Cocuk anne ilişkisi: bağlanma stilleriİnsan yavrusu, biyolojik acıdan gozlenen ozel durumu (aciz ve caresiz) nedeniyle, yaşamını surdurebilmek icin, diğer turlerin yavrularına oranla, cok daha uzun sure anne-babasının doğrudan yardımına muhtactır. Diğer canlıların yavruları doğduktan kısa bir sure sonra kendi başının caresine bakabilecek duruma gelirken insan evladının ise bu kıvama gelmesi daha uzun zaman almaktadır.

Bu kacınılmaz durum, insan turunden organizmaların bir arada yaşama, eğilim ve gereksinimlerini, ozellikle de bağlanma ihtiyacını acıklamaktadır (Soysal, Bodur, İşeri ve Şenol, 2005). Bowlby (1969, 1980) tarafından geliştirilen bağlanma teorisi, yaşamın ilk yıllarında bebek ve bakımını birinci derecede ustlenen kişi arasında kurulan ve geliştirilen ilişkilere dayanmaktadır. Cocuk ve bakım veren kişi arasındaki etkileşime gore cocuk, kendine ve diğerlerine ait yargılar ve değerlendirmeleri iceren zihinsel modeller geliştirmektedir (Akbağ ve İmamoğlu, 2010). Bu yaklaşıma gore İnsanın tum yaşamını etkileyecek olan surecin başlangıc noktasını anneyle doğum sonrası ilk temas ile başlayan ve bebekliğin ilk altı ile yirmi dort ayı arasında şekillenen “bağlanma ilişkisi” adı verilen surec ile başlamaktadır.

Bu noktada cocuğun bakımından sorumlu olan kişi, insanın kendisi ile dışındaki dunya ile olan ilişkisinin nasıl olacağını belirlemektedir (Solmuş, 2010). Bir başka deyişle cocuğun bakımından sorumlu olan kişinin bebekle arasında kurduğu yakın ilişkinin bicimi, cocuğun ileriki donemlerindeki yakın ilişkilerinde sergileyeceği duygu, duşunce ve davranış oruntusunu etkileyebilmektedir (Yaka, 2011). Donley (1993)’e gore son yıllarda, anne-cocuk ilişkisi konusunda yapılan araştırmaların onemli bir bolumunu bağlanma konusunun oluşturduğu gorulmektedir.

Bu durumun en onemli nedeni ise, anne baba cocuk ilişkisini ayrıntılandırabilmenin her iki nesil icin de giderek onem kazanmasıdır (Akt, Soysal, vd., 2005). Bowlby’e gore erken cocukluk doneminde bağlanma figuru olan anne ve babaların tekrarlayan davranış oruntuleri, cocukların zihinsel şemalarını şekillendirmekte ve bu şemalar cocuk uzerinde yaşam boyu suren etkiler gostermektedir (Yucel, 2014). Mikulincer ve Shaver (2007)’e gore bağlanma figuru kavramının bağlanma kuramı icerisinde onemli bir anlamı vardır. Bağlanma figurleri, korunma ve destek ihtiyacı ortaya cıktığında bireylerin yoneldikleri ozel kişilerdir. Bebeklik doneminde temel bakım veren kişiler (genellikle ebeveynlerden biri veya ikisi, buyukanne, buyuk kardeş, kreş calışanları) bağlanma işlevlerine hizmet etmektedir.

İlerleyen cocukluk doneminde, ergenlikte ve yetişkinlikte ise kardeşler, akrabalar, iş arkadaşları, oğretmenler, yakın arkadaşlar ve romantik arkadaşlar gibi daha geniş bir ceşitlilikte yer alan ilişki kaynakları bağlanma figuru olarak işlev gormeye başlar (Akt, Ozyurt, 2016). Bartholomew ve Horowitz (1991)’e gore kişinin diğer insanları guvenilir ve ulaşılabilir gorduğu durumda olumlu; guvenilemez ve reddedici algıladığı durumda ise olumsuz yapıda bir bağlanmanın olduğu soylenebilir. Bu iki boyut değerlendirildiğinde ortaya cıkan dort bağlanma oruntusu guvenli bağlanma, saplantılı bağlanma, kayıtsız bağlanma ve korkulu bağlanma olarak sıralanabilir. Bu bağlanma stilleri Bartholomew (1990)’ e gore bireyin kendini ve diğerlerini olumlu veya olumsuz değerlendirmesine dayalı olarak ortaya konulmuştur.

