Uzun boylu, sık saclı, teni buğday renginde olup guzel yuzlu idi. Sakalının coğu siyah idi. Elbisesi, izar, rida, emameden ibaretti. Ulfeti kulfetsizdi. Samimi ve munis, gecim ehli bir zat idi.
Seckin ve meşhur sahabilerden biri. İran asıllı olup, İsfahan'ın Cayy kasabasında doğmuştur. Bir rivayete gore de doğum yeri RĂ‚mehurmuz'dur. Doğum tarihi hakkında bilgi bulunmamaktadır. Selman RadıyallĂ‚hu Anh'ın musluman olmadan onceki ismi, MĂ‚bah bin Buzahşan'dır. Musluman olduktan sonra Selman ismini almıştır. Kunyesi Ebu Abdullah'tır. Ona nesebi sorulduğu zaman; "Ben; Selman bin IslĂ‚m'ım" demiştir. Selman RadıyallĂ‚hu Anh'ın babası Mecusilik’e aşırı bağlı olan bir koy ağası (Dikhan) olup buyuk bir ciftliğe sahipti. Onun evinde bir ateşgede vardı ve onda ateşin sonmeden surekli yanmasını sağlama işiyle Selman RadıyallĂ‚hu Anh ilgileniyordu. Babasının ona karşı olan sevgisi cok aşırıydı. Bu yuzden onu, kendisine bir zarar gelmesin diye eve kapatmıştı. Bu arada Selman RadıyallĂ‚hu Anh, Mecusilik’in gercek bir din olup olamayacağı hakkında duşunmeye başladı. Ancak o kendi deyimiyle, bir kole gibi eve hapsedildiginden, dışarıdaki olaylardan pek haberdar degildi ve bu yuzden Mecusilik’i diğer dinlerle karşılaştırma imkanından yoksun bulunmaktaydı. Bir ara babası, işleri yoğunlaşınca onu tarlalardan birisine bakması icin gondermek zorunda kaldı. Ote taraftan onu, kendisi icin her şeyden değerli olduğunu soyleyerek işini bitirince gecikmeden eve donmesi icin uyardı. Bolgede az da olsa Hristiyan bulunmaktaydı. Yola cıkan Selman RadıyallĂ‚hu Anh, bir kilisenin yanından gecerken, icerde ibadet edenlerin durumu dikkatini cekti ve iceri girerek onları izlemeye başladı. O, evde hapsedilmiş olduğıı icin bu insanların dini hakkında hic bir bilgiye sahip değildi. Selman RadıyallĂ‚hu Anh tarlaya gitmekten vazgecerek, buyuk bir merak icerisinde, akşama kadar orada kalmış ve bu dinin Mecusilikten daha hayırlı olduğu kanaatine vararak, onlara, bu dinin kaynağının nerede olduğunu sormuştu. Onunla ilgilenen hristiyanlar, dinleri hakkında onu bilgilendirmişler ve bu dinlerinin kaynağının Suriye’de olduğunu soylemişlerdi. Selman RadıyallĂ‚hu Anh, eve donmekte gecikince babası endişelenmiş ve onu bulmak icin adamlar gondermişti. Eve donen Selman RadıyallĂ‚hu Anh, başından gecen olayı babasına anlattı. Babası ise ona, gorduğu dinde hic bir hayrın bulunmadığını ve atalarının dininin, karşılaştığı dinden daha iyi ve ustun olduğunu soyledi. Selman RadıyallĂ‚hu Anh babasına karşı cıkarak, hristiyanlığın kendi dinlerinden ustun olduğu konusunda onunla tartışmaya başladı. Babası, onun bu durumundan telaşlandı ve ayaklarından bağlayarak onu hapsetti. Selman RadıyallĂ‚hu Anh, kilisedeki hristiyanlarla irtibat kurarak, Suriye tarafına gidecek bir kervan hazır olduğu zaman, kendisine haber vermelerini istedi. Boyle bir kervan hazır olduğu zaman, kendisine verilen haber uzerine evden kactı ve bu kervana katılarak Suriye'ye gitti. Burada bir rahibin hizmetine girdi ve ondan hristiyanlığın esaslarını oğrenmeye başladı. Ancak bu rahib, kotu bir kimseydi. O, insanları sadaka vermeye teşvik ediyor, fakat topladığı bu sadakaları yerlerine sarfetmeyerek kendisi icin biriktiriyordu. Bu rahib olunce, Selman RadıyallĂ‚hu Anh, onun yerine gecen rahibe tabi oldu. Bu kimse zuhd ve takva sahibi bir zattı. Ona buyuk bir sevgiyle bağlanan Selman RadıyallĂ‚hu Anh, olumu yaklaştıgı zaman; kendisine kimi tavsiye edebileceğini sordu. Rahip ona, tabi olunabilecek tek kişiyi tanıdığını, onun da Musul'da bulunduğunu soyledi. Selman RadıyallĂ‚hu Anh, Musul'a gidip, bu kimseye tabi oldu. Onun olumu yaklaştığı zaman da ondan yine kimin gozetimine girmesi gerektiği hususunda tavsiye istedi. Bu zat ona, uzerinde bulundukları itikadda hic kimseyi tanımadığını, ancak, Nusaybin'de bulunan bir Ă‚lime tabi olabileceğini soyledi. Selman RadıyallĂ‚hu Anh doğruca Nusaybine gitti. Nusaybin'deki rahibin yanında bir muddet kaldıktan sonra, onun da olum doşeğine yattığını goren Selman RadıyallĂ‚hu Anh, yine kime uyabileceğini sordu. Bu kimse, ona, uyulabilecek tek bir kimseyi tanıdığını ve onun Rum diyarında, Ammuriye'de bulunduğunu soyledi.
