Tarih oncesi cağlarda bile, Anadolu ve ozellikle Doğu Anadolu bolgesi ile Azerbaycan ve Asya bozkırları arasında kopmaz bir birliğin olduğu acıktır. Bu durum ayrıca, tarih oncesi donemlerden, yeni zamana kadar, Orta Asya’dan Anadolu’ya devamlı goclerin yapıldığını ortaya koyar.

Merhum Prof. Ekrem Akurgal, TUBİTAK tarafından hazırlanıp yayınlanan Anadolu Kultur Tarihi adlı kitabında, “Anadolu tarihinin başlangıcının, Cayonu’de -7250, Catalhoyuk’te –6500’ ler olarak tespit edilmiş olduğunu, yazının ise, Orta ve Guneydoğu Anadolu’da – 1700 sıraların- da kullanılmaya başladığını” yazmaktadır. “– 8 binden once Doğu Anadolu’da Turk kulturune ait herhangi bir ize rastlamadığımız gibi, Hitit once- sinde de bu konuyla ilgili bir belgeyle karşılaşmadık” der.

Halbuki –3 binlerde, Doğu Anadolu’da bir “Turkî krallığı”nın varlığını Belgelerle Turk Tarihi dergisinin 1988’de yayınlanan 42. Sayısından oğrenmiştik. Sozu bu belgeyi sunan Prof. Dr. Ekrem Memiş’e bırakalım: “...Şimdiye kadar Anadolu’nun 26 Ağustos 1071 Malazgirt zaferinden sonra Turk Yurdu olduğu zannediliyordu. Fakat, Hititler donemine ait olan ve Hitit Civi yazısı ile yazılmış bir metne gore, Turkler Doğu Anadolu’da oturmakta idiler. Onlar bir “şehir devleti” kurmuşlardı. Bu devlet “Turkî Krallığı” adını taşıyordu ve kralın adı İLŞU NAİL idi. Hic şuphe yok ki bu kral Turklerin kralı idi...”. “...soz konusu bu belge, -2350/2150 yılları arası Mezopotamya’da buyuk bir devlet kurmuş olan Akad İmparatorlarından Naram Şin’e ait olup, Anadolu hakkında bilgi veren ilk yazılı belgedir. Şartamhari adlı bu belgenin uc kopyasın- dan ilki Babil’de, ikincisi Mısır’da, ucuncusu ise Hattuşaş (Boğazkoy) arşivinde bulunmaktadır. Kbo III. sayılı metin Hitit dilinde ve Hitit civi yazısıyla yazılmıştır ve belli ki Hititler zamanında (-1750 / 1200) Akad’ca orijinalinden tercume edilmiştir. Metnimiz, H.T. Guterboch tarafından ZA (Zeitschrift fur Assyrologie) Berlin 1938, sayı 44 s. 67-68’de yayınlanmıştır. (Yazık ki Ataturk Aynı yıl vefat etmiştir.) Baştan ilk 7. satırı kırık olan metnin mevcut 8. ila 18. Satırlarından 15’i TURKİ KRALI İLŞU-NAİL kaydı taşır...”

Bu belgeyle ortaya yeni bir sorun cıkar: Turkler Anadolu’ya ne zaman gelmişlerdir? Sayın Memiş’e gore Tufan olayı doğru olmalıdır ve Nuh un gemisinden cıkanlar arasında Nuh’un oğlu Yafes’in Turk adını taşıyan oğlu da vardır, oyleyse, Turkî Krallığı mensupları bu Turkler olmalıdırlar. Biz Tufan Konusunu bir tarafa bırakıp Turkler’in On-Turkler’in torunları ve onların buyuk bir buzdağının uclarından ancak biri olmuş olabileceklerini ileriki satır ve sayılarda ayrımlı bir şekilde incelemeden once, İlşu-Nail adını gorelim; KÂzım Mirşan bu konuda şu acıklamayı yapmıştır; İLŞU ANA İL, İlşu (Anga-o’na) il olmalıdır yani, İLŞU’YA İL – ULKE DEMEKTİR. On-Turklerde buna ait pek cok ornek vardır: BİL/GE QAĞAN(Bil’e, ulkeye, egemenliğe kağan), BİL/GE QUTLUĞ TURQAN (Bil’e, egemenliğe, Turqan-sancak beyi) gibi...
Başka bir ornek; Hazar’ın kuzeyindeki Astrahan ilinin On-Turkce adı, “Buuşum Oğ” dur. Halkına, Buuşım İL denir. Bu belgenin acığa cıkardığı gercekleri gorelim;

-Prof. Sina Akşit’in bulgularına gore Turk Tarihi – 220’de başlıyordu. Onu en az ikibin yıl ileriye alacağız.

