İnsan sesinin oluşması icin gerekli fizyolojik koşulların yerine gelmesi gerekmektedir.
Akciğerler, solunum fonksiyonu ve konuşmanın gercekleşmesi icin gerekli hava akımını ve basıncını sağlarlar. Akciğerlerden gelen hava akımı larinkste bulunan ses tellerini titreştirmesi sonucu konuşma icin gerekli fonasyon sağlanır.
Ses telleri karmaşık pozisyonlarda, değişik gerginliklerde, titreşim halkalarına ve diğer yapılarla birlikte integratif bir şekilde, vokal ozellikler geliştirir ve gerekli ses icin ilgili titreşimleri gercekleştirirler.
Ses tellerinde oluşan ses dalgaları kişiye ozgu karakterize olmuş ses ozellikleri rezonans ile belirlenir. Farinks, kafatası, burun ve ağız boşluklarında oluşan bu ses ozellikleri meydana gelir. Yumuşak damak farinks duvarına doğru hareket edince, oral kavitede rezonans odası olur. Seslerin rezonansının buyuk bir bolumu oral kavitede oluşur. Yumuşak damak dile doğru hareket ettiği zaman, nazal kavite rezonansı oluşmaktadır.
Her dilin kendine ozgu artikulasyon (sesletim) ozellikleri vardır. Sesin anlam kazanması ve dile ozgu bir yapı oluşturması seslerin artikule edilmesi gerekmektedir. Artikulasyon seslerin anlam kazanmasına olanak tanır. Akciğerlerden gelen hava akımı, larinksteki ses tellerinin oluşturduğu engele carpar, bu durum ses tellerini titreştirir, ses meydana geldikten sonra en az iki artikulator organın teması sonucu rezonans ile ses şekillenir ve sesletim gercekleşir.
Dil, dudaklar, dişler, damak, yumuşak ve sest dokular ve cene artikulator organlardır. Bu organların gerekli şekilde oluşmuş olması, organik olarak normal şartlarda yapıların varlığı artikulasyon icin vazgecilmezdir. Bu artikulatorlerdeki organik patolojiler artikulasyonun bozulmasına neden olacaktır.
Konuşma, merkezi sinir sisteminin periferal ve santral duzeyde kotroluyle meydana gelir. Akustik sinyallerin algılanması ve yorumlanması, oluşturulan geri bildirimleri duzenleme icin işitme de işlevsel olarak var olmalıdır. Norolojik ya da odyolojik integrasyon da sağlıklı bir yapıda olmalıdır.
Konuşmayı Etkileyen Organik ve İşlevsel Etkenler
Yarık dudak-damak sorunu olan bireylerde varolan yapısal anormallik sebebiyle organik ve işlevsel sorunlar gozlenmektedir. Beslenme, oral motor beceriler, konuşma vb. Alanlarda yetersizlikler oluşmaktadır.
Velofarengeal yetersizlik yarık dudak-damak vakalarında gorulen en belirgin organik sorunlardan biridir. Nazofarengeal boşluğu cevreleyen iskeletsel ve yumuşak dokuların birbiriyle uyumsuzluğu sonucu velofarengeal yetersizlik ortaya cıkmaktadır. Konuşma esnasında, orafarinks ve nazofarinksi ayıran dokular oluşumunu tamamlayamadığından dolayı ortaya cıkan bu yetersizlik, oral-motor becerileri, artikulasyonu, beslenmeyi ve konuşmayla ilgili alanları etkilemektedir. Konuşma icin gerekli olan basıncı oluşturmakta sorunlar ortaya cıkmaktadır.
Yarık dudak-damak sorunu olan bireylerde, otitis media sonucu işitme kayıpları normal populasyona gore daha yaygın gorulmektedir. Bu bireylerin daha fazla işitme sorunlarıyla karşılaştıkları gozlenmektedir.
