Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Turkiye'de yaşanan catışmanın etnik temele dayalı olmadığını dile getirdi.

İlker Başbuğ, konuşmasında "Turkiye halkı" tanımını ilk kez kullandı.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, İstanbul'da Harp Akademileri Komutanlığı Ataturk Harp Oyunu ve Kultur Merkezi'nde ''Yıllık Değerlendirme Konuşması'' yaptı.

Başbuğ geniş bir haberci kesimin davet edildiği basın toplantısında birtakım kesimlerin Turk Silahlı Kuvvetleri'ni 'din karşıtı' olarak gosteren kotu niyetli propaganda kampanyaları duzenlediğini belirterek, "Ancak toplumumuzun mutedeyyin kesimleri bu propagandaya itibar etmemektedir. Ordusunu sevmekte ve guvenmektedir. Cunku bu asker, Turk milletinin bizatihi kendisidir. Aynı hassasiyetlere sahiptir. Kim ne derse desin Turk milletinin ordusu halktır, halktandır, halk icindir" diye konuştu.

'ASİMİLASYON POLİTİKASI UYGULANMAMIŞTIR'

Org. Başbuğ, "Cumhuriyetin ilk yıllarında meydana gelen isyanlar nedeniyle alınan tedbirleri bir asimilasyon politikası olarak değerlendiremeyiz. Bu tedbirler ulus devlet inşası surecinde gerekli gorulen birtakım uygulamalardır. Fakat bu yapılanmalarda homojen, etnik bir yapı inşa etmek amaclanmamıştır. Gerek Osmanlı İmparatorluğu ve gerek Cumhuriyet doneminde, Kurt kokenli vatandaşlarımıza devletce sistematik asimilasyon politikası uygulanmamıştır'.' dedi.

'TURKİYE HALKI'

Ataturk'un, Turk milletini ''Turkiye Cumhuriyeti'ni kuran, Turkiye halkına, Turk milleti denir'' şeklinde tanımladığını anımsatan Orgeneral Başbuğ, ''Turkiye Cumhuriyeti'ni kuran kimdir? Cevap, Turkiye halkıdır. Gorulduğu gibi buradaki halk ifadesi, sınırları cizilen bir coğrafyada - ki burası Turkiye'dir - yaşayan halkın butununu, yani hicbir dini ve etnik ayrım yapılmaksızın, Turkiye halkını işaret etmektedir. Aynı ulku etrafında toplanmış ve Turkiye sınırları icinde yaşayan Turkiye halkının, siyasal ve sosyolojik bir olgu etrafında kendi rızası ile birleşmesiyle bir milletin oluşacağı ve bu millete ise Turk milleti denileceği, Ataturk'un 'Turk milleti' tanımında acıkca yer almaktadır'' diye konuştu.

Orgeneral Başbuğ'un konuşmasında one cıkan bazı konular satır başlarıyla şoyle:

'PKK KAN KAYBEDİYOR'

1984 yılından bugune kadar, etkisiz hale getirilen terorist sayısı 40 bini gecmiştir. Bu uğurda bugune kadar Turk Silahlı Kuvvetleri'nin vermiş olduğu şehit sayısı 4 bin 970'tir. Gecici ve Gonullu Koy Korucuları bugune kadar bu mucadelede bin 335 şehit vermişlerdir. Orgute katılanların neredeyse yuzde 80'inin orgutte bulunuş suresi, ceşitli nedenlere dayalı olarak, ortalama 10 yıldır. Orgut 1994'ten sonra, ki terorle mucadelede bir milattır, Marksist Leninist ideolojiyi geri plana iterken etnik kimliği one cıkarmaya başladı. Bu strateji değişikliğine rağmen orgut, sorunu etnik catışmaya donuşturemedi. Bolucu teror orgutu şu an kan kaybetmektedir. Irak'ın kuzeyi artık teror orgutu icin emniyetli bir bolge olmaktan cıkmıştır. Orgutun lider kadrosu arasında sorunlar vardır. Orgutun moral seviyesi duşuktur. Orgute katılımlar Orgutun istediği seviyelerde değildir. 'ETNİK AYRIMCILIK YOK'

Ne Osmanlı doneminde ne Cumhuriyet doneminde hicbir kurumumuz etnik temelde yapılandırılmamıştır. Keşke bunu iddia edenler ornek gosterse. Esas itibarıyla Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanan ayaklanmalar etnik temelli değildir Teror orgutune karşı surdurduğumuz mucadelede şehitlik ve gazilik mertebesine ulaşmış kahramanlarımız arasında cok sayıda Kurt ve Zaza kokenli vatan evladı var. Nereye koyacaksınız bunları? Eğer etnik bir catışma olsaydı, ne Kurt kokenli vatandaşlarımız batı illerine goc edebilirdi ne de goc alan bolgelerdeki halk bu gocu kolayca kabullenirdi. 'TSK DİNE KARŞI DEĞİL'

TSK, hicbir donemde dine karşı olmamıştır. Bizim karşı olduğumuz husus siyasi ve kişisel, amac ve cıkarlar icin dinin ve din duygularının alet edilmesidir, arac olarak kullanılmasıdır.'' Bazı din eksenli cemaatler, kendilerini demokratik alanın bir oyuncusu olarak takdim etmekte ve ceşitli nedenlerle, kendilerini guclu bir konuma geldiğine inanmaktadır. Ancak bu guc, imaj ve algı yanıltılıcıdır. Kendilerine en rakip olarak TSK'yı gormektedirler. Bu yapılanmaya karşı, hukuk devleti kapsamında TSK'nın tepkisiz ve etkisiz kalacağını duşunmek ise buyuk bir yanılgıdır. Anayasa'nın 24'uncu maddesinde acıkca belirtilmesine rağmen; dinin sosyal, ekonomik ve siyasi duzeni kısmen de şekillendirmesi kabul edilebilir mi? Bu kapsamda din eksenli bazı cemaatleri, toplulukları hareketleri, Anayasa'nın 24'uncu maddesine gore nereye koyacağız? Dinsel cemaatlerin siyasal alanda rol alması, modernitenin cok onemli bir ozelliğinin aşındığı anlamına gelmez mi? Modern toplumlarda, kişi artık bir cemaatin uyesi olarak değil, birey ve vatandaş olarak yer almıyor mu? NOTLAR

Orgeneral Başbuğ'un 2008 yılı değerlendirmesini, televizyon ve gazetelerin yoneticileri ile neredeyse tum koşe yazarları dinledi. Mustafa Karaalioğlu, Erdal Şafak, Fehmi Koru isimlerinde aralarında bulunduğu gazeteciler de, Harp Akademileri’ne ilk kez ayak bastı. Konuşmayı eski Genelkurmay Başkanlarından emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, emekli Orgeneral Huseyin Kıvrıkoğlu, emekli Orgeneral Yaşar Buyukanıt'ın da aralarında bulunduğu cok sayıda emekli general dinledi. Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Ozkok'un toplantıda yer almaması dikkat cekti. İlker Başbuğ icin boş bırakılan koltuğun her iki yanında Kıvrıkoğlu ve Karadayı oturdu. Başbuğ'un konuşmasına, brifingilere akredite olmayan kurumlardan gazeteciler de davet edildi. Başbuğ'un yaklaşık 2 saat suren konuşmasına ait 56 sayfalık metin, konuşmanın ardından katılımcılara dağıtıldı. Başbuğ konuşmasında sosyologlar başta olmak uzere siyaset bilimci, duşun ve devlet adamlarından toplam 16 kaynak kullandı.