Gun gecmiyor ki cocuklara yonelik taciz olayları medyada yer almasın. Neredeyse kanıksadık, cocukların uğradığı tacizi. Oysa en tehlikeli şey bu. Ahlaksız olanı, yanlış olanı, tepki gostermemiz gerekeni sıradan adli olay olarak gormeye başlamak.
Psikolojide bu durumun adı ‘Normalleştirme’. Zaman zaman farklı kurumlar bazı durumlarda psikolojik algı yonetimi yapıyor ve normalde tepki gostereceğimiz olayları yavaş yavaş kabullenmemizi sağlamak icin, tepki hızımızı ve dozunu duşurmek icin bu Normalleştirme’ye başvuruyorlar.
Ozellikle liderlerin secim calışmalarında algı yonetimi yapılıyor ve olumsuz yonler geri plana cekilirken, olsa da olmasa da olumlu ozellikler vurgulanmaya calışıyor. Topluma verilmek istenen mesaj ise ‘Bu adam doğru adamdır’ mesajı oluyor. Aynı algı yonetimi bir urun icin, ya da bir olay icin de yapılıyor. O urunu almamızı hatta bir olayı tehdit olarak algılayıp algılamamamızı bile yonlendirebiliyorlar. Ticari olarak bu calışmalar kabul edilebilir ama şiddet ve hele hele cocuklarımız uzerinden yapılan normalleştirme calışmaları asla kabul etmememiz gereken bir durum. Cunku bu ‘Normal’ değil. Cunku ‘Doğru’ değil. Cunku ‘Kabul edilebilir’ değil.
Orneğin şiddet goruntulerini, şiddet iceren oyunları ve filmleri gore gore buyuyen bir hatta birkac kuşak var. Bu cocuklar ve gencler icin bir canlıya zarar verilmiş olması, sokak ortasındaki kavga, vurmak, yaralamak, oldurmek ve olmek bir oyun gibi. Cunku yıllar boyunca hep oyunlarla, dizilerle, filmlerle bu oğretildi. Bu oğretilenlerden sonra şimdi empati duygusu gelişmemiş cocuklarla karşı karşıyayız. Sınıf arkadaşlarının kavgası artık olumle bitiyor, oğrenci oğretmenini olduruyor. Gelinen nokta, ortadaki tablo sizce normal mi? Doğal ve normal karşılayabilir misiniz bu olanları?
Şimdi asıl korunmamız ve cocuklarımızı korumamız gereken olay artık her gun farklı haberlerini okuduğumuz ‘Taciz’. Her gun okuduğumuz icin ‘Normal’ gelmesin bize. Sıradan bir adli olay olarak gorulmesin. Cunku bir cocuğun uğradığı şiddet ve cinsel taciz omur boyu etkileyecek izler bırakır. Cinsel olarak yaralanmış bir cocuğun psikolojik olarak yaralanmadığını iddia etmesin kimse. Bu ağır bir travmadır ve sadece cocuğu değil, tum aileyi etkiler.
Bir taciz ve tecavuz olayından sonra cocuğun psikolojisinin bozulmadığını iddia etmek taciz kadar ağır bir başka psikolojik şiddettir. Bu cumleden, ‘cocuklar tacize uğrasa da, tecavuz edilse de etkilenmeyebilir, ruh sağlığı bozulmayabilir’ gibi bir anlam cıkar ki, en az taciz kadar tehlikeli bir durumdur.
Tecavuz psikolojik olarak etkilenilmeyecek bir olaysa, evli eşler arasında bile erkeğin eşini cinsel ilişkiye zorlaması neden tecavuz kapsamına giriyor ve boşanma sebebi olarak goruluyor diye sormak gerek. Yetişkin ve hatta evli bireyler arasında dahi rıza olmadan yaşanabilecek bir ilişkiye onay vermeyen yasalar cocuğun uğradığı tacize ve şiddete de onay veremez. Bu ahlaksızlığa yol acanlar cezasız kalamaz. Kalmaması icin de en buyuk gorev anne babalara, anne baba olsak da olmasak da bizlere duşuyor. Tepki gostermek zorundayız.
Taciz ve tecavuze sessiz kalmamak bir yana bir de cocuklarımızı korumak icin yapmamız gerekenler var. Bunlardan en onemlisi, cocuğa kendisini korumayı oğretmek. Biz istediğimiz kadar cocuğumuzu koruyalım, cocuklara kendisini korumayı ve korunmayı oğretemezsek her tur onlem kısır kalır, eksik kalır.
Her cocuk yaşıyla orantılı olarak bazı tehlikeleri fark edebilir ve korunabilir. Bunun icin aşağıdaki onerileri dikkatinizi cekmek istiyorum. Lutfen cocuklarınıza bu onerileri oğretin, anlatın:
-Tanımadığı insanların kendisine dokunmasına, opmesine, sarılmasına izin vermemeyi,
-Dokunan olursa yuksek sesle sizi cağırabileceğini ya da korkmadan bağırmasını,
-Anne babadan saklanan hicbir sır olamaz. Arkadaşlarıyla bile konuştuklarını mutlaka size soylemesini,
-Anne babasının haberi olmadan yakın bile olsa hicbir yere gitmemesi gerektiğini,
-Yanına cağıran olursa, bir şeyler vermeyi ve almayı teklif eden olursa anne babasına sormadan almamasını, size sormadan kimseyle gitmemesini,
-Başkalarının bisikletine, arabasına binmemesini,
-Bir yerde kaybolsa bile kimseyle kapalı alanlara gitmemesini, gerekirse korkmadan ‘ben kayboldum’ diye bağırmasını,
-Yuksek yerlere, deniz kenarına, acık ya da kapalı su alanlarına tek başına gitmemesini,
-Arkadaşlarıyla goruşecekse, arkadaşlarının isimlerini ve telefonlarını size vermesini,
-Yanlış şeyler yapmış olsa bile mutlaka size anlatmasını, bu şekilde olaylar buyumeden ona daha kolay yardımcı olabileceğinizi,
-İstemediği şeylerin kendisine yapılmasına ‘hayır’ diyebileceğini,
-Korktuğunda mutlaka yanında bulunanlara bağırarak soylemesini, korkmadan yuksek sesle yardım isteyebileceğini,
-Korktuğu yerlerden ve kişilerden uzaklaşmasını, tenha yerlerde durmamasını,
-Her durumda sesini kullanması gerektiğini, korkmadan cekinmeden bağırıp yardım isteyebileceğini anlatıp, oğretin.
-Elbette en onemli kural, cocuğun adını, soyadını, anne babasının adını, oturduğu semti ve telefon numaralarını oğrenmesi cok onemli. Yaklaşık 2- 2.5 yaşından sonra her cocuk tum bunları oğrenip soyleyebilir.
Bunları oğretirken de cocuklarınızı abartılı şekilde korkuya duşurmeden yapın. Yabancı insanlara karşı dikkatli olmasını oğretirken cocukları korkak, guvensiz ve ice kapanık hale getirmek değil amacımız. Sadece herkese karşı dikkatli olmasını sağlamak amacıyla bazı guvenlik kurallarını oğrenmesini istiyoruz.
Kısacası cocuklara karşı işlenen hicbir suc ‘normal’ gorulmesin, ‘doğal’ karşılanmasın.

[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]