Yarık dudak-damak sorunu olan bireylerde, organ ve doku malformasyonuna neden olan sorunlar, mental retardasyon, senrorial işitme kayıpları, dizartri, damak, dudak ve diğer artikulatorlerde malformasyonlar daha yaygın gorulmektedir.
Damak yarıklığı konuşma bozukluğuna nasıl yol acar?
Cocuğun konuşma seslerini oluşturabilmesi, damak fonksiyonlarını sağlıklı bir şekilde yerine getirebilmesi, yumuşak damak kasları ile gırtlağın beraberce calışması ve burun arkasında bulunan boşluğu kapatabilmesi gerekmektedir. Yarık dudak-damak sorunu olan bireylerde, bu işlevlerde sorunlar ortaya cıkmaktadır. Bu bireylerde operasyon oncesi nazal kavite ve ağız boşluğu arasında sınır oluşturan gerekli dokularda sorunlar mevcuttur.
Cocuk burundan hava kactığı icin, ağız icinde hava basıncı oluşturamaz. Dil ile damağa dokunacak dokularda yapısal bozukluklar mevcuttur. Cocuğun sesleri cıkartması ve oğrenmesi cok zordur.
Damak yarıklığı; dudak, sert damak, yumuşak damak, diş, burun gibi yapıların birinin ya da birden fazlasının yapısal olarak bozuk olmasına ve bu organların artikulasyon icin gerekli olan hareketleri uygun bir bicimde yapamamasına neden olmaktadır.
Ulkemizde yapılan bir araştırmaya gore her 1000 doğumda 1 dudak damak yarığı gorulmektedir (Tuncbilek, 1973; akt. Aras, 1996).
Dudak damak yarıklığı olan bebeklerde dil ve konuşma terapistinin rolu
Velofarengeal yetersizliği azatlma ve ağız ici basıncı artırmada konuşma terapisinin vazgecilmez bir onemi vardır. Cocuğun artikulator organlardaki yetersizliği, artikulasyon sorunları, oral – motor becerilerdeki yetersizliğin giderilmesinde konuşma terapisi gerekmektedir. Velofarengeal kapanma, konuşma, ıslık calma, ufleme, yutkunma ve emme gibi faaliyetlerin gercekleşmesinde işlevi olan bir mekanizmadır. Bu aktivite, etkili bir şekilde oral ve nazal kaviteleri ayırır. Bu ayrım oluşamadığı durumlarda nazalite sorunu ortaya cıkmaktadır.
Velofarengeal yetersizlik nedeniyle oluşan rezonans bozukluğuna hipernazalite denir. Hipernazalite, unlu seslerin oluşumu sırasında, aşırı nazal (burundan sesletim) emisyonun ortaya cıkması sonucu oluşur. Oral ve nazal kavitenin uygunsuz bir şekilde birleşmesi sonucu ortaya cıkan bu durum, konuşma esnasında nazal unsuzlerin /m/ ve /n/ onunde ve arkasındaki unlu seslerde nazal sesletim gozlenmektedir. Velofarengeal yetersizlik sonucu hava burundan kacmaktadır. Normalde /m/ ve /n/ sesleri nazal seslerdir, ancak yarık dudak damak sorunu olan bireylerde bu seslerin nazal rezonansı yuksek cıkmaktadır. Bu durumlarda konuşma terapisi nazalite ile başacıkılmasında onemli bir role sahiptir.
Geniş farengeal flaplar, ust solunum yolu enfeksiyonları, nazal hava yolu blokajlarının sonucu olarak normal rezonansta azalmalar gozlenmektedir. Bu durumlarda, /b/,/d/,/g/ sesleri ile /m/,/n/,/ng/ sesleri nazal emisyonu azaltamama ve ilişkili konuşma karakteristiği ile gozlenen durumlarda hiponazalite gozlenmektedir.
