Kanser hastalığı, Dunya’da ve ulkemizde kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sırada gorulen olum sebebidir. Kanser hastalığı, ikinci sırada gorulen olum sebebi olmakla birlikte, tedavi edilebilir bir hastalıktır. Kabaca bir deyişle, her uc kişiden birisi hayatının bir doneminde kanserle karşılaşacak, ama yaklaşık sekiz kişiden birisi kanser nedeniyle hayatını kaybedecektir.
Yani her kanser olumle sonuclanmadığı icin, kanserden olum sıklığı, kanser gorulme sıklığını yansıtmamaktadır. Gelişmiş ulkelerde kanser gorulme oranı yuzbinde 400 civarındadır. Bizde ise bu oran yuzbinde 200 civarında tahmin edilmektedir. Bu da her yıl yaklaşık 150 bin yeni kanser hastası demektir.
Ortalama insan omru tum Dunya’da olduğu gibi ulkemizde de uzamaktadır. Ortalama yaşam suresinin uzamasıyla birlikte insanların olum nedenleri de değişiklik gostermektedir. Kazaları ve savaşları değerlendirme dışına alırsak, az gelişmiş ulkelerde olum sebebi olarak ilk sıralarda yer alan enfeksiyon hastalıkları, gelişmiş ve gelişmekte olan ulkelerde arka sıralara duşmekte ve bunun yerini kalp ve damar hastalıkları ile kanserler almaktadır.
Kanser Nedir?
Normalde, canlıların vucudundaki hucrelerin pek coğu, fonksiyonları gereği bolunur, coğalır, omurleri tamamlanınca da olup yerlerini yeni hucrelere terk ederler. Bu duzen, hucrelerin cekirdeklerinde bulunan kromozomlar uzerine yerleşik genlerin komut ve yonetimindedir. Eğer hucreler doğru olmayan komutla yonlendirilirse, işlevlerindeki normalden sapmalar sağlıklı yaşamın duzenini bozarak kanseri de iceren bircok hastalığa sebep olurlar. Kanserli dokunun hucreleri kontrolsuzce coğalır, gorevini yapmayı bir kenara bırakıp vucuda yayılır. Bu nedenle, kanserin başlayışını araştıran son yıllardaki calışmaların buyuk bir grubu hucrenin icyapı ve işleyiş şekline yonelmiştir.
Bu calışmaların sonuclarına gore, kanseri “başlatıcılar” ve “baskılayanlar” arasındaki uyumun bozulması hucrenin kanser hucresine donuşumunu gercekleştirmede olasıdır. Başlatıcılar hucrede temelde bulunan fakat baskı altında tutulan onkogenler (kanser yapıcı genler), hucre olumsuzluk genleri ve hucre buyume faktorleridir. Hucrenin kanser hucresine donuşunu baskılayanlar supressor genler (tumor baskılayıcı genler), apoptosis genleri (planlanmış hucre olumunu duzenleyen genler) ve hucre buyume faktorlerinin baskılayıcılarıdır. Başlatan etken ne olursa olsun sonucta normal hucrelerden onemli farklar gosteren kanser hucreleri oluşur.
Normal hucrelere oranla daha az ozelleşmiş, olumsuzluk, kontrolsuz, sınırsız coğalma ve doğal bağışıklık olanaklarından kacabilme yeteneklerine sahip kanser hucreleri once bulundukları dokuya sığamayarak bir kitle (tumor), bir sure sonra bir grup hucre kan ve lenf damarlarına ulaşıp vucudun başka dokularına giderek oralarda coğalıp yeni kitleler (metastaz) yaparlar. Bu araştırmalar yapılırken, hucre gelişiminde son aşamada rol oynayan onkogenlerin keşfi kanser biyolojisinin anlaşılmasında cok ileri bir adımdır ve şimdi acıklanması gereken husus, onkogenlerin insan kanserinde hucre şekil değişimi doneminin başlaması veya devamı icin temel olup olmadıklarının gosterilebilmesidir. Kanıtlanmaya yonelik calışmalar devam ederken, onkogenlerin kanserin teşhis ve tedavisindeki yeri de değerlendirilmektedir.
