eski anadolu evleri japon evleri mimarisi japon evlerinin ozellikleri eski turk evlerinin ozellikleri karadeniz


Tarihin ilk yıllarında avcılıkla gecimini sağlayan insanoğlu kendine korunmak ve sığınmak icin mağaraları, dağ kovuklarını secmişti. Doğanın sunduğu nimetlerin bu kadarla sınırlı olmadığını fark ettiğinde toprağı işlemeye başladı. Tarım ile beraber yerleşik bir hayat surmek istedi; gecici cozumler yerine kalıcılık ve sureklilik arayışına girdi. Aradığı ne bir saray, ne bir kopru ne de bir kaleydi; sıcak, korunaklı, iklim ve coğrafi koşullara elverişli kucuk bir evdi. Boylece mimarinin ilk adımları konutlarla atılmaya başladı.


Anadolu toprakları ta Neolitik donemden itibaren gelişen ve değişen bir ev mimarisine tanık oldu boylece. Catalhoyuk orneğinde olduğu gibi birbirine bitişik, dikdortgen planlı kucuk evler neredeyse bir kent oluşturacak kadar cok sayıdaydı. Kapısız ve damlardan girişin sağlandığı bu ker*** evlerden gunumuze değin cok yıllar gececek, ama amac hep aynı kalacaktı: Doğayla ic ice hatta onun sozunu dinleyen, yalın ama ihtiyaclara cevap verebilecek nitelikte evler...





ONCE ODALAR, SONRA UST KATLAR...


O gunlerde, belki tamamen icgudusel yapılan her mimari hareket yuzyıllar gecse de izlerini bugune taşıyacaktı. Bu ilk evlere once odalar, sonra bir kat daha eklendi, hayvancılığın onem kazanmasıyla avlular, hatta sundurmalı girişler ortaya cıktı. Bazen de kayalara oyuldu evler ya da ahşap sutunların uzeri hasırla ortuldu. Helenistik donemde luks konutlar, Roma doneminde harcın kullanılmaya başlanmasıyla fakirler icin cok katlı evler yapıldı. Bizans doneminde Anadolu’da daha basit ornekler gorundu. Kapadokya’daki mağara evler, Orta Anadolu’daki tek odalı evler bu doneme tarihlendi.


Bu toprakların son sahipleri ise Asya’dan getirdikleri cadır geleneğini konutlarına taşıdılar ve soylenişi lehcelere gore değişse de ‘cadır veya aile’ anlamına gelen en ozel mekÂnlarına ‘ev’sozcuğunu verdiler.


Uzun yıllar gocebe bir yaşam tarzını benimsemiş Turklerin ‘yurt’ adı verdikleri cadırın duzenlenişi Anadolu’da konut mimarisinin de temelini oluşturdu. Ocağın yeri ve onemi yuzyıllar sonra yapılan evlerde de değerini korudu. Zaman icinde eklenen yeni oğeler gecmişin izleriyle birleşerek her coğrafyada farklılık gosteren zengin ceşitlikteki, bugun ‘Turk evi’ dediğimiz olguyu ortaya cıkardı.





HAYATIN GECTİĞİ YER: SOFA


Evlerde gecirgenliği sağlayan ve tum odaların acıldığı yer anlamına gelen ‘sofa’, Turk evinin ve mimari gelişimini bu olguya borclu kasırların ve sarayların da belirleyici ozelliğiydi. Sofasız, ic, dış ve orta sofalı plan tipleri Anadolu’nun her bolgesinde ceşitlilik gosterdi. Farklılığın temeli coğrafya, iklim, kultur, ekonomi ve ulaşımda yatıyordu. Dik yamaclara ve yağışlı bir iklime sahip Doğu Karadeniz’de kendine ozgu bir konut mimarisi gorulurken, Karadeniz’in batısında daha yumuşak olan koşullar Marmara evlerinin niteliklerinin uygulanmasına izin veriyordu.
Daha cok kentlerde ve Anadolu’nun kuzey kesiminde sıklıkla uygulanan ic sofalı plan tipinde sofanın iki yanı oda sıraları ile cevriliydi, ozellikle İstanbul evlerinde gorulen orta sofalı plan tipi orneği diğer bolgeleri de etkileyerek sıklıkla uygulandı.





