KARACİĞER DENİLEN HARİKA ORGANIMIZ

Sizlere Bu yazımda Vucudumuzun Biyokimya laboratuarı olan Karaciğer denilen harika organı anlatmaya calışacağım .

Karaciğerimiz hayran olunacak bir kimyasal maddeler fabrikasıdır. Pek coğumuz onun değerini bilmeyiz ve onu yormak icin elimizden geleni yaparız. Fakat Karaciğer o denli dayanıklı ve kendisini korumasını bilen bir organdır ki , ancak dortte ucu tamamen yok olduktan sonra Hayatımız tehlikeye girer.Ustelik en ağır şekilde hasar gorduğunde bile , olağanustu bir kendini yenileme ( rejenerasyon ) gucu vardır. Vucudumuzun yalnızca en onemli biyokimya organı değil , aynı zamanda en buyuk organıdır. Ağırlığı erişkin insanlarda yaklaşık 1400 gramdır. Diafragma’nın hemen altında ve Karın boşluğunun ( Cavum abdominis ) sağ ceyreğinde yer alır. Karaciğer atardamarı (arteria hepatica ) , karaciğerin sağ ve sol lobunu temiz kanla besler. Oksijensiz kan ise sindirilmiş besinlerle dolu olarak karaciğerin toplardamarına (vena portae ) gider. Bu iki ana damar , tekrar tekrar bolunerek milyonlarca kılcal damara ( kapiller damarlar ) ayrılır. Bu kılcal damarlar da karaciğerin ozel konularda uzmanlaşmış milyonlarca hucresi arasında dolaşırlar. Belirli gorevler yapmak uzere bir araya toplanmış hucre kumelerine lobul adı verilir.

Sindirim işlemi sırasında elde edilen tum besinler ile oksijen , karaciğerin her hucresine taşınarak , onların biyokimyasal işlevleri icin gereken hammadde sağlanmış olur.
Safra ( Od ) uretimi , karaciğer hucrelerinin sayısız gorevlerinden birisidir. Hucreler icinde uretilen safra , hucre kolonları arasında dolaşan safra kanalına ( ductus choladicus ) boşaltılır sonra ana kanala aktarılan safra ya doğrudan doğruya oniki parmak barsağına (duodenum ) yada depolanmak uzere safra kesesine ( vesica fellae ) gonderilir. Safranın bazı bileşikleri benzerlik gosterir, bundan da karaciğer hucrelerinin plazmayı suzduğu , belirli buyuklukteki molekul ve iyonların gecmesine izin vererek daha buyuk proteinleri tuttuğu anlaşılmaktadır. Diğer safra bileşikleri , karaciğer hucreleri tarafından salgılanmaktadır. Bunlar arasında yağ molekullerini daha kucuk parcacıklara ayıran safra tuzları ile biluribin renkli maddesi ( pigmenti) de vardır.

Alyuvarların normal omru 120 gun kadardır. Bunlar hayatlarını noktaladıklarında , karaciğerin belirli hucreleri , olu alyuvarları parcalayarak , altın sarısı rengindeki Biluribin maddesini ( pigmentini ) acığa cıkartırlar eğer herhangi bir nedenle karaciğer kandan biluribin’i ayıramazsa , ya da safra kanallarında bir tıkanma – engelleme olursa ( yani safraya biluribin akarılamaz ise ) bu altın sarısı rengindeki pigmentin kandaki miktarı coğalır ve bu fazla biluribin vucudun oteki dokularında ; oreneğin deride ve gozlerde toplanır ve onlara karakteristik sarı rengini vererek SARILIK :İCTERUS dediğimiz semptomun ortaya cıkmasına neden olur.

Safra tuzları , sindirim işlevi sırasındaki gorevlerini yaptıktan sonra ortadan kaybolmazlar.Barsaklar tarafından emilerek karaciğer toplardamarı (vena portae) aracılığı ile yeniden salgılanmak uzere karaciğere getirilirler.Bu dolaşım bize sindirim sistemimizin yetkinliğini kanıtlar.Vucudumuzdaki Denge o kadar hassas kurulmuştur ki cok kucuk miktardaki safra tuzları ( 3-4 gram ) bile tekrar ait olduğu yere geri donebilmektedir.
Karaciğerimiz , olu alyuvarların parcalanması konusunda taşıdığı sorumluluğun yanı sıra kan plazmasına belirli proteinlerle birlikte , kanın damarlarda pıhtılaşmasını engelleyen heparin adlı kimyasal maddeyi de sağlamakla yukumludur. Heparin adını Karaciğerden ( Hepar ) alır. Heparin kanın pıhtılaşmasını engeller . Bu yuzden Tıpta pıhtı cozulmesinde ( tromboz ve emboli ) tedavisinde kullanılmaktadır.Ayrıca kan alma – verme işlemlerinde vericiden alınan kan heparinli kan toplama torbasında saklanmaktadır.Bu yuzden Heparin’in Tıbbi onemi cok buyuktur.