Kanserden Korunma
Kanser hucresine donuşumu oluşturan yanlış gidişin neden veya nedenleri kesin olarak bilinmediği icin calışmalar gozlemlere dayanan ceşitli olasılıklara yonlendirilmektedir ve ozellikle kanser olma riskini arttırabileceği izlemi veren yuksek risk faktorleri değerlendirilmektedir. Kanser oluşumu icin risk taşıdıkları duşunulen bu faktorlerden insanda ve laboratuar araştırmalarında kanserle bağlantısı gozlenmiş olanlar kabul edilebilir, fakat kanserle bağlantısı kanıtlanmamış olanlar şupheli risk faktorleridir. Ancak bu gozlem, araştırma ve goruşler yuksek riske sahip olanların mutlaka kanser olacakları ya da duşuk riskli olanların kanser olmayacakları anlamını getirmez.
Hucrelerin yapısı ve calışmasından koken alan kişisel risk faktorleri kontrol edilemeyeceği icin korunmak mumkun değildir. Kişisel faktorlerin onde gelenleri yaş, zaman ve ailedir. Yaş ve zaman hicbir zaman kontrol edilemez ve bu nedenle korunamaz.
Ancak, ailesel risk faktorlerine karşı bazı onlemler alınabilir. Buyukbaba ve buyukanneden başlayarak anne, baba, kardeşler, amcalar, dayılar, halalar, teyzeler ve ilk kuşak kuzenleri icine alan bir liste yapılır, eğer bir tanesinde kanser varsa, tipi ile birlikte kaydedilir, iki taneden fazla kanser cıkarsa bu konudaki bir uzmanla goruşulmelidir.
Cevreden koken alan cevresel risk faktorlerini kontrol edebilmek icin geniş olanaklar vardır ve bu nedenle korunmak mumkundur. Cunku tum kanserlerin %80 kadarının yaşam şekli ve cevresel risk faktorleri ile ilgili olduklarını gosteren gercekler vardır.
Bu grup faktorler arasında yaşanan cevrenin getirdiği riskler yanında onde gelenler besinler ve beslenme şekli, sigara onde olmak uzere diğer bazı alışkanlıklar ve radyasyona maruz kalmadır. Bunlardan başka cok gerek olmadıkca hormonların dengesini dıştan mudahaleler ile bozmamak gerekir. Kadınların bazı kanserlerinde doğum kontrol haplarının bağlantısı sıklıkla gundeme getirilmektedir. Bu grup hapları kullananların devamlı meme kontrolu ve Pap testi yaptırmalarında fayda vardır. Hapların mutlak kullanılma gereksinimi varsa, dozları doktor ayarlamalıdır. Ayrıca guneşin ultraviyole ışınları, ozellikle iş yerleri ile bağlantılı bazı kimyasal maddeler hatta bazı kanserlerde rolu olduğu duşunulen viruslar dikkate alınmalıdır.
Beslenme ve Kanser
Gorguler ve araştırmalara dayalı sayısal değerlendirmelere gore, kanserin olası sebepleri arasında dengesiz beslenme %35 oranında yer tutmaktadır ve dengesiz beslenmenin yanına bazı yaşam alışkanlıkları eklenirse bu oran %85 değerine kadar yukselmektedir.
Oncul deliller beslenmedeki antioksidanların, bitkilerdeki fitokimyasal maddelerin ve omega-3 gibi bazı yağ asitlerinin kanser gelişme riskinin azalmasında rol oynayabileceklerine işaret ediyor. Ancak, sonuclar kesin değerlendirme icin henuz yeterli değildir, sıklıkla yenileri saptanıp oğrenilmektedir.
