Turklerdeki İstanbul aşkı cok eskilere dayanmaktadır. Miladi 410 tarihinde Avrupa Hun İmparatorluğu komutanlarından Uldın, Trakya'ya kadar; 422 tarihinde ise Atilla'nın amcası Rua da İstanbul onlerine kadar gelmişti.

Daha sonra Avarlar 626 tarihinde İstanbul'u kuşattılar fakat muvaffak olamadılar.

Yine bir Turk kavmi olan Bulgarlar, Kurum Han komutasında Bizans Ordusu'nu yenerek İstanbul'u kuşattı ise de komutanın ani bir olumu ile 13 Nisan 814 tarihinde kuşatma yarıda kaldı. 1

672 yılında, Hz. Muhammed'in (s.a.s) Mihmandarı Ebu Eyyub el-Ensari ile başlayan İslam ordularının İstanbul'u kuşatmaları da bir netice vermemişti. Tarih kaynaklarında İstanbul'u Emevi ve Abbasi ordularının (M.655-785 ) beş kere, Osmanlı ordularının ise altı kere muhasara ettikleri kayıtlıdır.2

Başka bir Turk kavmi olan Pecenekler ise 1090 sonbaharında Buyukcekmece'ye kadar gelmişlerdi.3

II. Mehmed tahta cıkınca İstanbul'u fethedeceği şayiası fısıltı gazetesi aracılığı ile ayyuka cıkmıştı. Bu psikoloji icinde olan son Bizans İmparatoru Konstantinos Dragasis, Hristiyanlık adına Papa V. Nikolas'dan (Nikola) imdat istemek zorunda kaldı. İstanbul'u Turklerden korumak icin İstanbul ve Roma kiliselerinin birleştirilmesine bile razı oldu. Bunun uzerine Papa Nikolas (Nikola), deniz yoluyla İstanbul'a Kardinal İsidore'yi (İzidor) iki yuz İtalyan askeri ile gonderdi. 12 Ocak 1542 tarihinde Ayasofya kilisesinde İmparatorun da hazır bulunduğu bir ayin yapılarak Rum Patriği Grigorios Mammas'la beraber Ortodoks ve Katolik mezheplerinin birleştirildiğ ini ilan etti.

Fakat, mezheplerine cok bağlı olan Bizanslılar, İmparatorun bu hareketine cok fena kızmışlar hatta kufur saymışlardı. 4

Bu birleşmeden sonra İstanbul sokaklarında Turk sarığı gormeyi Kardinal şapkası gormeye tercih ettiklerini konuşmaya başlamışlardı. 5

İmparator Katoliklere gosterdiği fedakarlığın karşılığını bulamamış, hem kendi halkının desteğini yitirmiş ve hem de Katoliklerden gerekli desteği alamamıştır.

Bu psikolojik durumdan yararlanmak isteyen II. Mehmed'in hedefi devletini ikiye ayıran bu toprakları birleştirmekti. Boylece dunyanın en guzel beldesine hakim olmak ve hem de Hz. Muhammed'in "Kostantiniyye' yi fetheden ne guzel komutan ve ne guzel asker" hadisindeki ovguye sahip olmak istiyordu.

İşte bu inanc ve istek ile tukenmez bir enerji ortaya koyarak savaş hazırlıkları yapıldı. Bizans'ı dize getirebilmek icin İstanbul Boğazı'na hakim olmak lazımdı. 6

II. Mehmed, 1452 yılının Mart-Temmuz aylarında Rumelihisarı' nı inşa ettirdi. Fethe katılan Tarihci Tursun Bey; "Boğazın obur yakasında eski Anadoluhisarı 'na yeni bir kısım ilave edilip toplarla donatılınca, kuşlar bile Akdeniz'den Karadeniz'e gecemez oldular." demektedir.

İstanbul surlarının yuksekliği 15-17 metre idi. Kalınlığı ise 4 metre olup, onundeki hendek 18,5 metre genişliğinde ve 9 metre derinliğindeydi. Kat kat olan surların kurşunla kaplı 30 adet kulesi vardı. Bu haliyle devrinin en muhkem surları idi.

Butun bu ozellikleri bilen II. Mehmed 5 Nisan'da İstanbul onlerine gelerek otağını Topkapı onlerine kurdu. Boylece Kostantiniyye' nin muhasarası başlamış oldu. Fetih 29 Mayıs 1453 gunu sabah namazını kılan II. Mehmed, atına binerek on saflara geldi. Guneşin ilk ışıklarıyla Turk Topcusu surları dovmeye başladı. Mehter takımının vermiş olduğu coşku ile Turk askeri saldırıyor fakat Bizanslılar Rum Ateşi ile Turk askerini yakıyor ve surlara gelen askerleri buyuk taşlar atarak eziyorlardı.

Topkapı onunde bulunan II. Mehmed devamlı olarak taze kuvvetlerle bu kesimi takviye diyordu.

Latin birliklerine kumanda eden Cenevizli General Giustiniani' nin yaralanarak savaş meydanını terk etmesi Bizans'a buyuk bir darbe oldu. Bunun uzerine verilen emirle surlara son tırmanan askerler sancağı surlara diktiler.

Turk bayrağını Topkapı surlarında goren II. Mehmed, atından inerek Peygamber Efendimizin ovgusune mazhar olmanın verdiği sevinc ile toprağa kapanarak Mevla'ya şukretti.

Ayasofya onlerine gelince, atından inerek mabede giren Fatih, mabede sığınmış olan ahaliye dokunulmayacağı garantisini vermiştir. Askerlerine ise;"Servet ve esirler size yeter, şehrin binaları bana aittir." demiştir.

Fatih Ayasofya'nın tahrip edilmesini onleyerek, muezzinlerden birinin ezan okumasını emretmiş, maiyeti ile ilk cuma namazını kıldıktan sonra camiyi hayratı olarak vakfetmiştir. 7

Boylece Turklerin yuzyıllardır İstanbul aşkı gercekleşmiş, hem de Hz. Muhammed'in ovgusune mazhar olunmuştur.