Gebelik doneminde cinsel hayat ne cocuk bekleyenlerin sorabildiği nede doktorların bilgi vermeyi gerekli gorduğu bir durumdur. Sanki anne babalık gibi kutsal bir role aday olunca cinselliği duşunmek ayıp bir şeymiş gibi duşunulur. İnsanlarda cinsel aktivite diğer canlılar gibi hormonlarla yonetilmediği ve yalnızca ureme amacıyla yapılmadığı icin gebelik doneminde de devam edebilir. Bizim ulkemizde gebelik doneminde cinsel ilişkinin bebeğe zarar vereceği duşuğe yol acacağı gibi yanlış bir inanc olduğu icin coğu zaman bunu değil talep etmek duşunmek bile hoş karşılanmaz.
Gebelik sorunlu olmadığı ve gercek bir duşuk riskinin bulunmadığı durumlarda (ki bu oldukca nadirdir) cinsellik anneye ve bebeğe hicbir şekilde zarar vermez hatta ilişki sonrası kadının kendini iyi hissetmesi sonucu salgılanan mutluluk hormonunun bebeğin gelişimine olumlu katkıları olduğunu gosteren araştırmalar bile vardır. Burada iki şeye dikkat edilmelidir: Gebeliğin bir doktor tarafından takip edilmesi ve cinsel birlikteliğin zamanıyla yapılış tarzına kadının karar vermesi.
Bir diğer onemli konu ise anne adayının gebeliğin hangi evresinde olduğudur. Gebeliğin kacıncı ayında veya evresinde olunduğuna gore cinsel yaşamda farklılıklar olabilir. İlk donemlerde daha cok bulantı, kusma, halsizlik gibi hormonlara bağlı guclukler olabilirken son donemlerine doğru bedensel değişimlere ve kiloya bağlı gucluklerle karşılaşılır.
Bunlar karşılıklı anlayış ve hoşgoruyle atlatılabilir. Ancak gebeliğin yedinci ayından itibaren her ihtimale karşı cinsel birleşmeye ara verilmeli daha cok yumuşak ve şefkatli dokunuşlar tercih edilmelidir. Burada cinselliğin sadece birleşmeden ibaret olmadığının, birleşmeye endeksli olmayan her turlu dokunuşun, sarılmanın, opuşmenin de cinsellik olduğunu ve keyif verici olduğunun altını cizmek gerekir.
Doğumun hemen ardından başlayan, kadının kendini toparlama suresine lohusalık denir. Gebelik donemine ozgu onyargılar burada da devam eder. Evlilik boyunca hamilelik ve doğumdan sonraki lohusalık donemi adeta evliliğin sınavı gibidir ve cinsel hayatın yeniden normale donmesi her zaman kolay olmayabilir ve bazen sanılandan cok daha uzun surebilir. Tekrar ne zaman normal cinsel hayata donuleceği toplumdan topluma kulturden kulture değişmekle birlikte bizim ulkemizde ortalama sure kırk gundur. Bu sure kadının fizyolojik (kanamanın durması, dikişlerin iyileşmesi) ve psikolojik olarak kendini toparlayarak, anneliğe uyum sağlaması acısında onemlidir. Aslında annenin bu donemde en cok ihtiyacı olan şey eşinin ilgisi, sevgisi ve desteğidir. Ancak coğu zaman koca eşinden uzaklaşır ve ondan cinsellik talep etmediğinde ona yardımcı olduğunu, anlayışlı olduğunu sanır.
Gebelik doneminde olduğu gibi doğumdan sonra da cinselliği yalnızca bir cinsel birleşmeden ibaret fiziksel bir ihtiyac olarak gormek hatalı bir yaklaşım olur. Kadın ve erkek cinsel birliktelik esnasında oteki yarısıyla butunleşir, onun yanında değerli, ozel olduğunu, kabul gorduğunu hisseder, cinsel kimliğinin ve bedeninin onaylanmasının verdiği guvenle kendini bırakarak fiziksel ve ruhsal bir rahatlama yaşar, sevdiğini ve sevildiğini teyit eder. Gebelik oncesi cinsel isteğinde sorun yaşamayan kadınlarda doğum sonrası değişen hormonlara bağlı vajinal kuruluk ve cinsel ilişki esnasında ağrı oluşabiliyor.
Bu sorun kayganlaştırıcı kremlerle kolayca aşılabilir. Lohusalık doneminde cinsel isteksizliğin bir diğer nedeniyse cinsel ilişki sonrası dini acıdan kirli sayılma ve boy abdesti alma gucluğudur. Yapılan araştırmalar gebelik oncesi normal ve doyumlu bir cinsel hayatı olan ciftlerin, annenin emzirdiği durumlarda yaklaşık 12 hafta sonra onceki cinsel hayatlarına donduklerini gosteriyor. Emzirmenin gebelikten risk daha azda olsa tumuyle korumadığını da hatırlatmak isterim. Lohusalık donemine ozgu zorluklardan birisi de doğum sonrası depresyonudur. Duygusal dalgalanmalar, alınganlık, kolay ağlama, uyku duzensizliği gibi belirtilerle seyreden bu donemin suresi eşin ve cevrenin tutum ve davranışlarına gore kısa ya da uzun ve kalıcı olabilir. Anlayışlı ve sabırlı olunmalı destek esirgenmemelidir.