Antioksidanlar: Oksitlenme olaylarını baskılayan maddelerdir. İnsanda normal biyokimyasal olaylardan sonra ortama cıkan, kanda serbest dolaşarak sağlıklı hucrelere adeta saldıran ve onların DNA yapılarını değiştirerek tumor gelişmesine zorlayan maddelere karşı vucudu korudukları varsayılıyor. Ancak, kanser riskini duşurmekteki rolleri henuz kesinleşmediği icin araştırmalar devam etmektedir.
Fitokimyasallar: Bitkilerin yapısında bulunan bazı kimyasal bileşiklerdir ve bitkileri bakteriler, viruslar ve mantarlara karşı korurlar. Ayrıca antioksidan, besin koruyucu ve kanser yapıcı ajanlara karşı engelleyici etkileri olabileceği bildirilmektedir.
Domates, maydanoz, portakal, greyfurt gibi koyu sarı, oranj ve tumuyle yeşil meyve ve sebzelerde karotenoidler; brokoli, kabak, lahana, Bruksel lahanası, şalgam gibi turpgiller grubunda indoller; şarap, yeşil cay, soğan, elma, kıvırcık lahana, fasulye gibi meyve ve sebzelerde flavonoidler; limongiller ve turuncgillerde biflavonoidler; soğan ve sarımsakta alisin; yeşil yapraklı sebzelerde lutein; soya fasulyesinde isoflavonlar; ahududu ve frambuaz gibi mavi ve kırmızı meyvelerde ve sebzelerde antosiyaninler; zeytinde, limongillerde, hububatlarda, baklagillerde fenolikler ve domateste likopen gundemde olanlardır. Yuksek fitokimyasal maddeli yiyecekler brokoli, dutlar, soya kabukları, armutlar, şalgamlar, kereviz, havuc, ıspanak, zeytinler, domates, mercimek, kavun, sarımsak, kayısı, soğanlar, soya fasulyesi, yeşil cay, şeftali, kabaklar, kıvırcık, Bruksel lahanası ve kırmızı şaraptır.
Omega-3 yağ asitleri: Vucutta yapılmayan bu asitler yiyecekler veya ek katkılardan alınan yağ asitleridir. Deniz urunleri, ozellikle sıcak su urunleri, keten tohumu yağı ve fasulyede bulunan bu asitlerin meme ve prostat kanserleri risk ve gelişmesini onlemede rolleri olabileceği bildirilmektedir.
Beslenmede doğaya donuşun onemi yanında besinlerin secimi ve hazırlanış şekli de onem taşır. Ozellikle bitki orijinli lifli gıdalar bunları icermeyen hayvansal gıdalara ustunluk sağlar. Lifler oluşturdukları kitle ile sindirilecek besinleri barsaklarda uzun sure tutarak sağladığı bircok biyolojik fayda arasında kanser yapıcı maddelerin de parcalanarak azalmasını neden olur. Beslenme alışkanlığında bir diğer onemli konu yuksek ısıda sağlıklı olmayan pişirilme şeklidir. Kızarmış veya yanmış et veya balık uzerinde ateşin etkisi ile kanser yapıcı maddeler oluşur. Dumanlanmış veya nitritler ile tutsulenmiş etler de kanser yapıcı olabilir. Ancak bu kanser yapıcılar az miktarlarda, ozellikle kanser koruyucuları iceren bitki ve meyvelerle yenildiği zaman, zararlı olmayabilir. Esasında duşuk ısılı buğulama, tencere pişirimi, yumurtanın suda pişirilmesi, yavaş ateşte kaynatmak veya mikrodalga gibi yontemleri kullanmak daha doğrudur. Muhakkak ki, yaşam şeklini de her zaman değiştirmek kolay değildir, fakat kanserden korunma amacı ile bazı şeylere dikkat edilebilir. Kişi şişman ise fazla kilolar verilebilir, az yağlı az kalorili besinler yenilebilir, lifli yiyeceklerin miktarı arttırılabilir, vitaminler normal yollardan alınabilir. Ancak her hangi bir nedenle kuvvetli bir yemek yenirse, bunu da sorun etmemek, ancak bunu alışkanlık durumuna getirmemek gerekir. İyi ayarlanmış, uygun secilmiş ve devamlılık gosteren bir beslenmenin kanser riskini azalttığı unutulmamalıdır. Orneğin genclerin ve cocukların cok defa tercih ettikleri burgerler dikkate alınırsa, en hafif burgerde bile %70 oranında yağ olduğu gibi, rafine olmayan unla yapılmış ekmeği yeme şansı da kaybedilmektedir. Ayrıca, ızgarada pişirilen burgerlerin dış yuzlerinde yanmış komur-katran benzeri maddeler oluşarak kanser yapıcı risk taşırlar.