Hipernazalite, konuşma icin gerekli olan akustik enerjinin ağızdan cıkması gereken seslerde buruna kacarak konuşmanın rezonansını bozmasıdır. Hipernazalite, damak yarığına sıklıkla eşlik ettiği icin bir takım artikulasyon problemlerine neden olabilmektedir. Bu problemlerin bazıları konuşma terapisi ile duzelebilecek, cocuğun damak deformitesini telafi etmek uzere geliştirdiği sureclerken, bazıları yapısal sorunlara (hipernazalite ya da diş/cene anomalileri gibi) dayalı zorunlu olarak ortaya cıkan bozukluklardır. Konuşma terapisti değerlendirmesi sırasında bu bozuklukların hangilerinin zorunlu, hangilerinin telafi edici surecler olduğunu belirleyip, yapısal bozukluklar icin doktorlara ya da ortodontiste yonlendirirken, telafi edici surecler icin konuşma terapisine başlatmalıdır.
İzole dudak yarığı olan bebeklerin genellikle beslenme veya konuşmaya ilişkin cok fazla sıkıntısı olmamaktadır. Bu nedenle aşağıda anlatılan bilgiler genel olarak dudakla birlikte veya sadece damağı icine alan yarıklarda, dil ve konuşma terapistinin rolunu vurgulamak amacıyla hazırlanmıştır.
Dudak damak yarıklığı olan cocuklarda dil ve konuşma bozukluğu
Terapilerde cocuğun konuşmasından once dil gelişimi değerlendirilir. Kuehn ve Henne (2003), damak yarıklığının, cocuğun konuşma gelişimini olumsuz yonde etkilese bile, ek birtakım bozuklukların eşlik ettiği durumlar dışında, dil gelişimini pek fazla etkilemeyeceğini ifade etmişlerdir. Dil gelişim geriliği olan cocukların cocuk norolojisi tarafından ozellikle bilişsel beceriler ve sendromlar acısından değerlendirilmesi şarttır.
Yaşına uygun dil gelişimi olmayan cocuklar, artikulasyon terapisine alınmazlar. Oncelikli olan cocuğun uygun sayıda sozcuk kullanarak cumleler kurması, cumle icindeki ekleri uygun ve yerinde olarak kullanması, kısacası duşuncelerini rahatca ifade etmesi icin gerekli olan dil becerilerine sahip olması gerekmektedir. Dil gelişimi zayıf olan cocuklar dil terapisi alırken, buna ilişkin sorun yaşamayan cocuklar artikulasyon terapisine başlatılabilir.
Telafi edici konuşma surecleri nedir?
Damak yarığına ozgu telafi edici konuşma surecleri genelde ağzın on tarafından cıkması beklenen, orneğin /t/, /d/ gibi seslerin, /k/, /g/ gibi art unsuzlere donuştuğu artlaştırma surecidir.
Dudak damak yarıklığı olan bebeklerde dil ve konuşma terapistinin cocuğun beslenmesindeki rolu
Damak yarığı olan yenidoğanda karşılaşılan en ciddi sorun “beslenme”dir. Dudak ameliyatları 2,5-3 ay civarında yapılsa da, damak ameliyatları genelde 12 aydan once yapılmamaktadır. Bu donem suresince bebeğin normal gelişimine devam etmesi icin beslenme ihtiyacının karşılanması onemlidir.
Damağın acık olması, bu duruma ozel bir takım biberonların geliştirilmesine neden olmuştur (Mead Johnson ve Haberman gibi). Negatif basınc oluşturamamaktan kaynaklı olarak bebeği beslemekte zorlanan ebeveynler hangi biberon daha kullanışlı gelirse onu kullanmaktadır.Anneler, yumuşak materyalden yapılmış olan biberonu ağzına sıkarak, emme işlemini gercekleştiremeyen bebeğin beslenmesine yardımcı olurlar. Turkiye’de bu biberonları bulmakta zorlanan aileler kaşıkla besleme gibi yontemleri secebilmektedirler.
