Cozulemeyen kilit, insanBu yuzyılda tıpkı diğerlerinde olduğu gibi, yaratılmış varlıkların en mukemmelli olan insanın, cozumlemesinin yapılarak bilinmeyenine ulaşılma cabasıyla gecmekte. İnsanı keşfetmek, icindeki karmaşayı-işleyişi, neden ve nasılla ortaya koymak araştırıcıyı bir okyanusun enginliğinde huzura goturen gemi gibidir.
Kimi zaman derin uykusuzluklar vucut lahzanızda bir noktaya donuşerek kaybolurcasına yavaşca bedeninizden ayrılıp kopar. Kimi zaman da bir kar tanesi gibi buyuyerek cığ olup uzerinize coker. Ama icinizdeki oğrenme arzusu coğu zaman zafere ulaştırıcı bir guc olarak size ek kuvvet sağlar.
İnsanı sadece yuzeysel goren, dokulardan - organlardan oluşan bir organizma olarak tanımlayan ve mekanik bir işleyişle acıklayan duşunce şekli artık gunumuz insanını mutlu etmesi beklenemez.
İcindeki zafer egosu, onu kendine hÂkim olmadan cevreye-dunyaya hÂkim olma arzusuna taşımıştır. Boyle bir celişki ile kendini tanımayan-cozumleyemeyen bir varlık olarak girdiği bu sarmalda, makineleşen beyni ve refleksleri ile mekanikleşip, tekil halde yaşamaya başlamıştır. Kendinin farkında ise bunun cozumunu bulmaya calışmış, ruhsal yıpranmışlığını tekil kalmışlığa bağlayıp, gruplara cemaatlere dÂhil olmaya başlamıştır. Kendince bir cozum gibi gorulsede aslında yapılan yine kendinden kacıştır.
Bilgi ve teknoloji cağının icinde olduğumuzu her defasında yuksek sesle haykırırız. Doğrudan kendi ic dunyamıza inebilecek calışmalardan korkar kacarız. Boylece bu ebedi varlığın anlaşılmasını ne yazıkki guc kılarız.
İlk insanı duşunun. Once kendini keşfetmeye başlayarak yaşama tutunmaya calışmıştı. Yaşaması icin avlanması gerektiğini oğrendi, sonra yağışlardan ve soğuktan korunması gerektiğini. Saldırılara karşı kendisini koruyabilecek silahlar geliştirdi. Bu silahlarla guclendiğini hissederek hırs denen kontrolu zor duyguyu keşfetti.
Kendisi ile ilgili belkide oğrenmesi gereken en onemli şeyi oğrenemedi. O organik bir yapıydı, organizmayı yoneten beyni, beyne komutları yollayan dokunamadığı- goremediği ve sorgulamaktan dahi korktuğu bir yonetici vardı. Bu yoneticiyle yuzleşmemek icin hep kactı.
ZekÂmızı bilimle birleştirip tabulardan kendimizi arındırarak bu yoneticiyi vucudundaki her olağanustu gelişmeden haberdar olan vasıflı bir kişilik haline donuşturemedik.
Tarihi gecmişimiz hep varsanılarla ve kabullenişlerle doludur. Bazende umursamışlıklara ad koymakla gecmiştir. Komik hikayeler efsanelere donuşur ve bizde peşleri sıra koşar oluruz. Gulmeyide cok severiz mesela, bu yuzden coğu zaman bir Rus bir Amerikalı Bir Turk diye başlar hikÂyelerimiz, işte oyle bir hikÂyede;
Rus, Yaptığımız yeraltı calışmalarında yerin 100 metre altında bakır tel bulduk, bu atalarımızın bundan 1000 yıl oncesinde telefon şebekelerinin olduğunu kanıtıdır der.
Amerikalı buda bir şey mi, Biz kazılarda 200 metre derinlikte 2000 yıl oncesine ait fiber optik hatlar bulduk ve bu amerikan toplumunun Ruslardan 1000 yıl oncesinde, gelişmiş digital haberleşme sistemlerinin olduğunu gosterir der.
Turk, olanları tebessumle izlemektedir ve lafa şoyle başlar, Biz kazılarda 500 metre derine indik ve hicbir şey bulamadık. Buda atalarımızın 5000 yıl oncesinde mobil telefon ve kablosuz iletişim sistemlerine sahip olduğunun bir kanıtıdır der.
Yuzyıllar oncesine gidebilsek ve elimizdeki cep telefonunu bir bilim adamına gosterip bununla kilometrelerce uzaklıkta birisiyle konuşulabildiğini soyleseydik, mekanizmasını anlatsaydık bilim adamı bile olsa bize inanma ihtimali muhtemelen yoktu.
Bugune geldiğimizde, insanı kan damarları, sinir hucreleri, kas ve iskelet sistemiyle organlardan oluşan bir yapı olarak goren, hipnoz ve hipnoterapiyi bilimsel bir gercek olarak algılamayan, bu motor sistemin, cok komplike psişik bir kaptan tarafından yonetildiğini, basitce ifade ederek, ayrıntılara inmeyen bir bakış ne kadar doğrudur.
