Milyonlarca şey soyleniyor kadın olmak ile ilgili bazıları cinsellik olcutu olarak gorurken bazıları itaat eden bir unsur olarak belirliyor bazıları ise insan diyordu.Asıl en başına gitmek gerekiyor kadının var olurken nasıl bir savaş verdiğine, kimlerle canı acısa dahi kendini korumaya calıştığına, var etmeye calıştığına.
Bir kadın var olmaya calışırken daha doğumundan itibaren etrafı sessizlik sarar. Eskilerde kaldığı sanılsa da zihinlere ilmek ilmek işlenmiş sessizlik olunca ‘kız cocuğu doğdu’ demek. Baştan belirler kız cocuklarının yazgılarını, onlar başkalarının belirlediği yazgıların kurbanıdırlar. Eskilerden oyle hikÂyeler duyarız ki ataerkil toplumlarda bir anne bile hemcinsi olan birini doğurduğu icin onu sevmez, reddeder. Bu kızgınlık kime peki? Kendi varoluşuna mı? Erkeğini mutlu etmeyişine mi? Seni kusurlu olarak goren topluma mı?
Erkek ile kadın arasında bulunan fark nedir? Zeka desem değil, insan olmak desem değil, fiziksel desem değil ne peki? Cinsel uzuv mu? Aslında fark cinsel uzvun farkı değil o cinsel uzva yuklediğimiz anlamdı. Eskilerden itibaren insanlar penisi bilincdışında ‘guc ve iktidar’ olarak temsil etmiştir.. O olmadan toplum icerisinde yer edinmenin nedenli zor olduğunu soyluyordu. Gucsuzsun iktidar olacak kişi sen değilsin ancak itaat edebilirsin diyorlardı. Cinsel kimliği tanıma evresinde olan kız cocuklarının dahi fiziki olcutlerini değerlendirmeye alırken aslında nasılda erkek cocuklarını referans alarak eksik olduklarını duşunduklerini şimdi daha net anlıyorsunuzdur. O doğduğunda sessizlik vardı..
Emir veriliyordu cinsiyetini reddet sen kızsın yapmaman gerekenler var yasa ile karşı karşıyasın, utanc yuklusun, kendini korumalısın, başka birinin doğrultusunda sana zarar gelse dahi sen suclusun, orada bulunmamalısın, onu giyinmemelisin.. Kadın var olmaya calıştıkca, toplum icerisinde yer edinme savaşı verirken her gecen gun bir yenisi daha eklemleniyordu otekilerin soylemlerine.. En acısı bu soylemleri hemcinsinden olan insanlar dahil yapıyordu. Kadın, kadının kaderini belirlermiş..
Evliliklerde mutsuzlukların, boşanmaların bu kadar artmış olmasına ne demeli peki? Karşı taraftan gelen her turlu şiddet varken bir de kadın doğumdan itibaren bir problemini sunar kendi onune. Bugune kadar cinsiyetini reddet, cinsel uzvun yok, korumalısın dedikleri artık serbestti ne olacağını nasıl bir şeyle karşılaşacağını dahi bilmiyordu. Hepiniz duymuşsunuzdur vajinusmustan bahsediyorum Turkiye’de cinsel tedavi merkezlerine vajinismus nedeniyle başvuran hastaların oranı ise % 62.2-75.9 arasındayken toplum bu gerceği gormeyen cinselliği utanc ile harmanlayıp size sunmuş insanlarla doludur. Belki de en buyuk acı kendini tanımamak, tanıyamamış olmaktı.
Kadınlara fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik acıdan bircok şiddet uygularken neyi amaclamaktasınız? Kadın olmadan var olamayacağınızı bilmenize rağmen erkek olmayı mı? Penisim var ‘guc ve iktidar’ benim demeyi mi? Eksikliği karşı cinsin uzerinden kamufle etmeyi mi?
Kadınlarda toplumun empozeettiği saldırganlığı baskılama onu kontrol etmeyi başarmak varken bircok acıdan şiddet uygulayan erkekler bu eksikliği ne yaparlarsa yapsınlar kapatamayacaklardır. Kadın ice donduğu vakit sahip olduğu gucu gorecektir. Onu fark edin tek ihtiyacınız olan kendinizi tanımanız ve gucu bulmanız.
Sevgilerle..

[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]