Cocuklarımızın ve ulkemizin geleceği...
OĞRETMENLERİMİZ
*Nasıl yaşıyorlar?..
*Hangi şartlarda calışıyorlar?..
*Sıkıntıları ve gelecekten beklentileri neler?..
Ceyhun OZKURT ve Selda Ozturk KAY hazırladı
Milyonlarca oğrencimizin geleceğini şekillendiren oğretmenler, komik olarak nitelendirilecek maaşlarla insanca yaşamanın mucadelesini verirken, bir yandan da siyasi kadrolaşma ve haksız uygulamalarla savaşıyor
21. yuzyılın koleleri
gibi calışıyorlar
Gecim sıkıntısı ceken oğretmenlerin coğu, taksi şoforluğu, gece bekciliği gibi ek işler yapmak zorunda kalıyor .
Okulların acılmasıyla birlikte yeni bir eğitim- oğretim yılının yoğun temposuna girecek olan eğitimciler, bugun buyuk ekonomik sıkıntılarla mucadele etmek zorunda kalıyorlar. Yazı dizimizde ekmek parası icin taksi şoforluğu yapan, inşaatlarda ırgat olarak calışan, ya da seyyar satıcılık yaparken bir oğrencisine yakalanmamanın telaşı icerisinde evine ek bir gelir sağlamaya calışan “Eğitim Gonulluleri” nin huzun dolu yaşamlarından bir kesit bulacaksınız.
EK ders ucreti
Eğitim camiasının sorunları oğretmenlerin maaş ve ek ders ucretlerinin yetersizliği ile bitmiyor. Oğretmenlerin dışında kalan hizmetli, memur ve teknisyen gibi eğitim calışanları da adeta 21. yuzyıl koleleri olarak yaşamaya mecbur bırakılıyor. Gorev tanımları yapılmayan ve mesai sınırlaması olmayan calışanlar, kendi gorevleri dışında gece bekcisi, kalorifer gorevlisi, caycı, temizlikci vb. farklı hizmet gruplarının yapması gereken işleri de yapmak zorunda kalıyorlar.
Atama sorunu
Bir başka sorun ise tayin ve atamalarda yaşanıyor. Anayasaya rağmen yapılan atamalar sonucu yuzlerce eğitimci eşinden ya da cocuklarından ayrı kentlerde oğretmenlik yapmak zorunda kalırken, atamalarda yaşanan kayırmacılık ve siyasi yandaşlık politikaları ile oğretmenler “kutsal” mesleklerinden uzaklaştırılıyor.
Az maaş, cok iş
Oğretmenlerin en buyuk sorunu, gunden gune yukselen enflasyon karşısında giderek eriyen maaşları. Kamu calışanları arasında en duşuk ucretleri alan oğretmenler, calıştıkları donemde yoksulluk sınırının altındaki maaşlarıyla yaşam mucadelesi verirken, emekli olduklarında da odenen 500 YTL’lik tazminatın “insanca yaşamalarına” yetmediği goruşunde. Ek ders ucretlerinin odenek beklendiği gerekcesiyle geciktirildiğini, oğretmen yokluğundan dolayı fahri girilen dersler icin ise hicbir ucret alamadıklarını belirten oğretmenler, cocuk ya da doğum yardımlarının da komik denebilecek bir seviyede olduğunu soyluyor.

Temel ihtiyaclar
Oğretmenler, yaz tatillerinde dinlenme ve tatil yapma olanağı bulamıyor. Ozellikle buyuk şehirlerde okula gitmek icin en az iki toplu taşıma aracı kullanmak zorunda kalan ve sabah 09.00’dan saat 15.00’e kadar aralıksız eğitim vermek mecburiyetinde olan oğretmenler, ulaşım ve oğle yemeği gibi temel ihtiyaclarının karşılanmamasından yakınıyorlar. Cocuklarının bakım masrafları aylık gelirinin yarısından fazlasına mal olan oğretmenlerin bazıları memurluktan istifa etmek zorunda kalırken, kimi de cocuğunu duşuk ucretlerle tanımadıkları bakıcılara emanet etmek zorunluluğu ile karşı karşıya kalıyor. Bir diğer sıkıntı ise 60 ya da 70 kişilik sınıflarda ders vermek zorunda olmalarından kaynaklanıyor. Ozellikle ilkoğretim doneminde her oğrencinin ozel ilgiye muhtac olduğunu belirten eğitimciler, verimliliğin ve hizmet kalitesinin her gecen gun daha da duştuğunu dile getirerek, okul ve derslik sayısının artırılmasını talep ediyor.
Oğrencisine pazarda sebze sattı...