Homeostasis denilen dengesel sistemle, birbiri arasında bilgi iletişimi icerisinde olan hucreler ve organların ortak bir tavır alarak zararlı etkeni ortadan kaldırmak icin işbirliği yapmaları sağlanır. Normal sınırlar icinde belirli kalıpsal davranışlar gostererek, organizmanın hayatiyetini devam ettirebilmesini sağlar. Bu kalıpsal davranışların dışına cıkamaz.
İnsanın noronal ve hormonal dengesini sağlayan kurucu sistem sayesinde, vucudun herhangi bir parcasında yapılacak mudahalelerde, organizmada belirli kalıpsal davranışlar doğurur.
Sistem otonom işleyen farkında olmadan meydana gelen cevaplar şeklinde kendini korur. Hipnozun mudahalesi işte bu noktadadır.
Hipnozda, yaptığımız davranışsal yanlışların farkına vararak, kendi doğrumuza ulaşırız. Bunun icin onumuze koyulan engellerden kurtulmamız gerekir.
Topluluk karşısına cıktığımızda duyduğumuz kaygı, elimizin yuzumuzun kızarmasına, sesimizin catallaşmasına, kelimeleri unutmamıza neden oluyorsa, bu durumu sağlayan, bizim o bahsettiğimiz kalıpsal davranışlardan başka bir şey değildir.
Topluluk karşısında konuşmak nedir ki, herkes cıkıp konuşuyorsabende yapabilirim fikrine inanmak bedenide inandırmak, kalıpsal davranışınızın değişmesine ve sizin artık boyle bir durumla karşılaştığınızda farklı bir tepki vermenize neden olacaktır.
Hipnozun etkilerinin elbette bu kadar kolay olması da beklenemez. Bir kalıbı aldığımızda onun yerine koyacağımız yeni kalıp cok iyi analiz edilmelidir. Aksi halde telafisi mumkun olmayacak derinlikte zarara yol acılabilinmektedir.
Şoyle ki; ağrı herhangi bir yerinde meydana gelen bir arızayı haber verir. Arızalı bolge tedavi edilmedikce ağrı devam ettiği gibi şiddetini artırarak tahribata yol acar.
II. Dunya savaşında anestezik maddelerin yetersizliği, bircok apandist, diş cekimi, doğum gibi girişimleri, daha az ihtiyac duyulan girişimler olarak yorumlanmasına neden olmuştur ve anestezik ilaclar olmadan ameliyat yapmak mecburiyetini meydana getirmiştir.
Duşunun bir kere elimiz ufacık kesildiğinde bile ne kadar acı cekeriz. Anestezi olmadan bir operasyon
Peki yapılması gereken şey nedir?
Yeni bir algısal kalıp devreye sokmak. O zamana kadar hayatın kurgusal gerceklikleriyle, canlılığın korunması icin gerekli olan koruyucu sistemleri gecici olarak devre dışı bırakmak gerekmektedir.
Peki, bu mumkunmudur?
Japonya'da bu mumkun kılınmıştır. Hastalar ceşitli hipnoz teknikleri ile hipnotize edilerek analjezi sağlanmış, sonra cerrahi uygulanmıştır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, bu sağlanan denge ile kalıpsal davranışların uzun sure devam ettirilmemesidir. Bir noktadan sonra bu durum kişiye zarar verebilir.
Bir ornekte Amerika'dan vermek istiyorum.
Sırt ağrısı şikÂyeti olan bir oğretmene, sırt ağrılarını ortadan kaldırmak amacıyla bir seans tertiplenmiştir. Hipnotizorun yaptığı bu seans cok başarılı gecmiş ve hastanın sırt ağrılar; tedavi edilmiştir. Fakat Nevrotik bir kişiliğe sahip olan oğretmen bu ağrıları yolu ile catışmalarını boşaltmakta ve rahatlamaktadır. Kendisine bu imkÂnı sağlayan kapı da Hipnoz seansı ile hicbir tedbir alınmadan kapatılınca hastamız derin bir depresyona girmiştir. (USA A.syf679680)
Bu ve benzeri nedenlerle Hipnoz uygulaması yapan kişiler mutlak ne yaptığını iyi bilen, insan gibi karmaşık bir yapıyı kontrol etmenin derinliğini fark etmiş ve mutlaka insan anatomisi eğitimi almış uzman kişiler olmalıdır.
Sadece Hipnozu bilmek değil, uygulama yapılana da, olabilecekler ile değerlendirebilecek akademik bilgi ve yetkiye sahip olmak gerekmektedir.
Bu nedenle tıp doktoru olmayan ve psikiyatrik bilgisi yetersiz olanların bu alanda uğraşması kesinlikle sakıncalıdır.
Avrupa'da ve A.B.D. de cıkan kanunlarda bu yondedir.
Hipnoz bir buyu yada sahne gosterisi değil, farkındalık dediğimiz cozulebilir kiliti acmak icin yuzyıllardır kullanılan altın anahtardır.
[h=2]Gaziantep Pratisyen Hekim uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Cozulemeyen kilit, insan
Sağlıklı Yaşam0 Mesaj
●21 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Sağlık Forumları
- Sağlıklı Yaşam
- Cozulemeyen kilit, insan