O olunce Selman RadıyallĂ‚hu Anh, Ammuriye'ye gitti. Ammuriye'de bir muddet kaldıktan sonra burada yanında kaldığı rahibin olumu yaklaştığı zaman ondan da kime tabi olacağı konusunda vasiyette bulunmasını istedi. Bu kimse ona, yeryuzunde tabi olunabilecek bir kimsenin var olduğunu bilmediğini soyledi ve şoyle ekledi: "Ancak bir peygamberin gelmesi yakındır. O, IbrĂ‚him'in dini uzere gonderilecek ve kavminin arasından hicret edip, icinde hurma bahceleri olan iki harra arasındaki bir yere gidecektir. Onun peygamber olduğunu belirten alĂ‚metleri vardır: O, hediye edilen şeyleri yer, sadaka olarak hicbir şeyi kabul etmez. Iki omuzu arasında da nubuvvet muhru bulunmaktadır. Gorunce onu tanırsın. O ulkeye gidip ona katılmayı başarabileceğine inanıyorsan bunu yap."
Selman RadıyallĂ‚hu Anh, burada bir muddet kaldıktan sonra, Kelb kabilesinden bir tuccarla karşılaştı. Ondan, ulkesi hakkkında bilgi aldı ve bahsedilen nebinin bu bolgedeki bir yerden cıkması gerektiğine kanaat getirerek, kendisini bir ucret karşılığında birlikte goturmesini istedi. Selman RadıyallĂ‚hu Anh'ın teklifini kabul eden Kelbli Arap onu yanına alarak Hicaz'a doğru yola cıktı. Ancak, Vadi'1Kura'ya geldiklerinde bu kimse Selman RadıyallĂ‚hu Anh'a ihanet etti ve onu kole olarak bir yahudiye sattı. Vadi'IKura'da hurmalıkları goren Selman RadıyallĂ‚hu Anh, kalbi mutmain olmamakla birlikte, Ammuriye'deki rahibin kendisine tarif ettiği yerin burası olmasını arzuluyordu. Vadi'1Kura'da bir muddet kaldıktan sonra, efendisinin amcasının oğlu olan Kureyzaoğulları'ndan bir kimse tarafından satın alınarak Medine'ye goturulen Selman RadıyallĂ‚hu Anh, burayı gorunce, hocasının kendisine bahsettiği beldeye geldiğini anlamıştı. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Mekke'de peygamberlikle gorevlendirilip Medine'ye hicret edene kadar kole olarak hurma bahcelerinde calışmış ve surekli meşgul tutulduğu ve serbest olarak kimseyle konuşamadığı icin, onun varlığından haberdar olamamıştı. Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem Kuba'ya geldiği zaman yahudiler, Evs ve Hazrec'in ona iman etmesine kızıyor ve bunu bir turlu hazmedemiyorlardı. Selman RadıyallĂ‚hu Anh, hurma bahcesinde bir ağacın tepesinde calıştığı sırada yahudilerden birisi gelmiş ve ağacın altında oturan Selman RadıyallĂ‚hu Anh'ın sahibine (Evs ve Hacrec'i kastederek); "Allah Benî Kayle'ye lĂ‚net etsin. Vallahi onlar şu anda, Mekke'den bu gun gelen bir adamın etrafında toplanmış bulunuyor ve onun nebi olduğuna inanıyorlar" dedi. Selman RadıyallĂ‚hu Anh şoyle demektedir: "Ben kendi kendime; "bu kesinlikle o peygamberdir." dedim. Oyle bir titremeye başladım ki; ağacın altında duran sahibimin uzerine duşeceğim korkusuna kapıldım. Suratli şekilde ağactan aşağı inip; "Ne diyor? Bu haber nedir?" diye sordum. Bunun uzerine efendim bana şiddetli bir yumruk attı ve; "Bundan sana ne! Işinin başına don" diye bağırdı. Ben ona; "Sadece duyduğum bu haberin ne olduğunu anlamak istemiştim" dedi. Akşam olunca Selman RadıyallĂ‚hu Anh, biriktirmiş olduğu bir miktar yiyeceği alarak, Kuba'da bulunmakta olan Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem'in yanına gitti ve ona; "Senin salih bir kimse olduğunu duydum. Yanınızda ihtiyac sahibi olan arkadaşlarınız var. Sizin halinizi duyduğum zaman, bunları size vermemin daha iyi olacağını duşundum" dedi ve getirdiklerini Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem'in yanına koydu. Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem, ashabına; "Yiyin" dedi. Ancak kendisi bunlardan yemedi. Selman RadıyallĂ‚hu Anh, sadaka kabul etmediğini gorduğu zaman kendi kendine; "Bu alametlerin biridir." dedi. Daha sonra Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem Medine'ye gecti. SelmĂ‚n RadıyallĂ‚hu Anh tekrar birşeyler hazırlayarak Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem'in yanına gitti ve getirdiklerinin sadaka olmadığını, sadece kendisine hediye olarak vermek istediğini soyledi. Onun sahabeleriyle birlikte bunlardan yediğini gorunce ikinci alametin de onda var olduğuna kani oldu. Bir zaman sonra Selman RadıyallĂ‚hu Anh tekrar Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem'in yanına gitti. Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem ashabıyla birlikte oturmaktaydı. O, onlara selam verdikten sonra, Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem'in etrafında dolaşmaya başladı. O’nun, bildiği bir şeyi araştırdığını anlayan Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem ridasını kaldırdı. Selman RadıyallĂ‚hu Anh, Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem'in sırtındaki muhru gorduğu zaman Ammuriye'deki rahibin kendisine bahsettiği muhrun aynısı olduğunu anladı ve onu operek ağlamaya başladı. Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem onu yanına oturtarak halini sordu. Selman RadıyallĂ‚hu Anh, oraya ulaşıncaya kadar başından gecen olayları anlattığı zaman, Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem ve orada bulunan sahabiler bunu hayretler icerisinde dinlemişlerdi.
Selman RadıyallĂ‚hu Anh, Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem'e geldiği zaman Arapcayı meramını anlatacak olcude bilmiyordu. Onunla Farscayı bilen bir tercuman aracılığıyla konuşmuş olduğu rivayet edilmektedir.
Selman RadıyallĂ‚hu Anh, Hicret'in beşinci yılına kadar kole olarak yaşamıştır. Bundan dolayı o, Hendek savaşından onceki gazalara iştirak edemedi. Uhud savaşı oncesinde Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem ona, efendisiyle mukĂ‚tebede bulunmasını soyledi. Selman RadıyallĂ‚hu Anh, bunun uzerine efendisine giderek onunla, uc yuz hurma fidanı temin edip dikmek ve kırk ukıye (1600 dirhem = yaklaşık 5 kilo) altın vermek şartıyla anlaştı. Bunun uzerine Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem, Sahabilere: "Kardeşinize yardım edin" dedi. Sahabi gucleri miktarınca fidan temin ederek uc yuz tane fidanı ona verdiler. Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem, ona: "Selman, git cukurlarını kaz. Dikmeye sıra geldiği zaman onları sen dikme, bana haber ver. Onları kendi ellerimle yerlerine koyayım." dedi. Selman RadıyallĂ‚hu Anh, cukurların kazılma işini Sahabîlerin yardımıyla bitirdi. Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem, bahceye giderek butun fidanları yerine koydu. Bu fidanlardan hic bir tanesi kurumamıştı. Daha sonra, Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem Selman RadıyallĂ‚hu Anh'ı yanına cağırarak, efendisine odemesi gereken kırk ukıye altını odemesi icin ona yumurta buyukluğunde bir altın kulcesi verdi. Selman RadıyallĂ‚hu Anh: "Bu benim odemem gereken miktarı nasıl karşılar ya Rasulallah!" demekten kendini alamadı. Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem ona, "Ey Selman! Allah onunla senin borcunu karşılayacaktır" dedi. Selman RadıyallĂ‚hu Anh şoyle demektedir: "Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, onunla kırk ukiyelik odemem gereken miktarı odedim". Artık boylece Selman RadıyallĂ‚hu Anh hurriyetine kĂ‚vuşmuş oluyordu.