-Prof. Akurgal Anadolu Turk tarihinin + 1071’de başladığını kabul etmiş, orneğin bunu 3. Askerî Tarih Semineri’nde ifade etmiştir. Bu tarihi ucbin yıl ileri alacağız.

-Prof. T. Tekin, Turk adının +6. yy.da ortaya cıktığını ifade ediyordu. Bu tarihi iki bin dort yuz yıl geriye alacağız.

-Renfrew, Hint-Avrupa dillerini Anadolu’ ya yerleştirirken bu gerceği bilmiyordu, ya da Hititcilerin vermiş olduğu butun bilgilerin doğru olduğunu kabul etmişti.

-A. Uhri’nin Eski Anadolu Dilleri isimli makalesinde de bu belgeyi goremedik.

Bunun Boğazkoy arşivinde bulunduğu yıllardan 1988’e kadar, bu arşivde calışmış olan yerli/yabancı cok sayıda araştırmacının gozunden kacmış olması uzucu bir olaydır. Gelelim İlşu-Nail sozcuğunun On-Turkce okunmasının ortaya cıkardığı gerceklere;

-Asya olsun Anadolu olsun Turk tarihinin ve genelde evrensel tarihin incelenmesi icin On-Turkce’nin bilinmesi şarttır. Bunun icin de;

-Anadolu lehcesinin yetersizliği kabul edilmelidir. Asya Turk lehceleri ilk seviyede bilinmesi gereken dillerin başında gelmektedir. Bu noktadan hareketle, Antik Turk Dili ve ondan sonra da On- Turk diline inilir.

İlşu-Nail sozcuğunun yanlış, daha doğrusu “yakıştırma” yoluyla okunması, Luvili, Nesili, Neşa Umnali Dili, Muvatalli, Murşili vs. kelimelerin –onfikirlerle Turkce’nin, Turk kulturunun dışlanması sonucu- tamamen yanlış okunabilecekleri, bu yanlışlıkların ise buyuk tarihi yanlışlara yol acabileceğini duşunmek ve kabul etmek zorundayız.

Bu nedenle sayın Akurgal ve butun araştırmacılarımız, mukemmel bildikleri Almanca, İngilizce, vb. dilleri seviyesinde Asya Turk lehcelerinden birini dahi bilmiş olsalardı, biz Turkler, tarih ve uygarlıklar dışına itilmeyecek, kimliğimize, kişiliğimize, kulturumuze sahip olabilecektik.

Boş bırakılmış olan Doğu Anadolu tarihi
Rahmetli Akurgal, Doğu Anadolu tarihinin – 8. binlerde, Elazığ’da Cayonu’de başlamış olduğunu nakletmektedir. Halbuki Prof. Afif Erzen bu tarihi, - 13. binlere ve Prof. Ersin Alok ise – 15. binlere kadar indirmektedirler.

Sozu 1984’de yayınlanmış olan, “Doğu Anadolu ve Urartular” adlı eserin yazarı Prof. Dr. A. Erzen’e bırakalım; (2) “...Bundan 30 yıl oncesine kadar, Doğu Anadolu yuksek yaylasında tarih oncesi kultur hakkında pek az bilgi sahibiydik. Avrupa ve Avustralya’da keşfedilen kaya ustu resimleri nedeni ile insanlık tarihinin en eski kalıntı merkezlerinin buraları olduğu sanılıyordu. Buna karşı, Anadolu, ozellikle bir kavşak yeri olan Doğu Anadolu yuksek yaylasında, tarih oncesi bir kulturun, neredeyse insanların yaşamadığı, var olmadığı sonucuna varılıyordu. Oysa Turk bilim insanlarının son yıllarda gercekleştirdiği sistemli araştırmalar sonucu, bu yaylaların, tarih oncesi cağların, en eskisinden başlamak uzere yoğun bir “iskÂn” gecirdiği bugun artık kesinlikle acıklığa kavuşmuştur. Doğu Anadolu bolgesinde bulunan kaya altı sığınaklarına ve kaya ustlerine ve mağara duvarlarına cizilmiş olan, hayvan ve insan resimleri, sembolik şekiller bu gerceği tum cıplaklığıyla ortaya koymaktadırlar.”
Prof. A. Erzen, bu gercekleri 1967 yılında İstanbul Edebiyat Fakultesi’ne bağlı olarak kurmuş olduğu Van Bolgesi Tarih ve Araştırma Merkezi sayesinde yapmış olduğu yoğun calışmalarla ortaya koymuştur. Bunun icin de Doğu Anadolu, meslektaşları bilim adamları tarafından 4. bolgeye bolunerek incelenmiştir:

-Adıyaman/Malatya, Palanlı kaya resimleri, tarih – 8.bin

-Prof. Kılıc Kokten, Kars Bolgesi, Kağızman ilcesi, Camışlı koyu, Kurbanağa ve Yazılıkaya resimleri, - 10 / 5. bin arası.