Kanserde Erken Tanı
Kanserden mutlak korunma soz konusu olmadığına ve tum kanserleri engelleyecek bir aşı henuz bulunmadığına gore, kanserde erken tanı elimizdeki belki de en onemli silah olma ozelliğini korumaktadır. Erken tanı kavramını netleştirmek icin kanserin aşamalarını iyi bilmek gerekir. Her kanser tipi ayrı ozellikler gostermekle beraber, genelde kanser hastalığının gidişi dort klasik evreye ayrılır:
Evre I: Kanser başladığı yerde sınırlı kalmış cevre ortama gecmemiştir;
Evre II: Kanser başladığı ortamdan etrafındaki dokulara ve cıktığı yorenin lenf yollarına doğru ilerlemiştir;
Evre III: Kanser bolgesel dokulara ve lenf bezlerine tam yayılım vardır;
Evre IV: Kanser kan ve lenf yoluyla diğer dokular ve organlara ulaşmıştır ve metastaz denilen olay gelişmiştir.
Birinci evrede tanısı konulan kanserlerde tam şifa sağlanabilir. Evreler ilerledikce tedavideki başarı oranları duşmektedir.
Kanserde erken tanı tedavi şansını arttırır ve tedaviyi kolaylaştırır, doku ve organ kaybını onler, tedavi giderlerini ve olum oranlarını duşurur. Bugun sıklıkla gorulen bircok kanserde erken tanı gercek anlamda hayat kurtarmaktadır. Erken tanı icin belirli aralıklarla sağlık kontrolu yalnız kanser icin değil, genel sağlık icin uygulanması gerekli olan goruştur.
Kanser icin butun ulkelerce kabul edilmiş ozel tehlike işaretlerinin, diğer bir deyimle kanserin yedi habercisinin:
• barsak ve mesane alışkanlıklarının değişiklikleri,
• iyileşmeyen yaralar,
• zamansız kanama ve akıntı,
• meme veya başka yerde sertlik,
• hazımsızlık veya yutma gucluğu,
• benler veya bir siğilin belirgin değişikliği,
• hırıltılı oksuruk veya ses kısıklığı
belirtilerinden her hangi birinin varlığında kişiler bir doktora başvurmalıdır. Ancak bilinmelidir ki, tanı cok defa kanser olmayabileceği gibi, bu belirtileri bulunmayan kişilerin kanser olmayacakları anlamı da cıkarılmamalıdır.
Ayrıca, haberci belirtileri olmayan fakat yuksek riskli olan erkek ve kadınlarda kanserin erken teşhisi icin bazı oneriler, zaman zaman bazı değişiklikler gostermekle beraber, temel olarak guncelliğini korumaktadır:
Yaş 20-39 (kontrol aralığı 3 yıl): Kadınlarda ağız boşluğu, tiroid bezi, lenf bezleri ve yumurtalıklar onde gelmek uzere genel muayene ve ayrıca memelerin her ay kendi kendine kontrolu, PAP testi (seks ilişkisi erken başlayanlarda 20 yaştan once). Erkeklerde ağız boşluğu, tiroid bezi, lenf bezleri, testisler ve prostat onde gelmek uzere genel muayene.
