruskler’in kutsal kitapları bunlarla da bitmemektedir. Etruskler’in din esaslarını iceren kitapları uc başlık altındadır :
Libri Haruspicini kurbanın ciğerine bakarak kehanette bulunma sanatını anlatır.
Libri Fulgurales yıldırımları yorumlamayı oğretir. Etruskler’de on bir ceşit yıldırım vardır ve sadece dokuz tanrı yıldırım atabilir. Bunlardan sadece Jupiter-Tania uc ceşit yıldırım gonderebilirdi. Etruskler yıldırımları inceleyebilmek icin gokyuzunu on altı bolume ayırmışlardı ve gozlemlerini buna gore yapıyorlardı. Her bolum bir ya da bir kac tanrıya aitti . Boylece yıldırımı hangi tanrının gonderdiğini anlayabiliyorlardı. ( Aynı şekilde Babilliler de gokyuzunu dort bolume ayırmışlardı.)
Libri Rituales ise cok daha geniş kapsamlı idi . dini esasların yanında devletlerin bireyler gibi yaşamı , şehirlerin ve tapınakların kurulması , ordu ve devlet duzeni gibi konuları da iceriyordu. Rituel kitapları arasına Mısır’ın Oluler Kitabı’na benzeyen Libri Acheruntici’yi ve mucizelerden soz eden Ostentaria ‘yı da katabiliriz.
Etrusk dininin ozelliklerinden biri de sadece rahiplerin tekelinde olması idi. Rahipler soylu ailelerden secilir ve toplumda etkili olurlardı .Butun bu kitaplara rağmen unutulmaması gereken bir nokta da Etrusk dininin sozlu olarak aktarılması ve inisyatik bir karakteri olmasıdır. Bu kitapların MO. 1inci yuzyılda yazıya gecirildiği tahmin edilmektedir. Nigidius Figulus ve Tarquitus bunları Latince’ye tercume etmişlerdir.
Etrusk tanrıları da Roma inanclarına gecmişlerdir. Ancak belge eksikliğini ve Grek etkisini de hesaba katarsak Etrusk panteonunu tam olarak belirlemek cok zordur.
Panteonda en onemli yerlerden biri Tinia’ya aittir. Tinia , Roma’lıların Jupiter’i (Bir cok kaynakta Jupiter-Tinia diye gecer) ya da Grekler’in Zeus’u ile bir tutulur. Ancak onlardan farklı olduğu bellidir. Roma Junon’u ile bir tutulan Uni ve Menerva ile bir uclu meydana getirir. Etrusk krallar zamanında bu uclu Roma’ya da girmiştir. Roma’da da diğer kulturlerde olduğu gibi uc tanrı icin kurulmuş tapınaklar vardı.Etruskler’e gore bir şehir kurulduğunda bu ucluye tapınak yapılmamışsa , o şehir dini kurallara uygun olarak kurulmamış demektir.
Panteondaki onemli tanrılardan biri de Vertumnus’tur. Koken olarak Volsinii kokenli olup sonradan Romalılara da gecmiştir. Unlu Latin şairi Propertius Vicus Tuscus yakınlarında heykelini gorduğunu belirtir. Propertius’a gore Bahce ve urun tanrısı idi. Propertius ona Volsinii’yi terkettiğini fakat uzulmediğini soyletir:
Tuscus ego , Tuscis orior nec pænitet inter prœlia Volsinios desruisse focos.. ( IV. Kitap )
Etrusk tanrılarından biri de Fufluns idi . Etrusler’in şarap tanrısı olan Fufluns zamanla Grekler’in Dionisos’unun karakterini almıştır . Diğer bazı tanrılarda olduğu gibi başlangıcta Etrusk kokenli olan bu tanrı grekler ile olan ilişkiler sonucunda , ozellikle de Dionisos torenlerinin buralarda yayılmasını takip ederek Dionisos’un ozelliklerine de sahip olmuştur. Etruskler’de, ozellikle torenleri ile populer olan bu tanrı icin yapılan ayinler zamanla seks alemlerine donmuştur. Titus Livius bu adetlerin zamanla Roma’ya da gectiğini soyler:
Hujus mali labes ex Etruria Roman veluti contagitione morbi penetravit. / Bu bela Etruria’dan Roma’ya bir salgın gibi gecti. ( XXXIX , 9, 1)
Etruskler’in ateş tanrısı ise Sethlans idi. Bazı yerlerde Grekler’in Hermes’ine benzer bir tanrı olan , tuccarların koruyucusu, olulere yol gosteren Turms’a benzer bir tapımı vardı. Bir başka ateş tanrısı ise Romalılar’ın Vulcanus’una benzeyen Velchans idi. Velchans daha korkulan bir tanrı idi.