Koyleri ile bağlarını koparmayan bazı oğretmenler, ek iş olarak pazarcılık yapmayı tercih ediyor. Ankara’daki hayat pahalılığından dert yanarak, “Bu şartlarda tek maaşla gecinmem cok zor” diye konuşan O.Y., her zamanki gibi pazarda sebze sattığı bir gun bir kız oğrencisi ile karşılaştığı anı şu sozlerle anlatıyor: “Kazandığım para ailemin ihtiyaclarına yetmediği icin pazarcılık yapmaya başladım. Bir gun oğrencilerimden biri annesiyle birlikte karşıma dikildiğinde ne yapacağımı bilemedim. Oğrencimin yuzundeki şaşkın ifade beni cok sarstı, yine de istifimi bozmadım. Yanımdan ayrılırken ’İyi akşamlar Hocam’ dediğinde goz yaşlarımı tutamadım. Ertesi gun hicbir şey olmamış gibi okuluma gidip, dersime girdim. Ama o gunden sonra pazarcılık yapmayı bıraktım. Şimdi bir aile dostumuzun şirketinde yarım zamanlı calışıyorum. En azından oğrencilerin gelmeyeceği bir yer olduğu icin icim daha rahat.”
Boş zamanlarda
tezgah başında
D.K. beş yıldan bu yana Adana’daki bir ilkoğretim okulunda eğitim veriyor. Uc cocuğu ve eşi ile kiralık bir evde oturduğunu soyleyen Y.K. aldığı maaş ile ayın 15’ini bile getiremediğini ifade ederek, oğretmenliğin yanı sıra seyyar sebze ve meyve satıcılığı yaptığını anlatıyor. “Benim gibi ek iş yapan pek cok arkadaş var. Bir oğretmen arkadaşım tezgahtarlık yaparak evinin gecimini sağlamaya calışıyor” diyen Y.K.’nın en buyuk endişesi ise sokaklarda emektar tezgahı ile sebze satarken bir oğrencisi ile karşılaşmak. Y.K. bu endişesini, “Merkezde oğretmenlik yapsaydım seyyar satıcılık yapmayı goze alamazdım” sozleriyle dile getiriyor. Dershanelerde iş bulamayan ya da oturduğu semtte, ozel ders verme imkanı bulamayan oğretmenler, mesai bittikten sonra ya bir elektrikcinin yanında calışıyor ya da mahalle arasında el işi tezgahları kurarak uc beş kuruş ek gelir kazanmaya uğraşıyor.
Mufettişlerin
uygulamaları
incitiyor
37 yıllık eğitimci A.D’ye gore oğretmenleri en fazla inciten konulardan biri de MEB ve Başbakanlık tarafından okullara gonderilerek idarecileri ve oğretmenleri soruşturmaya tabi tutan mufettişlerin uygulamaları. Bakanlığın, kendilerine gonderilen “isimsiz” ve “imzasız” ihbar mek-tuplarını dikkate alarak soruşturma başlattığını soyleyen A.D. mahalle dedikoduları ve kucuk kıskanclıklar nedeniyle bugune kadar 8 okul
değiştirmek zorunda kaldığını belirtiyor ve ekliyor: “Bir oğretmen ya da idareci sorgulanacaksa, en azından isim belirtilen şikayet mektupları dikkate alınarak yapılmalı. Bir mufettiş, 5-10 dakikada eğitimci değerlendirmesi yaparken en azından mahalledeki ekmek kuyruğuna girip oradaki kadınlarla oğretmenin dedikodusunu yapmamalı. Oğretmene en azından bu saygı gosterilmeli diye duşunuyorum.”
“Biz once
oğretmeni kaybettik
“Yıllar oncesinde oğretmenlerimizin toplum gozundeki dev goruntusunu cuceleştirdik. Biz once oğretmenimizi kaybettik” diyen Turk Eğitim-Sen Genel Sekreteri İsmail Koncuk’un bu acı ama gercek sozleri, Turkiye’deki eğitim calışanlarının icinde bulunduğu durumu tum cıplaklığıyla ortaya
koymaya yetiyor.
Sozleşmeli eğitimciler
Kadrolu oğretmenlerin yaşadığı sorunlara, son bir yıl icinde sozleşmeli olarak atanan yeni eğitimcilerin problemleri de eklendi. Bir yandan kadro talep eden oğretmenler, diğer taraftan sosyal guvenceleri olmadığı icin geleceğe endişe ile bakıyorlar. İdarecilik hakları elinden alınan, zorunlu atamalarla karşı karşıya kalan, gorevde yukselme sınavlarında başarısız olan, bir turlu oğretmen olarak atanamayan, eşinden ve cocuklarından ayrı bir şehirde ya da koyde oğretmenlik yapan, velilerden, hatta okula kesici aletlerle gelen sorunlu oğrencilerinden dayak yiyen oğretmenlerin sorunları bir turlu bitmi-yor. Turk Eğitim-Sen Genel
Başkanı Şuayip Ozcan, tum bu sorunların altında Turkiye’deki eğitim sisteminin ozelleşti-rilmesinin onunun acılarak eğitimi bir yerlere peşkeş cekme duşuncesinin yattığını savunuyor. Ozcan’a gore, devlet kurumlarında calışan oğretmen ve idareciler ucret azlığı, calışma koşullarının yetersizliği ve usulsuz uygulamalarla adeta mesleklerinden soğutuluyor. Turkiye’nin geleceğini omuzlayan eğitim calışanlarının dertleri saymakla bitmiyor. Oysa tum sıkıntılarının temelinde aynı beklenti yatıyor. Biraz saygı ve insan onuruna yakışır bir muamele. Eğitim calışanları oğretmenlerin yeniden Turk toplumuna kazandırılacağı gunlerin hayaliyle yaşarken, bizler de eğitimcilerin son dort yılda adeta tırmanan sorunlarını mercek altına aldık.

