Osmanlı Hukumeti, İngiltere'ye savaş ilÂn edince, Avustralya'da yaşayan Abdullah ve Kul Mehmet isminde iki Turk de Koca Avustralya Kıtasına karşı savaş ilÂn etmiştir.
İlk bakışta olay komik gelebilir. Ama gercekten doğrudur. İki Turk bir kıta insana savaş ilÂn etmişlerdir.
Avustralya Adası'mn Silver City / Gumuş Şehir / Kasabası, son daraca cazip bir yerleşim yeridir. Mekke ve Medine'ye de pek benzer. Cunku devesi boldur. Devcilerin coğu da Hintli Muslumanlardır. Deveci olmamakla birlikte bunların icinde Turkiye'den gelen Abdullah isminde bir de Turk vardı. Muslumanlar arasında sevilen bir kişi. Cunku alim ve fazıl bir zattır.
Bu Turkiyeli Musluman Abdullah Efendi, Muslumanların kasabı idi. Bu arada Silver Şehrine Turkiye'den Anadolulu bir Musluman daha geldi. Kul Mehmet. O da bir araba yapıp, uzerine de bir Turk bayrağı dikerek dondurmacılığa başlamış ve kısa zamanda da meşhur olmuştu. Artık Avustralya adasında kasap Abdullah ve dondurmacı Kul Mehmet isminde iki Turk vardı. İkisi zorlu bir ikili de oluşturmuşlardı. Gumuş şehrin yerlisi-yabanctsı onları seviyorlardı.
İşte tam boyle guzel bir anda Birinci Dunya Savaşı patlak verdi. Turkiye, İngiltere ve Fransa ile savaşacaktı. İngiltere'nin mustemlekesi olan Avustralya da Canakkale Cephesine asker sevk etmeye başladı. İngilizlerin yanında Turklere saldıracaklardı. Bu onlar icin kotu bir talihti. Ama olan olmuştu. Artık savaştan başka yapılacak bir iş kalmamıştı.
Bu savaş durumunu oğrenen Abdullah ve Mehmet, memleketlerine donmek ve duşmanla savaşmak icin Avustralya hukumetinden cıkış vizesi icin başvuruda bulundular. Fakat yolların kapalı olduğu gerekcesiyle izin verilmedi. Bunun uzerine Kul Mehmet ve Abdullah, Avustralya hukumetine adet muhtıra vererek;
"Oyle ise biz de size karşı savaş halinde olduğumuzu bildirmek istiyoruz". Sonra da gerekli hazırlıkları yaparak Broken Hills Dağlarına cıkıp, Boğaz'a karargÂh kurdular.İlk anda meseleyi anlayan ve duyanlar şaka sanıp gulup gecmişlerdi. Ama Abdullah ve Mehmet cok ciddi idiler. Bu işin şakası yoktu, savaşacaklardı.
1915 tarihinin ilk gunu ve Canakkale Arıburnu'na Anzak cıkarmasından 3 ay ve 24 gun once Broken Hills Boğazı'na 1.200 kişilik bir tren girdi. Ancak makinist şaşırmıştı. Cunku demiryolunun tam ortasında kucuk bir araba duruyor ve ustunde de bir Turk bayrağı dalgalanıyordu. Makinist kolu cekip treni durdurması ile birlikte bir ateş yağmurudur başladı. Sanki dağlar yerinden oynuyordu. Trenin ici bir anda yaralı ve olulerle dolmuştu. Durumu oğrenen bolge jandarma birlikleri olay yerine geldiler. Ama nafile iki Turkle başedemediler. Cunku hazırlıkları mukemmeldi. Bu defa eyalet kuvvetleri sevk edildi. Onlar ad işin icinden cıkamayınca, ordu birlikleri geldi ve uc koldan Turkleri makaslama ateş cemberine aldılar ve yuzlerce silah birden patlıyordu. Nihayet Broken Hills tarafından gelen silah sesleri kesildi. Zaten kahramanların mermileri de kalmamıştı.
Buyuk bir ihtiyatla Boğaz'a hakim noktaya cıkan askerler, sadece delik deşik olmuş iki Turk cesedi ile karşılaştılar. Abdullah ve Mehmet. Abdullah silahına sıkıca yapışmış oylece yatıyordu. Mehmet'in vucudunda 21 yara saydılar. Ama ilk anda buna kimse inanamadı ve şimdi herkes dağlarda Turk arıyordu. Fakat nafile kimsecikler yoktu. Hatta bu arama işi iki ay surmuştu. Yani iki Turkle savaştıklarına iki ay sonra inanabilmişlerdi. Boylece bu olay Avustralya Resmî Harp Tarihi'ne yazılmıştır. Yani "Broken Hills Savaşı".
HulÂsa hÂla daha Avustralya'da Turk cesareti, bir efsanedir. Canberra'daki Milli Muze'nin 4 Salonunu Canakkale-Gelibolu Hatıralarına ayrılmıştır. 1960'larda Canberra milli Muzesi memurlarından ve bir gozu kor olan emekli askerin şu sozleri onemlidir:
"Ben, memleketinizde bir goz bıraktım. Ama hic pişman değilim. Hic olmazsa sizi tanıdım". Bu benim icin bir değer ve fazilettir -dernek istiyordu.
Elhasıl, Abdullah ve Kul Mehmet ruhlarınız şad olsun. Nur icinde yatınız. Hep anılacaksınız. Menkıbeleriniz dillere destan olacak.
Bu kasap Abdullah, Sultan Abdulhamit'in gonderdiği Musluman Ajanlardan biri olamaz mı? Kim bilir, benim aklıma oyle geliyor