Top dokmek, top atmak ve top mermisi yapmak gayesiyle teşkil edilen bu ocak da, Kapıkulu ocaklarının yaya kısmındandı. Efradı, Acemi Ocağı'ndan sağlanırdı. Osmanlı ordusunda ilk **** Sultan I. Murad zamanında 1389 yılında Kosova Meydan Muharebesinde kullanılmıştır. Yıldırım BeyÂzid tarafindan da gerek İstanbul muhasaralarında gerekse Niğbolu kuşatmasında topun bir silah olarak kullanıldığı, AşıkpaşazÂde tarafindan anlatılmaktadır. Gorulduğu gibi Osmanlı Devleti'nin daha başlangıc yıllarında **** ordunun ayrılmaz bir parcası haline gelmiştir. Bununla beraber topun silahlı kuvvetlerin ağır ve onemli bir silahı olarak ordu ve donanmaya yerleşmesini sağlayan, FÂtih Sultan Mehmet olmuştur. Kale yıkan buyuk toplar ile havan topunun mucidinin de FÂtih Sultan Mehmed olduğu belirtilmektedir. Bu silahın, askeriyedeki onemi o kadar buyumuş ve devlet ona o kadar ehemmiyet vermiştir ki, patlatılamayan bir topun patlamasını temin eden kimseleri bile her turlu vergi ve rusûmdan muaf saymıştır.
Ocağının top doken kısmı ile top kullanan bolukleri ayrı ayrı idiler. Toplar, her zaman devlet merkezinde veya fabrikalarinda dokturulmezlerdi. Bazen kale muhasaralarında kalelerin onunde de top imal edildiği gorulmektedir. Nitekim Sultan II. Murad zamanındaki Mora ve Arnavutluk seferlerinde, daha sonra da İstanbul kuşatmasında develerle getirilen malzeme ile buralarda toplar dokturulmuştu.
Osmanlılar, gelecekteki ihtiyaclarını karşılamak ve devamli bir şekilde hazırlıklı bulunmak gayesiyle İstanbul'un dışında da top fabrikaları kurmuşlardı. Bu fabrikalar, hudud veya hududa yakın yerlerde idi. Bu yerler:
Belgrad, Semendire sancağının Bac (Bec) madeni, Budin, Ickodra, Praviste, Timasvar ile Asya'da İran sınırına yakın Kerkuk'un Gulanber kalesi idi. Bu topların mermilerini yapan fabrikalar da Bilecik, Van, Kigi, Kamengrad, Novaberda ve Bac'da idi. Bu mermiler (yuvarlak=gulle) icin de ayrı ayrı yerlerde depolar yaptırılmıştı. Her yıl ne kadar mermi ve gulle dokuleceği, Divan tarafından planlanıp Topcubaşına bildirilirdi. Dokumhanelere de buna gore emir giderdi. Bir gulle dokumhanesinin yıllık ortalama kapasitesi 20-24 bin aded arasında değişiyordu. Bu mermilerin en kucukleri 320 gram ağırlığında idi. Bunlar, "Sahî" denilen topların gulleleri idi. Sahîler, katır sırtında taşınabilen ve yalnız iki topcu eri tarafindan kullanılabilen kucuk, pratik, ateşi seri ve muessir toplardı. "İnce Donanma"yı meydana getiren nehir gemilerinde de bunlar kullanılırdı. Kale muhasaralarında surları yıkmak icin kullanılan toplar daha buyuktu. Bu topların gulleleri 70 kg. ağırlığında idi. Top mermisi doken madenlerde dokucu ustaları ve yeterince işci vardı.Dokuculer, İstanbul'daki Tophaneden gonderilirlerdi.
Osmanlılar, sadece madenî değil, taş gulle de kullanmışlardı. Bu gulleleri demir olanlardan ayırmak icin "Taş gulle" tabirini kullanıyorlardı.
Topcu ocağının en buyuk zÂbitine (subayına) "Sertopî" veya "Topcubaşı" denirdi. Bundan başka Dokumcubaşı, Ocak kethudası ve cavuşu gibi yuksek rutbeli subayları ile "Corbacı" veya "Bolukbaşı", Dokucu halifeleri" gibi subayları ile Ocak katibi vardı.
Tophanede sivil memurlar da istihdam ediliyordu. Bunlar, Tophane NÂzin ile Tophane Emini idi. Tophane Emini, tophaneye alınan ve sarf edilen eşyanın defterini tutar ve her sene hesabını verirdi. Tophane levazımı, bunun eli ile tedarik edildiğinden vazifesi cok onemli idi. Butun bunlardan anlaşıldığına gore Topcubaşı, Dokumcubaşı, Tophane nazırı, top dokumculeri kethudası, Tophane emini ve Topcu cavuşu Tophane ocağının yuksek rutbeli subaylarındandı.
Topcular, sayıca "Cebeciler"e yakın idiler. XVI. asırda ocağın mevcudu 1204 nefer iken, XVII. asırda bu sayı 2026'ya kadar yukselmiştir. Onyedinci asrın sonlarında muharebelerin devamı yuzunden sayıları 5084'e kadar cıkmıştır.
Oldukca islah edilmesine rağmen Sultan III. Selim'in tahttan indirilmesi (hal') esnasında Kabakcı Mustafa'ya iltihak eden Topcu ocağı, isyana istirak etmişti. Halbuki Sultan Selim, bu ocağın, zamanın şartlarına gore islÂh edilmesine ehemmiyet vermiş, derece ve itibarlarını artırmıştı. Vak'a-i hayriye esnasında topcular, devlete sadık kalarak Humbaracı ve Lağımcı ocakları ile birlikte "Sancağ-ı Şerif altına gelmişlerdi. Yeniceri ocağının ilgasından sonra Topcu ocağı yeni şekle gore tertip edilmişti.
Topcu ocağı ile cok yakından ilgisi bulunan bir ocak daha vardır ki, bu da "Top Arabacıları Ocağı"dır. Osmanlıların ilk donemlerinde kullanılan toplar, deve, katır ve beygirlerle naklolunan kucuk ve hafif toplardı. XV. asırdan sonra topculuğun buyuk olcude gelişmesi uzerine ve buyuk topların dokulmesinden sonra, yenilik yapan Osmanlılar, bunları araba ile savaşa goturmeye başladılar. Demek oluyor ki bu ocak, topların daha ziyade tekemmul ederek arabalarla taşınmasından sonra doğmuştur. Arabacıbaşı adında bir subayın komutasında bulunan bu ocak da ceşitli ortalara ayrılmıştı.