CUMBALI, BAHCELİ TURK EVLERİ


15. ve 16. yuzyılda yapılmış tipik orneklerin gunumuze yetişememiş olması Anadolu’daki konut mimarisi tarihine baktığımızda buyuk bir boşluk gormemize sebep olur. Bugun gorebildiğimiz pek cok ev ise en erken 18. yuzyıla tarihlenebilir ki, sayıları oldukca azdır. Doğa ve cevre koşullarına uyumlu Anadolu evlerinde işlevsellik, esneklik ve mahremiyet ortak ozellik olarak belirginleşiyor. Ailenin ekonomik durumuna gore sayısı değişen odalar, evin en onemli mimari elemanıyken, sokağa taşan cıkmalar (cumba), duvara gomme yuklukler ve nişler, pencereler boyunca yerleştirilmiş sedirler evlerin vazgecilmez diğer elemanları arasında sayılabilir. İcinde cok fazla mobilya barındırmayan, sade; odaları gunun farklı saatlerinde farklı amaclar icin kullanılmaya elverişli dizayn edilmiş Turk evi, bu ozelliğiyle Japon evi ile yakınlık gosteriyor.
Hemen her ev bir bahceye sahip ve avlu, zaman gecirilen, doğayla ilişkiye gecit sağlayan diğer onemli eleman olarak orneklerin tumunde karşımıza cıkıyor. En yaygın malzeme olan ahşap ozellikle Karadeniz bolgesi evlerinin en karakteristik niteliğini yansıtıyor. Orta Anadolu’da ker***, Ege, Akdeniz ve Guneydoğu Anadolu bolgelerinde taş, yapı malzemesi olarak kullanılıyor. Birkac malzemenin bir arada kullanıldığı ornekler de bu ceşitliliğe zenginlik katıyor.





ŞEHRE GORE DEĞİŞEN DETAYLAR


Bir meydana veya merkezi bir camiye bağlanan dar sokaklar arasındaki yerleşim, temelde aynı ozelliklere sahip olsa da, detaylarda şehirden şehre farklılık gosteriyor.


Kucuk pencereleri ve kafesleri ile Bursa evlerinde ust kattaki cıkmalar sokakla butunleşiyor. Yuksek duvarların arkasındaki avlusu, geniş sacaklı evleri ile Kula, geleneksel Turk evi ozelliklerini taşıyan onemli yerleşimlerden biri olarak dikkat cekiyor. Bir vadi ici yerleşmesi olan Safranbolu’da evler birbirinin onunu kapatmıyor. Beyaz badanalı duvarları, begonvilleri ile Bodrum evleri Akdeniz mimarisi etkilerini gunumuze taşıyor. Trabzon gibi bir Karadeniz kentinde mutfak ya da ‘aşhane’ evin en onemli mekÂnı haline geliyor. Tum odalara gecişler ve uretim bu bolumde yapılıyor. Bazen ev hayatında mutlu olma fikri, iklimin ve coğrafyanın gerekliliklerinin onune gecebiliyor. Karadenizliler soğuk olsa da evlerini manzara goren kuzey tarafa donuk yapabiliyor.


Amasya’da ‘sahn-i şirin’ler (uc tarafı pencereli cumba) bitişik nizam yapılmış evlerin arasında dikkati cekiyor. Diyarbakır’da sarayı andıran evlerin yanında, dıştan oldukca sade ve sıradan gorunurken iceride ahşap suslemeciliğinin en guzel orneklerini barındıran evler yer alıyor. Ege’nin bazı bolgelerinde ada mimarisinin, Doğu Anadolu’da İran ve Horasan etkileri izlenebiliyor. Kale gibi duvarları, dantel gibi işlenmiş kemerleri ile Mardin evleri, camurla sıvanmış Harran evleri, kayaların icine yapılmış Kapadokya evleri ya da geleneksel aile tipine uygun kocaman Erzurum evleri... Hepsi bu coğrafyada ortaya cıkmış birbirinden oldukca farklı gorunuşte, ama iceride aynı huzuru ve mutluluğu arayan insanoğlunun ortaya koyduğu en değerli eserlerin orneklerini oluşturuyorlar zamana ve modern yaşama direnerek...