Hemen hemen her oğretmenin ek bir işi var ve işin en acı tarafı bu ek işlerden kazandıkları ucretler, devletin kendilerine layık gorduğu maaşın iki katından bile fazla olabiliyor. Ek işte calışan oğretmenler kimi zaman oğrencileriyle karşı karşıya geliyor. Bu durum oğretmenleri derinden yaralıyor. Ozellikle Turkiye’de son yaşanan ekonomik dalgalanmalar, en cok memurları ve memurlar arasında en az ucretle calışmak zorunda kalan eğitimcileri etkiledi. Dolar ve Avro’nun tavan yapması ve enflasyonun beklentilerin dışına cıkarak iki haneli rakamlara ulaşması ile eriyen oğretmen maaşları, yoksulluk sınırının da altına duştu. Eşi calışmayan ve aldıkları maaşla ancak ev
kirasını odeyebilen bazı oğretmenler geceleri taksi şoforluğu yaparken, bazıları da ya inşaatlarda işci olarak calışıyor ya da seyyar satıcılık yapıyor. Eşinden boşanan ve nafaka alamadığını soyleyen bir bayan oğretmen, gunduz eğitim camiasının neferi olarak emek harcarken, geceleri de pavyonda konsomatrislik yapıyor. Oğretmenlerin gecinebilmek icin turlu işlerde calıştığını soyleyen Turk Eğitim-Sen Genel Başkanı Şuayip Ozcan, bu tur olayların zaman zaman basına bile yansıdığını belirtirken, “Bu insanları kim, nasıl suclayabilir? Bu insanlar ek iş yapmazlarsa cocuklarına ne yedirip ne icirecekler?” diyerek durumun vehametini gozler onune seriyor.
''yazı dizisinden alıntıdır '' Devam edecek...
[IMG]http://img57.**************/img57/754/melekler14kv9.jpg[/IMG]
Oğretmenim Ben
Kar demedim, kış demedim yollarda
Emek verdim, sizin icin yurudum
Can oldum ben, o incecik kollarda
Işık oldum, icin icin eridim
Koy yolları ilk durağım oldu da
İlk yıllarım, o yollarda kaldı da
Okul zilim, o ellerde caldı da
Şimdi gecen o gunleri ozledim
Muş’ta Figen, yıllar once canımdı
Sonra Elvan, benim mutlu anımdı
Cıvıl cıvıl, cocuklarım benimdi
Haber saldım, gullerime gel dedim
Elif, Caner, Merve hani gullerim
Acık kaldı, buz tuttu da kollarım
Kuşlar konmaz, yapayalnız dallarım
Ayrı kaldım, beni hemen bul dedim.
Anadolum, cocuğumun beşiği
Okul yolum, geleceğin ışığı
Bu can sizin, guzelliğin Âşığı
Gozun yaşı, bitsin dedim, sil dedim
Kar demedim, kış demedim yollarda
Terler doktum, sizin icin yurudum
Hayat oldum, o incecik kollarda
Aydınlattım, icin icin eridim.
Kar demedim, kış demedim yollarda
Emek verdim, sizin icin yurudum
Can oldum ben, o incecik kollarda
Işık oldum, icin icin eridim
Koy yolları ilk durağım oldu da
İlk yıllarım, o yollarda kaldı da
Okul zilim, o ellerde caldı da
Şimdi gecen o gunleri ozledim
Muş’ta Figen, yıllar once canımdı
Sonra Elvan, benim mutlu anımdı
Cıvıl cıvıl, cocuklarım benimdi
Haber saldım, gullerime gel dedim
Elif, Caner, Merve hani gullerim
Acık kaldı, buz tuttu da kollarım
Kuşlar konmaz, yapayalnız dallarım
Ayrı kaldım, beni hemen bul dedim.
Anadolum, cocuğumun beşiği
Okul yolum, geleceğin ışığı
Bu can sizin, guzelliğin Âşığı
Gozun yaşı, bitsin dedim, sil dedim
Kar demedim, kış demedim yollarda
Terler doktum, sizin icin yurudum
Hayat oldum, o incecik kollarda
Aydınlattım, icin icin eridim.
__________________