Hamilelik ve lohusalık donemi cinsel istek ve arzuları sekteye uğrattığı icin eşler diğerine en cok ihtiyac duydukları sırada birbirlerinden uzaklaşıp yabancılaşarak, yanlış anlaşılmaların yarattığı ofke ve kırgınlıklarla evliliklerini yıpratırlar. Bu donemde kadının ve erkeğin ihtiyac ve beklentileri oldukca farklıdır. Kadınlar annelik gudusunun one cıkması, bebeğin ihtiyaclarının oncelikli hale gelmesi ve yorucu olmasından dolayı cinsellikten uzaklaşıp, daha cok ilgi ve şefkate ihtiyac duyarlar Erkekler ise eşlerinden almaya alışık oldukları ilgi ve sevginin azalmasına, kendi cocukları bile olsa bir başkasına yonelmesine karşı gizliden gizliye bir kıskanclık duyar, yeni rakip karşısında kendilerini caresiz, dışlanmış ve değersiz hissederler.
Erkekler icin cinsel isteklerinin karşılanması adeta hala değerli olduğunun, sevildiğinin bir ispati gibidir ve reddedildiklerinde ofkelenip kırıcı olabilirler. Aslında bu olumsuz duygular eşe karşı değil bebekle birlikte meydana gelen değişikliklere uyum sağlanamamasıyla ilgilidir. Yine burada da cinsellikten ne anlaşılması gerektiğini yeniden tanımlamak gerekiyor. İki kişi arasında belirli mahremiyet koşullarında yaşanan, bir şekilde doyuma ulaşmayı sağlayan her şey cinsel ilişkidir. Buna erotik masajdan başlayarak, karşılıklı masturbasyon ve değişik fantezilere kadar her şeyi dahil edebiliriz. En onemli nokta yargılanma ve suclanma kaygısı olmaksızın her şeyin konuşulabilir olması, istek ve arzuların korkusuzca dile getirilebilmesidir.
Her turlu zorlamadan kacınılmalı iki tarafında rızasının olmadığı hic bir istekte ısrarcı olunmamalıdır Cinsellikten asla uzaklaşılmamalı, karşılıklı dokunma, opuşme, cinsel temas olmasa bile birlikte sarılıp yatmaya ozen gostermeli, duygusal bağı koparmamalıdır. İstatistikler erkeklerde en fazla evlilik dışı ilişkinin uzun hamilelik ve lohusalık suresinde duygusal ve fiziksel bağın azalmasına bağlı olarak bu donemde ortaya cıktığını gosteriyor.
Cocukların dunyaya gelmesi ile birlikte, ciftlerin ilgilerinin birdenbire cocuğa doğru yonelmesi, cocuklarını evlilik yaşamlarının merkezine koymaları, kadın ve erkek kimliklerini ikinci plana atmaları da cinsel sorunların doğmasına neden olabilmektedir. Bebekle birlikte uykusuz geceler yaşanması, bebekle sık ilgilenme zorunluluğunun ortaya cıkması, aile yaşantısının altust olmasına, estetik kaygıların, bastırılan ruhsal catışmaların tetiklenmesi ve anneliğin kutsallaştırılarak kadınlığa tercih edilmesi doğum sonrası ciftlerde cinsel isteksizlik gorulmesine yol acabiliyor. Aslında bakılacak olunursa bu durum gecicidir. Ancak coğu cift gecici olan bu durumu nasıl duzelteceğini bilmemekte ya da değiştirmeye calıştıklarında cocuklarına haksızlık edeceklerini duşunerek vicdan azabı cekmektedirler. Ana ve baba olmak oldukca onemli ve kutsaldır; ancak cift olmak daha kutsaldır.
Karı ve koca bir kadın ve erkek olarak mutlu değilse, cocuklarına verebilecekleri de azalır. Ciftin cocuğu hayatın merkezinden cıkarıp kendi hayatlarını merkeze alması cocuğa yonelik yapılan bir hata değil, aksine en doğru davranışlardan biridir. Bundan dolayı yeni cocuk sahibi olmuş ciftlere, kadın ve erkek rollerini hatırlamaları, karşılıklı ihtiyaclarınızı paylaşıldığı acık bir iletişim kurmaları, cocukla gecirilen zaman dilimleri dışında birbirlerine zaman ayırarak paylaşımlarını artırmaları onerilebilir. Cinselliğin guven, sevgi, saygı dokunma, konuşma, anlaşılma ve anlayabilme, beğenilme vb. duygularının bir butunu olduğu unutulmamalıdır. Hayatın merkezinden cocuk cıkartılıp eşler birbirine donduğunde cinsel yaşamda kendiliğinden duzelecektir. Bunun tek başına yapılamaması durumunda bir cinsel terapistten yardım almaktan cekinilmemelidir.
[h=2]Ankara Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Gebelik ve lohusalık doneminde cinsel yaşam
Sağlık0 Mesaj
●20 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Gebelik ve lohusalık doneminde cinsel yaşam