Bu bakımdan bireyin kendisine olumlu-diğerlerine olumlu(guvenli), kendine olumlu - diğerlerine olumsuz (kayıtsız), kendine olumsuz - diğerlerine olumlu(saplantılı) ve kendine olumsuz - diğerlerine olumsuz (korkulu) değerlendirmelerini iceren dort ceşit bağlanma stili vardır (akt. Arslan, 2008).
Bartholomew ve Shaver (1998)’e gore kısaca acıklamak gerekirse,
Guvenli bağlanma; Bu kişiler, ozguvenleri yuksek, benlik saygılarının yuksek olduğu, yakın ilişkilerde samimiyet konusunda kendilerini rahat hissederler (Akt, Ozyurt, 2016). Solmuş (2008)’a gore, guvenli bağlanma stiline sahip bireyler, başkaları tarafından aldatılabilecekleri ya da terk edilebilecekleri yonunde kaygıları yoktur. Eşlerine yonelik kuşkucu bir yaklaşım pek gostermezler. Hem kendilerine hem de diğer insanlara olan guven ve bağlılıkları sağlıklıdır. Şikayetperver bir tutumları yoktur. Genelde olaylara ılımlı ve iyimser olarak yaklaşırlar.
Saplantılı bağlanma; Saplantılı bireyler başkalarının onayına ve kabulune yuksek kaygıyla birlikte yoğun ihtiyac duyarlar. Sadece diğer insanlardan bu onay ve kabulu alabildiklerinde guvende olacaklarına yonelik inanclara sahiptirler(Akt, Ozyurt, 2016). Solmuş (2008)’a gore bu kişilerin diğer insanlar tarafından anlaşılmadıklarını ve yeteri kadar değer gormediklerine yonelik bir algılarının olduğunu, başka insanlara guvenilmemesi gerektiğini vurgularlar. Kendilerine guvenmedikleri icin başka insanların da guvenilmez olduğunu ve tetikte olmak gerektiğini savunurlar. Aşırı kıskanc olup, karşıdakini kendilerinden usandırabilmektedirler.
Kayıtsız bağlanma; Bu bireyler diğerlerine yonelik olumsuz beklentilere sahip oldukları icin yakın ilişkilerden kacınırlar; ancak aynı zamanda savunma olarak yakın ilişkilerin değerini inkar ederek, benlik değerlerini de surdururler (Akt, Ozyurt, 2016). Yakın ilişkiler kurmayı pek istemezler ve cunku diğer insanlar tarafından reddedilebileceklerini ve istenilmeyeceklerini duşunurler ama bunu itiraf etmek yerine yalnız daha rahat ve mutlu olduklarını savunurlar.
Korkulu bağlanma; Bu bireyler, saplantılı bağlanmaya sahip olanlar gibi diğer insanların onayına ve kabulune yoğun ihtiyac duyarlar; ancak olumsuz beklentileri sebebiyle, kayıp ve reddedilme acısı yaşamamak icin yakın ilişkilerden kacınırlar (Akt, Ozyurt, 2016). Ortamları ozellikle reddedilebilecek ya da edilemeyeceklerine yonelik kategorize ederler ve reddedilebileceklerine yonelik bir risk faktoru belirlemeleri durumunda o ortamdan kacınırlar.
Kaynakca
Akbağ, M. ve İmamoğlu, S. E. (2010). Cinsiyet ve bağlanma stillerinin utanc, sucluluk ve yalnızlık duygularını yordama gucunun araştırılması. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 10(2), 651-682.
Arslan, E. (2008). “Bağlanma Stilleri Acısından Ergenlerde Erikson’un Psikososyal Gelişim Donemleri ve Ego Kimlik Sureclerinin İncelenmesi”,Selcuk Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Cocuk Gelişimi ve Ev Yonetimi Ana Bilim Dalı Cocuk Gelişimi ve Eğitimi Bilim Dalı, Basılmamış Doktora Tezi, Konya
Ozyurt Ş. E., (2016). “Ergenlikte Algılanan Duygusal İstismar ve Bağlanma Arasındaki İlişkinin İncelenmesi”, Dokuz Eylul Universitesi Eğitim Bilimleri Enstitusu Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı, Basılmamış Doktora Tezi.
Solmuş, T. (2010). Bebeklikte, Cocuklukta ve Ergenlikte Bağlanma (1. Basım). İstanbul: Sistem Yayıncılık; s. 17.
Soysal A. Bodur Ş, İşeri E, Şenol S. (2005) Bebeklik donemindeki bağlanma surecine genel bir bakış. Klinik Psikiyatri Dergisi, 8:88-99.
Yaka, A. İ., (2011). “Bağlanma, Erken Doneme Yonelik Şemalar, Oz-Yonetim ve Psikolojik Belirtiler Arasındaki İlişkiler”, Ankara Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Psikoloji Anabilim Dalı, Basılmamış Yuksek Lisans Tezi.
Yucel, D., (2014). “Cocukluk Cağı İstismar Yaşantılarının Genc Yetişkinlik Donemindeki Bağlanma Surecleri, Psikopatolojik Semptomlar, İlişki Yeterlilikleri ve Aşk Tutumları ile İlişkilerinin İncelenmesi”, İstanbul Universitesi Adli Tıp Enstitusu. Yayınlanmamış Doktora Tezi.

[h=2]Diyarbakır Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]