Selman RadıyallĂ‚hu Anh'ın katıldığı ilk savaş Hendek savaşıdır. Muşrikler, muttefiklerle birlikte oluşturdukları on bin kişilik bir orduyla birlikte Medine'ye doğru harekete gectikleri zaman, Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem, şehir icinde kalarak bir savunma savaşı vermeyi kararlaştırmıştı. Ancak, Medine'nin cevresinde duşmanın şehre girişini engelleyecek her hangi bir sur yoktu. Bu durum şehrin savunulmasını oldukca gucleştiriyordu. Yapılan istişareler esnasında Selman RadıyallĂ‚hu Anh, Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem'e, "Ey Allah'ın Rasulu! Biz Iran'da muhasara edildiğimiz zaman şehrin etrafında bir hendek kazarak kendimizi savunurduk" deyip hucuma acık bolgede bir hendek kazılması goruşunu ileri surmuştu. Bu goruş Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem tarafından uygun bulunmuş ve derhal hendeğin kazılması icin faaliyete gecilmişti. Selman RadıyallĂ‚hu Anh, kuvvetli bir kimseydi ve kazı işinde oldukca verimli calışmaktaydı. Ensar grubu, Selman RadıyallĂ‚hu Anh'ı sahiplenerek, "Selman bizdendir" dediler. Bunun uzerine muhacirler; "Hayır Selman bizdendir" demeye başladılar. Bunu duyan Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem; "Selman bizdendir. O ehli beytimdendir" diyerek onu ehli beytine dahil etmiştir.
Selman RadıyallĂ‚hu Anh, daha sonraki butun savaşlarda Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem ile birlikte bulunmuştur. Mekke’li muşrikler, Medine onlerine geldikleri zaman şehirle aralarındaki hendeği gorduklerinde şaşırmışlardı. Cunku Araplar daha once boyle bir savunma usulunden habersizdiler. Muşrikler, bu hendeği gecmeyi denedilerse de başaramadılar. Savaşın kazanılmasında hendeğin rolu o kadar buyuk olmuştur ki, bundan dolayı Hendek savaşı olarak adlandırılmıştır.
Selman RadıyallĂ‚hu Anh, Rasulullah SallallĂ‚hu Aleyhi ve Sellem'in yanından vefat edinceye kadar ayrılmadı. Hz. Ebu Bekir RadıyallĂ‚hu Anh'ın Halifeliği zamanında da Medine'de bulunmuştur.
Omer RadıyallĂ‚hu Anh devrinde islĂ‚m ordusu Iran'ın fethi icin harekete gectiği zaman Selman RadıyallĂ‚hu Anh da bu orduya katıldı. Selman RadıyallĂ‚hu Anh Iran asıllıydı. Bundan dolayı duşman ordusunun durumunu cok iyi biliyordu. Ayrıca Farsların islĂ‚m dinini kabul ederek dalaletten kurtulmalarını şiddetle arzulamaktaydı. Iranlılar, Kadisi'ye yenilgisinden sonra Medain'de toplanmışlardı. Muslumanlar Dicle nehrinin kenarına geldikleri zaman, karşıya gecmek icin hic bir şey bulamadılar. Sa'd bin Ebi Vakkas, karşı sahile bir oncu birliği gonderip geciş guvenliğini sağladıktan sonra, butun orduya nehri gecme emrini verdi. Ordu topluca, suları kabarmış bir şekilde akan Dicle nehrine daldı. Sa'd RadıyallĂ‚hu Anh'in yanında Selman RadıyallĂ‚hu Anh bulunmaktaydı. Sa'd RadıyallĂ‚hu Anh, dua ediyor ve Allah TeĂ‚lĂ‚'nın dostlarına yardım edeceğini, dinini ustun kılacağını ve Allah TeĂ‚lĂ‚'ya isyan eden bir topluluğun iyiliğe (IslĂ‚m'a) galebe calamayacağını soyluyordu. Nehrin ortasında oldukca heyecanlı bir halde bulunan Sa'd RadıyallĂ‚hu Anh'a, SelmĂ‚n RadıyallĂ‚hu Anh şoyle demekteydi: "IslĂ‚m yepyenidir. AIlah, karaları nasıl muslumanların emrine vermişse, denizleri de onların emrine verecek guctedir. Allah'a yemin ederim ki, muslumanlar nehre nasıl akın akın girmişlerse nehirden oylece akın akın cıkacaklardır". Gercekten musluman ordusu hic kayıp vermeden karşı kıyıya gecmişti.
