Aşağıda, unlu kahin Doc Anderson trans halindeyken, araştırmacı-yazar Warren Smith’in piramitlerle ilgili olarak kendisiyle yaptığı goruşmenin bir bolumu yer almaktadır.

S- Piramitler ne zaman inşa edildi?
C- Calışmaların ilerlediğini, buyuk taşları bir yerden başka bir yere goturen ve uygarlıklar icin bir anıt yaratan insanları goruyorum. Bircokları oyle zannetseler de bu bir mezar anıt değil, bu bizden once var olan ileri duzeydeki uygarlıkların anısına dikilen bir anıt. Bazıları hem maddi hem de manevi yonden bizden cok daha ileriydiler.

S- Piramitleri planlayanlar kimlerdi?
C- O donemde kadim Mısır’da bu konularda bilgi sahibi olan bircok kişi vardı. Piramitlerin nasıl yapılacağı, Atlantis sulara gomulmeye başladığında kıtadan kacanlar tarafından biliniyordu. Atlantisliler bilimlerini, metafizik oğretilerini koruyabilecekleri emin bir yer arıyorlardı, tufanın olacağını onceden kestirmişlerdi. Bilginin emniyetli bir şekilde binlerce yıl saklanabileceği bir yere ihtiyacları vardı. İşe Gize platosunun altında muazzam bir yer altı odası inşa ederek başladılar. Orada kayıp uygarlıkların kayıtları var.

S- Kendinizi o odaya projekte edebilir misiniz?
C- Bircok oda var. Piramidin altında muazzam odalardan oluşan şebekeler var. Kayıtlar aynen 12.000 yıl once yerleştirildikleri gibi duruyor. Yapı bittikten sonra kayıtları inceleyenler pek az. Dunyanın spirituel kişileriyle bazı buyuk din adamları inisiyelere yanaşarak bu odalarda calışma yapmayı başardılar, dunyada bu bilgiyi yaymalarına izin verildi.

S- Bu odaları tarif eder misiniz?
C- Duvarlarından olumsuz ışınlar yayılan taştan oyulma tuneller. Tuneller once kayalık katmanlar oyularak yapılmış, daha sonra metalle kaplanmış. Bodrum katındaki bir duvarı kaplamak icin biz nasıl lambri doşuyorsak, bu tunellerin duvarlarında da aynı şekilde metalik panolar var. Panolara ceşitli desenler ve resimler oyulmuş. Tuneller platonun bir ucundan oteki ucuna kadar uzanıyor. Tunellerle bağlantılı ceşitli odalar var. Toplantı salonuna ya da kutuphaneye benzeyen bircok buyuk salon var. Salonların bazıları muzelerimizde gorebileceğimiz turden ceşitli objeleri barındırıyor. Bu objeler soz konusu uygarlıkların halklarınca kullanılan eşya ve makinelerden oluşuyor. Işığın sabit tutulması objelerin bozulmasını onluyor.

S- Işıklandırma sistemi hakkında bilgi verebilir misiniz? Bunlar nasıl oluyor da ebediyen ışık verebiliyorlar?
C- Bu Atlantis’te yaşamış kişilerce bilinen bir işlem sayesinde oluyor.

S- Daha fazla bilgi verebilir misiniz?
C- Şu donemde daha fazlasını acıklamam doğru olmaz. Bu tur enformasyon ancak arayan kişi hazır olduğunda verilebilir.

S- Daha ayrıntılı acıklama yapamaz mısınız?
C- Atlantislilerce bilinen kimyasal bir işlem sayesinde calışıyorlar.

S- Salonlardaki makineler hakkında bilgi verebilir misiniz?
C- Oraya yerleştirilmiş bircok makine var.

S- Bunların işlevi nedir?
C-Atlantislilerin geliştirdikleri ‘olum ışını’ makinesi var. Mutantların oluşturulmasında kullandıkları makineler de var. Mutantlar insanla hayvan karışımı yaratıklardı. Buyuk Atlantis toplumu dejenere olmaya başladığında bilimsel ahlak da cokuntuye uğramış ve bilim bu tur şeylerle ilgilenir olmuştu. Atlantisli bilim adamları gen şifresiyle ilgili bilgileri sayesinde bu zavallı varlıkları uretmeye başladılar. İnsan zihnine sahip olmamalarına rağmen bedenleri ışınlarla yonlendirilebiliyordu. Atlantisliler hucreleri birbirine aşılamayı da biliyorlardı.