Etruskler’in savaş tanrısı ise yıldırım atan tanrılardan Maris idi.Ares’in hikayesi Etruria’da yayıldıktan sonra Maris Turan’ın aşığı oldu .Turan Roma’nın Venus’une benzeyen aşk tanrıcası idi. Etimolojik olarak Grekce turannoV (tiran, kral , kralice anlamında ) ile aynı kokten geldiği duşunulmektedir. Gosterimleri Afrodit’e benzemektedir.
Grekler’in Apollon ve Artemis’i ise Etrusk panteonunda Aplu , Apulu , Aplum , Artemes , Aritimi , Artumi , Artimnes adları ile bulunmaktadır.
Diğer tanrılar arasında Saturnus’a eşdeğer Satre de vardı. Satre icin yapılan vahşice kurban torenleri tapımının en belirgin ozelliği idi.
Dikkat ceken Etrusk adetlerinden biri de , Titus Livius’un yazdığına gore, Etruskler’in her gecen sene icin Nortia tapınağına bir civi cakmaları idi. Bu adet daha sonra Romalılar’a da gecmiştir. Roma’da da her sene Eylul ayında praetor maximus Capitol Jupiter’inin bolmesinin duvarına civi cakardı.
Etrusk inanclarında yarı tanrılar ve doğa ruhları da onemli bir yer tutardı. Aynalarda ve bronz tabletlerde Turan’a eşlik eden cıplak perilere rastlanmıştır. Lases adı verilen bu perilerin bazen Tinia ve Minerva’ya da eşlik ettikleri de gorulmuştur.
Etruskler’in oteki dunya hakkında da inanclar geliştirmişlerdir. Sanat eserlerinin buyuk bir bolumu oteki dunya kultunun bir parcası olarak oluşturulmuştur. Elimizde yazılı metinler olmasa da olulerle beraber konulan eşyalardan, yapılan resimlerden , kabartmalardan oteki dunya inancları hakkında bir fikir sahibi olabiliyoruz. Etrusk inanclarına gore olen kişinin ruhu kanatlı cinler tarafından oteli dunyaya goturulurdu. Bu tema bir cok mezar odasındaki resimlerde işlenmiştir. Burada oyunlar oynanıp ziyafetler veriliyordu. Burada Etruskler’e ozgu bir cok cin vardı. ( Bazen kader kitabını acan Culsu ve Vanth gibi.) MO dorduncu yuzyıldan itibaren ise bu resimlerde oteki dunyanın efendileri de gosterilmeye başlanmıştır. Bunlar Greklerden alınan Eita ( Hades ) ve Phersipnai ( Persefone ) dir. Bu yuzyıldan itibaren oteki dunyanın tasvirleri de değişmeye başlamıştır. Burası artık eziyet cekilen korkunc bir yer olmaya başlar. Charus ve Tuchulcha adında iki korkunc cin de tasvirlerde yer alır. Etrusk Krallığı cokmeye yaklaştıkca tasvirler daha da korkunclaşır.
Romalılar Etruskler’in inanclarından mundus kavramını da almışlardır. Mundus oteki dunya ile bu dunya arasında gecişi sağlayan bir cukurdur. Mundus sozcuğunun de Etrusk dilinden geldiği duşunulmektedir. Etrusk aynalarında goruntu tanrıcası Munqu’nun adı gecer. Zaten Latince’de de mundus sozcuğunun ilk anlamı kadın goruntusu demektir ( Diğer anlamları da Gokyuzu ve Dunya). Roma inanclarına gore religiosi denilen gunlerde Mundus acılıyordu ve ruhlar buradan bu dunyaya geliyorlardı.