Yaş 40-50 (kontrol aralığı 1 yıl): Kadınlar icin yukarıdakilere ek olarak makattan tuşe ile muayene ve memelerin doktor kontrolu, kontrol aralığı 1-2 yıl olarak mamografi, ayrıca menopoz doneminde kurtaj ile rahim kontrolu. Erkekler icin yukarıdakilere ek olarak makattan tuşe ile prostat muayenesi.
Yaş 50 ve uzeri (kontrol aralığı 3-5 yıl): Kadınlarda yukarıdakilere ek olarak dışkıda kanama testi, kalın barsak endoskopisi ve mamografi. Erkeklerde yukarıdakilere ek olarak dışkıda kanama testi, gerekirse kalın barsak endoskopisi.
Kanser tedavisi
Kanserde erken tanının onemi herkes tarafından bilinmelidir. Cunku, bu donemde teşhis edilen kanserlerin tedavi şansı yuksektir ve %75 kadarının vucudun gozle gorulebilen veya basit yontemlerle ulaşılabilen yerlerinde olması erken teşhisi kolaylaştırmaktadır. Kanserde erken teşhis icin kanserin on belirtilerine karşı dikkatli olunması, belirli aralıklarla sağlık kontrolleri onde gelen hususlardır.
Kanserde erken teşhis tedavi şansını arttırır, kolaylaştırır, doku ve organ kaybını onler ve sakatlık bırakmaz, tedavi giderlerini azaltır.
Kanserde daha guvenilir teşhis yontemleri ve daha etkili tedavi şekilleri her gecen gun yeni bir aşama gostermektedir. İleriye yonelik yenilikleri değerlendirmeyi zamanına bırakarak, tumor bilimi olan onkolojinin klasik tedavi uzmanlıkları, tedavi şekil ve alanları şoyledir:
Cerrahi Onkoloji: Kanserin bugun en emin ve en iyi sonuc veren tedavi şeklinin uygulandığı uzmanlık dalıdır. Genellikle organ kanserlerinde ilk tedavi seceneğidir. Bu tedavide kanserli doku ve yoresel lenf bezleri ameliyat ile cıkarılır.
Radyasyon Onkolojisi: Kanserli doku ve yoresel lenf bezlerindeki kanser hucrelerinin coğalmasını onleme ve oldurulmesine yonelik radyoaktif ışınlama tedavisini uygulayan uzmanlık dalıdır. Genelde ameliyat sonrasında yorede kalması muhtemel kanser hucrelerine karşı uygulanmakla beraber, bazı kanserleri daha iyi ameliyat edilebilir şekle getirmek icin ameliyat oncesi de uygulanmaktadır. Kanserlerin bir grubu yalnız radyoterapi ile tedavi edilir.
Tıbbi Onkoloji: Kanser ilaclarını uygulayan uzmanlık dalıdır. İlaclar kan yolu ile butun vucuda yayıldıkları icin bu tedavi, yoresel tedavi olan radyoterapiden farklı olarak, sistemik etkilidir.
Ameliyat ya da radyoterapiden once veya sonra uygulandığı gibi, bu tedavilerle eş zamanlı da uygulanmaktadır. Ayrıca kanserlerin bir grubu yalnız ilaclarla tedavi edilebilmektedir. Tıbbi onkoloji uzmanlığının tedavide kullandığı ilacların sayısı, alanı ve uygulama yontemleri gun gectikce genişlemektedir.
Kemoterapi:
Tıbbi onkolojinin uyguladığı ilk tedavi yontemidir. Kanser hucresinin oldurulmesine yonelik (sitotoksik) ilaclarla yapılan bu tedavi son yıllarda buyuk aşama gostermiştir.
Onceleri yaygın ve artık tedavisi mumkun olmayan hastalarda konforlu ve biraz daha uzun yaşam icin uygulanan bu tedavi her gun yeni cıkan ilaclar ve yontemlerle bu grup hastalarda cok daha ileri ve iyi başarılar sağladığı gibi, artık hastalığın her donemimde değişik amaclarla uygulanmaktadır.