Karaciğer aynı zamanda fibrinojen denilen maddeyide uretir. Fibrinojen bir Plazma Proteinidir ve Pıhtılaştırma olayında cok buyuk bir onem taşımaktadır.

Sindirim sırasında kazanılan tum besleyici maddeler , karaciğerin biyokimyasal fabrikasından gecerler, karbonhidratlar buraya geldiklerinde basit şekerler halindedirler ancak karaciğerde derhal vucudun en buyuk doğrudan enerji kaynağı olan Glukoz’a donuşturulurler Hucrelerin ani enerjiye ihtiyacları varsa , karaciğer glukoz’un bir kısmını kana aktararak gereksinimi olan hucrelere gonderir.

Karaciğerin , glukoz depolama ozelliği olmadığından geriye kalan glukoz miktarını daha buyuk bir karbonhidrat molekulu olan Glukojen’e cevirir.Cunku glukojen , karaciğer ve bazı iskelet kasları tarafından depo edilebilir.Eğer butun glukojen depoları doluysa , karaciğer kalan glukoz’u yağa cevirerek , vucudun gerekli bolgelerine gonderir.İleride vucudun daha fazla enerji gereksinimi olursa ; bu yağlar ve glukojen derhal glukoza donuşerek enerji de kullanılır. Hatta gereksinimin cok fazla olması durumunda karaciğer yeterli enerjiyi sağlayabilmek icin proteinleri bile glukoz’a cevirmektedir ancak bu cok ender ve kucuk olculerde gorulen bir olaydır. Bu işlem sırasında ortaya cıkan zehirli atıklar , karaciğer tarafından hızla Ure’ye donuşturulur:normal miktardaki Ure zararsızdır .İdrar ve ter yolu ile vucuttan dışarı atılır.

Karbonhidratlar ,proteinler ve yağlar uzerinde yapılan bu donuşturme işlemleri bize biyolojik kimyasalların değişebilirlik ozelliklerini kanıtlamaktadır ancak bu değişimlerin gercekleşebilmesi icin belirli kimyasal değişimler icin belirli kimyasal maddeler vardır ve karaciğer bu değişimler icin en uygun kimyasal maddeleri uretmekte usta bir organımızdır.

Karaciğerdeki depoların buyuk bir bolumu glukojen’le doludur.Depolanan oteki maddelerin başında A, D ve B 12 vitaminleri ile demir gelir.Karaciğer’in depaoladığı A Vitamininin ilginc bir orneği kutup ayılarında gorulur:Bol miktarda balık yiyen kutup ayılarında A vitaminide cok fazladır. Eğer kutup ayısının karaciğeri , sağlıklı bir insan tarafından yenirse A vitamini fazlalığı zehirlenmeye hatta olume bile yol acabilmektedir ( Bu Olay İlginctir ve Eskimolarda gorulmuştur.)

Karaciğer , vucut tarafından parcalanamayan bazı zehirler de salgılar.Orneğin ilaclanmış sebze ve meyve yiyen insanların karaciğerlerinde şaşırtıcı miktalarda bu etken maddeler saptanmıştır. Striknin ( karga buken otu zehiri ) , cok kuvvetli ve oldurucu bir zehirdir.Nikotin ( sigarada , tutunde bulunan zehir ) , bazı Barbuturatlar ( Uyku İlcaları ,bazı sakinleştiriciler ve Anestezik İlaclarda bulunan bir etken madde ) ve kuşkusuz Alkol , karaciğeri tahrip eder. Gerci karaciğerin alkol gibi zehirlerle mucadele gucu olağanustu fazladıre fakat surekli ve cok miktarlarda alınan alkol , bolunmekte olan karaciğer hucrelerine zarar verir:boylece hucre yenilenmesi engellenmiş olur eğer bu durum cok aşırı miktarlarda ve cok uzun sureler devam ederse , normal karaciğer hucrelerinin yerini lifsi bağ dokuları alır ve SİROZ adını verdiğimiz hastalık ortaya cıkar. Zamanında onlem alınmazsa karaciğerin işlevleri duracak , bunu sarılık izleyecek ve ardından koma ve nihayet olum gercekleşecektir.

Boyle durumlarla karşılaşmamak icin , karaciğerimizin ve vucudumuzun değerini iyi bilelim .Alkolden uzak duralım .Karaciğerinizden en ufak bir rahatsızlığınız olursa hemen Hekiminize başvurunuz .

Sağlıklı gunler dileği ile …

Uzman Dr.Ali AYYILDIZ
Veteriner Hekimi – İnsan Anatomisi Uzmanı Dr.


[h=2]Antalya Anatomi Uzmanı uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]