S- Bunu neden yapıyorlardı?
C- Varlıklı kimselerin kullanabileceği hizmetciler uretmek icin. Ciftcilik yapabilecek yarı hayvan yarı insan yaratıklar uretmek icin de bu bilgilerini kullandılar. Atlantis’in son donemlerinde balık-insan tipi bir bileşim de geliştirildi. Karalar giderek parcalanıp sulara gomulduğunden bu balık-insanlar denizlerde yiyecek uretmek icin kullanılıyordu.

S- Orada daha başka neler sergileniyor?
C- Bir başka odada mucevherler sergileniyor. Bir camın altında kocaman elmaslar, yumruk iriliğinde yakutlar var.

S- Boyle bir hazinenin ebediyen oraya kilitlenmesinin anlamı nedir?
C- Piramidi inşa edenler hazinelerle ilgilenmezlerdi. Mucevherleri gecmişteki işciliğe bir ornek olsun diye bıraktılar.

S- Yer altı yapısının buyukluğu hakkında bir fikir verebilir misiniz?
C- Kilometrelerce uzunluğunda tuneller var. Galerilerden biri Kayıtlar Salonuna ayrılmış. Her kulturu layıkıyla temsil eden bilgilerin tumu orada. Tomarlar, tuhaf bir dille yazılmış kitaplar ve minyatur şeklinde yuvarlak kayıt kristalleri var.

S- Kayıtlar mı dediniz?
C- Ses kaydı yapan bir taş parcası kullanıyorlar.

S- Atlantis’te mi?
C- Atlantis’te de vardı, ama bunlar yok olmadan once Lemurya halkından kalanlar.

S- Buyuk Piramit konusuna donelim. Piramit nasıl inşa edilmişti?
C- Once platonun altında yer alan kayıt odaları tamamlandı, bunun icin 40 yıllık bir sure gerekti. Sonra yer altı tonozlarının girişleri kapatıldı ve piramit inşa edilmeye başlandı. O devasa yapı tamamlanıncaya kadar 60 yıllık bir sure daha gecti.

S- Ozel aracları var mıydı?
C- Atlantis’ten kalan bircok makine vardı. Bunlar yer altı depolarının yapımında kullanıldı ve coğu piramidin altındaki salonlarda sergilenmek uzere bırakıldı. Taşları nakletmek ve traşlamak icin kullanılan birkac makine yukarda kaldı. Bunlar yer cekimini alt etmeye yardımcı olan makinelerdi. Bir taşı kaldırmak icin 200 kişi gerekirken, bu makinelerin yardımıyla aynı işin yapılması icin 20 kişi yetiyordu.

S- Piramidin icinde hala keşfedilmemiş odalar var mı?
C- Hizmet etme liyakati olanlara ustatların cağrıda bulunduğu İnisiye Odası var. İnsanlık bu bilgiyi almaya hazır oluncaya kadar kapalı kalacak. Bu odada piramidin altındaki yer altı odalarına acılan gizli bir kapı da yer alıyor.

S- Bu oda ne zaman bulunacak?
C- 2000 yılı gelmeden once.

S- Dunyanın tepkisi ne olacak?
C- Hayrete duşecekler, bircok gizemler acıklanacak, bircok yeni kitabın yazılması gerekecek, bircok bilginin hatalı olduğu gorulecek. Ama yine de dunya bu değişime hazır olacak ve kulturumuz bir Altın Cağ donemine girecek. O doneleri orada bırakmalarının sebebi de bu, yani gelecek neslin ilerlemesini sağlamak. Elbet bu bilgilerle birlikte onların nasıl kullanılacağına dair kurallar da gelecek. Onların yaptıkları hatalardan ders alabilir ve dunyanın gercek varisleri olabiliriz.

Doc Anderson ayrıca şunları da ilave etmiştir: “ Tibet’teki lamalar bana, Atlantik Okyanusu’nun ortasındaki buyuk bir adadan cıkan yer altı gecitlerinin işaretlendiği bir harita gosterdiler. Bu tunellerin bir kısmı Avrupa’ya, bir kısmı Amerika’ya ve Asya’ya uzanıyordu. Bu kadim harita uzerinde, Afrika’daki tunellerin Mısır’daki Buyuk Piramidin yakınında sona erdiği goruluyordu. Teksaslı petrolcu John Shaw’la birlikte kısa bir sure once Gize’ye gitmiştik. Arap rehberlerimizden biri, Gize duzluğunun altındaki bir tuneli aradığından bahsetti. Kendisinde bu tunelin girişini gosteren eski bir haritanın bulunduğunu soyluyordu. Rehbere gore soz konusu tunel bir yer altı krallığının girişiydi.”