Besleme işlemi sırasında cocuğun yatay değil 45-60 derecelik bir acıyla dikey olarak durması cok onemlidir. Dikey olarak besleme, yiyeceğin burna kacışına engel olacaktır. Ebeveyn surekli olarak cocuğu izlemeli, cocuğun rahatsız olduğunu hissettiği anda beslemeyi durdurmalıdır.
Besleme sırasında dikkat edilmesi gereken diğer durumlar şoyledir;
• Ortalama her 8 dakikada bir mola vererek cocuğun gazının cıkartılması,
• Yarım saatten fazla beslenmemesi,
• Sık aralıklarla beslenmesi,
• Sorun yaşanması halinde konuşma terapistinden yardım istenmesi,
• Cocukta kilo kaybı olması durumunda, doktor kontrolunun yapılması
İletişim Değerlendirme ve Yonlendirme
Kimi kliniklerde daha hamilelik surecinde, uzmanlarla iletişime gecilmekte ve uzmanlar ebeveynleri nelerin beklediği ile ilgili olarak bilgilendirme yapmaktadır. Konuşma terapisti de bu uzmanlardan biridir. Bu genel bilgilendirme dışında konuşma terapisti 6-12 aylık bebeği iletişim becerileri acısından değerlendirmelidir. Alıcı ve ifade edici dil becerilerinin nasıl geliştirebileceği, belli konuşma seslerinin uretiminin nasıl pekiştirileceği gibi aileyi yonlendirici bilgiler vermelidir.
12 Ay Ve 3 Yaş Arası Konuşma
Bu surecte de konuşma terapisti, cocukla birebir calışma yapma yerine hala ailelerle calışmalı, gerekli yonlendirmeleri yapmalıdır.
Dudak ve/veya damak yarığı olan cocukların % 50-60’ı konuşma problemi yaşamamaktadır. Bu nedenle aileye cocuklarına normal gelişimi olan cocuklardan farklı olarak davranmamaları gerektiği ozellikle anlatılmalıdır. Aynı zamanda, aile ortaya cıkabilecek konuşma problemlerine yonelik bilgilendirilmelidir. Dil ve konuşma kavramlarının farkları anlatılmalı, cocuğun kac kelimelik cumleler kurduğu takip edilmeli, 2-3 yonergeli cumleleri anlayıp anlamadığına bakılmalıdır. Ayrıca sozcukleri soylerken kullandıkları seslerde hatalar olup olmadığına ailelerin daha fazla dikkat etmeleri sağlanmalıdır.
Dil ve konuşmayı etkileyen onemli parametrelerden biri işitmedir. Cocuğun işitmesinin surekli olarak KBB doktoru ve odyolog tarafından kontrol edildiğinden emin olunmalıdır. Aile surekli tekrarlayan orta kulak iltihaplarının kalıcı işitme problemlerine yol acabileceği konusunda uyarılmalıdır.
3 Yaş Sonrası
Damak yarıklı cocuklarla dil ve konuşma terapisi aktif olarak uc yaşından sonra başlamaktadır. Cocuğun masa başı etkinliklerine katılması, verilen yonergelere uygun hareket etmesi icin bu sure gereklidir.
Dudak damak yarığında konuşma terapisi
Konuşma terapisinin başarısı ekip calışmasıyla varılan başarıya bağlıdır. Plastik cerrah, kulak burun boğaz uzmanı, genetik, cocuk norolojisi, konuşma terapisti, ortodontist, odyolog, psikolog, sosyal hizmet uzmanı bu ekibin parcalarındandır. Damak yarığı olan cocuğun kendisiyle ilgili olumlu bir bakış acısı oluşturabilmesi icin bu ekip calışması cok onemlidir.
[h=2]Hatay Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Dudak-damak yarıklığına bağlı konuşma bozukluğu
Sağlık0 Mesaj
●11 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Dudak-damak yarıklığına bağlı konuşma bozukluğu