Adı uzerinde; ac olma! Peki kim, neye, neden ac?
İnsanoğlunun genellenebilir tavrıdır yanıt aramak, ancak sorduğunuz soru işlevsel değilse bulduğunuz yanıtta derinleşemez.
Bilgi teknolojilerinin herkesin kullanabileceği bir noktada artık insan… Aklına ne gelirse doğru yanlış, yanlı yansız, eksik fazla hızlıca bilgiye ulaşıveriyor.
Sorma, sorgulama sınırlı. Ortada bir durum oluyor; bazen merak coğu zaman sorun. İnternet ortamında da bir yanıtı var nasılsa. Hızlı ve kısa yoldan cozum. Ama gecici… Nedenselliği sığ bilgi.
Olmasın mı? Olsun tabi. Sorun burada değil. Sorun; aklımızı, zihnimizi, yureğimizi hızlı ve gecici şekilde doyurmakta. Tıpkı abur cuburla beslenmek gibi. Obezleşiyoruz. Aclığı da yaratan bu!
Hızlı yaşıyoruz artık. Hep yetişme telaşı… Sohbetler ayakustu, yemekler hızlı. Coğu zaman hazır istiyoruz herşeyi. Sevgiler gundelik, sevgililer hamburgercide…
Aradığımız şey hız! Hızlı araba, hızlı bilgisayar, hızlı internet… Hal boyle olunca cabuk tuketmeye başlıyoruz. Tam sindiremiyoruz hicbirşeyi… Aşkı, makamı, bilgiyi ve tabii yemeği.
Ekranlar mutfak programları ile dolu. Gurmeler o diyar bu diyar geziyor. Yediklerini ictiklerini bize anlatıyor. Enfes tadlar!.. Biz de elimizde bardak kucağımızda cerez seyrediyoruz. Birlikte yemek kurslarına gidiyoruz ama sonra evde denemiyoruz bile. Moda, heves, merak… Adını siz koyun farketmez artık.
Kısacası; yeni bir terim olarak karşımıza cıktı “Duygusal aclık”. Aslında değişen yaşam kulturu ile beraber yavaş yavaş sindire sindire yerleşti hayatımıza. Bilimsel literature girmeye başladı. Bir yeme bozukluğu turu olarak isimlendirilir oldu.
Hicbiri yanlış değil aslında sonuc perspektifinden bakınca oldukca da doğru. Fiziksel aclıktan ayırmaya yonelik tanımlama cabalarıyla, tedavi ve baş etme yontemleri ile.
Ama surec perspektifinden gorulen “aclık” kısmından değil “duygu” kısmından hareket etmemiz gerektiği.
Aclık kısmından hareket yeme davranışı ile ilgili belirtisel sorun cozme ile sınırlı kalacak bir cozum rotası oluşturacaktır. Duygu sureclerinden hareket ise hem henuz aclık cekmeyenler icin koruyucu, hem hali hazırda aclık cekenler icin iyileştirici hem de aclığını dindirebilmiş olanlar icin surdurulebilirliliği sağlayacaktır.
Biraz olsun paradigm değiştirip bakabildiğimizde goruruz ki; asıl acıkan midemiz değil ruhumuzdur.
Hızdan ve hazırcılıktan tatminsizleşen, tatmini gucleşen duygularımızdır. Duşen benlik algıları, azalan empatidir aclığını cektiğimiz. Paylaşmanın, hak ve sınırlara saygının erozyonunun doğurduğu yanlızlık hissidir kalabalıklar icinde… Zayıflık kaygısı ile surekli guclenmeye calışmaktır yaşanılan. Gucbirliği yerine gucbendeciliğine duşmek hatasıdır.
Sonuc; stres, kaygı, guvensizlik…
Nasıl ki sağlıklı bir yaşam icin fiziksel beslenmemizde ceşitlilik ve doğallık gerekiyorsa ruhumuzu beslerkende aynını yapmak gerekmez mi?!
Hedef doymaksa, strateji hem ruhen hem bedenen sağlıklı olmaktan gecer. O stratejide ceşitlilik ve doğallıktan!
Unutulmamalıdır ki; hic bir makam, cok servet ya da herhangi bir guc olcusu samimi bir yaşam anlayışının yerini tutamaz. Aclığını yatıştıramaz.
Bu yuzden “duygusalaclık” cekenler doyabilmek icin daha cok alışveriş yaparlar, daha cok calışırlar, daha cok icerler, daha cok yerler daha cok kazanmaya calışırlar, daha cok… Ancak doyamazlar… Yaptıkları ile gecici olarak acklıklarını bastırırlar o kadar. Kısacası yaptıkları basit ve abartılmış bir telafi davranışı, bir yerine koymaktan oteye gecemez.
Asıl cozum; yaşama doymakta saklı. Dolu dolu yaşamakta. Doğal samimi. Paylaşarak yaşamak… Kendimizden başkalarının olduğu bilinci ve onlarında ihtiyacları olabileceği farkındalığı ile.
Doymaya birbirmize değer vermekle başlayabiliriz mesela.
Sabah durakta gorduğumuz teyzeye selam vererek başlayabiliriz gune. Koşuşturma icinde ihmal ettiğimiz arkadaşlarımız arayabilir, elimizde iki kahve dolu kupa ile komşumuzun kapısını calıveririz. Olmaz mı? Olur hem de cok guzel olur. Yeter ki kalkın ve sadece yapın.
Bu arada film izlerken mısır ve gazlı icecek tuketmeyin.Tuketirseniz de sonrasında mutlaka yuruyun. Gun icinde azar azar ama sık oğunle beslenin. Beslenme zaman aralığınız cok uzun olmasın. Gece gec saatlerde yemeyin.
Hayata doymaya calışın. Bunun icinde; başınızı kaldırın yureğinize ruzgarı doldurun ve hayata karışın.
Hani yazının başında sormuştuk ya; “Peki kim, neye, neden ac?” diye.
Cevap: Biz, duygularımızı yaşamaya acız, cunku o kadar hızlı ve hazır yaşamaya calışıyoruz ki duygularımızı doyurmaya fırsat bulamıyoruz.
Bir de kucuk ironi; yazıyı hazırlarken yediğim koca bir tabak dolusu peynirli ponciklerde pek bir lezzetliymiş hani. Enfes enfes…
Uzman Psikolog Orhan GUMUŞEL
[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Duygusal aclık, adı uzerinde; ac olma!
Sağlık0 Mesaj
●27 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Duygusal aclık, adı uzerinde; ac olma!