Kanser, tedavisi uzun suren bir hastalık olduğu icin hastalar uzerindeki psikolojik etkisi klinik onkoloji icin onemlidir. Yıllar icerisinde tıpta yaşanan olumlu gelişmelere rağmen kanser hala insanlarda panik ve kaygı uyandıran, belirsizlikler iceren, ağrı ve acı icinde olumu cağrıştıran bir hastalık olmayı surdurmektedir. Ceşitli araştırmalar kanser tanısı konulan insanlarda intihar riskinde artışı gostermektedir. İntihar girişimleri ile başta depresyon ve alkol-madde bağımlılığı olmak uzere ceşitli ruhsal hastalıklar, tıbbi hastalıklar ve olumsuz aile ici etkileşimler, toplumsal dayanışma azlığı, ekonomik sorunlar, goc gibi sosyoekonomik etmenler ilişkili bulunmaktadır. Yatan ve ayaktan izlenen kanser hastalarında, psikiyatrik bozuklukların insidansı yaklaşık %50'dir. Bircok araştırma dindirilemeyen ağrı, major depresyon, kontrol kaybı, duygusal sıkıntı, fiziksel işlev kaybının kanser hastalarında intihar duşuncelerine en sık yol acan etmenler olduğunu gostermiştir. Hekim, hastaların bu ozelliklerini dikkate almalı, risk değerlendirmesini iyi yapıp ozellikle intihar acısından yuksek risk taşıyan hastalara mudahale edebilmelidir. İntihar girişiminde bulunan kişinin bir psikiyatrist tarafından tıbbi mudahalesi tamamlandıktan hemen sonra gorulmesi gerekmektedir. Cunku bu donem genellikle kişinin hicbir zaman olmadığı kadar yardıma acık olduğu bir zaman dilimidir. Secilecek psikoterapotik yontemler, fazla zaman alıcı olmayan, hastaların genel durumlarını dikkate alan, gerektiğinde aileyi ve tedavi ekibini de iceren ozellikte olmalıdır. İntiharla ilişkili psikiyatrik durumların ve cozum yollarının bilinmesi hem psikiyatristlerin hem de hastanın primer hekiminin sorumluluğudur. Bu yondeki cozum odaklı mudahaleler ise hastaların yaşam kalitesinin artmasına onemli katkı sağlayacaktır.

[h=2]Bolu Psikiyatri uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]