Kaygı ; kişinin korku verici veya tehdit edici bir duruma karşı vermiş olduğu ruhsal ve bedensel bir tepkidir ve istemsizdir.
Yetişkinlerdeki nevrotik ( sağlıklı ilişkiler kuramama, icsel catışmaları olan ) davranışların kokeninin ‘cocukluk kaygıları’nda yattığı, en azından bir bolumunun boyle olduğu, kabul edilen bir gercektir. ‘Cocukluk doneminin kaygıları’nın buyuk olcude anne-baba tutumlarından kaynaklandığını belirtilmektedir.
Başka bir ifadeyle, kaygı’yı, ‘yapmak istediklerimizle koşullar arasındaki catışma’ dan, ‘dışa vurmak istediklerimizle bunu yapmamak arasındaki catışmadan’ kaynaklandığı şekilde tanımlayabiliriz. O zaman da bu catışmaların bizi etkilediği donemlere ve durumlara bakmamız gerekmektedir.
Psikoloji biliminin kuramcılarından K. Horney, bu durumu şoyle acıklıyor:
“Cok sayıda nevrotik insanın cocukluk oykulerini incelerken hepsinde de ortak paydanın, farklı bileşenler icinde aşağıdaki ozellikleri gosteren bir cevre olduğunu buldum.”
Kaygının ana temel tetikleyicisi gercek bir cana yakınlık ve sevecenlik yokluğudur. Bir cocuk sık sık yaralayıcı (travmatik) olarak değerlendirilen aniden sutten kesme, ara sıra dovme, cinsel deneyimler gibi bir cok şeye dayanabilir, ancak icten ice sevildiğini ve istendiğini hissettiği surece.
Bir cocuğun sevginin gercek olmadığını acıkca hissettiğini ve uydurma gosterilerle aptal yerine konamayacağını soylemeye gerek yok. Cocuğun yeterli sıcaklık ve sevecenlik alamamasının ana nedeni, annenin ve babanın kendi nevrozları yuzunden bunu verme yetisinden yoksun olmalarında yatmaktadır. Kendi deneyimlerime gore ‘temel ictenlik yokluğu’ coğu kez kamufle edilir ve aileler cocuk icin en iyisini istediklerini one surerler. Eğitim kurumları ve ‘ideal’ bir annenin aşırı vesveseli ya da aşırı ozverili tutumu, gelecekteki derin guvensizlik duygularının koşe taşını buyuk olcude oluşturan bir ortama katkıda bulunan temel etkenlerdir.
Ayrıca, anne-babaların tarafında, cocukta duşmanlık yaratmaktan başka işe yaramayan ceşitli eylemler ya da tutumlar buluruz: Oteki kardeşlerin yeğlenmesi, haksız azarlamalar, aşırı bir ilgiyle kucumseyici reddetme arasındaki onceden kestirilmesi olanaksız değişmeler (tutarsızlık), yerine getirilmiyen vaatler ve bir o kadar onemlisi, cocuğun ihtiyacına yonelik gecici duşuncesizlikten coğu kez en mantıklı arzularına ısrarlı bir bicimde karşı olmaya, orneğin arkadaşlıklarını bozmaya, bağımsız duşunce cabasını alay konusu etmeye, kendi arayışı icinde sanatsal, atletik ya da mekanik ilgisini yok etmeye dek her turden derece değişmesi gosteren tutumlar. Butun bunlar, ane-babaların amaclı olmasa bile sonuc acısından cocuğun iradesini kırma anlamına gelen tutumlardır.
Cocukluk donemlerinin kaygıları arasında ‘cocuk cinselliğine yonelik yasaklayıcı tutumun’ ozel bir onemi olduğunu belirten Karen Horney, cocuklarda caresizlik, korku, sevgisiz bırakılma ve sucluluk duyguları yaratmanın onları ilerde etkileyeceğini belirtiyor.
Peki, cocuklar hicbir isteklerinde engellenmemeli mi? Onlara doğru/yanlış tutumları nasıl oğretebileceğiz?
Karen Horney şunu belirtiyor : “Gozlemler, yetişkinler kadar cocukların da buyuk ve cok sayıda yoksunluğu, bunların haklı, doğru, gerekli ya da amaclı olduğuna inanmaları koşuluyla kabul edebileceklerini her turlu kuşkudan uzak bir bicimde gozler onune sermiştir. Orneğin anne-baba temizlik konusunda kesin bir baskı uygulamaz ve acık ya da gizli bir acımasızlıkla cocuğu zorlamazlarsa cocuk temizlik eğitiminden rahatsız olmaz.
Bir cocuk, genelde sevildiğinden emin olması ve cezanın haklı olduğuna ve onun yaralama ya da kucuk duşurme amacıyla yapılmadığına inanması koşuluyla, ara sıra yapılan bir cezalandırmadan rahatsız olmayacaktır.
Gorulduğu gibi, cocuğa karşı gosterilen tutumun biciminden cok daha onemli olan , tutumun ozudur, amacıdır. Cocuğun, ona gosterilen yaklaşımın ozunu ve amacını cok iyi anlayacağından kuşku duyulmamalıdır. Cunku cocuklar, kendi duyguları ve sezgileriyle kendilerine gosterilen tutumun ozundeki niyeti cok iyi anlayabilirler. Onun icin de ‘ne yapıldığı’ndan cok ‘neden yapıldığı’ onem kazanmaktadır.
K.Horney, cocuklardaki, ‘kıskanclık’ uyandıran duyguların da kaygılarda onemli bir rol oynadığını belirtiyor. Kardeş kıskanclığı, yaşıtlar arası rekabetten doğan kıskanclık, anneyi ya da babayı kıskanma gibi kıskanclıklar da zamanında anlaşılması gereken duygulardır.
Cocuğun ‘bağımlı’ olup olmaması ise ailelerin tutumuyla ilgilidir : “Bu, butunuyle ailelerin cocuklarının eğitimiyle neye ulaşmaya calıştıklarına bağlıdır ; yani eğitimin bir cocuğu guclu, cesur, bağımsız, her turlu durumla başa cıkabilecek bir insan yapmak mı, yoksa cocuğa kol kanat germek, onu boyun eğmeci yapmak, yaşamı savsaklamasını sağlamak ya da onu yirmi yaşına kadar ya da daha uzun bir sure icin cocuksulaştırmak, cocuk kalmasını sağlamak mı olduğuna bağlıdır.”
Cocuğunuzun kaygıları varsa bunu oenmseyin mutlaka bir uzmandan en kısa zamanda destek alın ve gelceğin insanını daha guvenli bir zemine oturmasını sağlayın..Anne babalar olarak en buyuk gorevimiz cocuğumuzu yetkin bir birey olması yolunda rehberlik etmektir.
Uzm.Psk.Beril Papuccuer
[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Cocuklar ve kaygı
Sağlık0 Mesaj
●18 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Cocuklar ve kaygı