Kemoterapi ameliyatlar ile birlikte de kullanılmaktadır. Erken donemde teşhis edilen hastalarda, saptanması mumkun olamayan mikroskobik yayılmalar olabilir goruşu icerisinde, bircok kanserde ameliyat sonrası (adjuvan) kemoterapi uygulanmaktadır.
Aynı goruş icerisinde ya da ameliyat edilemez durumda olan hastalarda ameliyat oncesi (neo-adjuvan) kemoterapi yapılmaktadır. Kemoterapi bazı kanserlerde radyoterapi beraberliğinde uygulanmaktadır. Ayrıca kemoterapinin tek başına sonuc aldığı bazı kanserler de vardır.
Biyolojik tedaviler:
Genelde, kanser tedavisindeki geleneksel yaklaşım insan ve tumor ilişkilerini indirekt olarak değiştirmeye yoneliktir. Fakat biyolojik tedavilerde temel yaklaşım insanın normal hucrelerinin butunluk ve calışmasını bozmayacak şekilde sonuca ulaşmaya yoneliktir.
Kanser neden veya nedenleri araştırmalarının hucredeki genlere kadar ozelleşmesi ve nukleer teknolojinin ilerlemesi ile kanser tedavisinde guncel olan sonuca yonelik tedaviler yanında nedene yonelik biyolojik tedavilerin alanı her gun genişlemektedir.
Biyolojik duzenleyiciler adı altında toplanan bu ilacların kanser hucresini oldurmekten cok genellikle tumorun gelişim olayına etkili oldukları kabul edilmektedir.
Bu grupta vucudun temelde mevcut olan savunma sistemini duzenleyen veya eksiklerini tamamlayan bağışıklık uyarıcılar, bozuk genleri onaranlar, hucre bolunmesini durduranlar, tumor dokusunun damar yapmasını onleyiciler, kanser hucresini intihara zorlayanlar ve yayılmayı engelleyenler bulunmaktadır.
Hormonlar:
Bir grup kanserin hormon bağımlı olduklarını bilinmektedir. Bu grup kanserlerin tedavisinde hormonların sentezini veya etkisini onlemeye yonelik ilaclar kullanılmaktadır.
Kanser Tedavisinde Kanıtlanmamış Careler
Suiistimale son derece acık bir konu olmasından dolayı, bugun hemen her ulkede, hicbir bilimsel temeli olmayan ve araştırmalara kapalı yontemlerle kanserde şifa sağladığını iddia eden kişiler bulunduğunu itiraf etmek gerekiyor.
Uluslararası Kanserle Savaş Birliği’nin acıklamasına gore, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa ulkelerinde dahi kanser hastalarının %50 kadarının etkinliği kanıtlanmamış yontemleri kullandıkları sanılıyor. Bu yontemler bilimsel yontemlerin yerine veya onlara ek olarak kullanılıyor ve bu uygulamalar cok defa doktorların bilgisi dışında yapılıyor
Kanıtlanmamış yontemlerle ilgili bilgiler meslekten olmayan kişilerce, ve ender de olsa, maalesef doktorlar hatta tanınmış ve saygın bilim adamları tarafından bilim dışı bir tavırla benzer şekilde topluma sunulmaktadır.
Bu tur kanıtlanmamış yontemler, gundelik yazılı ve gorsel medyada da oldukca sık gundeme getirilerek, hemen her kanser hastası veya hic olmazsa ailesi ve cevre arkadaşları bunları okuyup izlemekte ve etki altında kalmaktadır.
Bu kişiler, doğal urunleri uyguladıklarını, urunlerinin yan etkilerinin olmadığını, bu urunlerin hastaların savunma mekanizmalarını harekete gecirdiğini, urunlerinin her ceşit habis hastalığa ve ayrıca bu gruptan tamamen ilgisiz diğer bircok hastalığa etkili olduğunu iddia etmektedirler.