İranlı askerler dehşet icerisinde, onların nehri gecişlerine bakıyorlar ve kendi kendilerine; "Şeytanlar geliyor. Vallahi bizim savaştığımız bu topluluk cinlerden başkaları değildir" demekteydiler. Iranlı askerler kacarak Kisra'nın sarayına sığınıp direnmeye devam ettiler. Buraya gonderilen oncu birliğinin komutanı Selman RadıyallĂ‚hu Anh'dı. O, surun onune geldiği zaman, IslĂ‚mın emrettiği şekilde onları uc defa musluman olmaya, kabul etmezlerse cizye odemeye davet etti. Selman RadıyallĂ‚hu Anh onlara şoyle diyordu: "Ben de aslen sizden biriyim. Size acıyor ve yumuşak davranıyorum. Eğer musluman olursanız bizim kardeşlerimiz olarak aynı haklara sahip olursunuz. Bunu kabul etmez, dininizde kalmak isterseniz, bize itaat ederek cizye odersiniz. Bunu da kabul etmezseniz, diğerleri gibi sizinle savaşırız."
Selman RadıyallĂ‚hu Anh, meselenin Arapların Acemlere hĂ‚kimiyeti meselesi olmadığını onlara anlatabilmek icin, "Sizden biri olduğum halde Araplar bana itaat ediyor" diyerek ikna etmeye calışıyordu. Selman RadıyallĂ‚hu Anh ilk iki şartı kabul etmemeleri uzerine onlara uc gun duşunmeleri icin muhlet verdi. Ucuncu gun sarayda bulunan askerler teslim olmayı kabul ettiler ve boylece Kisra'nın muhteşem sarayı muslumanların eline gecmiş oldu. Daha once Behuresir’dekileri de O, IslĂ‚m'a davet etmişti. Ancak buradakiler, cizye vermeyi de reddedince savaşılarak mağlup edilmişlerdi.
Selman RadıyallĂ‚hu Anh Iran'ın fethi icin devam eden askerî harekĂ‚tlarda aktif olarak rol almıştır. Selman RadıyallĂ‚hu Anh, Hz.Omer RadıyallĂ‚hu Anh doneminde MedĂ‚in valiliğinde bulunmuştur.
Valilikten artan vakitlerinde hamallık yapardı. Insanlar onun, Peygamber Sallallahu aleyhi ve Sellem Efendimiz’in “Selman bizdendir. Benim ehli beytimdendir.” diye ovduğu ve cennet uc kişiye aşıktır. Selman, Ali, Ammar” buyurduğu, buyuk sahabi, temizler temizi, PĂ‚k, Selmanı Farisi Radıyallahu Anh olduğunu anlayınca ellerine kapanır. Onu hamal zannettikleri icin ozur dilerlerdi. Ama o hicbir şeye aldırmaz. Aldığı yuku hedefine kadar gotururdu. Kesinlikle para da almazdı.
Hicbir zaman ev tutmadı. Sokaklarda yatardı. Olum doşeğinde uzerine yorgan ortulunce, dunya nimetlerine gomulduğunu duşunerek “Ben, Sevgili Efendim’e dunyadan uzak duracağıma soz verdim. Bu kadar eşya ile onun huzuruna nasıl cıkarım?” diye ağlamıştır.
Selman RadıyallĂ‚hu Anh, Hicri 36 yılında Iran Medain'de 280 (ikiyuz seksen) yaşında vefat etmişti
Hakka giden arayış ve Selman-ı Farisi
Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler0 Mesaj
●95 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eđitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler
- Hakka giden arayış ve Selman-ı Farisi