Gizli Kalan Travmalar
Bazı kimseler, gecmişte yaşadıkları bir felaketi, travma kategorisinde değerlendirmezler. Bu kişiler, olup bitenleri ya hayatın bir parcası olarak gorurler ya da yaptıkları bir kotuluğun sonucunda kendilerine verilen bir ceza gibi yorumlarlar. Bu da gostermektedir ki, sarsıntı geciren herkes, ciddi bir durumla burun burna geldiğini fark edemeyebilir. Hatta yardım almak icin gittiği uzmana bu olaydan bahsetmeyi duşunmeyecek bir noktada bile bulunabilir.
Karşılaştığı travmatik hadisenin izlerini bilincaltında taşısa da, zaman zaman sergilediği bazı tutumlar, bu yaşantıların ipuclarını vermektedir. Mesela, vucudunda bir uzvunu keserek kendine acı veren birinin, bu davranışı gecmişte yaşadığı travmatik olaya bağlı olarak nukseden sıkıntılı doneminde gercekleştirmesi, tesadufî değildir. Bununla beraber, kendine zarar verme gibi insanı olumsuz durumların, travmatik yaşantının hatırlanmasıyla gercekleşmeyeceğini de vurgulamak gerekmektedir. Zira bazen travma, gorsel yanıyla hatırlanamasa da, duygusal etkileri itibariyle sıkıntıya sebep olabilir. Bunun gibi direkt bir hatırlatıcı olmamasına rağmen, olayın somatik yani fiziksel boyutu, olay sırasında hissedilen acı ve ağrılar, başka zamanlarda da tekrarlayabilmektedir. Bu noktada travmanın yalnız resimsel anımsatıcılarla ilişkili olduğu onyargısı, bizi diğer tur hatırlatıcılara dikkat etmekten alıkoyar.
Gizli Kalmış Travmaların Belirtileri
Gizli kalan travmanın cok şiddetli olduğu durumlarda, travmayı yaşayan kişilerin uzmana başvurma sebepleri coğunlukla “disosyasyon” denilen hafıza boşlukları ve kendi kimliğinin dışına cıkma deneyimleri olarak adlandırabileceğimiz “depersonalizasyon” bicimindeki semptomlardır. Mağdur bu durumun belirtisi olarak, belirli bir zaman diliminde ya da yer de, yaşadıklarının bir kısmını veya hicbirini hatırlamadığını ifade eder. Ayrıca, bu kimsenin kişiliği ile uyumsuz davranışlar sergilediği de gorulebilir. Mesela, saatler boyunca araba kullanabilir, bir diskodan diğerine gidebilir, marketten bir şeyler calabilir, veya yakınındaki insanlara karşı saldırgan tutumlar icine girebilir. Yine kucuk yaşlarda cinsel tacize uğramış bir kadın, başına geleni hayal meyal hatırlayabilir veya kendini soyutlayarak bir başkasının yaşadığı bir olay gibi anlatabilir. Bu anıyı tetikleyecek bir uyaranla karşılaştığında, yakınlarına yonelik ofke patlamaları ya da davranışlarının sebebini acıklayamayacak, hatta hatırlamayacak bir noktada olması ihtimal dahilindedir. Marketten bir şeyler calan kişinin, caldığı anı ve calma eylemini belli belirsiz hatırladığını soylemesine veya olayı bir sis perdesinin arkasından izlediğini ifade etmesine şahit olabiliriz.
“Disosyasyon” denilen hafıza boşluğu yaşama ya da kimliğinin dışına cıkma deneyimlerinin aşırı formunda, coklu kişilik olarak bilinen durum gorulur. Travmatik olayın cok şiddetli bicimde yaşanması durumunda mağdur, olayın oluşunu o kadar dehşet verici tarzda yaşar ki, onu yok saydığı bir kişilik yaratır. Buradaki savunma mekanizmasının amacı, bu korkunc hadiseyi bir başkasının başına gelmiş gibi algılayarak unutmaya calışmaktır. Mağdurun kendinden bile sakladığı travma, asıl kişiliğinden gizli olarak başka bir kimlikte yaşanır ve boylece kişi, kendisini olayın dehşetinden korumuş olur. Gunumuzde coklu kişilik vakalarının, sanıldığından fazla olduğu duşunulmektedir.
Gizli kalmış travmatik yaşantıya işaret eden diğer bir durum da, ani kişilik değişimleridir. Saklı travmatik yaşantının tekrarlaması ya da tetiklenmesi sonucunda, kişinin hayat tarzında, davranış biciminde ya da yaşam değerlerinde carpıcı değişimler olabilir. Bunun sonucu olarak sakin birinin asabi bir yapıya burunduğu, ailesini onemseyen kişinin dışarıya yoneldiği ya da capkınlığa başladığı, arkadaşları ile vakit gecirmeye duşkun bir insanın boş zamanının coğunu evde kitap okumakla gecirdiği, dinî değerlere onem veren bir kimsenin din tarafından uygun gorulmeyen davranışlar icine girdiği gozlenebilir.
Belirli bir fizyolojik nedene bağlı olmayan ağrılar da gecmiş travmatik yaşantıların habercisi sayılabilir. Polislik, askerlik gibi meslek kollarında ve Asya, Ortadoğu gibi bazı kulturlerde, psikolojik sıkıntılar ve duygusal dışavurumlar sosyal anlamda kabul sınırlarının dışındadır. Bu gruplardaki insanlar, toplumsal baskının etkisiyle duygusal sıkıntılarını yansıtmamaları ve korkularını ifade etmemeleri gerektiğini zaman icinde oğrenirler. Somatik şikayetler ise sosyal kabul kapsamındaki şikayetlerdir. Bu gruptaki insanların gizli kalmış travmatik etkilenmelerini, daha cok somatik bicimde aksettirdikleri gorulur.
Aramızda kendilerini her durumda “kurban” olarak goren insanlar vardır. Aslında bu tur insanlar, verdikleri kararlar ve yaptıkları davranışlarla, sonuclarının kacınılmaz bir bicimde olumsuz olacağı durumlara kendilerini kaptıran kimselerdir. Bu kişilerin, gecmiş travmalarında kendilerine -mecburen- bicilmiş rolu, tekrarladıklarını gorebiliriz. O rol, o denli benimsenmiştir ki, başka alternatiflerin varlığı algılanamaz. Bazı durumlarda ise, -gelişimsel hikayede tam tersi olmaktadır- travmatik yaşantıya sahip kimsenin, son derece başarılı ve mukemmeliyetci kimliğe donuştuğune şahit oluruz. Bu durumdaki birisi, gecmişte yaşadığı travmatik deneyim sonucunda hissettiği değersizlik duygusunu duzeltmeye calışıyor gibidir. Yalnız bu aşamada hem mağdur, hem mağdurun yakınları, hem de uzman icin yanıltıcı olmaya son derece musait nokta; başarılı bir insanın gecmişinde travma olamayacağına ya da bir kişi gercekten travmatize olduysa, hayatında başarılı taraflarının kalmayacağına ilişkin yanlış inanctır.
Yrd.Doc.Dr. Klinik Psikolog Ercument DOĞAN

[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]