-Dr. Oktay Belli, Van bolgesi, Yeşilalıc, Yedi Salkım, Capanuk, Bihırî mağaralarında, insan, tanrıca, dans eden kişiler, guneş sembolleri, - 13 / 6. bin arası.

-Prof. Muvaffak Uyanık, (Araştırmalara 1960 yılında başlamıştır, bu konuya ilk olarak eğilmiş olmak şerefini taşır.) Van, Hakkari bolgesi, Tir-i Şin yuksek yaylası, 35 bin kaya resminden Azerbaycan ve Kobistan’da 4. bin kadar resim, guneyde Filistin bolgesinde yuzlerce resim surer. Tarih –7/6 bin. (Yalnız bunların arasında gec tarihli yapılmış olup, Orta Asya ile ilişkisi olmayanlar da vardır. )

-15 bine inen Doğu Anadolu tarihi

Prof. Ersin Alok, (3) 1972/79 yıllarında, Van HakkÂri sınırında buyuk bir alanı kapsayan Tir-i Şin yaylasını geniş bir şekilde yeni- den inceleyerek, bu yayladaki kaya resimlerinin tarihlerini –15/7. bin arasına yerleştirmiş, kaya resimlerinin sayısını 40. bin kadar olduğunu ifade ederek Prof. M. Uyanık’ın vermiş olduğu sayıyı doğrulamıştır. Bu resimler arasında, 1979’da buzul donemi sonuna ait, yani, -15.bin tarihli –şimdilik- Anadolu’daki en eski kaya resmini tespit etmiştir.

Prof. Alok 1978’de Gevaruh Vadisinde, sayısı 10 bini aşkın kaya resimleri bulunduğunu keşfetmiştir. (-10/8.bin) En gec, yani gunumuze en yakın tarih olarak –1.500’le, Cudi Dağı kaya resimlerini ve Sat Dağı, Gevaruh-Varagoz Vadisinde –8.bin tarihinde başlayan kaya resmi kulturunun –1.000’de son bulduğunu tespit etmiştir.

Sonuc olarak şunları soyleyebiliriz:

a- Doğu Anadolu Yuksek Yaylasında, yani Kafkaslar’dan Kuzey Irak’a kadar, cok geniş alanı kaplayan yaylalarda, ASYA ON-TURK KOKENLİ kaya resimleri kulturu 15.binden, -1.000 yılına kadar surer.

b- Bu 14.bin yıllık uzun surede, Orta Asya ve Ust Asya’dan gelip bu yorede, yani, Kafkaslar’dan Irak’ın kuzeyine kadar butun Doğu Anadolu yuksek yaylasına yerleşenler bu yaylaya (Azerbaycan ve bugunku Ermenistan dahil)

c- Anadolu iclerine yayılanlar Antalya’da “Bel- dibi Ateşevi” ile Akdeniz’e kadar.

d- Guneye, Orta Doğu’ya inenler, Mezopotamya’ya (Hualpa, Halep Sırlı Taşı,- Tel Es Saw wan toprak kaplarını susleyen DAMGA’ar. Sumer alfabesindeki On-Turkce DAMGA’ar) Suudi Arabistan’a (Med in Salih yazıtı) Ot-Oğ’a (On-Mısır’daki On-Turkce okunmuş kartuşlar) Sina Yarımadasında (Sinai yazıtı) yazılarıyla, On-Turk kulturunu yaymışlardır.

Bu nedenle, Hint-Avrupa dilleri denilen teoriyi savunanlar, ozellikle Kafkaslar ve Doğu Anadolu’ya bu teoriyi yerleştirenler, bu uzun sureli kulturu bilmediklerinden, bildikten sonra da, belki onu hice saydıklarından, Hintce’ye yakıştırılan kokenin yanlış ve eksik olduğu uzerinde duşunmelidirler. Acaba bu konuda sayın Ord.Prof. Akurgal ve sayın A.Uhri’nin yanıtları olacak mı?