Bir sır veya mucize olan tedaviyi, buluşları calınabileceği icin, yalnız kendilerinin verebileceklerini ifade ederler, tedavi ile şifa sağladıkları eski hastalarından mektuplar ve şahitlere sahip olduklarını ileri surerler, tanınmış kişileri bu duşunce ve yontemlerin destekleyicisi olarak gosterir ve başarısızlıklarını yonteme değil, hastaya yuklerler, yontemleri kontrollu klinik calışmalara değil, hastaların ifadelerine dayalıdır, elde ettiklerini iddia ettikleri sonuclarını bilimsel olmayan bazı toplantılarda bildirirler veya gundelik medyada acıklarlar, tıbbi kuruluş mensupları tarafından dikkate alınmadıklarını ve kendilerine baskı yapıldığını sıklıkla tekrarlarlar, tıbbi konuda uzmanlaşmış kişilerle konsultasyonu reddederler veya once kabul edip sonra vazgecerler.
Klasik tıbba karşı ciddi bir sorun olan bu uygulamalara hastaların yaklaşımı icin ceşitli nedenler var. Onde gelen neden korkudur. Cunku, genelde kanser bircok kişiye gore kısa surede ağrılı olumle eş anlamlıdır ve doktorun iyileşme icin guvence veremediği durumlarda korku daha cok artar.
Ayrıca, klasik kanser tedavisi şekil bozukluğu, yanık, bulantı ve kusma, sac dokulmesi seksuel yetmezlik endişesi ve bağışıklık sisteminin bozulması gibi sonuclara da varabileceğinden, hasta bilimsel tedavi suresince kendisinin yapabileceği cok az şey olduğunu duşunerek tedavi ve iyileşme yolunda daha aktif olacağı olanakları sunan yontemleri tercih edebilmektedir.
Ancak, bu kişiler, bu care ve yontemler şifa sağlayamadıkları gibi, ayrıca, kalifiye bir doktorun tedaviye başlayarak şifa elde etme zamanını ve şifa olanağını da azaltırlar. Bu nedenlerle, kanserin ne olup/olmadığını ve bilimsel tıbbın ne olduğunu ve ne yaptığını cok iyi bilmek gerekir.
Tıpta bir hasta grubunda tedavi yontemlerini değerlendirmek amacıyla tıp ve istatistik bilimlerine dayalı ozenle duzenlenmiş bilimsel araştırmalar bir disiplin ile yurutulmektedir. Boylece, farklı yapı ve davranış ozellikleri olan ikiyuzden cok sayıda insan kanserinde de farklı tedavi yaklaşımları “klinik calışma disiplini” ile ortaya konulmaktadır. Klinik calışmalar tek bir merkezde veya cok sayıda merkezlerde yapılabilir ve bu calışmalar genelde uluslararası organizasyonlarla yapılmaktadır. Her calışmada, değişmeyen temel ilkeleri kapsayan, protokoller sapması olmayan doğrultuda uygulanır.
Her ne kadar “doğaya donuş” gunumuz modası olsa da bilim ve teknoloji inancsızlığını da kabul etmek mumkun değildir. Bu alanda ileri duzeyde olan ulkelerde kanserin gerek tanı gerek tedavi olanakları icin milyarlarca dolar sarf edilirken, sorunu mutfakta kaynayan ısırgan otu veya zakkum tenceresi, oldurulen kaplumbağa kanı ve benzeri kanıtlanmamış careler ile cozmek mumkun değildir. Kanser tedavisi konunun uzmanları olan doktorlar tarafından yapılmalıdır. Bilim ve akıl yolundan sapmak, yalnızca zaman kaybına ve bilimsel gerceğin ışığından uzaklaşıp karanlıkta kalmaya yol acar.
[h=2]Bursa Genel Cerrahi uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Kanser nedir ? Kanserden korunma yolları, beslenme ve kanser hakkında her şey
Sağlık0 Mesaj
●24 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Kanser nedir ? Kanserden korunma yolları, beslenme ve kanser hakkında her şey